Bölüm 9: 2 Yıl Sonra

avatar
240 0

7 Büyük Güç - Bölüm 9: 2 Yıl Sonra


Milius bayıldığında kendi rüya dünyasına çekilmişti. Ama Rüya dünyası çok garipti. Yeryüzü tamamen Beyazken gökyüzü simsiyahtı. Ve Milius bayıldığını gayet net bir şekilde hatırlıyordu.

"Sanırım kendimi biraz fazla zorladım. En iyisi biraz uyumam."

Milius yere bağdaş kurarak oturdu ve ellerini birbirine bağladı. Aklına o kadının yüzü geldikçe çıldırıyordu.

Milius'un Milliana'nın sesini duyduktan sonra bu kadar sinirlenmesinin asıl sebebi o kadını tanıyor oluşuydu.

" Madem Rüya diyarındayım. O zaman o gün neler olduğunu buradan tam olarak bakabilmem lazım. Neden bilincimin bu kadar yerinde olduğunu bilmiyorum ama bu sadece işime yarar." Milius elini salladı ve bir anda yeryüzü ve gökyüzü değişmeye başladı.

Rüya aleminde Aşı gününe yeniden giden Milius, kendini izlemeye başladı. İzlediği zaman Easterr'ın eğitim binasına girmesinden sonrası idi.

Easterr içeri girdikten sonra Peter biraz heyecanlanmaya başlamıştı. İçinde kötü bir his vardı. Sanki içeri de kötü bir şey olacakmış gibi geliyordu. Oldu da.

10 dakika sonra içeriden bir çığlık yükseldi. Yine bir çığlık sesi duyan insanlar korkmaya başlamıştı. Daniel ve Peter yerlerinden kalktıkları gibi kapıya doğru koşmuşlardı.

"Bizi içeri alın!!!! Ne oluyor orada?!?! Ne yapıyorsunuz!?!?"diye bağırmaya başladı Peter ve Daniel. Kılıçlı askerler öfkeyle onları itiyordu. Sonunda askerlerden biri sinirlenerek kılıcını çekeceği anda nazik bir kadın eli kılıç kının üstüne kondu.

Asker kafasını çevirip öfkeyle kılıcına dokunan kişiye baktığında hemen tutumunu değiştirdi. Karşısındaki Beyaz saçlı kadın buradaki en yetkin kişi idi ve rütbesi kesinlikle bir askerden çok daha yüksekti.

"Bu kadar yeterli, ben onlarla konuşurum. Siz işinize dönebilirsiniz." kadının konuşması ile askerler kendi işlerine döndüler.

Daniel öfkeyle kadına bakarken hızla oradan uzaklaştı. Kadını dinleyecek gibi gözükmüyordu.

Onun aksine Peter kadını dinlemek istedi. O öfkesini kontrol edebilen biriydi. Hemen öfkesine yenik düşüp yanlış hareketler yapmazdı.

"Şu anki durum için üzgünüm. İçeridekiler bir hata yaptılar da ondan dolayı kız böyle çığlık attı. Merak etme. Bir sorunu yok." dedi Beyaz saçlı kadın.

Peter kadına tam olarak inanmamış olsada yapacak bir şeyi yoktu. Elinden gelen tek şey karşısındaki kadına güvenmekti.

Bir süre iki tarafta sessiz kaldıktan sonra beyaz saçlı kadın yeniden konuşmaya başladı.

" Benim adım Milliana. Moren ve bu bölgedeki en yetkili kişi oluyorum. Arkadaşın için endişelendiğini biliyorum fakat en fazla ne olabilir ki? Bütün dünyayı zehirleyecek değiller ya? Merak etme hiç bir sorun çıkmayacak."

Peter biraz düşündükten sonra kadının haklı olduğunu düşündü ve başını salladı.

Milliana kalkıp gitmeye hazırlanırken Peter beyaz saçlı kadının kolundan tuttu.

" Özür dilerim. Yaptıklarımız için. Benim adım Peter... Milius Peter. Belki bir gün yeniden karşılaşırız." dedi. Milliana gülümseyerek kafasını salladı ve eğitim binasına doğru yürümeye başladı.

"Afedersiniz ama bir şey sorabilir miyim?" dedi Peter. Milliana Peter'ın yeniden konuştuğunu duyunca yeniden Peter'a döndü ve gülümsedi.

"Tabii ki sorabilirsin."

"Gerçekten kaç yaşındasınız? Saçlarınız beyazlamış ama hiç de yaşlı görünmüyorsunuz. Sanki 30'larınızda gibi görünüyorsunuz." Milliana yeniden arkasını dönüp yürümeye başladı. Yüzündeki gülümseme hala yerindeydi. Peter ise yanlış bir şey sorduğunu düşünüp utanmıştı. Ta ki Milliana'nın sesini duyana kadar.

" Yaşlıyım. Düşündüğünden de fazla."

                                   ***

Milius kendi rüyasını izlediği sırada kendine küfür etmekle meşguldü. En baştan beri onlardan biri yanı başındaydı ve o aptal gibi ona inanmıştı.

"Yine de...." Milius öfkeyle yumruklarını sıktı.

"Yine de onları yenecek gücüm yok!! Her şey değişti. Güçlenmem gerekiyor. Akışına bırakacağım. Eminim ki onlarla tekrar karşılacağım. O zamana kadar güçleneceğim!!"

3 Hafta Sonra

"Evlat gitmek zorunda mısın? Burada da güçlenebilirsin. Neden gitmekte bu kadar ısrarcısın." dedi Julian. Şu an 4 kişi evlerinin kapısının önündeydi. Milius ve Daniel'in üzerinde bütün vücutlarını örten bir cübbe vardı. Cübbe sayesinde yüzleri ve vücutları gözükmüyordu. Bu sayede de İnsanlar yaşlarını anlayamıyordu. Fazla dikkat çekmek istemiyorlardı.

"Burada güçlenemeyiz baba. Gitmemiz gerek. Ama merak etme, geri döneceğiz."

Miranda üzüntüden ağlıyordu. Oğlunun gidecek olması onu çok üzüyordu. O daha 13 yaşındaydı. Dış dünyada nasıl hayatta kalacaktı?

Milius annesinin ne düşündüğünü anlamış gibi ellerini tuttu ve gözlerinin içine baktı.

" Merak etme anne, bana bir şey olmaz. Sen üzme kendini. Ben artık gidiyorum. Baba sende güçlen. Bir daha ki görüşmemizde seni yeneceğim."

Miranda'nın yüzünde bir gülümseme ortaya çıkarken Julian da gülmeye başladı.

"Göreceğiz bakalım beni nasıl yeneceksin. Ben ne kadar 2. Nesil olsamda Efendi seviyesindeyim. Tabi ki bunu nasıl başardığım başka bir zaman anlatırım."

Milius annesi ve babası ile vedalaştıktan sonra Daniel da vedalaştı ve iki arkadaş oradan ayrıldı. Bu dünyayı tanımak için yaşayacakları maceralar onları bekliyordu.

2 Yıl Sonra

Moren şehrinde bir evin içinde 4 kişi yemek masasında yemek yiyordu. 2 genç 15 yaşlarında gözükürken diğer 2 kişi ise daha yaşlı gözüküyordu.

Gençlerden birinin üzerinde simsiyah bir cübbe vardı. Saçları Bembeyazken gözleri mosmordu. Sırtında bir kılıç kını ile beraber asılıydı. Gözlerindeki soğuk bakışlar bir fili bile dondurabilirdi. Görünüşü onu imparatorluktaki en yakışıklı 10 erkeğe sokabilirdi.

Diğer genç ise kahverengi saçlara ve gözlere sahipti. Boyu Beyaz saçlı gençten daha uzundu. Üstünde ise bir gezginin kıyafetleri vardı. Ağzını açıp önündeki eti yerken köpek dişlerinin ne kadar sivri olduğu belli oluyordu.

Bu iki kişi Milius ve Daniel'di. Karşılarındaki iki insan da Miranda ile Julian idi. Daniel bir anda şeytani bir şekilde güldü ve Milius'a baktı.

"Gerçekten neden gelmek istemiyorsun ki? Hadi ama çok eğlenceli olacak. Herkes bizim gücümüzü görmüş olur. Eria Krallığının en güçlüsü ünvanını alabilirsin. Tabi ki beni geçebilirsen." dedi Daniel. Milius'un soğuk yüzünde Bir gülümseme oluştu.

"Aynı zamanda beni de geçmelisin." diye ekledi Julian.

"1 Daniel ben zaten senden daha güçlüyüm. Seni tokatlamaktan yoruldum da diyebiliriz buna.
2 Baba seni de yakın zamanda geçeceğime emin olabilirsin. Sadece an meselesi.
3 Turnuva meselesi çok saçma. 2 Yıl önce o kadın bunu zaten söylemişti ama onların aklına daha yeni geldi. Böyle saçma işlere katılmak gibi bir niyetim yok. "

Milius'un sözleri ile diğerleri söyleyecek bir şey bulamamıştı. Ancak o sırada Miranda onların yardımına yetişti. Elindeki dergiyi bir yandan Milius'un gözlerine sokarken diğer yandan da konuşmaya başladı.

" Ama Ateşin Efendisi de orada belki de onunla tanışma fırsatı bulursun." Milius annesinin gözlerine soktuğu dergiyi eline aldı ve düzgünce okumaya başladı.

"Alevlerin Efendisi Aida Futsu. 7 Büyük Güçten ilk ortaya çıkan kişi. Gücü herkesin beklentilerini aşarken güzelliği de bundan geri kalmıyor." Milius dergiyi okuduktan sonra masaya fırlattı.

"Onu tanımama gerek yok! Nasıl biri olduğunu buradan bile anlayabiliyorum. Kibirli! 7 Büyük güçten olduğu için kibirli!! Kendisini bizimle bir tutuyor. Hmph!! Eminim çürük elmadır!! Turnuvayı kazanırsam onunla tanışabilecekmişim!! Peh!! Kim takar onu?!" Milius'un konuşması ile Miranda ve Julian iç çekti. Daniel ise kıkır kıkır gülüyordu.

" Onu kim mi takar? Hahaha sırf onunla tanışabilmek için ve yakın bağ kurmak için Loncalar ve Klanlar turnuvaya katılmak istiyor. 128 bin kişinin girdiği bu turnuva da yer bulmak o kadar kolay değil. Sırf bu kadınla tanışabilmek için Karanlık Lonca ve Aydınlık Lonca bile harekete geçti. Sense onu kimin umursadığını soruyorsun. " Dedi Daniel. Milius biraz bozulsa da bunu hiç belli etmedi. Yavaşça yemek yemeye devam etti.

Milius'un turnuvaya katılmayacağını anlayan Daniel yolunu değiştirdi.

" En azından beni izlemeye gel. Madem katılmayacaksın. En azından bunu yap. "dedi. Milius biraz düşünür gibi yaptıktan sonra ayağa kalktı. Mutfaktan uzaklaşırken hafifçe elini salladı.

" Sadece tehlikeli bir durum olursa el atmak için. "

Daniel sevinçle olduğu yerden zıplarken anında Milius'un önünde belirdi. Hızı normal bir insanın hızıyla karşılaştırılamazdı.

"O zaman hazır ol bugün gidiyoruz. Eria Krallığının başkenti buradan çok uzakta kalıyor. Acale etsek iyi olur. 2 gün sonra turnuva başlıyor. Ve son kayıtlarda dolmak üzere. Acele etmez isek onu da alabilirler." Milius ise hiç bir şey umurunda değilmiş gibi yürümeye devam etti. Bu onun meselesi değildi. Turnuvaya katılmak isteyen Daniel idi.

" Turnuvaya katılmayı sorun etmeyin. Onu ben halledebilirim. Sadece ufak bir sorun var Peter. Onun dışında düşünmeniz gereken bir şey yok. "

Milius ise daha fazla yürümedi. Babasının ona söyleyeceği şeyi zaten biliyordu. Bir soru soracakmış gibi arkasına döndü. Bu zamanda söyleyeceği şey onun gözlerinin dolmasını sağlamalıydı ama o her zamanki bakışları ile babasına baktı.

" Bana neden hala Peter diye sesleniyorsunuz? O adı ardımda bıraktım ben. "dedi Milius.

Julian ayağa kalktı ve oğlunun yanına geldi. Milius'un omuzlarından tutarken kafasını kafasına dokundurdu.

" Bu adı arkanda bırakmak istediğini biliyorum evlat. Ama bazı şeyler asla değişmeyecek. Sen Karanlığın Efendisi Milius'sun. Ama aynı zamanda Aydınlığın Efendisi Peter'sın. Sen kalbinde 2 ünvan taşıyorsun. Birini bırakmak asla olmaması gereken bir şey." Milius'un kalbi bu sözlerle sarsıldı. Gözlerinde ki bakış birazcık değişti ve üzgün bir ifadeye büründü. Fakat ailesinin bunu görmesine izin vermedi. Hızlı adımlarla odasına çıkarken Julian ve diğerleri sadece arkasından bakabilmişti.

                                  ***

2 yılda çok şey değişmişti. Loncalar ve Klanlar kurulmuş. Kısa süreli savaşlar patlak vermişti. 7 elementin efendilerine 7 Büyük Güç dediler. İmparatorluk bu konu hakkında bir şey yapmaları gerektiğine karar verip bir konsey kurdu. Konsey 10 kişiden oluşuyordu. Konseyin içinde Milius'un annesi Miranda da vardı. 3. Nesilin ortaya çıkmasından 6 ay sonra da 7 Büyük güçten ilk kişi ortaya çıkmıştı. Aida Futsu.... Kızıl saçlı kızıl gözlü birisiydi. Konsey onu yanına almıştı ve konseyin ona karşı davranışları yüzünden de çok şımarmış ve kibirli olmuştu.

Milius bizzat görmese de Aida'nın nasıl birisi olduğunu biliyordu. Kendini başkalarından üstün gören ve en tepede oturduğunu düşünen biriydi.

Aslında Milius Aida'yı görmüştü. Aşı günü birbirlerine bakmışlardı bir süre. Bunun da aralarındaki bağdan dolayı olduğunu anlamak zor değildi. Zaman hem geçmiş hem de gelecek için vardı. Gelecekte kesin olacak bir şey için geçmişte bağ kurulmuştu. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr