Not: Arkadaşlar, seri biraz daha +16'dır... En azından Türkiye standartlarına göre... Bu bölümde okuyacağınız şeylerden dahi rahatsız olup, iğreniyorsanız...
Lütfen okumayı bırakın... Çünkü ilerisi daha kötü ve iğrenç olacak. (Cinsellik açısından değil!)
İyi seyirler... :)
...
Altair kafasını ovuşturarak gözlerini açtı. Şuan da bir koltukta oturmuş haldeydi, üzerinde kırmızı bir çarşaf örtülüydü. Odanın içerisi iğrenç bir şarap kokusuyla dolmuştu. Etrafta alkol oranı yüksek olan içecek şişeleri, belki de onlarcaydı.
Altair ağzını açtı ve derin nefes aldı. "Bok mu yedim ben? Neden ağzımda bu kadar iğrenç bir tat var?" hareket etmek istediğinde üzerinde bir ağırlık olduğunu fark etti.
Üzerinde ki kırmızı çarşafı fark ettiğinde, şaşırmış bir şekilde çarşafı kaldırdı.
Açmasıyla kapatması bir olmuştu.
Derin nefesler almaya başlarken, kalbi çıkacakmış gibi atıyordu. 'Dün gece ne oldu lan?! Neden Lyra benim kollarımda, bana sarılmış bir şekilde?! Rahatsız olduğumdan değil de...' Altair kendini sakinleştirmeye çalışsa da, hiç bir işe yaramıyordu.
İnsanları kandırmak ve kullanmak konusunda kötü değilken, kadınlar ve cinsellik tamamen farklıydı. Önce ki hayatında ki kız arkadaşının elini bile tutmamıştı.
Lyra'nın bu hali çok ağır gelmişti.
Aklına anında kötü düşünceler dolmaya başlamıştı. Fakat ne kadar heyecanlansa da, vücudunda hiçbir hareket olmadı. Bu hareketsizlik Altair'ı korkutmuştu!
'İktidarsız olamam değil mi? Yok yok... Bu kadar kötü bir şeyle lanetlenmiş olamam...' Altair ejderhasının uyanmadığını görünce korktu. Ardından daha önce de hiç erekte olmadığı aklına gelmişti.
'Geç mi giriyorum yoksa? Hayır hayır... Ciddi olamazsın...' Altair çok kibar bir şekilde Lyra'yı çarşafa sardı ve hiç sarsmadan koltuğa yatırdı. Ardından kendine gelmek için soğuk suyla banyo yapmaya karar verdi.
Hızlıca banyoya gitti.
Suyu tahta küvete doldurduktan sonra direk içine girdi. Buz gibi olan su tüm vücudunu uyararak sakinleştirdi. Altair iç çekerek alt bölgesine baktı. Erkekliğinden şüphe duymaya başlamış, korkusu her saniye artmaya başlamıştı.
Bu mana çekirdeğinin sakat olmasından bile korkunç bir şeydi!
Normalde ilk yapması gereken şey nasıl bu duruma gelip, Lyra'ya nasıl sarıldığını hatırlamak olmalıydı. Ama Altair en ufak şekilde umursamadan, daha önemli konulara odaklanıyordu.
'Hadi Göklere Baş Kaldıran Yılan Jormungand! Uyan! Uyan! Uyan!' Altair sapık şeyler düşünürek, uyandırmayı denedi. Ama...
En ufak bir hareketlenme yoktu!
Altair hayatının en büyük darbesini almıştı!
Bloop!
Altair'ın kolları suya düştü ve bayıldı!
***
Bir saat sonra Altair kendiliğinden uyandı. Hâlâ küvette çıplak bir şekilde uzanıyordu. İktidarsız olması ona vurulan en büyük darbe olmuştu.
Derin bir iç çektikten sonra durumunu kabullenerek ayağa kalktı. Bunun bir çözümü olmalıydı... En azından o öyle düşünüyordu.
Altair beline bir havlu sardıktan sonra banyoda çıktı. Bulunduğu yer Lyra'nın yaşadığı evdi. Gerbera Erkek Giyim'le birleşik bir şekilde başka bir ev daha vardı. Orası Lyra'nın yaşadığı yerdi.
Lyra'nın hâlâ masum bir şekilde uyuduğu görünce yüzünde bir tebessüm belirmişti. 'Böyle masum bir şekilde uyuyabilen kişinin, dün beni kendi kölesi olarak dönüştürmek isteyen kişi olması... Aiyah... Duygularım çok hızlı değişiyor. Dün düşmanım olan birisiyle bugün aynı odada uyandım...'
Yavaşça yürüdü ve odadan dışarı çıktı. Lyra'nın evi butikle bitişikti, aralarında sadece bir kapı vardı.
Altair kapıyı açtı ve temizlenmiş bir şekilde eski haline dönen butiğe girdi. Burası erkekler için olduğundan kendine kıyafet bulmakta zorlanmadı.
Aynanın karşısında giyinirken, Nobilis'in boynunda olmadığını fark etti. Ayrıca Miiyu'da ortalıkta gözükmüyordu. Gözlerini kapattı ve yerlerini hissetmeye başladı.
"Demek oradalar... Ancak ben neden onları göremedim?" Altair hızlı bir şekilde giyindikten sonra tekrardan Lyra'nın bulunduğu odaya girdi.
Miiyu'yu hissettiği yere gittiğinde, onu bir kovanın içinde sarhoş halde buldu. Gözleri sürekli dönerken ve geğiriyordu. Arada bir garip şekilde miyavlıyordu.
Meow~
Nyah~
Nyan~
Altair acı bir şekilde gülümsedi ve onu ensesinden yakalayıp, banyoda ki soğuk küvetin içine fırlattı. Leş gibi kokuyordu.
Temizlenmesi gerekiyordu.
Miiyu suyla temas ettiği anda irkilerek uyandı ve çığlıklar atmaya başladı.
Ancak Altair onun çığlıklarını umursamadan, onu yıkadı ve kısa sürede temiz bir hale soktu. Artık onun kürkü parlıyor, güzel bir çiçek kokusu yayıyordu.
Zaman kaybetmeden Nobilis'i buldu. Onu da bir saksıya gömülmüş bir şekilde bulmuştu. Dün gece cidden nasıl bir kafaya sahip olduğunu merak ediyordu.
Kolyenin üzerinde ki toprakları temizlerken Nobilis öfkeli bir şekilde Altair'a sövüyordu. 'Senin ben kafanı s*keyim aptal gerizekalı! Bundan sonra geceleri içeceksen beni başka yere koy! Saksıya koymak nedir? Tohum muyum ben ha?! Kalıntılar büyümesini mi bekliyordun?'
Nobilis öfkeli bir şekilde devam ederken Altair acı bir şekilde gülümsedi. "Dün gece ne olduğunu hatırlamıyorum..." gerçekten dün gece hakkında en ufak bir hatırası yoktu. En son hatırladığı şey... Butiğe girdiğinde içerinin temiz olmasına şaşırmasıydı.
'Ne?! Buraya geldikten sonra Lyra'dan sağlam ve sert şaraplar istedin. O da sana kısa sürede birçok şarap getirdi ve birlikte içmeye başladınız. Lyra kısa sürede sarhoş oldu. Ondan bir süre sonra da sen sarhoş oldun. Ne olduysa ondan sonra olmaya başladı.
Sen Miiyu'ya su yerine şarap içirdin. O da her nasılsa sarhoş oldu ve ben bir balığım diyerek kovaya daldı. Ardından bayılmıştı zaten...
Beni de 'Para kazanmanın yolunu buldum! Nobilis'i ekeceğim ve günlük olarak sulayarak ağaç haline getireceğim! Sonrasında da meyveleri olan kalıntıları satacağım!' diyerek saksıya gömdün! Sonrasını bende bilmiyorum.
Ama sesleriniz gayet eğleniyormuş gibi geliyordu! Senin ben %###$' Nobilis tekrardan küfür etmeye başladı. Son üç yüz bin yılda yaşadığı en garip günü dün yaşamıştı.
Altair hiçbir şey söylemeden temizlediği Nobilis'i boynuna astı. "İlk defa sarhoş oldum... Kusuruma bakmazsın..."
'Ah.. Her neyse. Çekirdeğin oluşmak üzere... 8 saate kalmadan oluşur.' Nobilis iç çekti. Altair'ın kaç yaşında ve ne kadar deneyimsiz birisi olduğunu biliyordu.
"Tsk! Huzurlu günler bana göre değil... Bir süre takıldıktan sonra orduya kayıt olacağım. Hiç mana tekniğim ya da qi tekniğim yok. Eğer Stigmalar ve ırk değişimi olmasaydı büyük ihtimalle ilerleyemeyecektim." Altair çekirdeğini kontrol ederken konuşuyordu.
Qi ve Mana teknikleri, mana ve qiyi artırmak için kullanılan tekniklerdi. Genellikle teknikler bir elemente odaklı olup, daha hızlı toplasa da hala bir çoğunluğu niteliksizdi. Bu niteliksiz teknikler daha yavaş olsa da, birçok elemente uyumluydu.
Ayrıca yüksek seviyeli teknikler yatkınlık ve hassasiyeti artırıyordu!
Ancak Altair'da hiçbir teknik yoktu!
Sadece şans eseri bu kadar seviye atlamıştı. Bundan sonra ne yapacağı ve nasıl yapacağı hakkında en ufak bir bilgisi yoktu.
Nobilis Altair'a gülerek iletti. 'Qi toplama tekniği hakkında endişelenmene gerek yok. Gökyüzüne Akan Irmak ve Durgun Nehir bir qi toplama tekniği... Hatta en işe yarayanlardan diyebilirim. Çünkü Qi toplarken, aynı anda kaslarını besliyor. Yani hem topluyorsun hem de işliyorsun...'
"Oh... Hiç fark etmemiştim. Çekirdeğim uyandığı anda Kalfa Aşamanın ortasına geldim. Daha alışma fırsatı dahi bulmadan, portala girerek buraya geldim. Rahatlayayım derken, birilerini kurtarmak için savaşa girdim ve bu şehre geldim. Sonra bir baktım ki kıyafetlerim yüzünden, insan yerine dahi koyulmuyorum. Kıyafet alayım derken şeytanlar tarafından emcüklendim. Ardından dönüşecekken mutasyona uğrayıp, yeni bir ırk oluşturdum. Acıktığım için dışarı gideyim, gözlerim şenlensin dedim. Arizona Kertenkelesi olan erkeklerle karşılaştım... Sonrasında da kafayı buldum ve uyandım..." Altair derin bir iç çekti. "Hepsi de sadece 14 saatte oldu..."
Altair dağınık ve çok uzun olan saçlarına baktı. "Her ne kadar çok yakışsa da biraz kestirmem gerekiyor... Yüzüm bile düzgün gözükmüyor."
Ne yapacağı hakkında düşünürken Lyra'nın uyandığını fark etti. Arkasını döndüğünde garip duygular içerisinde Lyra'ya baktı.
Lyra'da bu bakışlara alaycı bir gülümsemeyle karşılık vermişti.
"Günaydın."
"Günaydın..."
Altair iç çekerek konuştu. "Bugün orduya katılacağız. Ama senin kırmızı gözlerin bir sıkıntı oluşturmasın? Şeytan sanılıp saldırıya uğramanı istemem..."
Lyra buzu eritecek kadar güzel bir gülümsemeyle konuştu. "Endişelenmenize gerek yok. İnsan ırkı sadece Şeytanlar ve Canavarlar ile savaş halinde... Şeytani Enerji barındırmadığımız sürece sıkıntı yok."
"Oh... Peki, o zaman sen buraya nasıl girdin? Burada ki bariyer neden sana saldırmadı? Sen bir şeytan değil misin?" Altair şaşkınca sordu. Kızıl Stigma dönüştükleri anda bariyer tarafından yok edileceklerini söylemişti. 'Stigma Canavarı olmam için kandırmış olabilir mi?'
"Üzülerek söylüyorum ki; bende Şeytani Enerji yok. Eğer olsaydı bu şehirde ki herkesi öldürecek güce sahip olabilirdim. Ayrıca Şeytani Enerji üretecek kadar güçlü bir Şeytan bu şehre saldırırsa, bir kaç kişi haricinde kimse kurtulamaz." Lyra iç çekti. Kendisi Şeytani Enerji oluşturacak kadar güçlü değildi. Eğer o kadar güçlü olsaydı Altair'ın hiçbir şansı olmazdı.
"Anladım... Öncelikle yemek yiyelim ve şehirde turlayalım. Sonrasında savaşçı kulesine gidip kayıt olmam gerekiyor. Ardından orduya kayıt olacağız... Orbis Akademisi'ni denemem gerekiyor." Altair Lyra'nın üzerinde ki kırmızı çarşafa baktı. "Hadi sende kalk..."
"Hmm... Odadan çıkabilir misiniz?" Lyra buruk bir şekilde gülümsedi. Kırmızı saçları dağılmış, yanağında salya izleri kalmıştı.
Rahat ve derin bir uyku olduğu belliydi.
Altair kafasını eğdi. "Neden?"
Lyra üzerinde ki kırmızı çarşafı sıktı. "Görmek istiyor olabilirsiniz ama... İlişkimiz hâlâ o kadar derin değil.."
'Lan mal! Kız üstünü giyinecek işte! Uzatma da dışarı çık! Ayrıca şu Miiyu'ya bak. Titriyor yavrucak!' Nobilis'in sesi Altair'ın zihnini sarsıyordu.
"Oh..." Altair anlamıştı. Bu yüzden hâlâ titreyen Miiyu'yu aldıktan sonra dükkanın içine gitti.
***
Ulan iyi hoş. Bölümler kısa sürede 100 okunmaya geliyor da... Bu okuyanlar kimler ya? Yorum yok, beğeni yok, ifade yok... Tsk tsk.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..