"Ayanokouji-kun, iyi misin?"
Geldi. İşte korkulan durum yeniden geldi.
Uyuyor numarası yapmama rağmen yine de geldi.
Beni uykumdan, uyandırmaya zorlayan şeytanın vücut bulmuş haliydi.
Beynimin içinde, Shostakovich'nin 11.ci senfonisi çalıyordu. Şarkı mükemmel bir şekilde, şuan yaşadığım çıkmazı tasvir ediyordu: İnsanların şeytanlar tarafından avlanıp, dünyanın sonunun yaklaşması gibi sonsuz umutsuzluk hissi.
Gözlerim kapalıyken bile söyleyebilirdim,
Yanı başımda, esirinin uyanmasını bekleyen şeytanın varlığının alarmını hissedebiliyorum.
Şuan bir esir olarak, bu durumdan nasıl kurtulabilirim?
Tehlikeden kaçınmak için, beynindeki bilgisayarı, bir cevap bulabilmek için kullan.
Sonuç.....
Hiçbir şey duymamış gibi yapmak. Ben buna 'Uyuyormuş gibi yapma stratejisi' diyorum. Çıkmazım, bu strateji ile çözülmüş olacak.
Eğer konuşan kişi, nazik bir kızsa, biraz bakıp, şöyle diyecek: "Peki, yapacak bir şey yok. Üzgünüm bu yüzden, seni affeceğim. ☆ "
Hatta, "Eğer uyanmazsan, seni öpeceğim, tamam mı?~~" bile olabilir.
"Eğer 3 saniye içinde uyanmazsan cezanı çekeceksin."
"Ceza derken neyden bahsediyorsun ki?"
Bir saniyeden daha kısa bir sürede "uyuyormuş gibi yapma stratejisi" başarısızlığa uğradı ve ben tehdide karşı yenik düştüm.
Ama kafamı kaldırmayı reddedip, direnmeye devam ettim.
"Bak, düşündüğüm gibi uyanıksın."
"Eğer seni kızdırırsam, yapabileceklerini çoktan biliyorum."
"Güzel. Biraz zamanın var mı?"
"...Peki, yok dersem?"
"Peki... Seni zorlayamam, ama eğer kabul etmezsen, huysuzlanacağım."
Sonra devam etti.
"Eğer huysuzlanırsam, Ayanokouji-kun'un normal okul hayatının, bir numaralı engeli olacağım."
"Hmm... Mesela, sandalyene sayısız çivi çakmak, lavaboya her girdiğinde yüzüne su sıçratmak ve bazen vücuduna pusula iğnesi batırmak gibi, bu tarz şeyler, evet."
"Açıkça taciz bu! Hem de son bahsettiğin gerçek gibi, sanki çoktan vücuduma bir şey batırıldığını hatırlıyormuşum gibi!"
İsteksizce uyandım ve oturuşumu düzelttim.
Keskin ve siyah uzun saçlı bir kız, güzel gözleriyle bana bakıyordu. İsmi, Horikita Suzune idi. Lise, 1-D sınıfından, sınıf arkadaşım.
"Bu kadar korkak olma, sadece şakaydı. Lavaboya girdiğinde üzerine su sıçratmayacağım."
"Çivilerle pusula iğnesi daha önemli. Şuna bir bak! Nereye batırdığına bir bak, hala izi duruyor! Bir yara olarak kalırsa, sorumluluğunu nasıl alacaksın?"
Sağ kolumu kıvırdım ve kolumun üst tarafını, Horikita'ya gösterdim.
"Kanıtın nerede?"
"Ne demek istiyorsun?"
"Kanıtın nerede? Hiçbir kanıtın olmadan, benim suçlu olduğumu mu itiraf ediyorsun."
Tabii, kanıt yok. Bana yeterince yakın olan tek kişi o olmasına rağmen, hem de elinde pusula iğnesi tutuyor olmasına rağmen... Onun yaptığını söylemek zor tabii...
Yine de, onaylamam gereken birkaç önemli şeyler vardı.
Ona yardım etmek zorunda mıyım cidden? Yine bu konuyu düşündüm, ama her şeyden önce...
"Hey Ayanokouji-kun. Kararından, umutsuzken mi yoksa acı çekerken mi pişman olacaksın. Hangisini daha çok beğendin? Beni sorumluluklarımdan uzak tutan sendin, sorumluluğunu sen almalısın. Değil mi, ama?"
Horikita, 2 aşırı saçma öneride bulundu. Görünen o ki, tavrından ödün vermeyecek. Şeytanla anlaşma yapmak bir hataydı. Vazgeçip, ona itaat etmeye karar verdim.
"Peki, ne yapmamı istiyorsun?"
Korkudan titreyerek sordum.
Benden ne istediğini duyarken, şaşırmayacağım.
İşler ne ara bu raddeye geldi bilmiyorum ama ne zaman başladığını hatırlıyorum.
Bu kızla, tam olarak 2 ay önce tanışmıştım.
Okulun açılış töreninin olduğu, gündeydi...?
İlk bölüm ile açılışımızı gerçekleştirdik Allah'ın izni ile hızlı bir şekilde güncele yaklaşacağız. Keyifli okumalar dilerim. -> Çevirmen: Torugas |
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..