Kalabalık yavaş yavaş yemeklerini almaya devam ederken arkalardan birkaç tartışma sesi yükseldi. Bir grup ön sıradakileri tartaklayıp öne geçmişti, olanları görenlerin kızgınlığı suratlarından okunuyordu ama kim olduklarını gördüklerinde ellerinden bir şey gelmemişti.
Bez parçasıyla sarılı koluyla iri kıyım, yanındakilerle birlikte gençleri tartaklayıp öne geçtiğiyle kalmamıştı. Bir insanın hakkı olan tek et parçası yerine bolca et aldılar. Aç gözleri doymak bilmiyordu, gözlerini doyuracak şeyin diğerlerinin elindeki tek parça etlerin olacağını düşünüyorlardı.
Arden olanları sonsuz sabrıyla uzaktan izledi, yüzünde beklentiyle dolu ifadeyle işlerin kızışmasını bekliyordu..
----------------
Grup lideri ve çoktan örgütlenen birkaç grup olacaklara hazır beklerken kimsenin hamle yapmayışına sinirlenmişti. Grup lideri çevresinde Arden'i taradı, kalabalığın içinde yüzündeki hafif gülümsemeyle bulmuştu onu. 'Ne düşünüyor bu böyle!?'
Pek çok grup da onları bu işe bulaşmaya ikna eden grup liderini yani Alvin'i bekliyordu. Alvin ismini hatırlayalı çok olmamıştı, hatırladığı gibi Arden ve grubundaki diğerlerine koşup sanki yeni bir oyuncak bulmuş gibi sevinçle paylaştı. İsmini hatırlamasını da 'sanki doğar doğmaz bu isimle birleşmişim gibi hissediyorum, ne beni yaratan ne bana isim vereni hatırlıyorum..' diyerek betimlemişti.
Alvin Arden'in, diğer gruplarsa Alvin'in müdahil olmasını beklerken yemekleri elinden alınan birkaç genç dayak yemeyi ya da ölümü umursamadan iri kıyımın grubuyla kafa kafaya geldi. Artık korku ya da sağduyu hiçbir şey ifade etmiyordu, vücutlarındaki her bir hücrenin açlıktan çığırması diğer tüm duyguları ölümüne bastırırdı. 3 günün ardından ilk kez ağızlarına gerçek bir yemek girecekken ellerinden alınmasına katlanamazlardı artık.
Tartışmalar ve tartaklanmalar arasında bir ses yükseldi gerilerden. "O zaman başlasın.!" dedi Arden kollarını iki yana açarak, sesi o kadar yüksekti ki kamptaki her bir canlı uğraşını bırakıp ona dönmüştü. Aslında bu kelimeler, kamptaki zorbalığın yakalanacağı örümcek ağının ilk ilmekleriydi.
"Bu sıçan avcısı.."
"Ne diyor ki? hiçbir şey anlamadım."
Meraklı gözlerin arasından geçerek elindeki mızrağı iri kıyım ve ondan biraz fazla yandaşına doğrulttu, "Sizin minik saltanatınız şu anda bitiyor." dedi iğneleyici gülümsemesiyle.
İri kıyım yandaşlarının arasından sıyrılıp öne çıktı, kopmuş sol koluna sarılan bez akan kanla kızıla dönmüştü. Sağ elindeki kalın mızrağı yere sabitlerken bir kahkaha patlattı, "Demek öyle.. Sen mi bitireceksin bunu?"
İri kıyım kendini gösterdiğinde Arden biraz şaşırdı. Kolu kopmasına rağmen şimdiden ayağa kalmış, hiçbir zayıflık belirtisi de göstermiyordu. 'Bünyesi çok güçlü olmalı..' Bir kolu olmasa bile Lider hala koca cüssesiyle çok güçlü duruyordu ama yine de planları değiştirmek için artık çok geçti, "Hayır.. zaten çoktan bitirdim. Artık lider ya da öyle bir şey değilsin yarım adam."
İri kıyım onun kibirli tavrını gördüğünde tebaasından bir sineğin rahatsız edici vızıltısından başka bir şey olmadığını düşündü, yine de hoş karşılamayacaktı. "Sen şu sıçanı öldüren veletsin sanırım, bir şekilde şansa öldürdün onu ve bu yüzden kendini büyük görüyorsun ama seni öldürmem için sadece bu yeterli." dedi sağ kolunu göstererek. "Tek başına benim karşıma mı çıkacaksın? Ölmek için sıçanı seçmeliydin, öyle kolay öldürmeyeceğim seni."
Arden ilk gördüğü gün bu adamdan olabildiğince korkuyordu çünkü gerçekten iyi duyu ve hisleri vardı. Serseri görünüşü, uzun boyu, büyük cüssesi ve kaslı yapısıyla çevresindeki çoğu insan ondan korkuyordu. O gün aralarındaki güç ve fiziksel farkı devasa görüyordu ama bugün farklı hissediyordu, karşısındaki adam artık gözünü korkutmuyordu çünkü kendinin de boş biri olmadığını hissetmeye başlamıştı.
Arden mızrağı sertçe sıkarken, ellerinden içine doğru nostaljik bir his doldu, 'Çok tanıdık ama bir o kadar yabancı..' O nostaljik hisse bıraktığında kendini, dizleri hafifçe kıvrılıp üst vücudu öne eğildi. Sanki aklından bağımsız kendi kendine hareket ediyordu vücudu.
İri kıyım karşısındakinin gelmeyip pozisyon aldığını görünce yanındaki üçlüyü işaret etti, "Siz yeniler, şu kibirli p*çi gebertip kendinizi kanıtlayın."
Adamlardan üçü mızraklarını kapıp Arden'in karşısına çıktı. Grup lideri Alvin iri kıyımın bizzat çıkacağını düşünmüştü. Kalabalığın arasındaki Alvin endişeyle izlerken Arden ona dönüp kafasını iki yana salladı, Alvin endişesini bastırıp kendini geri tuttu. 'Bir bildiğin vardır.. umarım.'
İki taraf birbirlerini tarttıktan sonra zorbanın adamları ilk hamleyi yaptı, mızrakların mesafesini kullanıp Arden'e saplamak için hamle yapıldı. Bu insanlar mızraklar ile daha dün tanışmışlardı, belli bir hakimiyetleri olmasa da üç mızraklı insan tehlikeliydi.
Arden, savrulan mızraklara karşı mesafesini korudu. Uzatılan mızrak uçlarını ustaca bir şekilde kendi mızrağıyla savuşturuyordu. Şimdiye kadar bunu yapabildiğini kendi bile bilmiyordu, sadece içgüdüleriyle hareket etmeye devam etti.
Elindeki mızrağa bir süre ısındıktan sonra karşı hamle sırası gelmişti, savuşturduğu mızrağın sahibine mızrağın sapını savurdu.
Pat.!
Arden elinin ayarını biraz kaçırdığından çarpma sesi tüm kamp boyunca duyuldu. Yere yapışıp kalan çocuk darbenin şiddetiyle bayılmıştı. O an diğer ikisi şaşkınlıktan kısacık bir süre duraksayınca Arden bunu fırsat bildi. Yakındakinin ayak bileklerine sert bir darbe indirince gencin ayakları yerden kesilip yere yığıldı.
Bunu gören son saldırgan mızrağı ona yöneltti. Arden bu son saldırıyı da kolayca savurdu ve şaşkın gencin kafasına yukarıdan tek bir darbe indirdi.
Kalabalık tek başına 3 adamı birden yere seren Arden'e şaşkınlıkla bakıyordu, ayrıca mızrağa belli bir yakınlığı olduğu her adımından anlaşılıyordu. Kalabalık hem hayran olmuştu, hem de bir süredir baskı altında oldukları bu zorba ve çetesine karşı koyan birinin olmasına gerçekten sevinmişlerdi.
"Harikasın sıçan avcısı"
"Tek başına yaptı gördün mü?"
"Bana da öğret bunu sıçan avcısı."
Kalabalık tek bir hamle yapmadan izledikten sonra üçünü deviren gence tezahürat yapıyordu. 'Madem hoşunuza gitti yardım edin..' Arden'in karşısında şimdi iri kıyımla birlikte on kişi kadar mızraklı kalmıştı. Mızrağını tek kola doğrultup sesini yükseltti. "Ya şimdi elinizdeki her şeyi bırakır gidersiniz ya da hiçbirinize acımaz gebertiriz, bundan sonra sizin gibi p*çler burada rahatça istediğini yapamaz."
Karşısındaki canına susamış ve tek başına tehditler savuran gençten duyduğu hakaretler artık haddini aşmıştı, dişlerini gösterirken yüzü iğrenç bir hal aldı. "Yeter.!" Tek kolu olmasa bile hala güçlüydü ve onun yarısı kadar olan bir insandan kuyruğunu sıkıştırıp kaçmayı gururuna yediremezdi. On kişi birden tepesine binip onu gebertene kadar dövmek için emir verecekti ki Arden'in yaptığı dikkatini çekti.
Arden çoktan bu durumdan nasıl kurtulacağını planlamıştı, aslında kurtulmaktan çok planın diğer aşamasına geçişti bu. Kalabalığa doğru dönüp yüksek sesle, "Zeren, burada mısın?"
Çok geçmeden bir ses ona yanıt olarak duyuldu. "E-evet buradayım." Zeren kalabalığın arasından sıyrılıp öne doğru çıktı, karşısında ona zarar vermeye çalışan iri kıyım olduğundan oldukça ürkekti.
Arden'in dudakları onun gelişiyle sinsiçe kıvrıldı, bu kez kalabalığa seslendi. "Herkes dinlesin, bu p*çlerin yaptıklarını dinleyin. Zeren o gece olanları anlat."
İri kıyım karşısında genç kızı görünce gözleri genişledi, onun da öldüğünü sanıyordu. Eğer konuşmaya başlarsa pek iyi şeyler olmayacağını anlamıştı.
Zerense birden kalabalığın önünde o iğrenç geceyi anlatması istenince tökezledi, olayların henüz etkisinde olduğundan elleri titriyordu. Olayları birine anlatmaya zaten yeterince çekinirken, şimdi yüzlerce insanın içinde bunu anlatması istenmişti. Anlatmaya çekiniyordu ama Arden'in içinde bulunduğu zor durumda onu çağırmıştı ve onu sıçandan kurtarmak için kendini tehlikeye atan Arden'e borçluydu.
Derin bir nefes alıp tüm cesaretini topladı, konuşurken sesi titriyordu. "Bu adam dün hepinizi bir şeyler bulmak için ormana yolladığında ben geride kalanlardandım, yanıma gelip benim de insanlara yardım etmem gerektiğini söyledi. Ben de yanlarında birkaç kız daha görünce güvende olacağımı düşündüğüm için onlara katılıp kamptan ayrıldım. Birkaç kız ve onun arkasındaki silahlı adamlarla yola çıktıktan sonra ormana girdik, sonra arkamızdaki insanlar geri döndü. Ne olduğunu sordum kamptan almaları gereken bir şey olduğunu söyledi. Ben lider ve diğer adamıyla üçümüz kalmıştık.."
Zeren sözlerine devam ederken iri kıyım onu bastırdı, "Bana iftira atmaya mı çalışıyorsunuz lan."
Zeren onu duyunca titreyen sesini yükseltmeye çalıştı, "Hayır.! Ormanda ilerledikten sonra birden beni yakalayıp ağzımı kapattı. Elbiselerimi yırtmaya çalıştılar ve bağırırsan ya da birine söylersen öldürürüz dediler. O anda yaratık geldi, eğer sıçan gelmemiş olsaydı-" Bu kadarını anlatmak için kendini zorlayan Zeren konuşmaya devam edemeyip gözyaşları içinde kalmıştı, hemen birkaç genç kız onu alıp oradan götürdü.
"Hepsini kendi aralarında kurmuşlar, benim hiçbir şeyden haberim yok." diye bağırıyordu iri kıyım.
"Öyleyse kıyafetlerini de sıçan mı yırttı, o canavarın öyle bir zevki olduğunu sanmam.! Hem pantolonun dizlerinde yatıyordun öylece, insanlar senin o çıplak k*çını gördü. Hala inkar mı edeceksin?" dedi Arden, olabildiğince sıkıştırmaya çalışıyordu.
"Hayır, hayır bekleyin. Yalan söylüyor o k*ltak.! Beni oraya kendi götürdü, biraz yemek için rızasıyla yaptı. Kimseye söyleme dedikten sonra şimdi gelmiş bana iftira atıyor. Bunu da kesin biraz yemek için yapıyordur, inanmayın bunlara.!" İri kıyım çaresizlikten aklına gelen her türlü yalanı sallıyordu ama söyledikleri birbirini tutmadığından insanlar onun yalan söylediğini düşündü.
Topluluk zaten Lider ve diğerlerinin baskısı sebebiyle oldukça bunalmış haldeydi. Bu anlatılanları da onlardan başka kimsenin yapacağını düşünmediler, daha biraz önce de ön sıradaki insanları tartaklamışlardı. Çoğu insan sıçanla savaş sırasında bu kızı ve Lideri orada görmüşlerdi. Lidere olan öfkeleri bu olayla körüklenmişti.
Bu sırada yemekten önce bu savaş için hazırlanan Alvin'in grubu mızraklarla çıkageldi, bu aynı zamanda bir haberdi. Arden onları yeterince oyaladığını düşünüp sıradaki adımını attı. Bu isyanın başlangıcı ve tüm serüvenin kaderini değiştirecek hamleydi. Bu gergin ortamda adeta rüzgar esmiyor, her bir insan nefesini tutup birazdan kopabilecek kıyamet için gözlerini açık tutuyordu.
Neredeyse sayıları eşit iki grup karşı karşıyayken Arden iri kıyımın yanındakilere seslendi. "Bu işi bitmiş tek kollu adam, dün bir kıza tecavüz etmeye kalktı. Bundan sonra hayatta kalmak için yanındaki adamını sıçanın önüne atıp canını kurtardı. Hala onu koruma niyetinde misiniz? Yarın onun için değersiz olan canlarınızdan birini daha çöpe atmayacağını nasıl biliyorsunuz? Ya da sizin değer vereceğiniz birine pis ellerini sürmeyeceğini? Bu onun sonu.. değersiz biri için savaşırken mi öleceksiniz?"
Aslında dün orada ne olduğunu bilmiyordu Arden, bunu bilen tek kişi diğerleri gibi olacakları korkuyla bekleyen Zeren idi. Ondan başka kimsenin bilmediğini bildiği için bunu çetenin Hagan'a olan bağlılığını sarsmak için kullandı. Birkaçının kafası karışmıştı bile, ikisi mızraklarını bırakıp geri çekildiler.
Lider hala bağırıp anlatılanları inkar etse de, kendi adamları bile onun böyle şeyler yapabilecek kapasitede pislik torbası olduğunu biliyordu. Arden'in söylediklerinin de çoğu yalandı ama söyledikleri işe yaramıştı.
Çetenin aklını karıştırıp, güvenlerini sarstıktan sonra Arden'in hamle sırası henüz geçmemişti. Bu kez kalabalığa hitaben konuştu. "Siz.! Bu adamlar sizi korkuyla, baskıyla susturmadılar mı? Size zorla işlerini yaptırmadılar mı? Daha biraz önce sizi tartaklayıp yemeklerinizi elinizden almaya kalkmadılar mı? Halinizden memnunsanız kılınızı kıpırdatmayın öylece izleyin, biz kazanırsak ölenlerimiz için yüzümüze nasıl bakacaksınız? Daha geçen gün ona karşı geldi diye birini zalimce katletmedi mi bu? Biz kaybedersek onların elleri altında size yapacaklarına karşı da sessiz kalıp çenenizi kapatın.!"
O gencin de iri kıyım tarafından öldürülüp öldürülmediği bilinmiyordu tabi ama günlerdir ortalıkta konuşulan Arden'in yaydığı dedikodular artık insanların aklında gerçeğin yerine geçmişti. Hiçbiri onu bu adamın öldürmediğini söyleyemezdi, sonuçta bir yalanı yeteri kadar söylerseniz gerçeğin üzerini örterdi.
Sonunda birileri kalabalığı korkuyla sindirip kontrol eden bu çetenin karşısına çıkıp direniyordu. Arden'in konuşması sonrası çetenin yaptıkları sebebiyle öfkesi körüklenmiş kalabalık cesaretlenmişti. İnsanlar ellerine ne geçtiyse silahlanmaya başladı ama ne hikmetse o sırada yerlerde pek çok taş ve sopanın sahipsiz beklediğini fark ettiler.
İri kıyımın tüm savunmaları düşmüştü artık, yüzünde canavardan farksız bir ifade vardı ama birden sakinleşip iğrenç gülümsemesini takındı. "İyi bir tezgah kurmuşsun p*ç kurusu ama benim de elimde kozum var." dedikten sonra kalabalığa doğru bağırdı, "herkes gelsin.!"
Zorbanın yüzünde pişkin ve kazanmış bir gurur görünüyordu, 'Şimdi napacaksın bakalım p*ç kurusu, bunu sana uzun uzun ödeteceğim..' Herkes onun bir şeyler beklediğini fark etmişti, iri kıyım gelecekleri beklerken bir süre sessizlik oldu ama hala gelen giden yoktu. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solup korkuya dönerken 40 kadar mızraklı kalabalığın arasından fırladı, "Hahah işte sizin sonunuz ol- Ne!?"
Adamlarının geldiğini düşünmüştü ama gelenlerin hiçbiri grubuna üye değildi, daha yenilerde grubuna 45 - 50 kişilik bir alım yapmıştı ve böyle bir isyan durumunda hazırda beklemelerini söylemişti. Yaralı olduğu için böyle bir girişimin olabileceğini biliyordu ama bunlar da kimdi? İçinde yükselen endişe ve korkuya engel olamıyordu.
Arden'in dudakları yavaşçı kıvrıldı, ta ki iri kıyım onun kendini küçük gördüğünü fark edene kadar. Yüzündeki küçük gören ifadeyle onlara baktı, "Ne oldu? Yoksa beklediklerin bunlar değil mi?"
İri kıyım bedenine giren ürpertinin etkisiyle titredi, 'Yoksa?? Hayır, nerden bilebilir bunu..'
Tam da iri kıyımın korktuğu gibi sakladığı tüm elemanları kıskıvrak yakalanıp kampın biraz dışında hareketsiz yatıyordu. Arden iki gündür iri kıyım zorbanın her bir hareketini, kimlerle konuştuğunu, konuştuğu insanların kimlerle iletişime geçtiğini bile izlemişti. Sonuçta grubuna aldığı 46 kişinin hepsini fark edince planı uygulamaya koydu.
Yemek sırasında karmaşanın çıkmasını sabırla bekledikten sonra çıkıp bağırmıştı, "O zaman başlasın.!" İşte bu ilgi çekmenin yanında bir sinyaldi de, hazırda bekleyen isyancılar bunu duyduklarında hazırlıksız olan zorbanın grubundakileri ani saldırılarla etkisiz hale getirdiler. Bunlar olurken ilgi odağı kavga ve Arden olduğundan kimsenin ruhu duymamıştı.
Alvin tüm gün diğer gruplarla iletişime geçip onları ikna etmeye çalıştı. Birkaç grubun desteğini kazanmış, bazıları ise kararsız kalmıştı. Başarısız olurlarsa başlarına geleceklerden korkuyorlardı ama kararsız olmaları çok da kötü değildi Arden'e göre. Onlar Alvin'in isyanı başarılı olacak gibiyse kesinlikle destek vereceklerdi.
Bu isyan girişimi sadece grup liderleri ve onların güvendikleri birkaç kişi tarafından biliniyordu. Özellikle Arden böyle olmasını istemişti, gruplar arasında zorbanın kulakları olabileceğinden temkinliydi.
Şimdi planları tam istediği gibi gidiyordu. Bir iki adım sonra tamamen bitecekti bu iş, hem de kökünden. Arden mızrağını onlara doğrulttu, "Ya şimdi gidersiniz ya da hiçbirinize acımaz gebertiriz."
Artık köşeye sıkışmış iri kıyımın gözlerinden alevler saçılıyordu, elindeki mızrağı sıkarken çatırdattı. Arden onun halini gördüğünde şevki arttı, 'Evet, işte böyle. Saldır bana.!' diye düşünürken iri kıyım mızrağını bırakıp önlerine kapaklandı. "Gideceğiz."
"Ha?" diyebildi sadece Arden, 'Noluyor lan nereye gidiyorsun? kalk da saldır bana.!' Böyle olacağına pek ihtimal vermemişti, onun gururlu bir p*ç olduğunu düşünüyordu. Yüzündeki iğrenen ifadesiyle "Demek senin gibi bir p*ç kuyruğunu kıstırıp gidiyor, ne acınası" dedi, onu kışkırtıp saldırmasını sağlamak istiyordu ama iri kıyım kımıldamadı bile.
'Lanet olsun.. Böyle olmamalıydı..' Arden'in planı baştan beri onu kışkırtıp saldırtmak ve kalabalığa verdiği gitmezsen öldürürüz etkisiyle onu gebertmekti. Böylece ondan sonsuza dek kurtulacaklardı ama iri kıyımın yaşamayı bu kadar sevdiğini düşünmemişti.
Şimdi de öldürebilirdi tabii ama karşısındaki önünde bağışlanmayı dileniyordu. Onu öldürürse kalabalık için hoş bir imaj vermeyecekti, dahası kendisi için rahat yaşayacağı bir ortam yaratmak isterken ölümü böyle normalleştirmek istemiyordu. Evet tek derdi rahat yaşamaktı ama öyle kolay kolay erişemeyecekti buna. Bu adamı da öldürürse gelecekte diğerleri her kavga ettiğinde ölüm sıradanlaşabilirdi.
"İyi.. defol şimdi.!" iri kıyımın grubundakilere baktı, "Sizden kalmak isteyen varsa kalabilir ama gözetim altında kalacaksınız ve sorun çıkartırsanız ölürsünüz.!" Bazıları kalmayı seçti, gidenleri görünce Arden bağırdı. "Bekleyin bakalım, ne demiştim ben? Her şeyinizi bırakıp gideceksiniz." Alvin onun gülüşünü gördüğünde iyi bir şey yapmayacağını anlamıştı. Giden grup mızraklarını fırlatıp ilerlemeye devam ediyordu ki yine durduruldu, "Kıyafetleriniz de.."
Hepsinin gözlerinden öldürme arzusu okunuyordu ama artık yapabilecekleri bir şey yoktu, ellerindeki mızrakları da bırakmışlardı zaten. 25 kadar genç kıyafetlerini çıkarıp kampta bıraktıktan sonra üzerlerindeki kalan tek donla uzaklaştı. Kamptakilerin kahkahaları yükselirken iri kıyım ormana girmişti, "Sana bunların hepsini ödeteceğim, her bir damlasını..!"
5. Bölüm Sonu
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..