Zaman hızla geçerken 15 maç çoktan yapılmıştı ama herhangi etkileyici bir olay olmamıştı. Kraliyet ailesi yüzlerinde ki gülümseme ile dövüşleri izlese de bir salak bile onların ne kadar sıkılmış olduğunu anlayabilirdi.
"Abe Mill VS Aida Futsu"
Sıradaki dövüş açıklandığı anda Kraliyet ailesi neler olacağını izlemek için kendini toparladı. Aynı zamanda seyirciler de kendine geldi. Aida tanınan biriydi ve gerçek gücünü gösterme ihtimali her dövüşte artıyordu.
Aida ve Abe sahanın uçlarına geçerken Aida çok sakin olsa da Abe yumruklarını sıkmıştı. Kazanmak için herşeyini vermeye hazır görünüyordu.
"Başla!!"
Savaş başladığı anda iki tarafta birbirlerine doğru koşmaya başladı. Aida ne kadar muhteşem bir hıza sahip olsa da saha 10 km idi. Biraz uğraşmadan bu kadar büyük bir mesafeyi kat edemezdi.
Kısa bir süre geçmişti ki sonunda Aida Abe'nin önüne varmıştı. Abe yumruğunu Aida'ya savururken bileklerinden metalimsi bir alışım yumruklarını sardı. Bu güç Dönüşüm Vücuduna benzese de bundan çok daha farklı bir yetenek olduğu metalimsi alışımın açılımından belli oluyordu.
Yumruğu tam Aida'nın yüzüne çarpacağı sırada Aida bir anda yere atladı ve saldırıdan kurtuldu. Ardından yine ayağa kalkarken Abe'nin yüzüne vurdu.
Abe yediği darbe ile 10 metre geriye uçtu. Ellerini alışım ile kaplayabilse de bu vücudunun her bölgesi için geçerli değildi. İşte bu yüzden Dönüşüm Vücudu ile aynı değildi.
Abe yere düştüğünde vücudu yenilemeye başladı ama Aida hızlıydı. İyileşme hızı onun hareket hızı ile bir değildi. Aniden yerinden fırlarken elleri ile Abe'nin kafasını tuttu ve bedeninden ayırdı.
Abe'nin kafasından fışkıran kan sahaya boşalırken insanlar gördükleri sahneyle korkuya kapılmıştı. Küçük çocukların gözleri gördükleri şeyle kocaman açılmıştı. Ölümün ne demek olduğunu bilen çocuklar için bu sahne vahşet iken daha ölümün ne demek olduğunu bilmeyen çocuklar için bu sahne gerçekten öğretici bir sahne olmuştu.
Yine de aileler hemen çocuklarının gözlerini kapattı. Kendileri de dehşete düşse de bundan çocuklarının da faydalanmasına izin veremezlerdi.
Aida, Abe'nin kanının yüzüne fışkırdıığını hissedince hiçbir şey yapmadı. Yüzünde ki gülümsemesi ile beraber alandan uzaklaştı. Sahadan çıktıktan sonra ise yüzünde ki kanı yalayıp yuttu ama kanı yutmasının ardından biraz ilerisinden etkileyici bir ses geldi.
"İşte sen busun Aida. Siz tamamen busunuz. Kan için her şeyi yaparsınız."
Aida sesin geldiği yöne bakarken Daniel'i gördü. Yüzünde iğrenir gibi bir bakış vardı. Aida ise ona aptala bakar gibi baktı.
"Bunu bana sen mi söylüyorsun? Sizin gibi vahşi insanların konuşmaması gerekiyor! Öldürmeden yapamayan yaratıklar! En azından biz bunu yaşamak için yapıyoruz! Peki ya siz?"
"Biz en azından normal insanlara bu laneti vermiyoruz. Sizin yaptığınız gibi. Evet bizden fazlasınız ama bunun tek nedeni normal insanları da kendiniz gibi yapmanız. Bizim de böyle bir yeteneğimiz olsa da biz asla bu laneti birilerine vermek için upraşmadık. Belki bunu sen yapmıyorsun ama Köken Vampirler yapıyor. Ve eninde sonunda da vampir avcıları onları yakalayacak. "Dedi Daniel. Ardından arkasına dönüp uzaklaşmaya başladı. Bir süre ilerledikten sonra adımları yavaşladı ve Milius'un yanına Gitmeden önce durdu.
" Yaptığım şeylerden gurur duymuyorum ama sende yaptığın şeyleri unutmasan iyi edersin. "
Daniel son sözlerini de söyledikten sonra uzaklaştı. Aida ise durup duvara dayandı. Vücudu korkuyla titriyordu. Ağlamamak için kendini zor tutuyor gibi görünüyordu. Hayatında ki en büyük sorun zaten az önce Daniel tarafından yüzüne vurulmuştu.
"Ama Ben bir Köken Vampirim. "
***
Avcılar 2 Yıl içinde kıtada en korkulan varlıklar haline gelmişti. Bunun sebebi yarattıkları kaos idi.
Avcılar çeşitler olarak ayrılırdı. Vampir avcıları, Kurtadam Avcıları, Ruh Avcıları, Canavar avcıları gibi.
Avcıların korkulmalarının asıl sebebi güçleriydi. Bir vampir avcısının gücünü yükseltmek için kullanabileceği en iyi yol vampir öldürmekti. Bir Vampir Avcısı 1. Evre de iken 1 vampir öldürüp 2. Evreye ulaşabilir. 3. Evreye geçmek için 10. 4 için 100 ve 5 için 500.
Bu bu şekilde gitsede bazı ufak noktalar da vardı. Vampirler için Köken Vampirlerin gücü 2000 vampire bedeldi. Bu yüzden vampir Avcıları özellikle Köken Vampirlere dikkat ediyordu. Onları öldürmek bir avcıya inanılmaz bir güç verebilirdi.
Aslında Vampirler de eğer Vampir Avcılarını öldürürlerse daha kolay güçlenebilirlerdi. Fakat Vampir avcıları boşuna bu ismi almamışlardı.
Vampir Avcılarının gücü Vampirlerin zayıflığıydı. Vampir Avcılarının bir yumruğu Vampirlere normalde acıtacağından 10 kat daha fazla acı çektirir ve bunun gibi türlü türlü özellikleri vardı ve bu özellikler tamamen Vampir avlamak içindi.
Daniel Milius'un yanına geldiğinde Milius bir sonraki dövüşü izliyordu. Daniel yanına gelip onunla beraber dövüşü izlese de Milius Daniel'in içindeki Karanlık duyguları sezebiliyordu. Daniel'in içinde olan duygu tamamen korkuydu.
"Dövüşler için mi endişelisin? Kendini kısıtlamana gerek yok. Ben her zaman senin yanındayım. Avcıların sana bir şey yapmasına asla izin vermem." dedi Milius. Daniel bunu duyunca biraz daha rahatladı. Yine de kendi dövüşü geldiğinde güçlerini kullanmadı.
Zaman geçti ve bütün dövüşler bitti. Herhangi güzel bir dövüş olmadan bütün dövüşler sona ermişti. Kısa bir molanın ardından 2. Etab ilk 64 ile devam edecekti.
O sırada Julian Arenanın koridorlarında dolaşıyordu ama dolaştığı koridorlar girmesi gereken koridorlar değildi. İmparatorluk balkonuna çıkıyordu.
"Geri dönmüşsün Julian." Julian duyduğu sesle konuşan kişiye baktı.
Sarı saçlı 30'larında bir adamdı. Yüzünde samimi bir gülümseme vardı. Boyu Julian ile neredeyse aynıydı. Göz renkleri ve yüz şekiller de birbirlerine ile aynı idi. Yanlarından geçen birisi hiç şüphe etmeden kardeş olduklarını söyleyebilirdi.
Julian kardeşini görünce gülümsedi.
"Evet, bu dünyada ki kopyam bana mesaj yolladı Jasper. Öğrendiğim gibi geldim fakat bazı şeyler için çok geç kalmıştım."
Julian ilerleyip kardeşine sarıldı. Julian Jasper'a biraz daha baktığında şaşırdı.
"Gerçekten güçlenmişsin. Saf Dönüşüm Vücudunun 7. Evresine ulaşmışsın. " dedi heyecanla.
"Hala senin kadar mükemmel biri değilim. Bu dünyada bıraktığın kopya bile benim gücüme biraz yakındı. Kim bilir şimdi ne kadar güçlenmişsindir!"dedi Jasper.
İki kardeş bir süre konuşup dertleştikten sonra Julian'nın yüzünde ki ifade ciddi bir hal aldı.
" İnsanlar bizi hala sıradan bir imparatorluk sanıyor değil mi? Herhangi bir açık vermediniz yani? "dedi Julian.
" Merak etme Abi. Kimse bir şey bilmiyor. Babam da bu işi tam konsantre bir şekilde dikkat ediyor. "dedi Jasper. Bunu duyan Julian rahat bir nefes aldı ve ardından yeniden gülümsedi.
" Peki, Küçük Prensesimiz nasıl? Söylenenlere göre çok yetenekliymiş. Ne kadar güçlü şu an?"dedi Julian. O Jaeron'dan ayrıldığında Jasper daha yeni evlenmişti. Bu yüzden Küçük Prenses Elizabeth hakkında sadece duydukları vardı.
" Hahahaa gerçekten fazla yetenekli. Daha 9 yaşında ama benim 16 yaşımdaki halim kadar güçlü. Eğer öldürmek ve sakat bırakmak serbest olmasaydı onu da Turnuvaya sokardım. Ne yazık ki öldürmek için fazla küçük."
"Peki ya Peter? Peter'ın Turnuvaya katıldığını duydum. Babam ona gerçekten çok önem veriyor. Ne de olsa ilk Torunu."dedi Jasper.
" Yetenekli ama onun ne kadar güçlü olduğunu tam olarak bilmiyorum. Dış dünyaya gitti. Savaşlar geçirdi. Çok güçlenmiş olmalı. Yine de ona gerçekleri söyleyemedim. "dedi Julian. Julian'nın sözleri ile alana bir sessizlik çökmüştü. Bir süre sonra Jasper konuştu.
" Babama hala kızgın mısın Abi? O gün imparatorluk görevini yerine getiremeyip onları koruyamadığı için. "
Jasper'ın Söyledikleri ile hem kendisinin hemde Julian'ın yüzü daha kötüleşti.
" Babama bu konu yüzünden öfkeli değilim. Yapacak başka bir şeyi yoktu. Yine de bir süre saraydan uzak kalsam iyi olacak. "dedi Julian. Ardından kardeşine bir kez daha sarıldı ve seyircilerin olduğu bölüme gitti.
Jasper İmparatorluk ailesinin yanına gitti ve babasına Julian ile karşılaştığını anlattı. İmparator konuşulanlara pek önem vermedi. Sadece oğlunun onun hakkında ne düşündüğünü merak ediyordu. Kötü bir şey düşünmediğini öğrendiğinde ise biraz mutlu oldu.
"Büyükbaba ne zaman ineceğiz? Ben çok sıkıldım." imparatorluk arabasının içinde İmparator ile böyle rahat konuşabilecek tek kişi Küçük Prenses Elizabeth olabilirdi.
Elizabeth kısa saçlı mavi gözlü ufak bir kızdı. Görünüş olarak çoğunlukla annesine benzese de babasına benzediği yerler oluyordu.
İmparator yaşlı bir adamdı. Saçları ve sakalları çoktan beyazlamıştı. Ama gözlerinin içinde diri bir ışık vardı ve yaşlı olmasına rağmen cildinde pürüzlü fazla bölge yoktu. Ciddi Bakışları Küçük Prensesin konuşması ile yumuşamıştı.
"Merak etme Elizabeth şimdi iniyoruz. Büyükbabanın işleri vardı. Hadi inelim."
İmparatorun bulunduğu araçta sadece İmparator, Jasper ve Elizabeth vardı. İmparatorun eşi uzun zaman önce bu dünyayı terk etmişti. Jasper'ın eşi ise hamile olduğu için fazla duygusaldı. Küçük gençlerin dövüşlerini izleyemem diyerek gelmemişti.
Diğer Büyük Prens ise başka bir araç ile geliyordu. İmparator onları yaptıkları şey için tahttan men etmişti. Fakat Büyük Prens çoktan pişmandı. Pişman olmalarının sebebi tahttan men edilmiş olmaları değildi. Yaptıkları hatanın sonuçları idi. Büyük ihtimalle büyük kardeşleri bir daha onların yüzüne bile bakmazdı. Aslında aynanın karşısına her geçtiğinden kendine sayısız küfür etmesindeki asıl sebeplerden biri de buydu. Kendi yüzüne bile bakamıyordu.
O sırada İmparator, Prens ve Prenses arabadan indi. Etraflarında kimse yoktu. Bunun nedeni İmparatorluk ailesinin kalabalığı sevmemesi idi. Bu yüzden İmparatorluk Ailesi gölgelerin arasında dolanırdı. Yüzlerini görmek imkansız gibi bir olaydı. Turnuvayı izlemek için gelmelerinin tek sebebi ise İmparatorun torunu ile konuşmak istemesi idi.
İmparator ve ailesi hızlıca kendileri için ayırtılmış bölgeye gelirken Kraliyet Aileleri sırasıyla gelip diz çökmüşler ardından gitmişlerdi.
Diğer Prens Saul ve Prenses Silica da babalarının yanına gelip diz çöktüren sonra onun arkasında ki koltuklara oturmuşlardı.
Zaman hızla geçti ve ilk 64'ün dövüş zamanı geldi.
" Jasper, gir kim sunucu ise söyle 64'ün açılışını ben yapacağım." dedi İmparator. Jasper duyduğu sözlerle şaşırsa da babasının sözlerini ikiletmedi. Hızlıca açılışı yapan yöneticiyi buldu. Yönetici İmparatorun isteği ile şaşırsa da karşı çıkma cüretini göstermedi.
Jasper geri babasının yanına geldi. İmparator ayağa kalkarken olağanüstü bir aura sahaya yayıldı. Ne normal insanlar ne de 3. Nesil bu auranın gücünü anlayamıyordu. İnsanlar hissettikleri otoriter aura ile gökyüzüne bakdılar. İmparator insanlarına bakarken Milius başını çevirdi ve İmparatora baktı. Güçlü aura inanılmazdı. Yine de Milius zerre korku hissetmeden İmparatorun gözlerinin içine bakıyordu. Belki de İmparatorun gözlerinin içine bu kadar vahşi bakabilecek tek kişi Milius'tu. İmparator Milius'a baktığı sıra gülümsedi.
"İlk 64 Başlasın!!"
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..