Milius geri yerine geçtikten sonra Seyirciler de dağılıp ihtiyaçlarını giderdi. Hazırlanma odasında ise ilk 32'de olan herkes birbirine kötü bakışlar atıyordu. Buradaki kişiler zorluklara göğüs gererek en güçlü olmak için uğraşmıştı. Her biri inanılmaz güçlüydü.
Nina, Aida'nın yanına ilerledi. Sadece konuşuyor gibi görünseler de konuşmaları çok farklıydı.
"Nina ne yapıyorsun? Neden kendini direk olarak açığa çıkardın?!? Kendini direk öldürtmek mi istiyorsun?!?" dedi Aida. Yüzünde endişeli bir ifade olmasa da bu sadece başkalarının yüzünü boyamak içindi.
"Merak etme, Ben ilk dönüşümünüm. Kolay kolay öldürülemem. Yine de Şu vampir avcısı.... Senin için olmasa da benim için çok tehlikeli. Umarım bu tur onu öldürebilir birisi." dedi Nina. Aida ciddi bir ifade ile etrafına baktı.
"Bu tur güçlüler ve güçsüzler yarı yarıya. En iyi ihtimalle bu turda güçlü olanlar diğer tura geçecek ve önemli dövüşler başlayacak. Ama merak etme yüksek ihtimal O Vampir Avcısı bugün yenilecek." dedi Aida. Ardından Nina'nın yanından uzaklaştı. O Vampir Avcısı kendisi hakkında bir şeyler anlayıp üstlerine haber verirse Aida'nın bu tehlikeden kurtulması iyice zorlaşırdı.
Aida'nın diğer Köken Vampirlerden farkı Aida'nın Efendi Ünvanlı olup Ateş elementin hükmedebilmesi idi. Köken Vampirler, Vampir Avcıları için 2000 vampire denkti. Aida ise en az 5000 Vampir edecek kadar değeri vardı. Sırf onun için kesinlikle Aris İmparatorluğuna savaş açarlardı.
Turnuva da 32 kişi kalmış olsa da Kazanmış olan kişiler çoğunlukla Lonca üyeleriydi. Sadece Milius, Daniel ve Wu Liu gibi olağanüstü yetenekleri olan kişiler tek başına buraya kadar gelebilmişti. Yine de dövüşlerde kişisel güç önemliydi. Kimse Loncalardaki insanların bu kadar güçlü olduğunu tahmin etmemişti.
"İlk 32 Başlasın. Umarım güzel dövüşler görürüz." Yönetici duyuruyu yaptıktan sonra kura çekildi. Kuranın sonucu bir çok insanı şok etmişti. Sadece 32 kişi kalmıştı. Güzel dövüşler vardı fakat özellikle güzel gözüken 2 maç vardı.
O maçlardan biri Wu Liu'nun karşısında vahşi bir kadındı. Sorona adlı kadın Ruh çekme gücünü kullanıyordu. Aynı zamanda Ruh Büyücüsü idi.
Ruh Çekme gücü İnsanların Ruhlarını Bedenlerinden alan bir güçtü. Çekim gücü kendinden daha güçlü insanlarda işlemiyordu ama Ruh Büyücüsü yeteneği sayesinde gücü gerçekten takdire şayan bir dereceye ulaşıyordu.
Diğer maç ise insanların acıma hissini arttırmıştı. Aida'nın gözleri titriyordu. Nina konuşamıyordu bile. Milius bile bu dövüşü gördüğünde küfür edemeden yapamadı.
Nina VS Vampir Avcısı Cass
***
Zaman hızla geçti. Sıra son 3 maça geldi. Dövüşler çok iyi olmasa da yine de Kazanmak için gerçekten uğraşılması gerekiyordu artık. Çoğu kişi gücünün büyük bir çoğunluğunu ortaya çıkarmıştı. Suikastçiler birliğinden 1 numara ve 4 numara karşı karşıya gelmişti. 4 numara saygıyla teslim olup 1 numaraya yer açmıştı. Suikastçi Kral ise Karanlık Loncadan birini yenmişti. İlk 16'ya sadece 2 kişi katılabilmişlerdi.
Aynı şekilde Condrad da Karanlık Loncanın üyesi ile karşılaşmıştı ama karşısındaki dostu onunla dövüşmeyip direk pes etmişti.
Karanlık Loncanın ilk 32'ye giren kişi sayısı Aydınlık Loncanınkinden fazlaydı. Bu yüzden Condrad her fırsatta Nesus ile dalga geçmişti. Nesus ise her fırsatta Loncadakiler tehdit edip tehlikeli bakışlar atıyordu.
"Evet en heyecanlı dövüşlere girmeden önce ki 3. Dövüş
Milius VS 6 numara." dedi yönetici. Seyirciler de sakin gözlerle o yöne baktı. 6 numara da Milius da yetenekli idi. İkisinin de yetenekli olmasına rağmen kimse onların bütün güçlerini görmemişti.
"Büyükbaba onların adı niye yok? Niye numaralı adları?" diye sordu Küçük Prenses. Soruları çok bunaltıcı olsa da İmparator nedensizce bundan asla bıkmıyordu. Bu diğer insanların da Prensese büyük önem vermesine sebep oluyordu.
"Suikasçilerin ne olduğunu biliyorsun değil mi Elizabeth? Suikastçiler kimliklerinin öğrenilmesinden hoşlanmazlar. O yüzden de numara kullanırlar. Biz de onlara saygı duyuyor ve kimliklerini ifşa etmiyoruz." diye anlattı İmparator. Elizabeth de 'anladım' der gibi başını salladıktan sonra babasına döndü.
" Baba Suikasçi ne demek? "
Orada bir konuşma dönerken Milius ise Daniel'in omzunda uyuya kalmıştı.
Daniel Milius'un sırasının geldiğini duyunca Milius'u sert bir şekilde dürttü.
Milius aniden kalkarken heyecanla etrafına bakmaya başladı.
"Hıh. Ne oldu, geldik mi?!?"diye bağırdı.
Dövüşlerini kazananlar Milius'a bakıp gülerken bazıları ona küçümseyici bakışlar atıyordu. Onlara göre Milius'un buraya kadar gelebilmesi bile şanstı. Çünkü Milius ciddiyetsiz, hiç bir şeyi umursamayan bir adamdı. Birinin onun dikkatini çekmesi çok nadirdi. Yine de yeteneği ile her dövüşü rahatlıkla kazanmıştı.
"O çocuk daha fazla ilerleyemez. Bildiğim kadarıyla 6 Numara Suikastçiler birliğinde 1 numara ile aynı güçte olarak biliniyor. Bu kez işi bitti." dedi Jura. Kendisi bir Prensti. Tabii ki de Suikastçilerin güç sıralamasından haberdardı.
"Bu kadar emin olma. Bu hayatta ne olacağı asla belli olmuyor. Bunu en iyi biz biliyoruz." dedi Wu Liu. Milius'u tanımasa da içinde garip bir his vardı.
Huan, Wu Liu'nun söylediklerine sinirlense de babası ona Wu Liu'nun kim olduğunu söylemişti. Onu kışkırtmak gibi bir hata yapmayacaktı.
Milius sahaya geçti ve dövüş başladı. Bu Suikastçinin görünüşü de 1. Etapta karşılaştığından bir farkı yoktu. Ama vücudundan yayılan aura kesinlikle 3 numara ile karşılaştırılamazdı.
Suikastçi hızla Milius'a ilerlerken Milius da aynı şekilde Suikastçiye doğru ilerliyordu. Yine de Aşılmış Vücut 3. Evrede sahip olduğu hız Suikastçinin hızı ile karşılaştırılamazdı.
6 numara arenanın 10/7'sini gittiğinde Milius ile buluşmuştu. Hiç yavaşlamadan tüm gücü ile bir yumruk atarken Milius yumruğun hızına yetişememişti.
5 Dakika Önce
Milius sahaya çıkarken Ne İmparatorluk Prenslerinin ne de Prenseslerinin dövüşü izlemek ister gibi bir hali vardı. Hatta Jasper bile Maça dikkat etmiyor elindeki kitabı okuyordu. Dövüşü sadece İmparator ve meraklı Prenses Elizabeth izliyordu.
Elizabeth Milius'u görünce bir anda Büyükbabasını çekiştirmeye başladı.
"Büyükbaba! Bu abi biraz önce tanıştığımız abi değil mi?" dedi Elizabeth. Bunu duyunca Jasper kafasını çevirip Milius'a baktı.
"Evet, o." dedi İmparator. Prenses Elizabeth ise böyle kısa bir cevaptan hiç memnun kalmamış gibi görünüyordu. Diğer büyük Prensler ve Prenses de babalarının tanıştığı genci merak edip Milius'a baktılar ama ne kadar bakarlarsa baksınlar onda farklı bir şey göremediler.
"Büyükbaba! Onunla ne konuşuyordun? Benim adım da geçti orada! Kim o abi?" diye sordu Prenses Elizabeth. Bu soru aslında diğer aile üyeleri tarafından da merak ediliyordu. İmparator ise sıradan bir şeymiş gibi sahaya bakmaya devam ediyordu.
"Oh, o mu? O senin Büyük Ağabeyin. Amcan Julian'nın oğlu Peter. Senin kuzenin oluyor ama sen ona Büyük Abi desen daha iyi olur."
İmparatorun konuşması ile balkonda tamamen ses kesildi. Kimse konuşamıyordu. Elizabeth bile ne diyeceğini bilememişti.
O sırada 6 numaranın yumruğu Milius'a çarpmıştı ve Milius 5 metre uzakta yere yapışmıştı.
"Bu dövüş bitti. Benim 3 numara ile aynı olmadığımı bilmeliydin."
6 numara sahadan uzaklaşırken bütün arenada duyulan bir kahkaha çevreyi sardı. Herkes yerde yatan gence bakarken genç ayağa kalktı. Yüzüne yediği yumruktan dolayı yanağı parçalara ayrılmıştı. İnsanlar onun kahkahasını duyarken hala nasıl gülebildiğini anlayamıyorlardı.
İmparator bile meraklı gözlerle neler olacağını izliyordu.
"İşte senin hatan bu!!!" Milius'un yüzü inanılmaz bir hızla iyileşirken insanlar dehşete düşmüş bir halde ona bakıyorlardı. 6 numaranın sadece gözleri gözükse de gözlerinden ne kadar şaşkın olduğu anlaşılabiliyordu.
"Aşılmış Beden 5. Evre!!" bir anda Milius'un bedeninden inanılmaz bir aura yayılırken bariyerde sallanmalar oluyordu.
Milius bir anda olduğu yerden kayboldu ve 1 saniye sonra 500 metre ilerde belirdi. Saniyede 500 metre!!! Bir insan gerçekten bu kadar hızlı olabilir miydi?!?!?
6 numaranın bedeni ortadan ikiye ayrılırken köşede duran Suikastçi Kral ve 1 numara inanmayan gözlerle Sahaya bakıyordu.
"Beni başkaları ile kıyaslamamalıydın." dedi Milius. Gözlerinde şakadan iz yoktu. Mutlak bir ciddiyet ve soğukluk tüm arenayı sarmıştı. Saniyeler önce kahkaha atsa da bu kahkaha şeytani bir kahkahaydı ve açıkça Milius'un gücünü göstermek için yapılmıştı.
Aynı şekilde Kraliyet Aileleri de şaşkın bir durumdaydı. Buna rağmen kimse İmparatorluk Ailesi kadar şaşkın olamazdı. İmparator zaten Milius'un Aşılmış Bedende daha ileri bir güçte olduğunu anlamıştı ama onun asıl şaşırdığı şey iyileşme hızıydı. Kim bu kadar hızlı iyileşebilirdi ki?
Diğer üyeler ise nefes almaya cüret edemiyorlardı. Elizabeth bile gördüğü güç karşısında şok olmuştu. Çok yetenekli olduğunu biliyordu ama şimdi Büyük Abisi olduğunu öğrendiği kişinin gücü karşısında şaşırıp kalmıştı. Ama en nihayetinde kendine gelen ilk kişi de o olmuştu.
"Büyük Abim gerçekten çok yetenekli!! Ben de onun gibi olmak istiyorum!! Bana da öğretir değil mi Büyükbaba?" dedi Elizabeth
İmparator ilk başta bir şey anlamasa da hemen kendine geldi.
"Evet Büyük Ağabeyin bir kaç ay sonra seni ziyarete gelecek. O zaman seni de kendisi gibi eğitime sokar ve sende onun kadar hızlı olursun."
Milius sahayı terk ederken artık herkes ona farklı bir gözle bakıyordu. Kimse sesini bile çıkaramadan dövüş bitmişti.
" Baba o gerçekten Julian'nın oğlu mu? "dedi Jasper. İmparator ise onaylayarak başını salladı.
" Oğlu da Babası gibi bir Deha. "dedi Prens Saul. Julian'dan sonra en büyük çocuktu fakat karısı öldüğünden dolayı çocuk sahibi olamıyordu. O günden sonra bir daha evlenmedi ve bir kadınla beraber olmadı.
O sırada başka bir dövüş başlamak üzereydi.
" Wu Liu VS Sorona! "
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..