Matarasındaki alkolü bitince ve kendilerine tanınan süreninde sonuna gelince ayağa kalkarak tekrardan şifacılık binasına doğru yürümeye başladı. Bugünkü ders programlarına göre tek ortak dersleri olan “mana hissetimi" dersini kaçıramazdı. Mana hissetimi dersi büyücü çırakları ile açık havada ortak çalışılarak yapılan bir dersti. Adı şifacılık bölümünde yeterince duyulmuştu, biraz da büyücülük bölümünde duyurulmalıydı değil mi?
"Şimdi bakalım, bu sene ortak tek dersimiz bu olacak. Kaç saatmiş, yuh 3 saat nedir ya! Şu okuldan da bir kere güneş batmadan çıkalım. Neyse başa gelen çekilir, kaçamam ya dersten. Şimdi kuzey bahçesi biz şifacılara, güney bahçesi ise savaşçılara ait. Geriye doğu ve batı kalıyor, benim gitmem gereken ise doğu bahçesi olmalı. Umarım çok uzakta değildir."
Adımlarını hızlandırarak doğu bahçesine gitti. Burası büyücülere daha doğrusu büyücü çıraklarına aitti. Büyücü çırakları okuldan başarılı bir şekilde mezun olduklarında gerçek büyücü olarak adlandırılmaya hak kazanıyorlardı.
"EVET SINIF, DERS BAŞLIYOR HERKES KENDİNE BİR MiNDER BULUP OTURSUN."
Uzaklardan bir hoca bağırışı geldi ve konuşmakta olan tüm herkes dağılarak yerde duran minderlerden birine oturdu. Aaric de kendine ağaç gölgesinin düştüğü bir minder bularak oturdu ve büyücüleri gözlemlemeye başladı. Onların kıyafetleri kendilerinkinden biraz farklıydı. Hepsi siyah üstünde kırmızı işlemeler olan şapkalı, neredeyse masallarda anlatılanlarla aynı cübbelerden giyiyordu. Bir çoğu da elinde genelde "Yeni Başlayanlar İçin Basitçe Elementler Ve Doğa Ana" adlı kitabı tutuyordu. Aaric bu kitabı kütüphanesinde görmüştü ama ilgisini çekmediği ve bakması gereken daha önemli kitaplar olduğu için okumamıştı.
"Hepiniz oturduysa başlıyorum. Ben okulun büyücülük bölümü başkanı Mia Beck. Bu sene mana hissetimi dersinize ben gireceğim."
Hocaları gökyüzünden süzülerek yere kuş gibi indi ve herkesin üzerinde oldukça etkileyici bir ilk izlenim bıraktı.
"Siz de böyle uçmak istersiniz değil mi? Yani en azından büyücü çırakları için diyelim. Üzgünüm şifacılık bölümü öğrencileri ama sizler en fazla sert bir rüzgar yaratabilirsiniz."
Aaric hocasını dinliyordu. Kendisi de bunu biliyordu, şifacılar ile büyücüler her ne kadar temelde aynı görünse de oldukça farklı oldukları alanlar vardı ve bu element bükme olayı da bunun en basit örneğiydi. Mesela gidin ve bir şifacıdan element bükmesini isteyin, çoğu yapamazdı. Yapanlarda size kamp ateşi yakma, eline iki-üç tane çakıl taşı alma ya da bir kova su taşıma gibi şeyler gösterirdi. Kısaca onların neredeyse bükme yetenekleri yoktur demek daha doğru olurdu. Şifacılar daha çok merhem ve sayısız çeşitli haplar ile şuruplar yapımı veya mühür kullanımı gibi alanlarda ustalaşırdı. Büyücüler ise element bükme, iksir yapımı, büyü ilmi, yeni büyülerin keşfi ve yasaklı olsa da kısıtlı miktarda nekromansi üzerinde çalışırdı.
" Bağdaş kurun, dört saniye boyunca nefes alın, dört saniye tutun, dört saniyede verin. Bunu tekrarlayarak içinizde şifacılar için kalp, büyücülerdeyse karnınızın üç parmak üstünde sıcak bir küre biriktirmeye çalışın."
Aaric zaten hava ve su bükebiliyordu. Sıkıntılı olduğu konu ise ateş ve topraktı. Ne zaman toprak bükmeye çalışsa hiçbir şey olmuyordu. Ateş bükmede ise tam tersi oluyordu. Gücünü kontrol altında tutamıyordu, sürekli kendini ya da çevresinde olan şeyleri yakıyordu. İçinden hocanın dediklerini zaten biliyorum ben toprak bükme çalışacağım diyerek gözlerini kapattı ve odaklanmaya başladı. Amacı, önünden en az iki tane avuç içi büyüklüğünde taşı bir kaç metre uzağa fırlatmaktı.
"Ve unutmadan söyleyeyim şifacılar, siz kollarınıza mühür kazındığı andan itibaren şifa yetenekleriniz olacak o yüzden bunun için ekstra bir eğitim almayacaksınız. Evet başlayın bakalım."
Hoca tekrardan herkesi rahatça görebilmek için bir metre kadar havaya yükseldi. Aaric hocanın anlattıklarını bildiği için daha konuşmanın başında bağdaş pozisyonu alıp odaklanmaya başlamıştı. Dört saniye nefes tekniğini uygulayarak kalbine yoğunlaştı. Her nefes alışverişinde kalbi daha fazla ısınıyor, içinde ufak bir alevlenme oluyordu. Toprak dedi içinden, toprağa ver dikkatini, yere odaklanmaya başladı. Kendini bir bütün olarak düşündü ve öyle hissettirdi.
"Hımmm bu senekiler hiçte fena değil."
Havada öğretmenleri süzülerek bir büyücüleri bir şifacıları gözlemliyordu. Arada gözü elbette o kadar kız arasındaki Aarice de kayıyordu. Onun erkek şifacı olduğu için aşırı yeteneksiz olacağını, hatta az önce çocuklara söylediği nefes tekniğini bile yapamayacağını düşünüyordu fakat anlaşılan yanılmış gibiydi.
"Az kaldı sonunda biraz hissedebiliyorum."
Aaric farkında olmadan
hocasını oldukça iyi etkilemeyi başarmıştı. Daha bir kere bile ders almadan iki
element üzerinde tam bir tanesi üzerinde ise kısmen kontrol sahibiydi. Şuan tek
sıkıntısı olan toprağı ise düzeltmek üzereydi. Hocaları bunu nereden öğrendi
derseniz kendisi yaklaşık 570 yaşından biraz daha büyüktü. Bu kadar sene
boyunca o kadar çok insanla, özellikle büyücü olanlarla tanışınca bir bakışta
kim hangi element hakkında bükme yeteneğine sahip anlayabiliyordu.
"Bu çocuk cidden başarmak üzere, biraz yardım etsem kimse bir şey anlamaz değil mi ?"
Hafifçe sırıtarak etrafındaki toprak manasını ufak ufak Aarice yöneltmeye başladı.
Not: Yeni bölüm bir daha ne zaman gelir diye artık kesin konuşamıyorum ama en geç 1 aya gelir
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..