Zeren o sabah Arden'e uzun bir nutuk çekti. Kampın iyiliği, insanları canı, mutluluğu vs. ile ilgiliydi. Bundan sonra Eren ile aralarını iyi tutmalarını en azından onu sinirlendirmemesini istedi.
Arden de onu kırmadı. Zaten öcünü almış sayılırdı, Eren'in ona kurduğu ufak tuzağın öcü.. Ormanda Ayano'yu üzerine sarıp kamptaki Arden'e olan saygıyı kırmak istemişti lakin Ayano ormana girdikten sonra bekledikleri işaret bir türlü gelmedi.
O çığlık attığında sözde gidip kurtaracaklardı, sonra da Arden'i tecavüzle suçlayacaktı lakin planı bırak Ayano bile saf değiştirdi. En çok da buna kızmıştı Eren.
"Ardeen.! Arden.!" Ormanın güneyinden iki genç ellerindeki ağaç kabuklarıyla koşarak geldi. Alvin'in gurubunda olan ve balık işiyle ilgilenen gençlerdi. Öndekinin yüzü heyecanla kırmızıya bürünmüştü, koşarak geldi ve ellerindeki balıklarla dolu ağaç kabuklarını gösterdi. Bu kez geçen günkünden çok daha fazla hasılat vardı, hem de hepsi iri iriydi.
Ağırlığa dayanamadıklarından ağaç kabuklarını yere bıraktılar. "Arden bunu gördün mü? Bugün çok fazla balık yakaladık, hepsini getiremedik bile. O yüzden alabildiği kadarını taşıdık, gerisini ağda bırakmak zorunda kaldık." heyecanla dedi siyahlı genç.
Pek çok insan dudaklarını yalayarak onları izlediğinden Klaus da buna istisna değildi. Arden Klaus'a bir bakış attı, o da ne demek istediğini anladı. Hemen birkaç muhafız alarak kalan balıkları getirmek için yola çıktı.
Çok geçmeden iki ağaç kabuğu üzerinde onlarca balık daha geldi. Henüz sudan çıkmış taze balıklar parıldarken kamptan yutkunma sesleri yükseliyordu. En son ne zaman et yediklerini bile bilmiyordu insanlar, tabii böcekler hariç.
Önceki gibi Arden balıkları yavru kurdun burnunda kalite kontrolden geçirdi, zehirli olanları ayırdı ve ona bir parça balık bahşetti. Aynı şekilde kendine ve ağı kontrol eden gençlere de birer parça ayırdıktan sonra gerisini Klaus'a verdi.
Bugün nedense çok fazla hasılat toplandı, önceki günün neredeyse üç katı kadar fazlaydı. Böylece tüm muhafızlar için yiyecek vardı, hatta biraz balık bile artmıştı. Balıklar ateşte pişirildi ve kokusu kampa yayılırken aç insanların ağızlarını sulandırdı.
Muhafızlar paylarını yedikten sonra Klaus tüm muhafızlara seslenip toplanmalarını istedi. Yetmişten fazla muhafız kampın bir köşesinde toplandı, uzun zamandır bir araya toplanmadıklarından bir şeylerin garip olduğunu hissettiler.
"Kardeşim.." dedi muhafızlardan biri yanındakine. "Niye hepimizi birden çağırdı Klaus?" Ne kadar göstermek istemese de yüzü endişesini saklayamadı.
"Bilmiyorum dostum, belki de sadece konuşmak istemiştir." dedi acı bir gülümsemeyle.
"Aptal mısın sen?" Onların arkasındaki muhafız ikilinin ve diğerlerinin dikkatini çekti. "Bu kadar muhafız en son ne zaman toplandı? Sence sadece konuşmak için mi çağrıldık.."
Onu duyan diğer muhafızların da yüzleri çirkinleşti, hepsinin aklında bir şey vardı. Başka bir muhafız çekinerek konuştu. "Dün ölen muhafız.. Renor. Onun korkunç bir yaratık tarafından yakalandığını duydum, şef bile kaçmaktan başka bir şey yapamamış."
"Ee yani?" dedi sabırsız bir muhafız.
"Belki de o yaratıkla savaşmamızı isteyecek.." dedi ürkekçe.
Sözlerden sonra tüm muhafızlar endişelenmeden edemedi, doğal olarak canavarların önüne sürülmek istemiyorlardı. Daha önce sıçanlarla savaşanlar ve o dev kurdu görenler vardı, hatta örümceklerden kurtulanlar bile vardı ve korkunç yaratık dendiğinde akıllarına küçük sevimli tavşanlar gelmedi.
Arden yemeğini bitirdikten sonra muhafızların toplandığı yere yöneldi. Muhafız topluluğundan gelen kasvetli hava sanki yüzüne vuruyordu. "Bu kadar kötü mü benim tarafımdan eğitilmek!?" dedi muhafızların önüne geldiğinde.
"Eğitilmek mi?" şaşkın muhafızların hazmetmesi biraz sürdü.
"Bu kim?" Bazı muhafızlar da bu kişiyi tanımıyordu, tabi bunlar üçüncü kafileden olan insanlardı.
"O Arden, tanımıyor musun?"
"Arden mi?.. Hayır hiç duymadım, önemli biri mi ki?"
Muhafız şaşkın şekilde ona baktı, onu tanımayan biri olacağını hiç düşünmemişti. "O eski kamp lideri, yaralandıktan sonra liderliği bıraktı. İlk kez sıçanı öldüren oydu, su ve ateşe de onun sayesinde sahip olduk. Hatta dev bir örümcek öldürdüğünü söylüyorlar."
Bu genç gibi üçüncü kafileden gelen diğerleri inanmayan gözlerle Arden'e baktı, gerçekten de birkaç küçük hikaye duymuşlardı ama yine de inanması güçtü.
Arden'in eğitimini duyduklarında muhafızlar daha da gerildi. "Bizi eğitmek için mi geldin?"
Arden cevaplayamadan Eren damladı, "Bazı sebeplerden muhafızları güçlendirmeye karar verdik, bugünden sonra Arden muhafızların eğitimiyle ilgilenecek."
Muhafızlar için eğitimin sıklaşması başka bir düşünceyi tetikliyordu, biri konuşmaya cesaret edene kadar birkaç nefeslik sessizlik sürdü. "Biz.. dün Ranor'u öldüren yaratığı öldürmek için mi eğitim yapacağız?"
Bu sorunun ardından başka bir sessizlik daha sürdü, gelecek cevabı duyabilmek için kimseden çıt çıkmıyordu. Arden gülmeden edemedi, "Demek çoktan duyuldu ha. Hayır o yaratıkla savaşmayacağız."
Gergin muhafızlar omuzlarından tonlarca yük kalkmış gibi rahatladı ancak bir sonraki sözleri yutkunmalarına neden oldu. "Zaten hepimiz birden savaşsak bile hiç şansımız yok. Şimdilik bunun önemi yok asıl önemli olan yeni bir düzen oluşturacağımızdır. Her gün bugünkü kadar yiyecek bulacağımızın garantisi yok, bu yüzden bugünden sonra sadece en iyi elli muhafıza yemek verilecek."
Arden'in sözlerinden sonra muhafızlar arasında hoşnutsuz uğultular yükselmeye başladı. Onlar dışında Eren de şaşırmıştı, lider olarak onun bile bundan haberi yoktu. Yine kafasına göre bir şeyleri değiştirmeye kalkınca sinirleri tepesine çıktı.
Arden hoşnutsuz bakışları umursamadan konuşmaya devam etti. "Durumdan memnun olmayan varsa şimdi ayrılabilir. Şimdi gelelim.. Eğitimde en iyi performansı gösteren elli kişi ertesi gün yemek yemeye hak kazanır, ayrıca her gün ilk elliye girmek için yeni bir şansınız olduğundan daha fazla çalışın."
Her gün ilk ellinin değişebileceğini duyduklarında muhafızlar için durum biraz daha hafifledi, bir gün kaçırsalar bile tek yapmaları gereken diğer gün sağlam çalışmaktı. Böylece her gün yemek için bir şansları olacaktı.
"Bir diğer konu kamp muhafızları için beş şef oluşturmak. Bu beş kişi muhafızların üstü konumunda ve aynı zamanda onların düzeni ve durumlarıyla ilgilenecek. Tabi muhafız şefleri olarak ayrıcalıklarınız olacağını da unutmayın. Muhafız şefleri bugünün en iyileri arasından seçeceğim ancak her günün sonunda en iyiler onlara meydan okuyup şef olmak için mücadele edebilir. Tek istisna kadınlara sadece kadınlar meydan okuyabilir. Bu kadar açıklama yeter, bugünkü eğitime başlayalım."
"Arden.." dedi muhafızlardan biri, soruyu sorarken biraz tereddüt ediyordu. "Lidere de meydan okuyabilir miyiz?" Kısaca kampın lideri olmak istediğini söylüyordu.
Diğer muhafızlar da bunu duyduğunda ilgilerini çekti, liderlik demek onlar için en büyük rahatlıktı. Eren de soruyu duyduğunda kaşlarını çattı, ister istemez kalbi hızlanmıştı bile.
"Hayır, lidere meydan okuyamazsınız. Her gün kamp liderinin değiştiğini düşünürsek hayatta kalmak hiç de kolay olmaz." dedi Arden.
Eren ister istemez derin bir nefes verdi, liderliği kaybetmekten bu kadar korktuğunu kendi bile düşünmemişti. Arden ne kadar düşmanca davransa da böyle bir karar vereceğini beklemiyordu.
Kalabalığın arasında on kadar kadın muhafız da vardı, azınlık olsalar da onlar hafife alınacak kimseler değildi. Bu muhafız grubunun lideri Emila, yanında duran Klaus'a fısıldadı. "Arden ne yapmaya çalışıyor?"
Klaus bir süreliğine söylenenleri gözden geçirdi. "Sanırım yiyecek alacakların sayısını kısıtlayıp aralarında rekabet oluşturmaya çalışıyor. Her gün elli kişi değiştiğinden sürekli rekabet içinde olacağımızdan kimse çalışmadan durmaz, yemek istiyorlarsa tüm güçlerini bu işe vermek zorundalar. Muhafız şefleri ne için bilmiyorum ama eminim aklında bir fikir vardır, muhafız şefi olmak için de meydan okunduğundan şefler de kendini geliştirmeden duramayacak."
"Ne kadar şeytanca, yemek için insanları birbirine düşürüyor." dedi Emila, öyle söylese bile Arden'e saygı duymadan edemedi. Ne kadar düşünse de bu insanları azimle çalıştırmak için aklına hiçbir yol gelmedi.
Emila'nın şeytanca yorumuna katılmak zorunda kaldı Klaus. "Ayrıca Arden doğruyu söylüyor, her gün bu kadar fazla yiyecek bulamayabiliriz. Bu yüzden sayıyı kısıtlamak ve en seçkin kısmı beslemek iyi fikir olabilir ama yine de onun aklında neler döndüğünü tam olarak bilmiyorum."
"Heh, ben pek bir şey anlamamıştım ama sen ne yapmak istediğini gayet iyi anlamışsın gibi duruyor. Gerçekten onu anlamadığını söylemeye mi çalışıyorsun?" dedi imayla, "Belki de onunla uzun zaman geçirdiğinden şeytanlığı sana da geçmiştir." Yüzünden alay ettiğini belli eden yarım bir gülümseme oluştu.
Onları duyan diğer kadın muhafızlardan kıkırdamalar yükseldi. 'Bana şeytanlık mı bulaştı? Yok canım..'
"..us. Klaus.!"
Klaus birinin seslenmesiyle düşüncelerinden ayrıldı, ona doğru gelen Eren'i gördü.
"Sana kaç kez seslendim, duymuyor musun?" dedi Eren.
"Dalmışım.. Ne oldu, eğitime biz dahil değil miyiz?"
"Hım.. Senin dalgın olman pek görülmez." dedi Eren, garip bir bakışla. "Doğru biz eğitime girmeyeceğiz, başka bir işimiz var. Yeni muhafızlar yetiştirmek için gönüllüler arasından iyi olanları seçip eğitime gönderiyoruz." Klaus'un arkasını işaret etti.
Klaus arkasına baktığında bir anlığına gözleri genişledi, yüzlerce insan o bölgede seçmeler için toplanmıştı. Neredeyse kampın yarısı muhafız olmak istiyordu. Tabi asıl sebepleri ilk elliye girip yiyecek kapmaktan başka bir şey değildi.
..
Klaus ve Eren çömezleri seçmekle meşgulken Arden, muhafızlara temel hareketleri daha derinlemesine öğretmek için kolları sıvadı. Önceki eğitimlerde hatıraları daha azdı ve bildiği kısımların hepsini öğretmek için yeterince vakti yoktu ama şimdi temeli sağlam alıp sağlam bir birlik eğitmeyi kafasına koydu.
Böylece saldırı gücünü sadece kendi taşımak zorunda kalmayacak ve kendini daha güvende hissedecekti. İçten içe artan kahkaha atma dürtüsünü bastırdı.
Yetmişten fazla muhafız onu izleyip gösterdiği temel duruşu taklit etti. Dizlerini hafif kırdı, hafifçe öne eğildi ve duruşlarını düzeltti. Mızrakların güç noktalarını ve tutmaları gereken kısmı açıklarken bu duruştan ayrılmamalarını istedi. Bu duruş gittikçe muhafızların dizlerine ve bacak kaslarına yük bindirdi ve her saniye artan ağrıyla birlikte daha da zorlaştı.
Bazıları bu saçma duruşta kalmaktan ve ne olduğu belirsiz bu eğitimden geçmeleri yüzünden şikayetçiydi. Özellikle de üçüncü kafilenin muhafızları çok daha başına buyruktu, sonuçta yeni doğan kuzu kurttan korkmazdı. Pek çoğu Arden'e karşı mızrak savaşında şansları olmadığını biliyordu ama üçüncü kafile için sadece zaman meselesiydi.
Bu saçma duruşa ve eğitime saçmalık gözüyle bakanların sızlanmaları Arden ilk düşen on kişinin yarınki yemeği beklememesi gerektiğini söylediğinde kesildi. O andan sonra her bir muhafız tüm güçleriyle bacaklarına yüklendi.
Bir süre Arden muhafızların etrafında yürürken bilmeleri gerekenleri anlatmaya devam etti, duruşu yanlış olanları düzeltti. İnsanların zayıf bacakları vücutlarını taşımaya çalışırken titremeye başladı, alınlarından terler akmaya başladığında ilk kişi kendini yere bıraktı.
Sanki diğerleri de onu bekliyormuş gibi ardından teker teker döküldü muhafızlar. "İlk düşen on kişi buraya gelin." dedi Arden. Bu on kişinin neredeyse yarısı kadınlardan oluşuyordu, kasları erkeklerinkine göre daha zayıf olduğundan anlaşılabilir bir durumdu.
Kalanlar izlerken bu on muhafız sahne kuklası oldu ve eşleşip birbirleri ile savaşmaları istendi. Arden onlar üzerinden yapmaları gerekenleri anlattı, hatalarını açıkladı ve kazanan beş kişi tekrar diğer muhafızların arasına katıldı. Böylece yemek için tekrar bir şans kazanmışlardı.
Bu arada muhafız adayı olacak çömezlerin de seçimi bitmişti. Eren ve Klaus arkasında yüz kadar kişiyle eğitim sahasına geldi. Muhafız adayları izlerken muhafızlar eşleşip kendi aralarında eğitim yaptıktan sonra gerçek bir mücadele yapıldı.
Burada kazananlar yarının yemeğine hak kazanacaktı, kaybedenler için bir şans daha verildi ve elli kişi hak kazandığında eğitim bitti.
"İyi işti Arden.!" Klaus gürleyerek geldi, gördüğü karşısında gayet memnun görünüyordu.
Arden muhafızlar dağılmadan son kez duyuru yaptı. "Eğitim bittiğine göre muhafız şeflerini seçeceğim. Bu seçtiğim isimler hem yetenek, hem güç, hem de potansiyel olarak yüksek gördüğüm muhafızlar. Klaus, Ramsey, Mertens, ee senin adın ne?" dedi siyah saçlı bir genci göstererek.
"Kazuya" dedi genç. O üçüncü kafileden gelen yeni yetmelerdendi lakin şimdiden bir muhafız şefi olmuştu. Bu da üçüncü kafile için Arden'in dürüst biri olduğunu gösterdi, üçüncü kafile olarak geldiklerinden beri diğerleri tarafından dışlandıklarını hissediyorlardı.
Kazuya'nın uzun siyah ve dağınık saçları çenesine kadar sarkıyordu. Hoş karizmatik bir çehresi ve beyaz bir teni vardı. Ancak Arden'in aksine yüzünde gülümsemeden en ufak bir eser yoktu. Konuşkan biri değildi, insanlara karşı tamamen ilgisiz ve soğuktu.
Aynı şekilde gözleri ölü birinin gibi cansız ve solgun bakıyordu lakin yine de pek çok genç kız onu hoş buluyordu, bu yüzden çoğu zaman peşinden koşturan kızlar vardı. Ayrıca Arden'in gördüğü kadarıyla zeki biriydi ve mızrak dövüşünü zekasıyla birleştirip kolayca uyguluyordu.
"Evet Kazuya.. ve son olarak kadın muhafızların lideri Emila. Siz beşiniz burada kalın, kalanlarınız dağılabilir." Eğitimi bitirdiğinde kalabalık dağılmaya başlarken birkaç insan da ona doğru geldi. Soru sormak isteyenler, yeni muhafız şefleri, Klaus ve Zeren.
Zeren elinde küçük bir ağaç kabuğuyla biraz su getirdi. "Eğitimini izledim."
"ve?"
Kendini beğenmiş şekilde dudakları yukarı kıvrıldı Zeren'in, bir elini Arden'in omzuna koyup sıvazladı. "Tamamen kendini vererek çalıştın, aferin sana." dedi, sanki kendi evladıyla gurur duyuyor gibiydi.
Arden'e bu konuşma sanki patronuyla konuşuyor gibi hissettirdi, hiç de hoş bir duygu değildi. 'Hem niye bu kadar tatmin olmuş görünüyor?'
"Yorulmuş olmalısın, al biraz iç." Zeren getirdiği suyu uzattı.
"Heeeyt.! O sıçan buraya gelecek ulan.!"
Kampta ses kükrediğinde Arden refleksle ağzındaki tüm suyu püskürttü. "Ne oluyor?"
Ormandan çıkıp kampa doğru sendeleyerek bir genç geliyordu, attığı her adımda bir sağa bir sola savruldu. Elinde de büyük beyaz bir mantar vardı ve birkaç adımda bir ısırık alıyordu. "Beni sıçan kesmez uleen.! Ejderya getirin çabuk, tek yumrukta Allah'ına kavuşturayım."
Bir sonraki an sanki bir kütük gibi yana devrilip hareketsiz kaldı.
"Hahahah."
"Gördün mü şunu yürek yemiş herif."
Tüm kampı yüksek kahkahalar sardı, Zeren bile buna istisna değildi. Güldüğünde güzel gözleri parladı ve beyaz teni hafifçe kızardı. Nadiren gülen Zeren'in hüzünlü yüzü bile pek çok insanın kalbini hızlandırırken güzel gülümsemesi diğer kızların bile dikkatini çekti.
Çevresinde olan Eren ve diğerlerini bırak Arden bile bu halinin hep sürmesini istemeden edemedi.
24. Bölüm Sonu
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..