Baek Yisoo ahırın yanındaki çimenlerde oturmaya devam etti. Derin düşüncelere dalmış bir şekilde çenesini okşadı ve yerinden kalktı. Güneş batmak üzereydi, hava neredeyse kararmıştı ve bu yakında muhafızların dışarı çıkacağının göstergesiydi.

Ne zaman olacağını bilmiyordu ancak Baek Ailesi’nin en yetenekli kızıyla uğraşacaktı. Sistemin hareketlerinden anladığı kadarıyla görevler yalnızca onun için motivasyon ve ödüldü. Yapması gereken şey ise değişmemişti.

Eğer bir şeyler başarmak istiyorsa kendi kimliğine sahip olmalıydı. Yani özgürlüğüne kavuşması lazımdı. Normalde köleler yeterince çalıştıktan sonra kendi haklarını satın alıp özgürlüklerine kavuşabilirlerdi. Fakat bu Baek Yisoo için geçerli değildi. Onun gibi doğuştan köle kişiler direkt bulunduğu ailenin malı olarak görülüyorlardı.

Baek Yisoo bir süre düşünmeye devam ettikten sonra iç çekerek çimenlerden kalktı ve koğuşa doğru yürüdü. Yolun üzerindeyken birden durakladı.

Beklediği şey sonunda gelmişti.

[Görev Serisi #1]

Meşe Ağacının Altında

Açıklama: Meşe Ağacının Altında: Baek Iseul ve Namgung Bong meşe ağacının atlında sevişirken kalbi umutla dolu Baek Jin Ae’yi düşünmüyorlar. Görev nesnelerini kullanarak Baek Iseul’a şantaj yap.

Tamamlama Koşulu: Baek Iseul İkna Olduğunda

Görev Ödülü: Serbest İstatistik Puanı x5, Exp x10, Baştan Çıkarma Puanı x30

Korkmadığını söylemek yanlış olurdu. Baek Iseul’ün ani bir öfke kriziyle onu öldürmeyeceğinin garantisi yoktu. Kartlarını iyi oynamazsa, kelimelerini düzgün seçmezse, ertesi günü görmesi zordu. Bu yüzden Baek Yisoo tırsmıştı.

[Not: İkna kabiliyetini artırmak için koku ve dış görünüşüne dikkat etmen önerilir!]

Sistemin uyarıları bir kenara Baek Yisoo ne yapacağını düşünüyordu.

“Envanter’i aç.”

Envanter açıldığında birkaç yeni eşyayla karşılaştı. İki Görüntü Taşı’nın yanı sıra Koo Mihyun’un Kıyafet Seti, Hedef Kuponu ve yeni elde ettiği iki eşya vardı.

[Gizemli Mektup]

Özenle süslenmiş bir mektuptu. Baek Yisoo mektubun içerisini açtığında içinde hiçbir şey görmedi. Açıklamasında da bir şey yazmıyordu. Bu yüzden biraz üzerine düşündü ve en sonunda bir Görüntü Taşı’nı bunun içine yerleştirdi.

Anlaşılan bu biraz gizem katmak amacıyla kullanılacaktı.

Baek Yisoo mektubu tekrardan envantere kaldırıp diğer eşyaya baktı. Kırmızı renkli, ince belli küçük bir şişeydi.

[İnce Belli Kırmızı Şişe]

Açıklama: Güçlü bir Qi Zehri barındıran ince belli bir şişe. Soluyan kişi birkaç saatliğine içsel enerjisini kullanamaz. Güçten düşer.

Malzemeleri görünce aklında bir plan şekillenmeye başlamıştı.

‘Çok zamanım yok. Muhafızlar dışarı çıkmadan malikaneye girmeliyim.’

Koşar adımlarla kuyuya doğru ilerledi. Kuyudan bir kova su çektikten sonra koğuşa geldi ve bir tel yardımıyla vücudunu temizlemeye başladı. Kokunun kaybolması için derisini iyice kazıdı. Hatta daha da ileri gidip Kwang-su’nun gizli zulasındaki bitki yağlarını bile aşırdı.

Kokunun nihayet kaybolduğunu anlayınca durakladı.

‘Kokuyu hallettik ama malikaneye nasıl gireceğim?’

Malikane bir kaleden farksızdı. Her avlu muhafızlar tarafından korunuyordu. Gizlice girmesi imkansızdı yani. Koo Mihyun’un Kıyafet Seti ona gizlilik sağlasa da tavus kuşu görünmesine yol açıyordu. Sadece bir yerde saklanırken işe yarayacak cinstendi.

Baek Yisoo düşündü. Bir kölenin malikaneye girmesi düşünülemezdi bile. Hayatı boyunca sadece bile birkaç kez girmişti. Şansına üçüncü genç hanımın hangi avluda kaldığını biliyordu. Çin Eriği Avlusu genç hanımların avlusuydu. Oraya hizmetçiler dışında kimse giremezdi.

Şu anda sadece ikinci ve üçüncü genç hanımın orada kalıyordu.

Baek Yisoo düşünürken aklına bir şey geldi.

Kıyafetlerini öylesine üzerine geçirdikten sonra koşar adımlarla çamaşırhaneye gitti. Çamaşırhane birkaç hizmetçi vardı. Baek Yisoo kenara saklanıp onların gitmesini bekledi. Birkaç dakika sonra hizmetçiler çamaşırhaneden ayrılınca Baek Yisoo içeriye girdi.          

Hâlâ zamanı vardı.

Kirlilik sepetindeki kirli kıyafetleri aldı ve üzerine geçirdi. Ardından bir masanın üzerindeki temizlik malzemelerinden birinin spreyini çıkartıp suda yıkadı. Kıyafetlerini düzeltip sudaki yansımasına baktı. Suratı dışında ortalama biri sayılırdı. Cılız ve küçük bir vücut tipi vardı. Bu yüzden üç-dört yaş daha genç gösteriyordu. Kalitesi beslenmeden dolayı saçları fazlasıyla hasar görmüştü. Horoz tüyü gibi gözüküyordu. Yüzü ise orantısızdı, vasat bile sayılmazdı. Dişleri ve ince dudakları toplumun alt tabakasından bir profile uyuyordu.

‘Karizmamın neden ekside olduğu anlaşıldı.’

Bu kadar çirkin bir suratla değil Minji’yi, bir Gwisin’i bile baştan çıkartamazdı.

‘Standartları çok yüksek tutuyorlar yahu.’

“Profil’i aç.”

Baek Yisoo aceleyle çamaşırhaneden ayrılırken bir yandan da profiline göz attı.

İsim: Baek Yisoo

Seviye 1

Genel Puanlar:

Yaşam Puanı: 303/303

İçsel Enerji: 10/10

Form Puanları: Nefes 1, Sağlık 1, Güç 1, Görünüş 1, Karizma 1 (-1)

İstatistik Puanları: 6

Yetenek Puanı: Yok

Baştan Çıkarma Puanı: 11

Yetenekler:

-Yok

Beş tane Form Puanı vardı. Sağlık, güç ve görünüş türleri isimlerinden ne olduklarına dair ipuçları veriyordu. Fakat Nefes ve Karizma hakkında bir bilgi yoktu. İstatistik puanları çok kıymetliydi bu yüzden Baek Yisoo gereksiz bir deney yapmayacaktı.  

‘Dövüş sanatçıları içsel enerji seviyelerini artırmak için nefes teknikleri kullanıyor. Nefes’in bununla bir alakası olmalı. Hm? Karizmam biraz yükselmiş gibi.’

Baek Yisoo malikaneye doğru ilerlerken bir yandan da düşünüyordu.

‘Karizma doğuştan gelen bir özellik değil mi? Patrikten karizmatik bir insan diye seslenirler. Kendisi sonuçta İblis İnfaz Bölüğü’nün başında. Ah, önümüzdeki gün tekrardan göreve çağrılıyordu…’

Birden durakladı ve üzerine bakındı.

‘Kıyafetlerimle bir alakası olabilir mi?’

Her ne kadar kaba olsa da bir baju, jeogori ve baji giyiyordu. Köle kıyafetleriyle aralarında uçurum vardı. Kıyafetlerin karizmaya bir etkisi varsa Baek Yisoo aradığı cevaba ulaşırdı.

‘Görünüş puanı fiziksel görünüşümü simgeliyorsa Karizma’ysa çekiciliğimi ve mevcudiyetimi simgeliyordur o zaman. Altı istatistik puanım var...’

Görünüşü konusunda özgüvensizdi.

‘Görünüşe yatırmak şimdilik en iyisi olacaktır. Her kitap kapağına göre yargılanır sonuçta.’

Değişimin ne seviyede olacağını merak ediyordu.

Özgüvenli bir şekilde malikanenin girişine geldi ve muhafızlara bir bakış atıp içeriye girdi. Muhafızlar onu durduracakken hizmetçi olduğunu düşündüler ve geçmesine izin verdiler. Baek Yisoo bu durumdaki en iyi hareketin özgüven olduğunu biliyordu. Hizmetçi olduğuna kendisi inanmazken diğerleri nasıl inanabilirdi ki?

Uzun ve geniş koridorda kimsecikler yoktu. Baek Yisoo rahat bir nefes aldı. Hizmetçilerden birkaçı dışında kimse onu tanımıyordu. Fakat ne kadar görgü tanığı o kadar fazla rahatlık demekti.

‘İlerideki koridordan sola dönüp düz bir şekilde ilerlersem avluya çıkacağım. Çin Eriği Avlusu’na gitmek için üçüncü kapıdan girmem ve tekrar ilerlemem gerekiyor.’

Baek Klanı orta-üst düzey bir klandı. Haliyle malikane çok büyüktü ve karmaşık bir yapıya sahipti. Baek Yisoo kaybolmak istemiyorsa gereksiz yere oyalanmayıp hızlıca hedefine ilerlemeliydi. Vazolara ve değerli malzemelere dikkat ederek koridorda ilerledi.

Sola dönüp avluya doğru giderken birden feminen ama otoriter bir ses duydu.

“Kimse var mı?”

Baek Yisoo olduğu yerde dondu. Çıt çıkarmaya cüret edemedi bir anlığına. Bu sesi daha öncesinde birkaç kere duymuştu. Baek Klanı’nın en büyük gücünü temsil ediyordu. Tüm idareciler bu sesi duyunca dut yemiş bülbüle dönerdi.

Baek Klanı’nın madamı ve idarecisinin sesiydi bu!

Baek Yisoo’nun götü tutuştu. İlk düşündüğü şey koşarak uzaklaşmaktı. Ancak bu düşünceyi anında eledi. Madam gücünün büyük bir kısmını kaybetmiş olsa da küçümsenemezdi. Üstelik onun burada olduğunu hissetmişti, eğer uzaklaşırsa şüphe çeker ve yakalanırdı.

 ‘Hay sikeyim.’

Baek Yisoo cesaretini toplayarak sesin geldiği ahşap kapıya yaklaştı. Kapının arkasında ince ve biçimli bir kadın figürünün gölgesi hareket ediyordu. Baek Yisoo doğrudan bakmaya cüret edemedi. Zira bakışını hissedebileceğinden endişeleniyordu.

Sesindeki korkuyu olabildiğince atarak konuştu.

“Emrinizdeyim Madam.”

Bu malikane her biri birinci kademe olan yirmiden fazla muhafızı barındırıyordu. Baek Yisoo dikkat çekmek istemiyorsa olabildiğince doğal davranmalıydı.

“Bana Kıdemli Hizmetçi Chun Sang-Wee’yi çağır.”

“Emredersiniz Madam.”

Baek Yisoo eğilerek uzaklaştı ve yoluna devam etti.

Kıdemli Hizmetçiyi çağırmak mı?

‘Ölmenin meşakkatli yolu bu olsa gerek.’

Tabii ki öyle saçma bir şey yapmayacaktı.

Koridorda ilerledikçe etraftaki hizmetçi sayısı arttı. Yerleri süpürenler, bir şeyler taşıyanlar ve tozları alanların sayısı arttı. Baek Yisoo dikkat çekmemek için kafasını biraz gömdü ancak adımlarını yavaşlatmadı.

Hedefindeki odaya varması on dakika sürmüştü.   

---

Baek Yisoo girdi ve kapıyı dikkatlice kapattı. Oda hafif karanlıktı, ay ışıkları penceren süzülüyor ve çiçek kokulu yatağı aydınlatıyordu. Baek Yisoo odaya girdiği gibi üzerini değiştirdi. Siyah renkli Koo Mihyun’un kıyafetlerini giydi.

‘Ne zaman geleceğini bilmiyorum…’

Diğer kıyafetleri envanterine kaldırırken Gizemli Mektubu ve İnce Belli Kırmızı Şişe’yi çıkarttı. Mektubu yatağın üzerine dikkatli bir şekilde yerleştirdi. Ardından tırnakları yardımıyla çamaşırhaneden aldığı spreyin başlığını koparttı ve şişeye sığacak kadar kısalttı.

Dikkatli bir şekilde spreyi kapattıktan sonra hafifçe çalkaladı.

‘Her şey hazır.’

Odaya tekrardan bir bakış attı.

Korkutucu bir hava yaymasına rağmen Baek Iseul sevimli çiçek desenleriyle kaplı bir yatak takımına sahipti. Odası da o kadar karmaşık değildi. Bir çalışma masası, bir kitaplık ve bir gardırop dışında bir şey yoktu.

 Baek Yisoo bunun en büyük sebebinin üçüncü genç hanımın mezhep öğrencisi olmasına bağladı. Ablasının ‘nişanı’ olmasaydı malikaneye bile gelmezdi yüksek ihtimalle.

‘Her neyse…’

Baek Yisoo bir kere daha etrafı kontrol ettikten sonra gardıroba girdi.