Refleks olarak kafasını yukarıya kaldırdında göz göze geldiler..
Arden için zaman sanki tamamen durmuş, o alamadığı birkaç nefeslik süre yıllar boyu sürmüştü. Zihninin ve kalbinin en derin köşelerine kadar korku salan bu yaratık gözlerini dikip ona bakıyordu. Arden öylesine korkmuştu ki hiçbir yaşam belirtisi veremedi, korkudan titremesi gerekirken bedeni buna bile tepki vermiyordu.
1 metre var yok arası olan mesafede canavarın kapkara 8 koca gözünün parladığı görülüyordu, Arden kendine dikilen kana susamış gözlerin içinde kendi yansımasını net şekilde görüyordu.
Bu şey Arden'in hayattaki en büyük korkusuydu. Kımıl kımıl hareketleri, tüylü iğrenç yapısı, korkunç ve her an saldıracakmış gibi duruşuyla birçok canlının korktuğu, kendi boyutlarındaki besin zincirinin en üst halkalarından biri olan örümcekti.
Bir ağla aşağı doğru sallanan örümcek, kocaman vücudunun yanında geniş bacakları ile en az bir insan boyundaydı. Kapkara vücudunun yanında, her yanından fırlayan tiksindirici ve ürpertici kıllar onu daha da korkunç yapıyordu.
Arden'in en büyük korkusuydu ama diğer grup üyeleri de korkudan donup kalmış, tir tir titriyorlardı. En büyük korkuları olmasa da böyle bir yaratık boyutuna bakılmaksızın zaten inanılmaz derecede korkutucuydu. Bir de sizden birkaç kat büyük olup gözlerini size diktiği düşünülürse korkmayacak bir insan bile kalmazdı.
Sıçan veya kurtla karşılaşmış bu insanlar yine onların devasa cüsselerinden korkmuştu ama bu kez karşılarındaki sıçan boyutlarındaki şeyin bu derece kalplerine korku salmasını kelimelerle ifade edemezlerdi.
Arden dev örümcekle göz göze geçirdiği birkaç nefeslik uzun süreden sonra hala yerinde kaskatı kesilmiş şekilde duruyordu. Örümcek uzun ön bacaklarıyla onu nazikçe tuttu. Birbirlerine eklenmiş gibi birçok parçadan oluşan bacaklarının sonunda "V" şeklinde tırnakları vardı. Hem her yere mükemmel şekilde tutunmasını sağlıyor hem de birer pençe görevi görüyordu.
O anlarda Arden her şeyi kabullenmiş, gözünün önünden birçok anı geçiyordu. Ailesi var mıydı? Varsa neredelerdi? Gözlerini burada açmadan önce neredeydi ve nereden geliyordu?
Birkaç sorusuna böylesine absürt bir anda cevap bulabilmişti. Korku mu tetiklemişti? Belki de.. Ya da bu kadar yakın olan ölüm.
Örümcek, Arden'i kendine doğru nazikçe çekerken ağzının yanındaki küçük dokunaçlarını yukarı kaldırdı. Gerilmesinden sert bir hamle yapacağı çok belliydi, dokunaçlarının ağza yakın tarafında bulunan uçları iğneyi andıran kıskaçlarını olabildiğine açtı ve hafif yılan tıslamasına benzer bir sesle Arden'e saldırdı.
Örümceğin bacakları arasında olan Arden de dahil tüm grup hareketsizdi. Örümcek Arden'e dişlerini geçirmek için hamle yapmıştı ki Klaus mızrağıyla örümceğin gözlerinden birini delip geçti. Delinen gözden fışkıran yeşil sıvıyla tamamen yeşile boyanan Arden'i, Klaus örümceğin önünden çekip çıkardı. Acı içinde çığıran örümcekse yerde kıvranmakla meşguldü. Klaus, Arden'e sağlam bir tokat geçirip biraz olsun kendisine gelmesini sağladıktan sonra bağırdı. "Koşun.!"
(Aşağıda örümcek resmi var dikkat :D)
Arden biraz olsun kendine gelmesine rağmen, vücudu tüm o olaylardan kaskatı kesildiğinden koşarken zorlanıyordu. Klaus onu kolundan tutup uzun süre sürükledi. Bu koşuşturma sırasında örümceğin gelebileceğinden korktuklarından sürekli arkalarına bakarak nefesleri kesildiği yere kadar koştular.
Durduklarında fark ettiler ki çevrede devasa örümcek ağları vardı. Korkuları yüzünden o kadar dikkatsiz ve hızlı koşuyorlardı ki bu kadar büyük örümcek ağlarıyla dolu alana varmadan anlayamamışlardı.
Arden bu ağları gördüğünde aklına bir şey gelmişti. Daha dün Zeren'in çığlığını duyup onun yanına koştuğu sırada, ağaçların üstende kısacık bir sürede gördüğü mükemmel şekilde bağlanmış halatlar... Şimdi ne olduklarını anlamıştı, bu kocaman örümceklerin ağıydı. 'Ormanın her yerinde örümcekler mi var? O gün karşımıza çıkmadı ama örümcek ağları oradaydı.' aklından geçenlerle ürperdi.
Hiç biri bu kadar çok örümcek ağının olduğu bir yerde durmak istemiyordu, bu kadar örümcek ağı olmasının anlamı çok fazla örümceğin de buralarda olduğuna işaretti. Arden "Kimse ağlara dokunmasın, en ufak rüzgar bile yaratmayın." dedi. Diğerleri ne olduğunu anlamamıştı ama ona güveniyorlardı ve eminlerdi ki bunun bir sebebi vardı.
Arden buradan bir an önce çıkmayı düşünürken, çokluğundan dolayı uğultuya dönen inleme sesleri duyuldu. Birbirlerinin yüzlerine baktılar, hepsi buradan çıkmak istiyordu ama bu uğultu da çok yakındaydı. Söylendiği şekilde örümcek ağlarının etrafından dolaşıp yavaşça sesin geldiği yere doğru adımladılar.
Sonunda vardıkları yerde büyük bir mağaranın girişi görülüyordu. Tamamen kayadan oluşan bu mağara, onlarca insanın aynı anda girebileceği kadar geniş ve bir o kadar yüksekti. Her yer ama her yer örümcek ağıyla kaplanmıştı.
Mağaranın girişinde bir örümcek gördüklerinde hepsi kaçmaya hazır bir pozisyon aldılar. Dikkatli bakınca örümceğin ters dönmüş, yerde hareketsiz bir halde yattığını fark ettiler. Örümceğin ölü olduğunu düşünmüş olsalar da yanına gitmeye de cesaret etmek kolay değildi. Biraz çevreden dolaşıp emin olmak istediler.
İyi bir görüş açısına geçtiklerinde örümceğin şişman arka kısmının kopup ayrılmış olduğunu görebiliyorlardı. Biraz daha yaklaştılar ve yaratığın yere akan yeşil yapışkan kanını fark ettiler.
'Diğer yaratıklardan taş çıkıyorsa, bu yaratıktan da çıkıyor olmalı. Kimse fark etmeden önce örümceğin taşını almalıyım.' Arden yanındakilere dönüp sesini alçalttı. "Siz bekleyin, ben ölüp ölmediğine bakayım."
Aslında Örümceklerden ölümüne korkan Arden, bu garip taş için korkularını bir kenara atmıştı. Sıçandan çıkan taş bile yaralarını hızlıca iyileştirip, içindeki bir tutam gücü uyandırmıştı. Böylesine güçlü bir yaratık daha iyisini verebilirdi. Ayrıca ileride tekrar ölü bir örümcek bulması ya da herhangi birini öldürmesi çok olası görünmüyordu.
Arden titreyerek örümceğe doğru süzüldü, titremeyen tek bir hücresi yoktu. Sadece örümceğin iğrenç kıllarını görmek bile boynundan bacaklarına kadar ürpertiler girmesine sebep oluyordu. Gözlerini olabildiğince yaratıktan kaçırıp yere bakıyordu, bir süre çevresinde döndükten sonra taşı bulamadı. Örümceğin baş kısmına geldiğinde onun yüzüne bakamıyordu, bir süre derin nefes aldıktan sonra göz ucuyla bakmaya çalıştı.
Ölü olmasına rağmen kapkara 4 çift gözü sanki ona her an saldıracak gibi korkunç ve sinirli görünüyordu. Ağzının yanındaki kıskaçlarıysa her an onu arasına alacakmışcasına buna hazır gibiydi. Bir saniye bile bakamayıp gözlerini kaçırmadan önce bunları görebilmişti.
Ayrıca parlak taşı da bulmuştu, örümceğin kafasının altından masmavi taş dikkatini çekiyordu. Bu taş daha önce gördüklerinden daha koyu ve dolgun bir renge sahipti, adeta 'ben değerliyim' diye bağırıyordu.
Birkaç saniye soluklanıp kendini toparlamaya çalıştı. Tekrar derin bir nefes alıp mızrağıyla, örümceğin kafasının altındaki taşa uzanıp onu oradan çıkarmayı denedi. Bir iki uğraş sonucunda taşı hareket ettirdiği anda örümcek kafasını Arden'e çevirdi.
Arden bunu gördüğü anda kendini refleks olarak geriye attı. Aklı adeta bedeninden çıkıp gitmişti. Grubundakiler de bunu gördüklerinde korkup birkaç adım geriye yürüdüler.
Arden birkaç saniyelik örümcekle göz göze gelmenin ardından kendine gelebildi. Örümcek hareket etmiyordu ve ölü olduğundan emin olmuştu ama kalbi o kadar hızlı atıyordu ki sızlıyordu.
Taşı altından çıkardığında, örümceğin kafasının altındaki boşluktan dolayı hareket etmişti. Tabii ilk anda o bunu fark edememişti, öyle bir anda fark edememesi de normaldi.
Çektiği zahmetlerin boşa çıkmaması için çıkarttığı taşı da alıp hemen oradan uzaklaştı. Taş, sıçan ve kurttan çıkan taşlardan çok daha büyüktü ve çok ağır olmamasına karşın boyutu cebinin tamamını doldurup taşıyordu. Pantolonun cebine sığmadığı için kenarlarından hafifçe yırttı, böylece cebi biraz daha genişletebilmişti.
Diğerleri de bunu gördü ama o anda kimse bir taşı umursamıyordu. Örümceğin yanından uzaklaşıp seslerin geldiği mağaraya ulaştıklarında inlemelerin kaynağını da o anda gördüler.
Mağaranın girişinden itibaren içeriye doğru tüm duvarlar top şeklinde örümcek ağlarıyla doluydu ama gariptir ki görünürde hiç bu yaratıklardan yoktu. Bu örümcek ağı toplarına yaklaşıp dinlediklerinde insan sesleri açıkça anlaşılıyordu, bu duvarlar örümcek ağına sarılı insanlarla doluydu.
Arden birinin yanına yaklaşıp mızrağını sıkıca kavradı. Yapışkan ve esnek olan bu örümcek ağını nazikçe deldi, içindeki gerçekten de bir insandı ve korkudan titriyordu.
Korkuyla bakan gözleri ve yüzünün aldığı şekiller korkusunun ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyordu. Karşısında insanları gördüğünde yaşlar gözlerinden boşalmaya başladı, kısık ve titreyen sesiyle "hemen kaçmalıyız.."
"Ne oldu burada? hemen anlat." dedi Arden, burda durmamaları gerektiğini en iyi o biliyordu.
Bitkin halde olan ve titreyen genç adamın sesi o kadar kısıktı ki ancak kulağını ona yapıştırarak ne dediği anlaşılıyordu. "Bi-Biz keşif için ormana girdik. Sonra ayak sesini duyduk ama karanlıkta göremiyorduk. O şey birden beni ısırdı ve hareket edemedim sadece gözlerim hareket ediyordu. Sonrada beni buna sardı. Gerisini hatırlamıyorum.. HEMEN GİTMELİYİZ BURADAN." dedikten sonra akan yaşları sel oldu.
Arden "Merak etme seni buradan çıkaracağız." dedi ve ekibine döndü. "Kurtarabildiğimiz kadarını kurtarıp hızlıca dönüyoruz, elinizi hızlı tutun ve ses çıkarmayın."
Herkes mızraklarıyla örümcek ağını yırtıp insanları çıkartmaya başladı. Bazı örümcek ağları çok daha büyüktü, belli ki başka yaratıklar da örümceklere av olmuştu. Garip birkaç yaratık da bunlara av olmuştu. Boynuzlu koca bir böcek veya geniş kanatlı bir kelebek gibi, boyları bir insanın yarısı kadardı.
Arden bir ağı yırtıp açtı ve gördüğü karşısında midesini zor zapt etti. Bu yarı baygın haldeki gencin karnında garip bir şey vardı. Yaklaşıp ne olduğunu dikkatlice incelediğinde karnının üstünde birkaç tane el büyüklüğünde yumurtayı gördü. Karnının içine doğru gömülmüş, çıkartılması imkansız görünüyordu.
O anda anladı, 'Bunlar örümcek yumurtaları. İğrenç.. örümcekler zaten yeterince iğrenç, bir de bunu kendi üzerimde hayal edemiyorum. İşler bu kadar çirkinleşirse böyle olacağıma kendimi öldürüm. Bunu şimdilik diğerleri bilmese de olur.. '
Kurtardıkları insanlar 100 kadardı ve bazıları hala uyuşuk bir halde olsa da kampa kadar yürüyebilecek haldeydiler. Üzerine bulaşmış yemyeşil garip sıvı yüzünden Arden'e garip garip bakıyorlardı.
Daha sonra ileride yatan ölü örümceği ve akan yeşil kanını gördüler. Örümceği Arden'in öldürdüğünü düşünmüşlerdi. Aynı zamanda bu kadar insan bir kenarda toplanıp fısıldaşmaya başladıklarında uğultu olmaya başlayınca Arden 'Çok oyalanmadan gitsek iyi olur.' diye düşündü.
Arden, "Üzerinde yumurta olanları bırakın şimdilik, sadece kendi kendine dönebilecekleri kurtarın. Siz de sessiz olun." dedikten sonra ağları birer birer yırtmaya devam etti. Birkaç dakika sonra neredeyse herkes kurtarılmıştı. 20'den fazla da üzerine yumurta bırakılmış insan vardı. "Üzerinde yumurta olan herkesi öldürün." dedi.
Tüm keşif ekibi şaşkınlıkla Arden'e bakıyordu, Neden insanları öldürmeleri gerekiyordu ki?
Arden insanların tereddüte düştüğünü görünce mızrağını sıkıca kavradı. Ani tek bir hareketle, üzerine yumurta bırakılmış gencin kafasını mızrağıyla deldi. Ne kadar kolay gibi görünse de ete sapladığı her darbeyi hissetmek kolay değildi, kaç kez midesinden gelenleri tuttuğunu kendi bile bilmiyordu.
Bir, iki derken birkaç kişiyi öldürdükten sonra Klaus da onun gibi öldürmeye başladı, 'sadece yumurta olanları..' Onu gördükten sonra pek çoğu yardım etti. Arden kendini böyle bir durumda, yavru örümcekler için canlı canlı yenecek taze bir et olarak düşündüğünde irkilmişti. Bu insanları da böylesine iğrenç bir durumda bırakmayı istemiyordu.
Kurtardığı insanlar ne olduğunu anlamamış, Arden'in diğerlerini öldürdüğünü görüp öfkelenmişlerdi. "Ne yapıyorsun sen.? Niye öldürdün o insanları!?" Birkaçı kendini tutamayıp bağırmaya başladı.
Arden hızlıca gelip bağıranlardan birinin suratına bir mızrak sapı darbesi indirerek susturdu, kaşları çatılmıştı. "Beğenmiyorsanız geri girin örümcek ağlarınıza, susmazsanız ben sizi geri sokarım." dediği sırada mağaranın derinlerinden yavaş ama yeri titreten güçlü adımların sesi duyuldu.
Arden'in korktuğu olmuştu, bu bağrışan aptalların seslerini duymuşlardı. Herkes korkuyla gözünü sesin geldiği mağaranın derinlerine dikti..
7. BÖLÜM SONU
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..