Yıkımın yıldızı

avatar
450 1

8. Ejderin kanlı hükmü - Yıkımın yıldızı


 Babalığın Lolanı kurtarmasıyla Feyzainin sevinci zirveye çıktı. Ustası gözünün önünde üç kişiyi kılıcının keskin tarafını bile kullanmadan yıldırım hızıyla haklamıştı.



Her ne kadar huysuz ustasının bazı hareketleri Onu kızdırsa da yine de bu adam giderek Feyzainin gözünde yenilmez bir savaş Tanrısına dönüyordu.



Olaydan sonra Osirianın çıkışına kadar yol boyunca Lolan Feyzaiye babalığın maceralarını anlattı. Tek başına çölde arslan avlamalar,


haydutları öldürüp hazinelerine el koymalar, arenada çıplak elle elli kişiye meydan okumalar, özellikle kılıç dövüşlerinde nasıl yıldırım gibi hareket ettiğini anlattı.



''Bir keresinde beraber çöle gittik. İkimiz de bir çöl devesinin üzerindeydik. Benim bir akrabamı ziyaret etmem gerekiyordu. Tabi ustan beni yalnız bırakmadı.



Bana eşlik etti ve yakınlardaki payra yerleşkesine gittik.''. Başını önüne eğip düşünen feyzai ''Hımmm ustam seni çok mu seviyor Lolan teyze?'' diye sordu.



Lolan gülümsedi. Babalıksa kulaklarına kadar kızardı. Lolan söze devam etti. ''Evet, ustan benim için canını verecek kadar beni çok sever. Ben de onu çok severim. Her neyse,

yola koyulduktan bir saat sonra bize doğru yaklaşan bir çöl haydutu grubu gördük. Senin ustan tek başına hepsini hakladı.'' Feyzai kocaman gözlerle dönüp babalığa baktı.



Öğrencisinin kendisini gözlediğini gören babalık gururla göğsünü şişirdi. Lolan babalığa seslenip



''Onu gerçekten dövüştürecek misin?'' diye sordu. Babalık

seslenmeden başıyla onayladı. ''Dikatli ol, onu sana yoldaş olması için aldım. Daha iki gün oldu ama şimdiden asık suratın gülmeye başladı. Bu da beni mutlu etti.'' dedi lolan.



Babalık bir an için şaşkın gözlerle lolana bakıp Ona haksızlık ettiğini düşündü. Acaba lolan ben ve Feyzai iyi bir aile olabilir miyiz diye sadece bir

saniyeliğine aklından geçirdi.



Sonra geçmişteki kanlı görüntüler geldi gözünün önüne. Ve hala beklediği yoldaşları. Yapamazdı. Lolana bu kötülüğü yapamazdı.



Ölümcül bir tehlike her an bir köşeden çıkıp babalığı ve etrafındaki herkesi katledebilirdi. Aslında Feyzai bile babalığın yanında güvende değildi. Ama yine de genç ve taze


bir beyni eğitme fikri babalığın hoşuna gitmişti. Babalık tam olarak farkında değildi ama ıssız ve nemli mağarasına bir ses bir nefes gelmişti.



Osirianın kapısına geldiklerinde Feyzai ve babalık Lolanla vedalaştı. Feyzai elinde ki pakette bulunan yedek elbisesini görmek için heyecanlanıyordu. Çölde babalıkla yan yana yürürken



sevinçten hoplayıp zıplıyordu. Babalık bir ara merak dolu bir sesle ''Heeeeyy velet, cidden geçmişini hiç hatırlamıyor musun? Ne biliyim anneni babanı falan. Sonra

şu acayip lafları nereden öğrendin?''.



Feyzai sekerek yürürken karşılık verdi. ''Hayır moruk, hiç hatırlamıyorum. Bazen annemin sesini duyuyorum kafamın içinde. Ama yüzünü bir türlü hatırlayamıyorum. Ve hangi acayip lafları diyorsun moruk?''.



Babalık kaşlarını çattı. ''Ben sana bana moruk deme dedim mi lan!''. Feyzai sırttı ve



''Hayır, sen bana milletin içinde bana moruk deme dedin. Burada kimse yok moruk'' diye cevapladı. Babalık sesli şekilde sitem etti.



''Şimdi şöyle bir tokat çaksam vurduğumun yarısı boşa gidecek. Dayaktan da korkmuyor velet.Yahu sen bazen bok kafalı çiş suratlı falan diyorsun ya, bu laflar ıssız arazideki insanların kullandığı

laflar değil. Belki de sen daha uzak bir yerden gelmişsindir. ''



Feyzai minicik işaret parmağını dudaklarının arasına koyup düşündü. ''Ihmmm, bilmem. Belki de

gerçekten uzaklardan gelmişimdir. Ama hiç bir şey hatırlamıyorum.''



Babalık ısrarla sordu. ''Peki son hatırladığın şeyler ne?''. Feyzai bir solukta hatırladığı herşeyi anlattı.



Feyzai-- Bir gün gözümü bir açtım, böyle koca sakallı çirkin bir amca bana bakıp 'Ahh canııım iyi misin?' diye sordu. Adı Ritanmıl. Rahipmiş.



Beni O iyileştirmiş. Bir kaç hafta tapınakta kaldım. Sonra oradaki Başrahip r gün beni yanına çağırdı. Bir yaşlı amcayla Bir yaşlı teyze konuşuyorlardı.



Meğer Barahip beni onlara evlatlık vermiş. Onlar benim Yonmar babam ve Lomelya annem. Onlar da beni efendi Abdoraya sattılar. 



Abdora amca çok korkunçtu. Suratı gece gibi kapkaraydı. Sonra iki adam geldi. Adamlardan bir tanesi beni almak istedi. Ama Abdora amca vermedi. 

Adamlar çok kızdı.Bir tanesi Abdora amcaya bağırıp çağırdı.


Babakık-- Kimmiş bu adam


Feyzai-- Adııııı, adııııı, sekasen

miydi sakason muydu neydi öyle bir şeydi


Babalık-- Nee! Laheylh sekasen mi?


Feyzai-- Hah, işte o dediğinden. Ama Abdora amca beni ona vermedi. Adam çok kızdı ve gitti. Yanındaki şişkoda gitti.


Babalık-- Hımmm yanındaki şişkooo! Muhtemelen miheyl Andebundur.


Feyzai-- Abdora amca beni Assan ağabeye teslim etti. Assan ağabey bana köleliği öğretiyordu.''


Babalık-- Eee bir şeyler öğrendin

mi bari


Feyzai-- Hihihihih hiç bir şey öğrenmedim. Assan ağabey çok uğraştı ama ben dediği hiç bir şeyi yapmadım. Her gün beni döverdi.

Onun uzun ve ince bir sopası vardı. O sopadan sırtımda tam dört tane kırdı ama ben köle olmamak için direndim.


Babalık bu sefer gerçekten şaşırmıştı.

Babalık-- Çok sağlam çocukmuşsun.


Feyzai-- Hihihihih, kimse beni köle yapamaz. Hem artık çölün arslanı ve moruğu babalığın öğrencisiyim ben.

Kimse bana vuramaz artık



Demesiyle kafasının arkasına şaplağı yemesi bir oldu. ''Bu kadar kendine güvenme velet. Ayrıca asla ama asla arka planına güvenme.

Bu hayat arka planına güvenen pisliklerle dolu. Ama hepsinin de bir sıkımlık canı var. eğer uzun yaşamak istiyorsan arkandaki insanlara değil kendine güveneceksin''




Bu aslında bir çeşit dersti. Feyzai bunu minik yüreğinde hissetmiş ve ustasının verdiği dersi aklına kazımıştı. Dudaklarını büzüp kararlı bir şekilde


''ııımmhhh, hiç merak etme usta. Kimseye güvenmeyeceğim. Sadece kendime güveneceğim'' dedi. Babalık sessizlik içinde düşüncelere daldı.



''Demek çocuğu bulan Omiristi. Sonra

Yaşlı bir karı kocaya verdi. Onlar da Abdoraya sattı. Bir ara şu Omiris  efendiyi bir ziyaret edeyim'' diye düşündü.



FEyzai ve ustası yıldız tepesine vardılar. Yıldızların birer inci gibi göründüğü tepede yataklarını hazırladılar.



O gece biraz sıcak olduğu için babalık dışarıda yatacaklarını söyledi. Birlikte yıldızları seyrettiler.



Ve babalık Feyzaiye küçük ayıyı, büyük ayıyı, ikisinin arasındaki dragon yıldız takımını ve hikayesini anlattı. ''Beni iyi dinle velet, her savaşçının bir yıldızı vardır. '' dedi. Babalık lafını



bitirir bitirmez FEyzai kafasını merakla kaldırıp ''Benimki hangisi usta, benimki hangisi?'' diye sordu. Babalık ne diyeceğini şaşırmıştı. Aslında yıldızlardan



yola çıkarak küçük bir ders vermek istiyordu. Bunun için de her savaşçının bir yıldızı vardır diye ortaya bir yalan atmıştı. Ama feyzai o kadar heyecanlanmıştı kişimdi bir cevap vermek lazımdı.



''Eeee, şeyyy, bilemiyorum. Sen seç, hangi yıldız senin yıldızın olsun?''. Feyzai minik dilini dışarı sarkıtıp düşünmeye başladı.


"Ihmmmmmmmmmmmmmm, haaaa! Şuuu, şu yıldız.'' Babalık dikkatle feyzainin parmağıyla gösterdiği yere baktı. ''Hangisi?'' diye sordu. Feyzai net bir şekilde tarif

etti.


''Şu işte, ateşin rengi gibi yanıp yanıp sönen''. Babalık hangi yıldız olduğunu anlamıştı. Ve şaşırdı. Çünkü feyzainin gösterdiği yıldız uğursuzluğu ile



bilinirdi. Eskilerin dediğine göre bu yıldızın altında doğanlar ya kendine, ya da etrafındaki insanlara büyük yıkım getirirlerdi. Babalık feyzaiye başka bir



yıldız seçmesini söylese de feyzai ısrarla o benim yıldızım olsun dedi. Hurafelere ve efsanelere inanmayan babalık bu küçük mevzunun üstünde durmadı. ''Pek ala, o senin yıldızın artık. '' dedi.



Böylece FEyzai gökyüzündeki rengarenk manzaraya daldı. İkisi de huzur içinde uykuya daldılar. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr