"Peki yeni aldığımız sarkacı nasıl hemen kullanacağız? En az 3 yıl beklememiz gerekecek dediniz. Eskisinden kurtulup yenisini aldığımız vakit 3 yıl boyunca şifa yeteneklerimizi tam gücünde kullanamayacağız demek bu!"
Bu sefer soruyu soran Aaricti. Ders değil, hoca onun ilgisini cezbetmişti. Zaten bu derse girmese de olurdu. Evdeki kütüphanesinde pandüllerle alakalı en az yirmi tane falan kitap vardı ve kitaplar ona yetersiz gelirse annesinden de yardım isteyebilirdi.
"Senin adın nedir oğlum. Kaç yıldır buradayım ilk defa bir şifacılık sınıfında erkek görüyorum."
"Adım Aaric ve inanın bana bende hala bir yanlışlık olduğunu, bunun kocaman bir şakadan başka bir şey olmadığını düşünüyorum fakat ne yazık ki buradaki tüm yaşananlar gerçek. Evren galiba benim kaderime de bu şekilde karar vermiş: Şifacı olmak.”
"Tamam, bu kadarı yeterli. Seninle bu konuyu dersten sonra konuşacağım. Soruna gelirsek hiç fena değildi. İlk defa bir sarkacınız olması ile ikinci defa olması arasında ufak bir zaman farkı vardır. İkinci kez sarkacınızı alıp kullanmaya başladığınızda en fazla beş gün içerisinde kullanılabilir olduğunu fark edeceksiniz. O bahsettiğim uyum süreci sadece ilk sefere özel bir durumdur."
"Anladım hocam teşekkür ederim."
" Güzel. Evet, nerde kalmıştım heh dediğim gibi pandüller, sarkaçların tamamına verilen isme denir. Biz bunları sadece şifa alanında kullanacağız."
Aaric tekrar yerine oturmuş hocasını dinlemeye devam ediyordu. Hocası klasik temel bilgileri söylerken, sınıfı belli etmeden süzdü. Sınıftaki bazı kızlar ona bakarak birbirlerinin kulaklarına fısıldıyor, kıkırdıyordu. Hatta bazıları hiç çekinmeden elleri ile onu işaret ediyordu. Bunları görünce Aaric az daha sorduğu soruya pişman olacaktı. İçinden yakınarak tekrar hocasına bakmaya döndü. Sınıfa bakmak onu huzursuz etmişti, o da derse odaklanarak en azından kafasını meşgul etmeye çalışıyordu.
Böyle kıç üstünde, yüz yaşından fazla bir bunaktan yaklaşık iki saat kadar ders dinledikten sonra dışarı çıkıp nefes almaları için kendilerine verilen yarım saat süren mola vakitleri başlamıştı. Şimdi, derste de olmadıklarından dolayı sınıfta kesinlikle bir saniye bile durmazdı. Kızların saçma sapan dedikodularına birazcık daha alet olmak niyetinde değildi. Defterini çantasına koydu ve bahçedeki gölün yanına biraz huzur bulabilmek için gitti.
Burada genelde insan olmazdı çünkü göl bahçenin uzak bir köşesinde, çoğu zaman güneş altında kalıyordu. Kahverengi formasının cebine soktuğu ufak matarasından alkol yudumlayarak gölün kenarına geldi. Gölgesine sığınabileceği bir ağaç yoktu, bu yüzden en azından sırtını yaslamak için gölün kenarındaki bir taşın yanına oturdu. Annesinin ona dediğine göre herhangi bir sıkıntı çıkmamış ise iki gün sonra işinden dönecekti. Aaric okuldaki eğitimi ve hocaların neredeyse hepsini gördüğü için altı sene boyunca ne görecek farkındaydı. Onu esas heyecanlandıran, içini kıpır kıpır eden annesinin geldiği vakit ona vereceği özel eğitimdi.
Şifacılık üzerine olmayacağı kesindi peki geriye kalanlar neydi? Ona kendini savunmayı öğreteceği kesindi, yukarıda neredeyse ufak bir orduyu donatacak kadar teçhizat ve silah vardı. Bunların süs olsun diye orada durmuyordu, peki başka? Düşmüş meleklerle alakalı dört-beş tane nereye bakmasını bildiğin sürece herkesin sahip olabileceği çok da sır sayılmayan kitaplar okumuştu ama bunlar ona gerçek gibi gelmiyordu. Her okumaya başladığında; Tutarsızlık, eksiklik veya alakasız bambaşka bir olayın anlatılışını görüyordu. O yüzden tahminine göre düşmüş meleklerle alaklı alacağı eğitim direkt yüz yüze olacaktı.
Not: Bu bölüm biraz kısa oldu farkındayım ama okul ve dersler beni aşırı yorduğu için daha fazla yazacak gücü kendimde bulamıyorum.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..