Kapı bizi sağır edecek seviyede yüksek sesle çalmaya başladı. Ümit kafasını dizlerinin arasına soktu çok korktuğu belliydi. Kapıya yönelen Yıldırım'a “Arkama geç birader...” diye fısıldadım. Copu pantolonumda sıkıştırdığım yerden çıkarttım ve kapıya yaklaştım, kapı deliğine ulaşmıştım ki dışardan “Açın ulan açın bir de sizi aramakla uğraşmayayım.” bağırışı duyuldu. Kapıyı açıp, içeri adım atan Salih'e senelerdir görüşmüyormuşuz gibi sarıldım. İçeri girdi ve salona yöneldi bende arkasından kapıyı kapatıp kilitledim. Salih çocuklara sarıldıktan sonra koltuklara oturduk. Lafa girip “Eee abi nedir ne yapıyoruz?” dedim.
“Abi ayrılmak istemiyorum hiçbirinizden ama bir tek benimkiler karşıda sabahleyin ben kaçar...” dedi Yıldırım. “Saçmalama lan bundan sonra hiçbirinizi bir yere bırakmam en yakın seninkiler zaten size gideriz.” dedim kafamda aslında çoktan ne yapacağımı belirlemiştim. “Aynen birader ne demek ben kaçar falan atlar arabaya geçeriz.” diye ekledi Salih. Ümit nihayet kozasından çıkıp “Karşıya geçmeye çalışmak salaklık olur en azından...” derken sözünü kestim “Bize yakın köprülerden geçmek kötü bir tercih olur.” dedim. Aklımı okumuş gibi devam etti Ümit “Ama Beykoz'dan gidebiliriz ilk köprüyü en kötü durumda iskeleyi deneriz.” Sözünü bitirdiğinde hiçbirimiz uzun bir süre konuşmadık.
Aklımda Yücel abinin ailesi vardı. Ne olursa olsun kendinden önce başkasını düşünmek ahmaklıktı böyle durumlarda bunun farkındaydım ama bu şekilde kenara atmak içime sinmezdi. Telefonumu açıp Yücel abinin numarası olduğunu tahmin ettiğim konuşmaya girdim, 2 çocuğu ve eşiyle çekildiği bir fotoğraf, bir telefon numarası ve Ümraniye civarını gösteren bir konum bilgisi vardı. Sanırım bazı şeyler yolunda gidebilirdi. Çocuklara durumu açıkladım sözlerimi “Yani Ümraniye taraflarında sizi bırakır devam ederim sizde Beşiktaş'a Salih'in arabasıyla geçersiniz dönüşte de birbirimizi bulmaya çalışırız.” şeklinde bitirdim karşılaşacağım tepkinin farkındaydım. “Saçmalama lan biraz önce ayrılmayalım birbirimizden diyordun. Hem birlikte gidersek insanlar daha güvende olurlar.” dedi Salih atlayıp. “Peki sonra birlikte nasıl hareket edeceğiz bak şimdi 15-16 yaşlarında bir oğlu var Yücel abinin, ikimiz yeterli oluruz siz de üçünüz Yıldırım'ın ailesini güvende tutabilirsiniz Ümit biraz yardım abi...” deyip topu Ümit'e attım.
“Her ne kadar Deniz'den ayrılmak istemesem de en mantıklı hareket bu olur ayrıca eğer Yıldırım'ın ailesine gitmeyi ertelersek karşıya geçmek gittikçe zorlaşır belki akşama kadar sürebilecek olan bir durum Ümraniye, sonrasında köprüyü kullanmak ölüm demek. Buna rağmen bize o durumda bile yardım eden bir adamın isteğine sırtımızı dönmek olmaz. Şartları zorlamaya gerek yok ayrıca Deniz böyle bir şeyi göze alabiliyorsa ben onun gayet iyi olacağını düşünüyorum.” dedi kendinden emin bir şekilde bana bakıp. Aslında uzayabilecek bir konu hızlıca grup içinde halledilmişti herkes Ümit'le tartışmaya girmenin anlamsız olduğunu biliyordu. Yıldırım yüzünde acı bir gülümseme ile bana bakıp “Kardeşime baksana zaten be bu herife kim ne yapabilir ahhahaa hepimizin kıçını kaç kere kurtardı okkalı bir dayak yemekten herhalde daha uygun bir herif olamazdı bu iş için...” dedi, üniversitesinin hazırlık yılı geldi herkesin aklına.
Yücel abinin gönderdiği numarayı aradım. Saatlerce hissettiren birkaç uzun saniyenin ardından “Alo...” sesi geldi karşıdan. “Alo merhaba Deniz ben, Yücel abiden aldım telefonunuzu...” demeye kalmadan “Allah'ım bu deli herif aman oğlum nerde Yücel abin iyi mi?” diye haykırdı kadıncağız. “İyi ablacım iyi çok iyi Yücel abi sadece biraz daha kalması gerekliymiş burada o yüzden benden size İstanbul dışına kadar eşlik etmemi istedi.” “Çocuğum iyi güzel diyorsun da nasıl olacak o arabamız yok bizim” dedi haklı olarak. “Benim var abla ben sizi alacağım Yücel abi bana konumda verdi size atıyım burayı sizin ev herhalde orda buluşalım.” “Tamam evladım Allah senden razı olsun, sabaha kadar uyumayız biz zaten sen bizi aradın mı hemen çıkarız.” “Rica ederim ablam ne demek. Kapıları falan kilitleyin hatta ışıklarınızı perdelerinizi kapalı tutun abla tamam mı?” “Tamam evladım tamam hadi hayırlı geceler.” Dedi kapatırken.
“Evet beyler artık ne yaparsınız bilmem ben yatıyorum kapıyı kilitledim. Işıkları kapalı tutalım, arabayı Salih sürecek o da uyusun sizde aranızda nöbetleşin size zahmet” gayet rahat davranıyordum bizimkiler endişelenmesin diye ancak yattığımda fark edeceğim boyun ağrısı hiçte relax olmadığımı bana hatırlatacaktı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..