Cilt I - Bölüm 2: Bilge Adamın Torunu

avatar
929 14

Anime Savaşçısı - Cilt I - Bölüm 2: Bilge Adamın Torunu


Başlık: Bilge Adamın Torunu!


[Anlaşıldı! Kenja no Mago isimli animeye aktarılıyorsunuz!]


***


Gözlerimi tekrardan açtığımda gördüğüm şeyler dudak uçuklatacak cinstendi. Kalp ritmim öyle hızlı değişmişti ki az kalsın kriz geçirecektim. 


"Ah...! Gerçekten bir anime dünyası! Anime kızları gerçek!" 


Gerçekten öyleydi. Olmasını beklediğim gerçeklik yoktu, bunun yerine çizgilerden oluşmuş bir dünya vardı! Kendimi başka bir boyutta gibi hissediyordum. Çevreyi en ufak bir şekilde umursamadan yüzüme dokundum. 


"Gerçekten! Gerçek dünyadan herhangi bir farkı yok!" 


Yüzüm Dünya'da hissettirdiğinden farklı hissettirmiyordu. Çevreye göz attım ve Shin'in büyük babasının kulübesinin yanından ki eğitim alanında olduğumu fark ettim. Hızlıca yerden bir tutam çimen aldım ve çiğnemeye başladım. Gerçek dünyada arkadaşlarımla oyun oynarken bir çok kez çimen yediğimden dolayı tadına aşinaydım. Anında arada ki farkları anlamıştım.


"Tat alma duyusunda bir değişiklik yok!" 


Diğer duyuları da test etmem gerekiyordu. Eğer her şey aynıysa, DxD evreninde Akeno'da aynı olacaktı. 


"Acı hissediyorum. Ancak hislerim daha keskin, Shin'in aldığı eğitimden dolayı olmalı.." 


"Kanım kırmızı ve tadı aynı."


"Ağaçların ve vücudumun dokusu gerçek dünyadan farklı değil. Değişen tek şey görünüşleri..." 


Zaman kaybetmeden deneyebileceğim her şeyi denedim. Hiçbir duyumda bir bozulma ve değişiklik yoktu. Aynı şekilde her madde sonuna kadar dünyadakiler ile aynı hissettiriyordu. 


Her ne kadar her şey bir animasyon gibi gözükse ve alışmam biraz sıkıntı olacak olsa da, bundan şikayetçi değildim. Çünkü benim için 2D olan ve asla hissedemeyeceğim şeyler, artık 3D olacaktı. Bu demek oluyordu ki...


"Anime kızları!! Siktir edin beyni! Sadece kalbiyle hareket edecek, fetih tanrısı geldi!" 


"Shin? Bir sıkıntın mı var?" 


Kafamı çevirdim ve bir yaban domuzunu sırtlamış halde yürüyen yaşlı adama baktım. Bu Kenja no Mago'nun Bilge Kahramanı ve Shin'i büyü konusunda yetiştiren büyükbabaydı. 


Kenja no Mago klişelerin harmanlandığı bir animeydi. Ana karakter Japonya'dan başka dünyaya gelmiş sıradan bir çalışandı. Doğduğunda ailesi bir canavar tarafından katledilmiş haldeydi, yağmurun altında ağlarken canavarın izlerini takip edip, olay yerini inceleyen Merlin tarafından bulunmuştu. Onu öz torunu olarak büyütmüş, eski karısı Melida ve Kraliyet Şovalye Kaptanı Michel ile birlikte birçok yönden eğitmişti. 


Kısacası ana karakter ergenliğinde bile op idi. Aslında bundan şikayetçi değildim. Anime Savaşçısı olarak bu klişeleri yok edecek, gerçek bir dahinin yapması gerekeni yapacaktım. Bir dahi olmam benim için iyi bir şeydi. 


Yaşlı adam Merlin hâlâ bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Kafamı kaldırdım ve ona baktım. Kaç yaşımdayım, bilmiyordum. Ancak onun boyu ile kendimi kıyasladığımda, daha 12-13 yaşlarında olduğumu düşünüyordum. 


"Bir şey yok büyükbaba... Sadece kısa süreliğine hislerim keskinleşmişti." 


"Anladım, Shin. Büyü çalışmalarında daha dikkatli olmalısın. Yan etkilerle karşılaşırsan kendine zarar verebilirsin." 


"Hm. Anladım..." 


Büyü! Evet, birçok fantezi severin hayali! Merlin büyü konusunda dünya da önde gelen kişiler arasındaydı. Çünkü o bir Bilge'ydi. 


Yaşlı Merlin kafasını salladı ve kulübenin içine girdi. Yemeği hazırlayacağını anlamak zor değildi, bu yüzden beni rahatsız etmemesi için Shin'in her zaman kullandığı kılıcı aldım ve ormanda dolaşmaya başladım. Her şeye alışmak zorundaydım, bunu da Merlin'in yanında yapamazdım. Deli olarak mimlenmek istemiyordum. 


Bir süre ilerledikten sonra kulübeden bayağı bir uzaklaştım. Merlin'in kulübenin yakınlarında iblis bırakmayacağını bildiğimden dolayı içim rahattı. Ancak gene de etrafı kontrol ettikten sonra rahatlamıştım. Ölmek için fazla rahat bir dünyadaydım. 


"Shin Wolford. 12-13 yaşlarındayım, hatırladığım kadarıyla ormandan ayrılmama daha 3 sene var. Ancak çok büyük bir sorunum var." 


"Ben Shin'in anılarından hiçbirini hatırlamıyorum. Kısaca büyü, kılıç ve efsunlar hakkındaki tüm bilgiler Shin ile birlikte yok oldu." 


Shin'in anılarından bir şeyler hatırlamıyordum. Tek bildiklerim animesinde geçen olaylardı. Ancak ilk bölümde çok fazla zaman atlaması vardı. Bu yüzden bildiklerim hiçbir sike yaramıyordu. Büyü ve kılıç öğrenmem gerekiyordu. Yoksa taşa takılıp ölürdüm. Ana karakter olmayan güçsüzlerin kaderi buydu! 


"Unutkan taklidi yapacağım! Anılarımı bir kaza sonucunda kaybettim ve hatırladığım tek şey kim olduğum!"


Başka çarem yoktu. Sistemden herhangi bir yanıt ya da uyarı yoktu. Birçok kez çağırmayı denedim ancak cevap veren sadece kuşların cıvıltısıydı. 


"Sistem!" 


"..."


"Envanter!" 


"..."


"Puanlar!" 


"..." 


Sonunda pes ettim. Ne yaparsam yapayım cevap vermeyen bir sistemdi. O cevap vermediği için planım konusunda daha da emin hale geliyordum. 


"Anlaşıldı... Bir süre kendi başımın çaresine bakmam gerekecek!" 


Oturduğum yerden kalktım ve yanıma bir metre büyüklüğünde bir sopa alarak geniş bir alan aramaya başladım. O sopa benim büyü asamdı! 


Üç yüz metre kadar yürüdükten sonra geniş bir göl buldum. Göl bir ayna kadar pürüzsüzdü. Güneş ışıklarını yansıtıyor gibiydi. 


Zaman kaybetmeden derin bir nefes alarak asamı ileri uzatıp, en sevdiğim animelerden birisinde ki büyüyü hayal ederek sözlerini söylemeye başladım. 


"Karanlık, siyahtan da siyah olan karanlık!"


"Sana yalvarırım, kırmızımla birleş! Uyanma vaktin geldi."


"Adalet, yanılmaz sınıra düşmüş olan, manevi bir çarpıklık olarak şimdi var ol!"


Tüm gücümle deli gibi bağırırken, içimde su gibi bir şeyin harekete geçtiğini hissettim. Bunun mana olabileceğini düşünerekten gaza geldim ve daha da canlı hale geldim. Animede ki büyünün her bir harfini biliyordum. Ayrıca Kenja No Mago'da ki büyülerde hayal etmek yetiyor demişti, Shin. Onun sözlerine güvenerekten devam ettim.  


 "Dans et, dans et, dans et!" 


Etrafımda ki havanın ısındığını fark ettim ve işe yaradığını anlamıştım. Ancak içimde harekete geçen mana nereye gideceğini bilmeyen birisi gibiydi. Tam çıkacakken, farklı bir yöne giriyordu. Okuduğum Xuanhuan novellerde ki Qi tekniklerinin felsefesini kullanarak onu yönlendirmeyi çalıştım ve başarılı oldum.


"Yok edici bir güç seli için arzu duyarım: Eşi benzeri olmayan bir güç!"


Ayaklarımın altında yirmi metreye ulaşan bir büyü dizisi belirdi ve gittikçe genişledi. Aynı şekilde gölün üzerinde de belirmişti. Sürekli dönüyor, mana topluyor gibi duruyordu. 


 "Her şey küle dönüştür, ve uçurumun içinden gel!" 


Büyümün son sözlerini söyledikten sonra kanım çalınmış gibi hissettim. Sanki birisi kanımı çalıyormuş gibi hissediyordum. Bu his dayanılmaz hale geldiğinde dişlerimi sıktım ve son kelimeyi de söyleyerek büyüyü bitirdim. 


"Ex-plosion!" 


O sırada her zaman hayalini kurduğum manzara önümde gerçekleşti. Vücudumda ki tüm mananın çekilmesi sonucunda bitkin hissettim ve dizlerimin üstüne çöktüm. Ancak gözlerimi başka bir yöne çeviremiyordum. 


Büyü çemberi döndü ve içinde büyük miktarda mana birikti. Sonrasında gökyüzünden inmiş ilahi güçmüş gibi gölün içine indi. 


Boom! 


Suyun içine inen patlama büyüsü gölde ki tüm suyu gökyüzüne gönderdi ve kısa süreliğine yağmur yağarmış gibi oldu. Bu kadar büyük bir gücün küçük bir vücuttan çıkmasına inanamıyordum. 


"Hayat ana karakterlere güzel..." 


Yüzü koyun bir şekilde yatarken bilmediğim bir sebepten dolayı gözlerim kararmaya başladı. İşime yarayabilecek bir durum olduğundan dolayı direnmedim ve kendimi karanlığa bıraktım. Merlin beni bu halde görürse endişelenir ve benim için bir bahane ortaya çıkmış olurdu. 


Büyü ve kılıç dünyasını öğrenmem gerekiyordu. Her ne kadar kılıç animelerine hayran kalıp Kendo ve Taiji öğrenmiş olsam da savaş deneyimim neredeyse hiç yoktu. 


Düşüncelerle boğuşurken gözlerim kapandı ve orada bayılıverdim. 


***


Gözlerimi tekrardan açtığımda Merlin ve Melida'yı gördüm. Tüm vücudum bir tüy kadar hafifti, büyük ihtimalle Merlin şifa büyüsü kullanmıştı. 


"Shin!" 


"Shin-chan!" 


Merlin ve Melida gözlerimi açtığım gibi endişeyle bana baktılar. Gözlerinde ki endişeyi fark edebiliyordum, çünkü oldukça belirgindi. Sanırım Shin'i kendi torunları gibi görmelerinden dolayıydı. Ah.. Biraz sonra yapacaklarım için üzgünüm. 


"Siz... de kimsiniz?" 


Hemen baskıcı ailede hayatta kalmış yalancı bir piç kurusu skillerimi harekete geçirdim ve Shin'in masumluğunu kullanarak yalan söylemeye başladım. Beden dili hakkında bir çok şey biliyordum, bu yüzden onların beden dili ustası olduğunu dahi hesaba katmıştım. Zaten onlar hakkında bir şey bilmediğimden, rol yapmak zor değildi. 


Merlin ve Melida birkaç saniye şaşkınca bana baktıktan sonra kaşlarını çattılar ve Merlin benim vücuduma dokundu. 


"Vücudunda bir yara yok, bundan eminim!" 


"Shin-chan? Büyükanneni hatırlamıyor musun?" 


Hayır anlamında kafamı salladım ve etrafa şaşkınca bakmaya başladım. Sonrasında aniden bir şey hatırlamış gibi gözlerimi kıstım ve şakaklarımı ovmaya başladım. 


"Büyükanne Melida, büyükbaba Merlin... ne oldu bana?" 


"Şükürler olsun ki büyükanneni hatırlıyorsun, Shin-chan! Vücudunda ki tüm mana tükendiğinden dolayı şok geçirdin, ciddi yaraların yok."


Merlin şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Nasıl bütün mana mı harcadığımı merak ettiğine emin olabilirdim. 


"Hiçbir şey hatırlamıyorum... Sanki her şey karanlık bir örtüyle kaplanmış gibi, bu..." 


"Hafıza kaybı... Hatırladığın şeylerin bir anda silinmesi anlamına gelir. Şoklardan sonra kısa süreliğine hafıza kaybı yaşamışlığım var, bu yüzden biliyorum." 


Merlin çok daha sakin baksa da, Melida'nın yüzünde ki endişe silinmemişti. Hâlâ endişeli olduğu belliydi. Bu yüzden onu rahatlatmak için elimi onun elinin üzerine koydum ve hafifçe tuttum. 


"Endişe etmene gerek yok, büyükanne! Diğer şeyleri hatırlamasam da sizi hatırlıyorum.."


Kelimelerin büyüleyici gücü Melida'nın üstünde işe yaramış gibiydi. Rahatlamış bir şekilde sıkıca bana sarıldı. Hepsinin bir çizgi olduğunu bilmeme rağmen, hiç aile sevgisi almamış benim için garip bir duyguydu. Bu hisse kapılmamıştım, çünkü ben gerçek Shin değildim. 


"Shin-chan..." 


Benim yalan söyleyebileceğime dair en ufak bir şüpheleri yoktu. Çünkü onların gözünde ben 12 yaşında, her zaman onların yanında durmuş saf bir çocuğum. Dış dünya ile hiç bir etkileşime girmemiş, büyü ve kılıç konusunda dahi olan saf bir çocuk. 


"Büyüleri hatırlamadığına emin misin?" 


"Evet. İsmim ve yakınımda ki insanlar dışında hiçbir şey hatırlamıyorum. Bir de... Büyü de ne?"


"..."


"..."


"Merlin! Dışarı! Hemen!" 


Melida bana sarılmayı bıraktı ve öfkeyle Merlin'e bağırdı. Sesinde ki öfke beni ürkütmeye yetmişti. Bu yaşlı kadının bir zamanlar terör estirmiş korkutucu bir büyülü eşya uzmanı olduğunu unutmuştum! Ayrıca Merlin'de her ne kadar nazik ve sevecen olsa da gerçekte binlerce iblis öldürmüş, kanla yıkanmış bir kahramandı! 


İkisi de aptal değildi! 


Dikkatli olmalı ve şüphe çekecek bir şey yapmamalıydım!  


Merlin her ne kadar bilge kahraman olsa da Melida'nın önünde kılıbık bir koca gibiydi. Hiçbir şey söylemeden dışarı çıkan Melida'yı takip etti ve kapıyı kapattı. 


Onların ne konuştuklarını tahmin edebiliyordum, Melida'nın öfkesini tadan Merlin'e en ufak bir acıma hissetmedim. O anda aklımda gelecekte karşılaşacağım anime kızları vardı. 


'Sicily von Claude... Shin'in nişanlısı, Kurt piçinin elinde olmasına izin veremem. Onun elinden alıp, benim yapmalıyım! Aksi takdirde..' 


Aslında Sicily'in acı çekmesi en ufak bir şekilde sikimde değildi. Gitmeden önce birkaç kez çakmak istiyordum. Hadi ama.. Onunla aşk dolu bir romantizm yaşayacak kadar boş vaktim yok.. Lakin gene de ona benden önce kimse dokunmamalıydı.


'Eğer normal Shin'e kalsaydı, mezara girmeden önce anca onunla yatardı. Ah.. A*cı yeteneklerimi kullanmanın zamanı gelecek!' 


Yüzümde iğrenç bir gülümseme belirdiğini fark etmemiştim. Hiç bir zaman iyi biri değildim, olacağımı da düşünmüyordum. Anime Savaşçısı olma sebebimde, zevk almaktı. Kahraman değilim, sadece zevklerime göre hareket ediyorum. Ne kadar piçimsi bir slogan. Lakin.. kötü de değil. 


"Shin... Birkaç gün durumunu gözlemledikten sonra bir karara varacağız..." 


Melida ve Merlin kapıdan içeri girdiğinde yüzümde ki gülümseme anında silinmişti, bunu kendi istediğimden dolayı değil, her zaman oda baskını yediğimden zihnim otamatikmen kendini korumaya almasından dolayıydı. 

 

Sakin bir şekilde kafamı salladım ve melek gibi gülümsedim. Gülümsemem ve yüzümde ki masumluk adeta ışık saçıyordu. Eğer kendime aynada baksaydım, kesinlik sağlam bir yumruk geçirirdim! 


"Ah... Shin. Unuttuğun şeyleri hatırlamaya çalış!" 


Merlin bunu dediği gibi Melida'nın gözlerinde ki korkunç ışığı fark ederek onun için acıdım. Melida dirseğiyle onu göğsüne sağlam bir şekilde geçirmiş ve öksürük komasına girmesine neden olmuştu. 


"Kendini zorlamana gerek yok, her şey zamanla yerine gelecektir. Unuttuğun şeyler sadece büyüler ve kılıçlar, tek yapmamız gereken onları tekrardan öğretmek." 


Melida'nın annelik duyguları arşa çıkmıştı. Bunu anlayabiliyordum. Çünkü kendi torunu hafızasını kaybetmişti, kendisi ve çevresinde ki insanlar hakkında bildiği az bilgi hariç her şeyi unutmuştu. Onu iyileştirmenin onların elinde olduğunu biliyor, buna göre davranmaya çalışıyordu. 


"Hm. Kendimi zorlamayacağıma söz veriyorum. Ayrıca büyüler ve kılıçları öğrenmek için sabırsızlanıyorum, sanki onlar olmadan yaşamam gibi hissediyorum!" 


Heyecanlı bir şekilde kafamı sallarken, gözlerim parlamıştı. Kendimi hatırlamak konusunda zorlamayacağıma söz verdim. Kesinlikle uğraşmayacağıma emin olabilirlerdi! 


Melida nazikçe başımı okşadı ve gülümsemeye başladı. Merlin'de aramıza katılmaya çalışsa da Melida tarafından azarlanarak odadan kovuldu. Melida hâlâ sorumsuzluğundan dolayı Merlin'i suçluyordu. Haklıydı da, kim 12 yaşında ki bir çocuğu ormana salardı ki? Yürü be yaşlı karı! Torunun her daim arkanda! 


"Hafızanı kaybetmene rağmen, büyü ve kılıca olan ilgin yerinde duruyor. Seni küçük kereta!" 


Melida bir süre benimle geçmiş hakkında konuştu ve beni Merlin'den daha çok sevdiği hakkında beni doldurduktan sonra odadan çıkıp, dinlenmemi istedi. 


Bende günün verdiği yorgunlukla kısa sürede uykuya daldım ve mutlu anime rüyalarımın içine daldım. 


***
Hn: Animenin linki turkanime.net 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44583 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr