“Kardeş Yisoo…”

Belki bir dakika, belki de binlerce yıl geçmişti. Geçen zamanı takip edemeyen Baek Yisoo, aniden gözlerini açıverdi. Boğuk ve maskülen bir fısıltı kulaklarına çalındı. Fısıltı hem uzaktan hem de yakından geliyor gibiydi. Ne olduğunu anlamadı ancak bu ses kalın, kokulu ve ürperticiydi.

Göle düşen bir taş misali Baek Yisoo’nun bilinci dalgalanmaya başladı.

Kimdi? Kime aitti bu ses?

Hani bir insan öldüğünde cennete gidiyordu? O halde neden kulağına böyle iğrenç bir ses geliyordu? Yoksa meleklerde mi erkekti?

“HMPH!”

Kulağına hoşnutsuz bir ses çalındığında Baek Yisoo vücuduna sert bir darbe yedi. Yediği darbe irkilerek kendine gelmesine neden oldu. Acı, soğuk su etkisi yaratmıştı.

“Bu kadar yorulduysan davetimi kabul etmemeliydin.”

Baek Yisoo zar zor da olsa gözlerini açıp kafasını çevirdi. Mum ışığının sıcak hissiyatı yavaş yavaş düşüncelerini berraklaştırdı. Artık karanlığın içinde değildi. Karşısında ve yanı başında ona hoşnutsuz bir şekilde bakan Kwang-su ile arkadaşları vardı.

“Hey!”

Kwang-su parmağının ucuyla Baek Yisoo’nun kafasını ittirdi. Dengesini koruyamayan Baek Yisoo diğer tarafa devrildi.

“Bir erkeğin omzuma yaslanması… iğrenç.”

Baek Yisoo gözlerini kırpıştırdı. Gördüklerine inanamıyordu. Namgung Bong’un boğazını sıktığında hissettiği çaresizlik yeniydi.

Neler oluyordu?

Ölmemiş miydi?  

Yoksa öyle mi hissetmişti?

Son anını hatırlıyordu. Namgung Bong onu tek eliyle havaya kaldırıp boğmuştu. Ciğerleri iflas etmiş, damarları patlamış ve en sonunda bir bok çuvalı gibi bir tarafa fırlatılmıştı. Hayatının bu kadar önemsiz olması…

Baek Yisoo öfkeliydi.

Her ne kadar bunlar bir rüya olsa da her şey çok gerçekçi hissettirmişti.

[Profil oluşturuldu.]

O esnada soğuk bir kadın sesi duymasıyla yerinden fırladı.

[Baştan Çıkarma Sistemi başlatılıyor…]

Aniden önünde eflatun renginde bir dikdörtgen belirdi. Üzerinde bir şeyler yazıyordu ancak Baek Yisoo bunları anlamadı. Aksine ani ortaya çıkışları yüzünden o kadar korktu ki elini ayağını kontrol edemedi.

Bam!

Ayağı yanlışlıkla masaya çarptı ve üzerinde ne varsa devirdi.

Çat!

İçki testisi, mezeler ve oradakilerin hevesini parçalara ayırdı.

Ancak önünde pencereler açılmaya devam ediyordu.

[Senkronizasyon tamamlandı.]

[Görevler oluşturuldu.]

[Hoşgeldiniz Kullanıcı.]

Baek Yisoo gördüklerine inanamadı. Birbiri ardına beliren eflatun rengi dikdörtgenler daha önce hiç karşılaşmadığı bir şeydi.

[Bilgilendirme yapılıyor…]

O soğuk ses tekrardan duyulduğunda Baek Yiso kafasını çevirdi.

“Kıdemli Kardeş beni çimdikler misi-“

Kwang-su’dan gelen beklenmedik yumruk onu yere yıktı. Acı ona farkındalık verdi. Yoğun bir baş ağrısı nüksederken her yönden yumruk ve tekmeler gelmeye başladı. Baek Yisoo ne olduğunu anlamaya fırsat bile bulamadı.

“Seni aptal orospu çocuğu!”

---

Baek Yisoo gözlerini açtığında vücudundaki ağrılar yüzünden kendine gelemedi. Şiddetli baş ağrısı gözlerini açtığında yinelendi. Kim bilir kaç dakikadır uyuyordu?

“Rüya mı görüyordum? Yoksa şimdi mi rüya görüyorum?”

Eğer bu bir rüyaysa hiç de huzurlu değildi. Sağlam bir dayak yemiş ve bir kere öldürülmüştü. Sadece birkaç dakika içerisinde bunları yaşamak kötü bir rüya olduğunu düşünmesine yol açtı. Sonuçta aklı başında olan birisi böyle bir şeyin gerçek olduğunu düşünmezdi.

Fakat bir an sonra irkilerek yerinden sıçradı.

“Yine aynı yazılar…”

Hemen hemen bir metre çapa sahip yarım metrelik eflatun renkli bir kutu. Üzerinde okuma yazma bilmemesine rağmen okuyabildiği tuhaf karakterler vardı.

[Başlangıç Hediye Kutusu]

Eflatun renkli kutunun üzerinde hoş, açık renkli bir kurdele vardı. Baek Yisoo bulunduğu durumu henüz anlamlandıramamış bir şekilde kutuya dokundu.

[TEBRİKLER!]

Baek Yisoo çıkan ses yüzünden korktu, geriye devrildi ve kafasını yere vurdu. Bir anda önünde yeni ekranlar açıldı. Mümkün olduğunca uzaklaşmaya devam etse de

Hafıza Parçası x1

Hedef Kuponu x1

Serbest İstatistik Puanları x4

Baştan Çıkarma Puanı x10

Koo Mihyun’un Kıyafet Seti x1

Ekrandaki yazılar birden havada uçuşmaya ve Baek Yisoo’ya doğru oldukça hızlı bir şekilde gelmeye başladı. Çok hızlılardı. Ayrıca ne olduğunu bilmediği için Baek Yisoo çok fena korkmuştu. Kelimelerden kaçmaya çalıştı ancak beceremedi. Kelimeler alnından içeri girdi ve kayboldu.

Vücudunda sıcak bir şey hissetti.

Ardından kafasından aşağıya soğuk sular dökülmüş gibi tüm vücudu kısa süreliğine bir şok yaşadı.

“Bu da ne?”

Tıpkı bir deja-vu hissi yaşıyormuşçasına bilinçaltından gün yüzüne çıkan hafızalar kalbinde garip bir his uyandırdı. Sanki her şeyi biliyormuş ancak unutmuş gibi hissetti.

[Görev Tamamlandı!]

[‘Sistemi Anlamlandırma’ başarıyla tamamlandı!]

[Özellikler açıldı.]

Baek Yisoo tüm korkusundan birden arındı. Biraz önce öfkeyle dalgalanan bir okyanusun aniden dinginleşmesi gibiydi. Aklındaki tüm sorular birden cevaplanmıştı.

İsim: Baek Yisoo

Seviye 1

Genel Puanlar:

Yaşam Puanı: 298/303

İçsel Enerji: 10/10

Form Puanları: Nefes 1, Sağlık 1, Güç 1, Görünüş 1, Karizma 1 (-3)

İstatistik Puanları: 4

Yetenek Puanı: Yok

Baştan Çıkarma Puanı: 10

Yetenekler:

-Yok

Öncesine kıyasla daha sakin olsa da Baek Yisoo önünde beliren bu pencerelere şaşırmıştı. Baştan Çıkarma Sistemi yüz yıllar önce evren tarafından icat edilmiş bir kurtarma mekanizmasıydı. Toprak Ana zayıf, güçsüz kadınlara zorba erkeklerden korunmaları için yaratılmıştı.

Şu ana kadar sadece üç kullanıcısı olmuştu.

Ve bu kullanıcılar arasında tek erkek oydu.

“Anlamadığım kısım ise şu: Neden ben?”

Hafıza Parçası sayesinde sistemin detaylı bir kullanım kılavuzu hafızasına kazınmıştı. Bu yüzden sistemin gerçekliğinden şüphe etmiyordu. Fakat tüm bunları bir kenara koyunca akılda bir soru beliriyordu.

Neden oydu?

Baek Yisoo bir süre düşünse de mantıklı bir şey bulamadı. Diğerlerinden hiçbir farkı yoktu. Ne şanslıydı ne de yakışıklı. Fikirleri saygı duyulası değildi, güçlü ve ya zeki sayılmazdı. Bu boktan dünyanın boktan eziklerinden biriydi sadece.

Ellerini yere koydu ve umutsuzca boynunu kütletti, bu soruyu göz ardı etmesi gerekiyordu. Ne kadar düşünürse düşünsün buna bir cevap bulamazdı.

“Eğer bu sistem gerçekten böyleyse…”

Hayatı boyunca hep başkalarını mutlu etmek için yaşamış, hiçbir değeri olmayan sefil bir köleydi. Tüm bu Baek Ailesi’nde onu gerçekten önemseyen bir kişi bile yoktu. Çirkindi, beceriksizdi ve en kötüsü de bir ezikti.

“…kendi kaderimi kontrol edebilirim!”

Fakat Baştan Çıkarma Sistemi adı üstünde baştan çıkarmaya odaklanıyordu. Bu Baek Yisoo’yu özdü. Her ne kadar bir sistemin yapabileceklerinin bir sınırı olmasa da onun gibi çirkin ve değersiz bir köleyi kimsenin seveceğini düşünmüyordu.

Üstelik cinsellik hâlâ onun için bir tabuydu. Hayatı boyunca dişi sinekle bile gerçek bir muhabbet kurmamış biriydi. Kwang-su daha önce mastürbasyondan bahsetmemiş olsaydı bu kavrama bile uzak olabilirdi.

Korkuyordu.

Reddedilmekten ve harekete geçtiğinde başına gelebileceklerden…

Yuan Hanedanlığı bu konuda çok katıydı. Resmi makamlara yapılan bir şikayetle zina eyleyen çiftler anında tutuklanır, dini makamlarda gereği yapılırdı. Zina büyük bir haramdı ve Baek Yisoo bunun sonuçlarından korkuyordu.

 O kadar korkuyordu ki Baştan Çıkarma Sistemi’nin bir anlığına da olsa kötü bir şey olduğunu düşünmüştü.

[Görev Serisi #1]

[Meşe Ağacının Altında]

Karşısına çıkan yeni bir pencere Baek Yisoo’yu korkutsa da şaşırtmadı. Bilgi Penceresi, Market, Görev Panosu gibi pek çok fonksiyonel pencere Baştan Çıkarma Sistemi’nde bulunuyordu. Baek Yisoo bunların ne amaçla kullanılacağını Hafıza Parçası sayesinde öğrenmişti.

Görev serileri tamamlayınca ödül alacağı bir dizi görevi temsil ediyordu. Hafıza Parçası’ndan öğrendiği kadarıyla bu görevler reddedilemezdi.

Baek Yisoo tereddütlü bir şekilde görev ayrıntılarını kontrol etti.

[Meşe Ağacının Altında: Baek Iseul ve Namgung Bong meşe ağacının atlında sevişirken kalbi umutla dolu Baek Jin Ae’yi düşünmüyorlar. Görüntü taşıyla ikilinin sevişme anını kaydet!]

[Ödüller: Serbest İstatistik Puanı x2, EXP 10x, Baek Iseul İlişki 10x]

Ödüllerden iki tanesini anlasa da [Baek Iseul İlişki 10x]’i anlamamıştı. Fakat Baek Yisoo görevi tekrardan okudu ve kanı dondu. Ödülle ilgili olan tüm düşünceleri Namgung Bong ve Baek Iseul isimlerini anımsayınca yok oldu.

Korkusu hâlâ tazeydi. Çaresizliği, nefreti hâlâ kalbini körüklüyordu fakat ikisi de onun boyunu aşan kişilerdi. Bilhassa Baek Iseul acımasızlığıyla biliniyordu.

“Böyle bir şey yapmamın imkanı yok!”

Baek Yisoo kafasını sallayarak görev penceresi kapatıp kendini yatağa bıraktı. Dağınık odaya bakılırsa Kwang-su ve arkadaşları onu dövdükten sonra dışarıya çıkmışlardı. Mezelerin ısısından yola çıkarak da en fazla on dakika olduğunu anlayabiliyordu.

Baek Iseul ve Namgung Bong’un meşe ağacının altına gitmesine daha iki saat vardı.