Milius ve Daniel kayıtlarını yaptıktan sonra handa konaklamaya başladılar ve o gece orada kaldılar. Sabah olduğunda ikisi de hazırdı. Direk olarak arenaya gitmeyeceklerdi. Öncelikle Başkentte biraz dolanacaklardı. 1. Etap öğlen yapılacaktı ve o zamana kadar Milius başkentin eşyalarına bakmak istemişti. Daniel da bu karara karşı çıkmamıştı.
"Hazır mısın? Buraya geri Dönmeyeceğiz. Ona göre hazırlık yap." dedi Milius. Daniel ise onu umursamadan aşağı inmeye başladı. Milius da onun arkasında geldi. Tabii ki üstünde yine o siyah cübbesi vardı. Ne Daniel ne de bir başkası bunun nedenini bilmiyordu. Milius her zaman bu cübbeyi giyerdi.
O sırada Milius hanın ödemesini yaptıktan sonra Daniel ile birlikte handan ayrıldı.
***
O sırada devasa arenanın içinde bir yerde bir kız ve 12 erkek konuşuyordu. Kız kızıl saçlı ve gözlü iken karşısında ki 12 kişinin ne yüzü gözüküyordu ne de başka bir yeri. Yüzlerini kapattıklarında maskeler ve vücutlarını gizleyen cübbeler ile kimse onları tanıyamazdı.
Bu kız Aida'ydı. Karşısındaki 12 kişi ise bu Turnuvanın en yetkili kişileriydi. Aynı zamanda Aida'nın güvenliğinden sorumlu kişilerdi.
"Onu bulabildiniz mi?" diye sordu Aida. Yüzünde ciddi bir ifade vardı. 12 kişiden biri one çıkıp konuşmaya başladı.
"Kimse tam olarak bir şey bilmiyor. Ama 7 Ay önce Karanlığın Efendisinin buradan geçtiğine eminiz. O topraklarda sizi bulduğumuz zaman ki aura parçacıklarıyla karşılaştık. Tek fark Bu parçacıkların Sizin ateş enerjinizden farklı olarak karanlık enerji içermesiydi. "dedi. Ardından başka biri çıkıp konuşmaya başladı.
" Burada neler olduğunu bilmesek de 7 Ay önceki halindeki enerji çok güçlüydü. Belki sizden bile güçlü olabilir. "
" Saçmalık!!! Karanlığın Efendisi olması bir şeyi değiştirmiyor!! Ben Alevlerin Efendisiyim!!"diye bağırdı Aida. Yüzü öfkesine dolayı kırmızıya dönmüştü. O sırada başka biri öne çıktı. Bu kişi 12 kişiden karanlık auraya sahip tek kişi idi.
" Hanım Efendi güçlü olabilirsiniz fakat böyle devam ederseniz 7 Büyük Güçten en güçsüz kişi siz olacaksınız. Kendinizi fazla büyük görmeyin!! Sizden daha güçlü bir sürü insan var!" dedi genç. Fakat Aida bunları duyduktan sonra gencin yüzüne bir tokat attı. Yüzünü ona daha da yaklaştırdı.
" Ama senden güçlüyüm değil mi? Senden güçlü olduğum sürece bana böyle aptalca laflar etmeye kalkma!! "dedi Aida. Çok güzel bir yüzü olsa da davranışları yüzünden bütün güzelliği yok oluyordu.
" Benden güçlü olduğuna emin misin Aida?? İstersen bir deneyelim de kim kimden güçlü görelim. "dedi genç. Aida ona öfkeyle bakarken gencin de artık sabırı kalmamış gibi görünüyordu. Ardından 12 kişiden biri gelip onları ayırdı.
" Hadi ama dostum. Sen Karanlığın aurasına sahip birisin. Neden davranışların Karanlığı yansıtmıyor? Bırak kibirli davransın." dedi ayıran genç. Karanlık auralı genç ona baktı.
"Ne olursa olsun! Konuştuğumuz kişi Karanlığın Efendisi! Herkes gördü! Açıkça onun 7 Ay önceki hali bile Aida'dan daha güçlü. Ne diye Aida'nın da biraz güçlenmesini istemiyoruz ki?! Sadece geziyor ve yatıyor. İmparatorluğa bir faydası dokunacaksa birazcık uğraşması gerek. "
Ayıran genç ona 'haklısın' anlamında baş salladı. Ardından gencin zihninde bir ses duyulmaya başlandı.
" Haklısın ama emirler böyle. Eğer başka bir karar alırlarsa emin ol Aida buna uymak zorunda kalacak Mitsu. "
Mitsu başını sallarken geri eski yerine geçti.
"Hanımefendi eğer isterseniz başkentte biraz dolaşın turnuva başladıktan sonra fazla dolaşamazsınız ne yazık ki." dedi ayıran adam. Aida da bir süre düşündükten sonra yüzünde tatlı bir gülümseme ile başını salladı ve olağanüstü bir hızla odadan çıktı. Diğerleri ise nefeslerini sonunda bırakabilmişlerdi.
" Melek yüzlü şeytan diye buna denir. "
***
Aida aşağı indiği anda 8 asker ile karşılaştı. Onlara şaşkın bir ifade ile bakarken iç çekmeden edemedi.
"Benim Köken hızıma rağmen siz nasıl ben gelene kadar hazır olmuş oluyorsunuz?" diye sordu Aida. Askerlerden birisi ise hiç kıpırdamadan cevap verdi.
"Biz bunun için eğitim alıyoruz." dedi ve diğerleri ile beraber Aida'nın etrafını sardılar.
Aida ve 8 asker dışarı çıktıktan sonra insanlar onlardan uzak durmaya başlamıştı. 8 askerin varlığı ve Aida'nın gücü kimsenin onlara yaklaşmamasını sağlıyordu.
O sırada Milius ve Daniel da şehirin satış bölgesinde dolanıyordu. Daniel, uzakta parlayan bir şey gördüğü zaman direk Milius'dan uzaklaşmaya ve eşyalara yaklaşmaya başlıyordu. Daniel yine parlayan bir şey görüp uzaklaşırken Milius ise bir tezgahta taşlara bakıyordu. Taşların hepsi çok güzeldi. Bazı pahalı taşlar 3. Nesili 1. Evreden 2. Evreye geçirebilirdi. Tabii ki bu taşlar daha Lord bile olmamış güçler içindi. Efendi Ünvanlı Milius'a hiçbir etkisi yoktu bunların.
Aida ilerlerken korumalar yüzünden insanlar hep geri çekiliyordu. Daniel Milius'un yanına giderken Aida'yı fark etti. Aida direk olarak Milius'un durduğu tezgaha doğru ilerliyordu. Daniel bunu görünce hiçbir şey yapmadı ve neler olacağını izlemeye başladı. Milius'u izlerken her zaman farklı şeyler görüyordu. Bu sefer ne göreceğini merak etmişti tabii ki.
Milius çoktan Aida'yı fark etmişti fakat o geliyor diye bir yere kıpırdayacak hali yoktu. Yaptığı şeyi yapmaya devam etti.
Aida etrafa gözünü gezdirirken gözleri Milius'a kitlendi. Onu gördüğü anda kim olduğunu anladı. 2 Yıl öncesini hala net bir şekilde hatırlıyordu. Göz göze geldiği o çocuğu da unutmuş değildi. Zamanla artık kendini ondan üstün görüyordu. Statüsü neredeyse bir prensesin ki ile eşitti. Onun yanında bu genç adam bir hiçti. Bu yüzden direk olarak onun yanına doğru ilerledi. Şaşırtıcı bir şekilde Milius hiç bir yere kıpırdamamıştı.
O sırada başka bir tezgahta bir gencin 8 kişilik grubu ve Aida'yı gördü. Bu genç Kahverengi saçlara ve gözlere sahipti. İlk gördüğünde neler olduğunu anlamadı. Yanından geçen birini hızla çevirirken ona Aida'yı sordu. Adam ise nazik bir tavırla ona karşı konuştu.
"Sanırım uzak bir yerden Turnuva için geldin kardeşim. O genç kız Aida Futsu. 7 Büyük Güç'ten Alevlerin Efendisi. Çoğu kişi buraya onunla tanışmak için geldi. Belli ki sen para ödülü için gelmişsin. Yine de onu da tanısan fena olmaz." dedi adam. Ardından genç ona teşekkür etti ve adam da uzaklaştı.
" Demek Aida ha... Peki diğer çocuk kim?"
Aida çoktan Milius'un yanına ulaşmıştı. Onun yanında ki bir eşya ile uğraşırken askerler çoktan etraflarını güvenli hale getirmişti ama Milius normal hareketlerine hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu.
"Turnuva için mi geldin?" dedi Aida. Elindeki taşla ile ilgileniyormuş gibi görünüyordu fakat aslında buraya gelmesinin tek sebebi Milius ile konuşmaktı.
"Evet." dedi Milius. O da aynı Aida gibi taşla ilgileniyormuş gibi görünüyordu fakat dikkatini tamamen çevresine vermiş herhangi bir saldırıya karşı savunmasını hazırlamıştı. O her zaman böyleydi. Her şeye hazırlıklı.
"Beni görmek için mi geldin?" dedi Aida.
"Hayır."
"Sadece para için mi geldin?" dedi Aida. Milius ise sonunda kafasını çevirip ona baktı.
"Bu seni neden ilgilendirir ki Aida. Biz birbirimizi tanımayan iki yabancıyız. Daha adımı bile bilmiyorsun." dedi Milius. Aida da başını çevirip kızıl gözleri ile Milius'a baktı. Üstün güzelliği herkesi darmaduman edebilirdi ama bu Milius'a karşı önemli bir güç değildi.
" Peter.. Adım Peter. Üzgünüm ama yarışma için gitmem gerek. "dedi Milius. Ardından uzaklaşmak için bir adım attı.
Aida onun gittiğini görünce gitmek için arkasını döndü fakat beklenmedik bir ses yüzünden hareket etmedi.
" Aida...... Turnuvayı yarın yapmanızı sebebi Yıl dönümü için mi? "dedi Milius. Bunu duyan askerler de dahil herkes şaşırmıştı. Uzakta duran gencin gözleri de ani bir şokla açıldı. Askerler bilmiyordu fakat o ne hakkında konuştuğunu biliyordu.
'Hatırlıyor mu?'
Milius Aida'nın arkasından bakarken sert bir şekilde konuştu.
" Belki de çoğu insan unutmuş olabilir ama ben o günü asla unutmayacağım. Etki Günü..... O gün bizler güç kazanmadık Aida..... Lanetlendik. İşte bunu hatırlatmak için bu turnuvaya katılacağım. Bize verdikleri bu Laneti hatırlatmak için. "
Milius son sözünü söyledikten sonra uzaklaşırken Aida yerinde kaldı yüzünde üzgün bir ifade vardı. Ardından arkasına döndü ve Milius'un gittiği yönün tam tersine gitti.
Onları gören genç ise eline baktı. Yumruğunu sıktı.
" Demek bazı insanlar da o günü unutmamış. Bu... Gerçekten bir lanet!" dedi genç ve elini gökyüzüne kaldırdı. Elini yukarı kaldırması ile elleri toza dönüşmeye ve rüzgarda yok olmaya başlamıştı.
"Bunun güç olduğunu düşünmek zaten en başından beri bir hataydı." dedi ve o da bir yola girip uzaklaştı.
Daniel hemen Milius'un yanına koşarken Milius'un yine sakin sakin durduğunu gördü. O da ona uyup yanında yürümeye başladı.
"Şimdi nereye gidiyoruz? Arenaya mı gideceğiz? "diye sordu Daniel. Milius da başını salladı.
***
" Hanımefendi bir sorun var mı? Neden bu kadar çabuk döndünüz? "dedi 12 yöneticiden biri. Aida'nın döndüğünde ki yüz ifadesini görmüşlerdi. İlk kez Aida'yı bu kadar düşünceli görüyorlardı.
" Beni de Turnuvaya ekleyin. "dedi Aida. 12 yönetici duydukları durumla şok oldular.
" Ama efen-"tam 12 Yöneticiden biri itiraz edecekti ki başka biri onu durdurdu.
" Tabii ki efendim. "dedi adam nazikçe diğer yöneticiler ise ne olduğuna bir anlam veremedi.
'Aptallar!! Aida'nın turnuvaya girmesi çok iyi!! Eğer turnuvadan bir yarar sağlar ve güçlenirse bu bizim ve imparatorluğun yararına olur. Yenilirse de güçsüzlüğünü anlamış olur.'
'Ama hayatı riske girmez mi? Ne de olsa turnuvada ölümler serbest.'
'Önemli değil. Eğer ölürse bu onun güçsüzlüğünün suçu! O kadar zamandır oturmamalıydı. Eğer sadece yenilirse de güçlenme arzusu içine girecek. Her yönden bu bizim yararımıza.'
"Efendim neden Turnuvaya katılmak istiyorsunuz acaba?" dedi Yöneticiden biri. Bunu diğerleri de merak ettiği için kimse karşı çıkmadı. Aida ise arenanın camından bakmayı sürdürdü.
***
"Usta iyi misiniz? Bir sorun var gibi gözüküyor?" dedi sarı saçlı bir çocuk. Ustasına bakarken gözleri endişeliydi.
"Merak etme, iyiyim." dedi Kahverengi saçlı çocuk.
Bu genç adam satıcı bölgesindeki kişiydi. Kendisi bir Loncanın ustasıydı. Şu an ise yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı.
"Ian gerçekten iyi misin?" dedi bir kız. Kızın yeşimsi gözleri beyaz saçları vardı. Çok tatlı bir yüzü vardı. Tatlığından dolayı çok erkeği kendisine hasta etmiş gibi görünüyordu. Ama Ian onun yanında çok rahattı.
"Kaç kişi turnuvaya katılabildi Kira?"dedi Ian. Kira ise onun bu umursamaz tavrına sinir olsa da Ustaya karşı çıkamadı ve cevapladı.
" Sen ve benimle beraber 6 kişi. "dedi Kira. Ian yine bir yere dalıp gitmişti.
O sırada 3 genç de dişlerini sıktı ve gökyüzüne baktı.
"Bu Turnuvayı kesinlikle ben kazanacağım!!!"
"Bu Turnuvayı kesinlikle ben kazanacağım!!!"
"Bu Turnuvayı kesinlikle ben kazanacağım!!!"
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..