"Elinin ağrısı için üzgünüm, onun kendiliğinden geçmesini bekleyeceksin. " Kadehinden büyük bir yudum alarak bu şarabın nereden geldiğini sordu. Bu kadar lezzetli bir şaraba sık rastlanmazdı.
"Kutlamalarda yerde buldum, kırılmamış ve açılmamıştı hemen alıp eve getirdim ve senden sakladım. Şehre tekrar gittiğimde tüccarın tekine markasını sorduğum da kaliteli hatta neredeyse 1.sınıf sayılan şarap olduğunu söyledi."
Ağzına kuru meyve atıp ayaklarını daha da ateşe soktu. Yalan söyleme gereği duymadı gerçekten bu şişeyi bulma hikâyesi aynen böyleydi.
" Şanslıymışsın normalde bu yaşta içmene kızardım fakat bana çekmişsin. Sadece miktarına dikkat et eğer karşımda zilzurna sarhoş olursan sana hiç acımam ona göre !!! "
Artık emindi annesi kesinlikle değişmiş, olaylara daha farklı tepkiler verir olmuştu. Sanki iki tane kişiliği vardı da o bu zamana kadar sadece birini görmüştü bundan sonra da göreceği kişiliği buydu. Bu düşüncelerle yanan şömine ateşine bakarken babasını sordu, neden annesi babasını seçmişti ki? Bu köyde işi neydi? Neden büyük şehirlerin birinde değildi ?
"Babam anne. Babamda ne buldun ? Neden onunla evlendin? Zengin veya daha yakışıklı birini çok rahat bulabilirdin. Babam köy çocuğuydu, fakirdi ve tipi de en fazla ortalamaydı. Sen güzelsin, köyde doğmadığını tahmin ediyorum ve büyücüsün en azından bildiğim kadarıyla. İstesen daha iyi seçeneklerin vardı."
Aaric bunları derken çoktan kadehini bitirmiş, yenisini dolduruyordu. Annesi ise onun dediklerini sağ kaşı havada dikkatlice dinlemiş ne diyeceğini düşünüyordu. Düşmüş melekler, şifacılık veya kendisi hakkında sorular sorabilirdi ama babası hakkında soru sormayı seçmişti.
"Bilmiyorum sadece onun yanında huzur buldum. Okula gidince göreceksin orada savaş eğitimi alan herkes sadece kaslarıyla övünen, görgü kuralları yoksunu, karşıdakiyle nasıl konuşulur bilmeyen, öz saygı ve benlik gibi kavramlardan uzak insanlar. Baban öyle taşkın bir insan değildi ve köyde doğmasına rağmen kitap okumayı çok severdi bu yüzden oldukça fazla bilgi birikimi, konuşacak çok şeyi vardı. Aynı zamanda yardımsever salağın tekiydi bazen ona benzemenden korkmuyor değilim."
Şarabından bir yudum daha alıp hikâyesine döndü, oğluna bunca zaman iki yüzlü davrandığı için suçlu hissediyordu. Bazı sorularını cevaplamak az da olsa vicdanını rahatlatıyordu.
"Onunla bir fırında karşılaştık önümdeydi ve çok sayıda ekmek almıştı fakat parası yetmediği için fırıncıyla kavga etmişti. Çok değil 2 gümüş, onun yerine ben vermeyi kabul edince utanarak tamam dedi ve bana borcunu ödeyeceğini söyleyerek oradan uzaklaştı. İşte ilk karşılaşmamız böyleydi Aaric kendisi inan bana iyi bir insandı; aptal ve iyi. İkinci karşılaşmamızda ise onu ara sokakların birinde evsiz yetim çocuklara ve hayvanlara ekmek, patates, para, kış için kalın kıyafet verirken görmemdi. Beni fark ettiğinde zorla kardeşinin işlettiği tavernaya likör ısmarlamaya götürdü, eh ne diyebilirdim alkolü seviyorum bedava da olunca kabul ettim."
Aaric, halasının konusu açılınca gözlerini kocaman açtı. 4-5 yaşlarındayken onu bir kere görmüştü aklında hayal meyal görüntüsü duruyordu ama dahası da yoktu.
"Halanı da ziyarete gideceğiz merak etme onu tanısan çok seversin zaten.” Durdu şarabından son yudumunu aldı ve cümlesine devam etti.
"Fakat bu sene senden, okuluna odaklanmanı isteyeceğim temelleri iyi öğrenmen şart." Aaric baya dikkatli hiç bölmeden annesini dinlemişti. Halasının kuzeyde bir liman kentinde genelde denizcilere kumanya, yiyecek ve yatacak yer sağladığını biliyordu. Aynı zamanda çok ufakken bu köye ziyarete geldiğini.
"Bu akşamlık bu kadar yeter. Yarın senin için kolay olmayacak iyice dinlenmeni tavsiye ederim" Tabaktaki son kurutulmuş elma dilimini de ağzına tıkan Aaric “iyi geceler” diyerek odasına çıktı. Düşünecek çok şeyi vardı ama nereden başlayacağını bilmiyordu, halasının yaşadığı yer; babası ile annesi; okul; Başkent; şifacılık bölümündeki tek erkek olması; düşmüş melekler...
"Sadece uyku istiyorum" Alkolün etkisi sayesinde kafasının içi bu kadar dolu olmasına rağmen uyuyabilmişti. Annesinin de ona içmesine izin vermesinin sebebi buydu geçici süreliğine onu rahatlatmak.
------------------------------------
Aaric şu an başkentte ikinci katta, alt katlarında fırın olan toplamda üç katı olan bir eve taşınmıştı. Pazar yerine sadece bir sokak ötede, geniş ve gayet güzel günbatımı manzarasına sahip bir evdi. Üstelik evlerinde şehirde daha yeni yapılmaya başlamış su sistemi de vardı.
Atık sularını kanalizasyon sistemi sayesinde dışarıya verebiliyor temiz suyu da gene aynı şekilde temiz su sistemi sayesinde elde edebiliyorlardı. Kova ile su taşıma, yağmur vakti dışarıda bekleme, donmuş olan kuyuyu açmaya çalışmak gibi sorunları artık geride kalmıştı ve bu en çok Aarici sevindirmişti. Her gün her sabah olan bu işkenceden kurtulmak o sıcak yatağından ayrılmayacak olmak harikaydı.
"Köyden ayrılırken ağlamak üzere olan şu çocuğa da bakın, neredeyse eve tapacak. Ne oldu pek bir sevdin?"
Bianca evdeki pislikleri temizleyip eşyalarını yerleştirmek için yer arıyorken Aarice sataşmadan edemedi. Aslında bu duruma sevinmişti, burada çocuğu cahil kalmayacaktı. Sadece okul eğitimi ile değil sosyal anlamda da kesinlikle köydekinden daha fazla bilgi sahibi olacaktı. Üstelik ileride onu yanında işlerine götürmeyi düşünüyordu bunun içinde başkentte gelmesi şarttı.
"Ben ev işlerini halledebilirim sen biraz gez." Bir kese parayı Aarice fırlatarak onu kapı dışarı etti, madem başkente kadar gelmişti onu evde tutması doğru olmazdı azıcık gezmesi gerekiyordu. Zaten okul başlayınca delirme noktasına gelmesi en fazla 3 ayını alacaktı.
" 13,14 ve 15. 15 bakır para ile 28 gümüş ilk defa bu kadar param oldu annem sırf bana gez diye bu kadar para verdiyse kesinlikle zengin, sadece saklıyor."
Bol parasıyla neşeli neşeli pazar alanına doğru gitti. Pazar alanına yaklaştıkça insanların nasıl giyindiği dikkatini çekti, herkes yeni ütülü takımlar veya şık elbiseler giyiniyordu bir tek o üstünde eski solmuş gömlek ve yamalı pantolonla dolanmaktaydı. Bu insanların ona tip tip bakmasındaki sebep olabilirdi. Galiba onu yetim dilenci sanıyorlardı.
" Gidip yeni bir takım almam gerek, dilencilere benziyorum." Adımlarını hızlandırdı bulduğu ilk giyim dükkânına hızlıca daldı.
"Merhabalar yeni bir takım almak istiyordum" İçerideki hizmetli kadın ve çayını yudumlayan göbekli adam ona 3-4 saniye boyunca ses etmeden baktı. Aaric terziye değil de geneleve mi geldim diye düşündü.
"Burası yanlış bir dükkân mı ? " Hâlâ ona bakmaları devam edince dayanamayıp sordu ona cidden çok rahatsız bakıyorlardı!
"Hayır doğru yerdesiniz sadece *öhöm* Efendim hoş geldiniz demek isterim burası sadece bütçeniz için pahalı olabilir." Hizmetli kadın ona doğru yaklaşarak iyice üstüne başına baktı.
" Hmmm giydiğiniz şeyler kötü kalite değil sadece eskimişler. Lütfen kollarınızı açar mısınız efendim." Aaric denileni yaptı kadın mezurayla onun tüm kol bacak ölçülerini aldı sonra ufak bazı hesaplamalar yaparak ona fiyat söyledi.
"Efendim size uygun 6 tip kumaşımız var birinin metresi 3 altından başladığında dolayı direkt eliyorum. Geri kalan 5'in fiyatı şöyle...
Aaric üstüne yeni takım kıyafetleriyle sokakta oldukça güzel duruyordu. Metresi 20 gümüş olan kıyafette anlaşıp 18 gümüş yaparak tüm parasını dökse bile orta kalite olan bu kıyafetleri almayı başarmıştı. Yanına da bir çift deri gayet rahat ayakkabı alarak kültürlü sosyete çocuklarına benzemişti.
Artık insanlar ona yan yan bakmıyor gayet normal davranıyorlardı. Cebine 2 bakır para kalmasına rağmen pazar alanında dolanmaya devam etti oldukça yeni şeyler keşfediyordu. Burası Kibe şehrinden farklıydı, canlıydı çeşitliliği kat ve kat fazlaydı aynı zamanda insan boldu . Pazarda ikinci turunu atarken karşısında bir sürü insanın toplanıp bağırdığını ve küfürler ettiğini gördü, burası açık alanda satış yapan tezgâhlardan birinin önüydü. Neler oluyor merakıyla kafasını soktu ve olanları izlemeye başladı.
"Beyler, lütfen paranızı iyi ayarlayın sizi zengin etmek benim de amacım." İnce bıyıklı, yarı kel, 1.50 boyunda, siyah takım giyen adam: tahta kasanın üstüne çıkmış onlara bağırıyordu. Aaric olayı anladı, adam burada kumar oynatıyordu.
"Bu gördüğünüz aletin adı rulet siyah veya kırmızı renge paranızı yatırın 2 katını kazanın ya da yeşil renge yatırın 50 katını kazanın ama eğer sizin para yatırdığınız renk dışında bir renk çıkarsa paranız hayal olur. 37 tane bölmesi var, 1 Tanesinde yeşil geri kalanlarında eşit şekilde kırmızı ve siyah var. Eee ne kadar risk, o kadar para demek."
Pürdikkat olayı izliyordu. Bu adam elindeki ufak metal bilyesini rulet adlı alete atıyor gelen renge göre insanlara parasını veriyordu geri kalan para da onun cebine kalıyordu. Aaric 2 bakır paraya baktı onun için artık değer ifade etmiyordu en azından denemek için yeşil renge yatırmak istedi eğer tutarsa 1 gümüş parası olacaktı. Bununla bira veya ballı 2 tane çörek alarak akşamını tamamlayabilirdi.
"Evet bahislerimizi yapalım." Adam aleti döndürmeye başladı hızlıca 3 kere döndürdükten sonra insanlar acele etsin diye bağırdı. SON 3 2 1! Aaric çoktan yeşile 2 bakır para bırakmıştı adam ona hiç dikkat etmeden bilyeyi rulete fırlattı bilye döndü döndü... Yeşil tam yeşil bölmenin içinde bilye durdu. Kel herif kısa bir duraksamadan sonra tekrar yüzüne sahte gülümsemesini koyup Aarice döndü.
"Evlat demek ki şanslı adamımız senmişsin, al bakalım paran 90 bakır"
Bir kese vermek bile istemeyerek tüm parayı onun eline tıkıştırmaya çalıştı tam bir kalpazandı!
" E 10 Bakırım nerede? 1 gümüş etmesi gerek." Kel adama bunu deyince adam sinirlenerek Aarice kaşları çatık baktı bu çocuk daha ne istiyordu!
"Ben nasıl para kazanacağım peki ? Kesinti payım var. Beğenmiyorsan geri alabilirim aptal velet"
Elini uzatarak 2 kere ver ver hareketini yaptı. Aaricin aklına anlık dahiyane bir fikir geldi sanki bakır paraları ona veriyormuş gibi yaparken bahis yatıranlardan 1 gümüş çalacaktı. Eğer yakalanırsa kaçardı, yolu çoktan ezberlemişti ufacık çocuğa da kumar oynattığı için bu adam suçlu olurdu kendisi değil.
" Al sanki çok da umrumda" 90 bakırı sol eliyle adamın tüm yüzünü kapatacak şekilde verirken sağ eliyle de hızlıca 1 gümüş çaldı. Adam tüm bakır paraları sayarken Aaric çoktan gümüşü ile oradan uzaklaşmıştı. Bira mı çörek mi ikilemi arasında kalmış yürürken, tekrardan pazarın ana meydanına çıkmıştı.
Etrafına iyice bakındı. Tezgâhının başında bağıran esnaf, birbirlerine tahta kılıç ile saldıran çocuklar, at arabalarının gürültüsüyle sürekli devriye gezen muhafızların zırhının çıkardığı metallerin sürtünme sesi... Bunlar oldukça yeni ve hoştu. Aaric uyum sorunu yaşayan bir çocuk asla değildi, aksine gözlem ile analiz yeteneği yüksek gayet sosyal bir insandı. Köye ayda bir gelen tüccarlar dahi onun ismini ezberlemişti. Bu yüzden birkaç gün daha başkentte kalırsa kesinlikle zorluk çekmeden alışacaktı.
" Evimizin altında o kadar fırın var çöreğini denemesek olmaz değil mi ? " Sonunda açlığı galip gelmiş adımlarını evlerinin olduğu sokağa yönelmişti.
Not: Sitedeki sorun + benim üşengeç bir insan olmam= Yeni bölümün geç gelmesi. Bir dahakine zamanında atmaya çalışacağım iyi okumalar
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..