Bölüm 6: Kargaşa (1)

avatar
368 0

7 Büyük Güç - Bölüm 6: Kargaşa (1)


Milius'un Daniel ve Julian'ı eve getirmesinden bu yana bir gün geçmişti. İkiside kendine gelememişti. Miranda ise onları yatağa yatırmıştı. Milius daha fazla onları beklemesine gerek olmadığından evin bahçesine çıkmış ve sahip olduğu güçlerini anlamaya çalışıyordu. 

Bahçenin 3 tarafı çiftlerle çevriliydi. Bir tarafında da ev vardı. Bahçe tamamen çimenlerden oluşuyor ve sadece ortasında bir meşe ağacı bulunuyordu. Bahçe 20 metre genişliğindeydi.

Şu anda Milius bahçenin ortasına oturmuş ellerine bakıyordu. Ellerine bakınca geçen günkü saldırıyı nasıl yaptığını hatırladı.

"'SENİ ÖLDÜRECEĞİM!!

SONSUZ DÖNGÜNÜN IŞIĞI!!!"'

Milius o an nasıl bu hamleyi yaptığını anlamamıştı. Yine de söylediklerini net bir şekilde hatırlıyordu.

"Karanlığın Efendisi ve Aydınlığın Efendisi...... Eğer José'nin dediği doğruysa Easterr'ın Aydınlığın Efendisi olması gerekiyordu. Peki ben nasıl onun gücünü aldım?" dedi Milius. İki eline bakarken sağ elinde karanlık oluştu . Sol elinde ise aydınlık. Beyaz ve Siyah iki elinde duruyordu.

" O an hiç düşünmesem de yaptığım saldırı fazla tehlikeli idi. Eğer Ölümsüz olmasaydım kesinlikle ölmüştüm. Daniel ve Babam o saldırıdan nasıl kaçtı peki? Daniel daha güçlerini yeni aldı. O saldırı kullanıcısını bile öldürecekken onun kaçması saçmalıktı. O da benim gibi her şeyini kullansa bile o saldırıdan kaçamazdı. Onu babam kurtarmış belli ki. Görünenlerin tek mantıklı açıklaması babamın da güçleri olduğu ve bu felaketten önce de onun bu güçlere sahip olması. Aynı José gibi. "

Milius ayağa kalktı ve ellerini birbirine vurdu. Üstünde bir şey yoktu altında ise uzun bir eşofman vardı.

" En azından onlar kalkana kadar çalışmaya başlayayım. Babamdan neler döndüğünü öğrendiğimde ve gücümü anladığımda eğitimimi değiştiririm. "

Hiç belli olmasa da Felaketten sonra vücudu çok daha güçlenmişti. Normal bir insandan daha güçlüydü.

Bir süre diğer vücut geliştirme şekillerini kullandıktan sonra yere bağdaş kurarak oturdu. Şimdi güçlerini anlamaya çalışacaktı.

Milius iki elini kendine doğru çevirdi sonrasında ise işaret parmağı dışında diğer parmaklarını kapattı. Bir anda sağ elinde Karanlığın siyahı belirdi. Sol elinde ise Aydınlığın Beyazı.

Milius önce sağ işaret parmağı ile toprağa dokundu. Karanlıkla kaplı parmak toprağa değdiği anda toprak zehirlenmiş gibi yok olmaya başladı. Yeşil ortam bir anda simsiyah olmuştu. Annesinin ona camdan öfke ile baktığını gören Milius hemen 2. Plana geçti ve sağ elini çekip sol elini dokundurdu.

Aydınlık parmak toprağa değdiği anda toprak eski haline dönmeye başladı. Milius toprağın biraz daha güzel olması ve annesinin mutlu olması için gücü biraz daha arttırdı.

Milius'un gücü arttırması ile normal meşe ağacının bazı yerlerinden yeni dallar çıkmaya başlamıştı. Yapraklarından yaprak çıkıyordu. Resmen ağaç mutasyona uğramıştı.

Milius annesinin bakışlarını üzerinde hissedince o tarafa baktı. Annesi ona 'O ağacı düzeltmeden buraya gelirsen ölürsün.' anlamına gelen bir işaret yaptıktan sonra Julian ve Daniel'e bakmaya gitti.

Milius iki parmağını da yerden çekti ve düşünmeye başladı. Düzeltmek kolaydı fakat bunu düzgün bir oranda yapmak istiyordu.

Milius aklına gelen fikirle iki eline yere koydu. Gücü ellerinden yere akarken bahçenin bir tarafı kuruyor bir diğer tarafı ise büyük bir hızda yeşeriyordu.

Milius Karanlığı ve Aydınlığı karıştırmaya başladı. Yine de bu o kadar kolay bir şey değildi. Milius bunu yaparken boncuk boncuk terlemesine engel olamamıştı. Elleri yavaşça hareket ediyor ve yan yana olan pozisyonları dik bir hizada olmuştu.

1 saat geçmişti. Bir saat sonunda Milius bahçeyi eski haline çevirmiş ve daha küçük çalışmasına karar verip az bir güç kullanarak başlamıştı.

Milius sonunda 40 cm bir alana bir formasyon hazırlayabilmişti. Karanlığın ve Aydınlığın birbirine karışmasından oluşmuş bu formasyonu devreye sokmak için sabırsızlanıyordu.

Milius heyecandan titrerken tam Formasyonu devreye sokacağı sırada ağzından istemsizce kelimeler döküldü.

"Yin-Yang Formasyonu.... "

Ağzından kelimelerin çıkması ile beraber bir anda formasyonu kurduğu yerden bir fidan hızla çıkmaya başladı. Orantılı bir şekilde büyüdü. 30 metre olduktan sonra Milius Formasyonu durdurdu. Formasyonu kurarken canı çıkmıştı fakat formasyonu kurmayı bitirdikten sonra ondan enerji almayı kesmişti. İsterse uzaya kadar bile çıkarabilirdi bu ağacı fakat kısıtlı bir alana yapıldığından dolayı 100 metreden sonra yıkılırdı büyük ihtimalle.

Milius gayet mutluydu. Bir teknik oluşturmuştu ve kendi gücünü görmüştü.

Milius kendi gücünü düşününce aklına kanatları geldi.

"Sanırım onları da Easterr'dan aldım."

Milius'un sırtından iki tane 1,80 metrelik Melek kanadı çıktı. Bembeyaz parlayan Melek kanatlarına bir insan uzun süre bakarsa gözlerini rahatsız edecek kadar şiddetle parlıyordu.

Milius kanatları kaldırıp uçmaya çalıştı fakat bunun o kadar kolay olmadığını anladı. Daniel ve babasını aldığı zamanda dikkati dağınıktı. Bu yüzden o kadar kolay uçabilmişti. Refleks gibiydi.

Milius biraz daha uğraştıktan sonra sonunda uçabildi. Gökyüzündeki kanatları o kadar az çırpıyordu ki neredeyse kanatlarını kullanmadığı bile söylenebilirdi.

"Cennetin Melek Kanatları 1. Evre.... "

Milius söylediği sözlere bir an şaşırsa da şaşkınlığı kısa süre içerisinde mutluluğa dönmüştü. Yeni bir gücü uyanmıştı Kanatların içinde yatan gücü hissedebiliyordu.

"Evre olarak artanlar güçlerimse sadece adı olanlar tekniklerim oluyor o zaman."

"Cennetin kanatları....... Gerçekten inanılmaz. Neler oluyor bu dünyaya? Herkes böyle güçlere mi sahip yoksa?" dedi Milius. Milius'un konuşmasının ardından gökyüzüne beyaz bir ışın fırladı. Ama beyaz ışık Milius'dan gelmiyordu.

Milius ışığa bakarken aklındaki düşüncelerle boğuşuyordu. Başka bir yerden bir patlama sesi daha duyuldu. Ardından gökyüzünde yarasa kanatlı biri belirdi.

"Sanırım güçlerini deneyen tek kişi ben değilim." Milius kanatlarını kapattı ve yavaşça evinden ayrıldı. Neler olduğunu merak ettiğinden dolayı biraz dışarı çıkıp gerçekleri görmek istemişti.

Milius dışarı çıktıktan yarım saat sonra Daniel uyandı. Önce etrafına baksa da gördüklerinin rüya olmadığını anlamıştı. Hemen üstüne Milius'un kıyafetlerinden bir şeyler giydikten sonra o da patlama seslerini merak ettiğinden dışarı çıktı. Miranda Julian ile ilgilendiğinden dolayı Daniel'in çıktığını fark etmemişti.

Milius sakince yolda yürürken yolda bazen patlamış yerler görüyordu. Bazı insanların bir yerlere saldırdığını bazılarının da onları engellemeye çalıştığını fark etmişti. Yine de kimseye karışmayarak ilerlemeye devam etmişti.

Bir süre ilerledikten sonra durdu. Etrafında onu çevirmiş insanları hissedebiliyordu. Onların kalbindeki karanlığı anlayabiliyordu. Hepsi açgözlülük ile dolmuştu. Hayatında ilk kez böyle bir şey hissediyordu ve açgözlü insanlardan dolayı biraz başı ağrımıştı. Bu yüzden de yüzü ekşimişti.

"Daha ne kadar orada beklemek istiyorsunuz?" dedi Milius. Etrafta kimse yoktu. Bazı yerler yanıyordu ve 13 yaşındaki insanlar da çapraz ateşte kalmamak için ayrılmıştı. Yani Milius'un bu konuşmayı kime yaptığı çok belliydi.

"Demek bizi fark ettin. Ama bu bir şeyi değiştirmeyecek. Bizden kaçamazsın." Milius'un yüzünde bir gülümseme oluştu. O Karanlığın Efendisi idi. Eğer birini öldürürse bundan zerre pişmanlık hissetmezdi.

"Kaçmaya niyetim yok. Ama sizin gözünüz kör sanırım. Ben kaç yaşında gibi görünüyorum. Aynı zamanda anlayamazsanız saçıma ve gözlerime de bakabilirsiniz." dedi Milius. Bir tarafı karşısında ki bu insanları parçalarına ayırmak istese de diğer bir yanı onlara bir kaçma fırsatı bırakmak istiyordu.

Binaların arkasından 30lu yaşlarda 10 tane adam çıktı. Hepsinin ellerinde yakın dövüş silahları vardı. Yüzlerinde sinsi bir bakış vardı.

Bu adamlar görünüşlerinden de anlaşılmak üzere karmaşaya fırsat bilmiş ve insanları soymak için fırsat kollayan bir gruptu. Yine de hayatlarındaki en büyük hatayı yapmışlardı.

10 adam Milius'a biraz dikkatli baktıktan sonra şok oldular. 2 gün önce neler olduğunu biliyorlardı. Bugün bu karmaşaya çıkaran kişinin sadece bir kişi olduğunu da biliyorlardı. O kişiyi ilk onlar görmüşlerdi. Ve o çocuğun da görünüşü normal değildi.

"S-Sen y-yoksa onlar gibi misin?" dedi biri. Hepsi tir tir titremeye başlamışlardı. Herkes Milius'un cevabını beklerken Milius gülümsedi.

"Artık bu soruyu sormak için çok geç."

Milius bir anda etrafına Karanlığı saldı. Karanlık duman daire şeklinde etrafındaki adamlara çarptığı anda adamlar yere düştü. Hepsi acı içinde kıvranıyorlardı. Milius önce elini kaldırdı ve elini yumruk yaptığı anda adamların içinden yoğun siyah bir duman çıkmaya başladı. Hepsi acı içinde kıvransa da hiç biri bir şey yapamıyordu.

Karanlık duman bedenlerine çıktıktan sonra doğruca Milius'un eline geldi. Milius eline gelen Karanlık duyguları hissedince gülümsedi.

"Şimdi sırada hayat enerjiniz." Milius bu sefer diğer elini kaldırdı ve yumruk yaptığında elinden beyaz bir dalga yayıldı. Adamlar çarpan şeyle rahatlasa da yine de içlerinden çekilen şeyle geçen seferkinden Daha fazla acı çekmeye başlamışlardı.

Kısa bir süre içerisinde adamların yüzleri bembeyaz olmuş ve ağızlarından beyaz bir enerji gelmeye başlamıştı. Beyaz duman da Milius'un eline geldiğinde adamlar yere düştü. Ölmüşlerdi.

Milius elindeki 2 küreyi vücuduna soktu ve adamların yanına gidip oturdu. Vücudunda bir pişmanlık vardı. Ama bu o kadar da fazla olan bir şey değildi. Özümsediği kürelerle rahatlamıştı ve güçlenmişti. Yine de bu tekniği bir daha kullanmamaya karar verdi. Kalbi sarsılıyor. Aydınlığın Tao Ruhu yaptığı şeyden dolayı isyan ediyordu.

"Ben Karanlığın Efendisiyim. Aynı zamanda Aydınlığın Efendisiyim. Belki sadece karanlıkla beraber yaşasaydım öldürmekten zevk alan Karanlığın eline düşmüş birisi olabilirdim ama Easterr'ın bana bıraktığı Aydınlık taraf her zaman beni koruyacak. Ben her zaman bir insan olarak kalacağım. "

Milius adamların gözlerini kapatırken bir insanın canına kıydığı için üzülüyordu fakat bu çok fazla değildi. O öncelikle Karanlığın Efendisi idi. Aydınlığın Efendisi onu insan şeklinde kalmasını sağlayan tarafı idi. Bu bir düzendi. Yin ve Yang.

Milius içine dolan gücü hissedebiliyordu. Elini kaldırdığında Elinde karanlık ve Aydınlık belirdi. Bu kadar kısa sürede gücünü biraz kontrol etmeyi öğrenmişti. Ve bu güçle birilerini öldürmesi çok kolaydı.

Milius elindeki parçaları yıkılmış bir binaya fırlattı. Önce Karanlığı fırlattı. Aynı anda fırlatınca aydınlık tarafı geri düzeltiyordu her şeyi.

Karanlık gittiği anda bina tamamen toza döndü. Binadan hiç bir iz kalmamıştı.

Tam o sırada gökyüzünden ne olduğu belirsiz büyük bir kaya parçası Milius'a doğru gelmeye başladı.

Milius kafasını çevirip kendisine doğru gelen kayayı görünce şok oldu. Ani bir korkuyla Ölümsüz olduğunu unuttu. Elindeki Aydınlık küresini etrafına yaydığı anda Etrafında bir küre oluştu. Bembeyaz küreye çarpan kaya anında toza dönüştü. Bembeyaz kalkan ise Milius'u içine almış bir şekilde durmayı sürdürüyordu.

Milius ise ne olduğunu anlamamış bir şekilde bir süre durdu ondan sonra da gülmeye başladı.

"Demek Işığın savunma konusunda da yeteneği varmış. Böyle bir şeyi hiç beklemiyordum." Milius gülmeye devam ederken bir anda küre daha fazla parladı ve Milius'un ağzından yine istemsizce kelimeler akın etti.

"Aydınlığın Aziz Kalkanı.... "

Milius yine Teknik oluşturduğunu fark edince şaşırmadan edemedi. Az önce de adamları farklı bir yöntemle öldürmüştü ama buna teknik dememişti. O an tekniklerin başka bir sebeple oluştuğunu anladı.

"O Işık...... Aslında" Milius aklına yeni gelen fikirle hemen yere oturdu. Bacakları ile bağdaş kurduktan sonra olduğu yeri hiç umursamadan gözlerini kapattı. Ellerini arada boşluk kalacak şekilde yaklaştırdı.

2 eli de düzdü. Milius bir süre ikisini birbirine yakın tuttuktan sonra yavaşça ellerini oynatmaya başladı. Sağ elini göbek deliğinin hizasında yatay bir şekilde tutarken sol elini de iki göğsünün arasına gelecek şekilde yatay pozisyon vermişti. Elleri Yin ve Yang şeklinde durmuştu ama iki eli de Beyaz bir ışıkla parlıyordu.

Işık parlamaya devam ederken iki elin arasında bir top oluşmaya başlamıştı. Milius'un alnından derin derin ter akıyordu. Vücudundan yayılan Işığın tamamı elleri arasındaki küreye gidiyordu. Yine de vücudu parlıyordu. Göz kapaklarının altından çıkan beyaz ışık göz kamaştırıcı idi.

Aradan 20 dakika daha geçti. Milius'un oluşturduğu top, avuç içi genişliğine ulaşmıştı. Milius'un bütün kıyafetleri ıslanmıştı. Saçlarının beyazı da parlamaya başlamıştı. Etraf yavaş yavaş kararıyordu fakat Milius bunu fark edip Karanlığı da vücuduna almaya başlamıştı. Karanlığı vücudunun başka bir bölgesine yerleştirmişti, şimdilik.

Milius olduğu bölgede her yer yakıp yıkılmış gibi görünüyordu. Milius'un öldürdüğü adamlar hala yerdeydi. Hatta Milius'un toza çevirdiği binanın tozları bile hala olduğu yerde duruyordu.

O sırada çatıları üstünde 7 kişi 1 kiyi kovalıyordu. Çatıdan çatıya atlıyor önlerindeki kişiyi yakalamaya çalışıyorlardı. Buna rağmen önlerindeki kişi çok çevikti. 7 kişi olmalarına rağmen önlerindeki çocuk onlarla resmen oyun oynuyordu.

Önlerindeki kişinin tırnakları çok uzamış ve sertleşmişti. Aynı zamanda ağzından da ateş püskürtüyordu bu çocuk. Bu 7 kişi de onun gibi 13 yaşında olsa da onlar güçlerini tam olarak anlayamamışlardı. Bunu anlamaya çalışırken bu çocuk şehirde kargaşa çıkarmaya başlamıştı. Onlar da insanları korumak için o çocuğu durdurmaya çalışmışlardır fakat yanlarındaki kişilerden birisini yaralamıştı bu çocuk. Onlarda bu yüzden ateş püskürten bu çocuğu yakalamaya çalışıyorlardı.

"Neden bana katılmıyorsunuz? Birlikte şehri yönetebiliriz." dedi Ateşli çocuk. Dişlerini çıkarttığında neredeyse 7 çocuktan biri kusuyordu.

"Bu saçma sözlerinle bizi kandıramazsın!!! Tek başına koca şehri ele geçirebileceğini sana düşündüren ne?!?!" Karşılarındaki çocuk gülümsedi. Bir anda daha da hızlanarak binanın tepesinden atladı ve Milius'un olduğu sokakta durdu.

7 çocuk da onun ardından atladı ve yerde durdular. Hepsinin de gözünde öfke vardı. Bakışlarından ne kadar öfkeli oldukları anlaşılabiliyordu. Yıllardır yaşadıkları bu şehire böyle kargaşa yaşatan kişiye bu kadar sinirli olmalarının Bir diğer nedeni de onlarla beraber gelen bir kişiyi yaralamış olmasıydı. Bu onları nedensiz yere çok öfkelendirmişti. Daha o çocuğu tanımıyorlardı bile.

Bunları gören çocuğun yüzünde bir gülümseme oluştu.

"Size benim ile sizin aranızdaki farkı anlatmam lazım anlaşılan!!" dedi çocuk ve aurasını saldı. Aynı şekilde arasına yön verip 7 kişiye doğru yönlendirdi.

7 kişi hiç umursamadan kendi aralarını yaydılar ve çocuğu bastırdılar.

"2.gün boyunca öyle oturduğumuzu düşünmüyordun herhalde. Aura yaymayı biz de biliyoruz." dedi 7 kişiden biri. Yüzünde küçümseme vardı. Çocuk ise sadece sırıtmakla kaldı.

"En azından bunu öğrenmişsiniz. Bakalım gerçek bir teknik öğrenmiş misiniz? Ama merak etmeyin bunu sizin üzerinizde test etmeyeceğim. Hmmm. Şuradaki çocuk bunun içinok uygun gözüküyor." dedi çocuk. 7 kişi çocuğun teknikten bahsettiğini duyunca şok oldular. Onlarda biliyorlardı. Bazı çocuklar şimdiden teknik oluşturmaya başlamıştı ama bu çocuğum bir tekniği olduğunu düşünmüyorlardı.

Çocuk Milius'a yaklaşırken diğerleri durumu fark edip çocuğa doğru koştular. Çocuk yol ortasında gözlerini kapatmıştı ve elinde parlayan bir şey vardı. Gerçekten çok dikkat çekiyordu.

"KAÇ HEMEN?!?!?" 7 kişiden biri bağırırken Milius'un yüz ifadesinde herhangi bir değişim olmadı.

"Gerçekten yolun ortasında böyle durduğuna göre aptal olmalısın. Neyse bu gün bir aptalı bu dünyadan sileceğim." dedi ve tırnakları yeşil bir ışıkla parlamaya başladı. Elini Milius'a doğru savurdu.

"Zehirli Aslanın Pençesi!!!" Pençe Milius'a doğru gelirken herkes nefesini tutmuştu. Ta ki Milius gözlerini açana kadar.

Milius'un gözleri bembeyaz parlıyordu. Gözünün akı bile beyazdı ve parlıyordu. Bir anda elindeki ışığı bıraktı.

"Aziz Perinin Işığı!!" Elindeki ışık bir anda bütün bölgeye yayılırken ona gelen pençe de ışığın arasında kayboldu. 7 kişi de hiç bir şey göremiyordu.

Işık sonunda söndüğünde zehir çocuğundan bir iz kalmamıştı. Aynı şekilde öldürdüğü insanlar da yok olmuştu. Sadece 7 kişi önünde şaşkınlıkla Milius'a bakıyordu.

Milius yavaşça ayağa kalktı ve 7 kişiye sadece bir bakış atıp oradan uzaklaştı.
Dumanın arasında kaybolurken arkasında 7 şaşkın çocuk bırakmıştı. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr