Nisan.
Okula giriş töreni.
Ne zaman engelli bir araziden geçse, sallanan bir otobüsle okula gidiyordum.
İlerledikçe değişen manzarayı seyrederken ben, otobüsteki yolcuların sayısı da artıyordu.
Yolcuların çoğu okul üniformasını giyiyordu.
Otobüse yeni binen sinirli bir işçi, en son kalabalık bir otobüse bindiğinde, birine yanlışlıkla dokunmak zorunda kaldığını hatırladı.
Önüme, kendi ayaklarının üzerinde zar zor duran yaşlı bir kadın vardı, sanki her an düşecekmiş gibi duruyordu.
Otobüse binerek hata yapmıştım.
Güzel bir yer kapmış olsam bile, soğuk hava bana doğru üflüyor ve tüm otobüs kalabalıktı.
Zavallı yaşlı kadın, otobüs gideceği yere kadar ayakta beklemek zorunda kalacaktı.
Gökyüzünde bulut yok ve hava çok ferahlatıcıydı... Belki biraz kestirebilirdim.
Sahip olduğum huzur ve sessizlik aniden bozulmuştu.
"Oturduğun yerden kalkman gerektiğini düşünmüyor musun?"
Bir dakikalığına, kapanmak üzere olan gözlerimi açtım.
Eh, yoksa beni mi azarlıyordu?
İlk böyle düşünmüştüm, ama görünüşe göre, önümde oturan adama kızıyordu.
Genç, iri yarı ve sarı saçlı bir adam, yaşlı-hamile ve çocuklu kadınlara ayrılan oturakta oturuyordu. Yaşlı kadın ise, yanında dikeliyordu, yanında da genç bir kadın vardı.
"Hey sen, yaşlı kadının sorun yaşadığını görmüyor musun?"
Kadının, adamdan yaşlı kadına yerini ister gibi bir hali vardı.
Otobüste, sesi daha fazla yükseldi ve herkesin dikkatini çekti.
"Bu gerçekten çılgınca bir soru, Leydi."
Çocuk, sinirli, ilgisiz, belki de patavatsızdı ama sadece gülümseyip, bacak bacak üstüne attı.
"Neden yaşlı bir kadına yerimi vereyim? Oturağımdan vazgeçmem için haklı hiçbir sebep yok."
"Bu oturağın, yaşlı birisinin kullanması zaten haklı bir sebep olarak sayılmaz mı, değil mi?"
"Anlamıyorum, öncelik onlarda olsa bile, yerimden kalkmak için yasal hiçbir zorunluluğum yok. Yerimden kalkıp kalkmamam, şuan bu oturakta oturanın, yani benim kararımda. Genç birisi olduğum için, sen oturağından vazgeçer miydin? Hahaha, bu saçma bir düşünce şekli"
Lise öğrencisi birinden beklenmeyecek bir konuşma tarzıydı. Saçları sarıya boyanmış, beklenmedik lise öğrencisi tavırlarına sahipti.
"Genç ve sağlıklı birisiyim. Ayakta beklemenin bana zarar vereceğini düşünmüyorum ancak, oturmaktan daha çok enerji ve güç harcayacağı çok açık. Böyle gereksiz bir şey yapmak istemiyorum, Belki de, bana daha neşeli ve enerjik olmamı söylüyorsundur?"
"Ne, büyüklerine karşı nasıl bir davranış bu?"
"Büyük mü? Sen ve yaşlı kadının benden daha uzun yaşadığı kesin. Bundan şüphem yok. Ancak bu üstünlük* boyla ilgili. Ayrıca, seninle bir sorunum var benim. Yaşlarımız farklı olsa da, bu devam ettirdiğin davranışın kötü ve kabaca değil mi?"
"Ne...! Lise öğrencisi misin? Cidden ama büyüklerin ne diyorsa onları dinle."
"Sorun yok, sorun yok..."
Genç kadın endişeliydi, ama yaşlı kadın durumu daha kötü hale getirmek istemedi. Genç kadını sakinleştirmek için jest ve mimiklerini kullandı. Ama genç kadın, lise öğrencisini aşağılamaya devam etti. Öfkeden çılgına dönmüş gibi gözüküyordu.
"Görünüşe göre, yaşlı kadın sizden daha iyi anlıyor. Oh Leydi, sanırım Japon toplumu henüz tamamen işe yaramaz değil. Kalbinizin dilediği gibi, hayatınızın geri kalanını yaşayın."
Gereksiz bir gülüş tazeledikten sonra, kulaklıklarını takıp, yüksek sesle müzik dinlemeye başladı. Yüksek sesle konuşup duran genç kadın artık dişlerini sinirden sıkıyordu. Onunla tartışmayı denediği gibi, liseli gencin kendini beğenmiş tavrı kadını sıkmıştı.
Şahsen, bu duruma karışmadım. Bir kısımda da olsa, çocukla fikirlerimiz uyuşuyordu.
Ahlaki zorunluluk çözüldüğü zaman, oturaktan kalkma zorunluluğu da ortadan kalkıyordu.
"Üzgünüm..."
Genç kadın, yaşlı kadından özür dilerken göz yaşlarına hâkim olmaya çalıştı.
Küçük bir hadise yaşandı otobüste. Duruma dahil olmadığım için rahatlamıştım. Yaşlı birisi için oturağımdan kalkmak zorunda olmak ya da kalkmamak için direnmek umurumda değil. Rahatsızlık, yüksek egolu çocuğun kazanmasıyla son buldu. En azından herkes bittiğini düşünüyordu.
"Hmm... Ben de genç kadının haklı olduğunu düşünüyorum."
Beklenmeyen bir yardım eli çıkmıştı. Sesin sahibi, genç kadının tanında dikeliyordu ve düşüncelerini çocuğa cesurca söylüyordu. Benimle aynı okul üniformasını giyiyordu.
"Bu sefer, güzel bir leydi daha. Bugün kadınlardan yana şanslıyım."
"Büyükanne, hava sıcağa benziyor. Yerinden vaz geçmeyecek misin? Bu senin için önemli olmayabilir ama bence toplumumuz için iyi bir şey bu."
Aniden, çocuk parmağını şıklattı.
"Topluma katkı mı? Evet, ilginç bir yaklaşım tarzı. Yaşlılara yer vermek topluma katkı sağlayabilir ama maalesef, topluma katkı sağlamak gibi bir merakım yok. Sadece kendimi tatmin etmekle ilgileniyorum. Oh, ayrıca bu kalabalık otobüste, öncelikli oturağa oturdum diye yerimden vazgeçmemi istiyorsun. Diğer oturaklarda sessizce oturan insanlara sorup neden beni rahat bırakmıyorsun? Eğer birisi gerçekten yaşlıları önemsiyorsa, bu öncelik oturağı dediğin şey, o oturakta da geçerli olur. Yani, bunun bir önemi kalmaz."
Kızın iyi niyetleri, çocuğa işlemedi ve çocuğun pişkin tavrı asla değişmedi. Yaşlı kadın ve genç kadın hiçbir şey söyleyemediler ve acı bir gülümseme ile kalakaldılar
Ancak bu çocuğa karşı çıkan kız pes etmedi.
"Millet, lütfen beni çok az da olsa dinler misiniz? Yaşlı kadın için kim oturağını verebilir? Lütfen."
Bu birkaç kelime de nasıl bu kadar çok merhamet, cesaret ve kararlılık olabilir? Böyle samimi niyetli insanları görmek çok nadirdir.
Uyarısıyla, kız belki de baş belası olarak görülmüştü ama o korkmadan yolculara seslenmişti.
Öncelikli oturaklardan birinde oturmuyordum ama yaşlı kadına yakın oturuyordum.
Elimi kaldırıp, bir 'Buyurun' desem, her şey çözülürdü.
Büyükler de sakinleşirdi.
Otobüsteki herkes gibi, ben de hareket etmedim. Kimse gerekli olduğunu düşünmemişti. Çocuğun düşüncesi ve tavırları, yolcuların bazılarını etkilemiş ve çocuğun haklı olduğuna kendilerini ikna etmişlerdi.
Tabii ki, yaşlıların Japonya'ya olan katıları ve destekleri inkâr edilemeyecek derece de önemli ama biz gençler gelecekte Japonya'yı destekleyecek insanların temelini oluşturuyoruz.
Ayrıca, genel nüfus git gide yaşlanıyor, bunun anlamı bizim de değerimiz artıyor.
Eğer gençler ve yaşlıları karşılaştırırsak, kimin daha önemli olduğu gayet açık. Evet, bu mükemmel bir tartışma konusu aynı zamanda, değil mi.
Bir anda, diğerlerinin ne yaptığını merak etmeye başladım. Etrafa bakıp, kimin fark etmemiş gibi yaptığına, kimin kararsız bakışları olduğuna bakıyordum.
Ancak, yanımda oturan kız tamamen farklıydı.
Karışıklığın içinde, onun tamamen ifadesiz bir bakışı vardı.
Düşünmeden, farklılığı yüzünden ona baktığımda, gözlerimiz bir saniyeliğine kesişti. Aynı düşünceleri paylaştığımızı söyleyebilirim. Ne o ne de ben, yaşlı kadına oturaklarımızı vermeyi düşünmüyorduk.
"Oh, buyurun!"
Kızın çağırısından sonra, bir kadın ayağa kalktı. Suçluluk hissini kaldıramayarak, yerinden vaz geçti.
"Teşekkür ederim!"
Genç kız, kocaman gülümsemesiyle başını eğdikten sonra, kalabalığı itip yaşlı kadına yönü gösterdi.
Yaşlı kadınsa, defalarca teşekkür ettikten sonra, yerine oturdu.
Kızla yaşlı kadını izlerken, kollarımı birleştirip gözlerimi kapadım.
Otobüs, gideceği yere ulaştı ve okulda durdu.
Otobüsten indiğimde, beni doğal taştan yapılmış bir kapı bekliyordu.
Üniformalı tüm kızlar ve erkekler otobüsten inip, kapıdan geçtiler.
Koudo Ikusei Lisesi.
Japon hükümeti tarafından, genç insanların geleceğine destek olmak amacıyla oluşturulmuş bir okul...
Bugünden itibaren gideceğim bir yer.
Dur, derin bir nefes al.
Tamam, şimdi gidebiliriz!
"Bir dakika bekle."
Cesaretle ilk adımımı atmayı denerken, birisinin benimle konuşmaya çalışmasıyla durduruldum.
Otobüste yanında oturduğum kız tarafından durdurulmuştum.
"Bir süre önce bana bakıyordun. Neden?" dedi, sert bir bakış ile.
"Üzgünüm, biraz merak etmiştim. Sebebi ne olursa olsun, yaşlı kadına yerini vermek gibi bir düşüncen yoktu, değil mi?"
"Evet, yerimden vazgeçmek istemedim. Bunda ne gibi bir sorun var?"
"Hayır, ben de aynı şeyi düşündüm. Yerimden vazgeçmek gibi hiçbir niyetim yoktu. Problemlerden uzakta kalmayı severim; bu tarz şeylerle ilgilenmeyi sevmiyorum"
"Problemlerden uzak kalmak mı? Beni kendinle karıştırma. Yerimden kalkmadım çünkü o yaşlı kadına karşı oturağımı vermeyi gerektirecek bir şey hissetmedim."
"Bu, problemlerden uzakta kalmak istemekten daha kötü değil mi?"
"Bilmiyorum. Ben sadece kişisel çıkarlarım için hareket ediyorum. Senin gibi problemlerden kaçınmak isteyen insanlardan farklı bir durum. Senin gibi birisiyle konuşmak da istemiyorum."
"...Ben de aynı şekilde düşünüyorum."
Sadece fikirlerimi belirtmek istemiştim ama karşılık verecek hâlde hiç değildim.
İkimizde kasıtlı olarak iç çekip, aynı yönde yürümeye başladık.
Çevirmen Notu:
(sarışın çocuğun üstünlükten kastığı Japon kültüründeki ast-üst ilişkisine değil, boy olarak uzun olmaya gönderme)
Gerçekten yorucu bir bölüm olmasına rağmen ben çevirirken eğlendim güzel bir seri. Animeyi izleyen ve LightNoveli ilk kez okuyanlardansan çok şaşıracağın bölümler seni bekliyor olacak. Keyifli okumalar dilerim. Çevirmen: -> Torugas |
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..