Bölüm 7: Cennet Yolu (II)

avatar
587 3

Cennet Hükümdarı'nın Günceleri - Bölüm 7: Cennet Yolu (II)


Bölüm 7: Cennet Yolu II


Roan kan ter içinde titreyen parmaklarını umursamadan yayın kişini çekip bıraktı. Yaydan çıkan ok yüz metre ötedeki tahta kuklaya doğru gitti ama yarı yola dahi ulaşmadan yere çakıldı.

 

Görev:

 

Kartal Gözlü Okçu’nun Öğrenci Testi!

 

Açıklama:

 

10,000 ok at. (57/10,000)

 

Kalan Süre: 20 saat.

 

Roan sadece elli yedi ok atmasına rağmen kan ter içinde kalmıştı. Üstelik hepsini sadece dört saatte atmıştı. Öyle yavaştı ki, Kartal Gözlü Okçu uykuya dalmıştı. Roan onun imkansız bir görev verdiğini düşünüyordu.

 

Neden tercih edilmediği açık. Daha yay kullanmayı bilmeyen birisine 10,000 ok attırıyorsun. Bir gün 24 saat, 24 saat 1440 dakika, 1440 dakika ise 86400 saniye. Her saniye bir ok atsam belki yapabilirim. Ancak bunun için çoktan insanlık sınırını aşmış olmam gerekiyor. Öyle bir şey yapabilseydim zaten  bir rehber aramazdım.

 

Görev tamamıyla imkansızdı.

 

Kirişi art arda on kere çekmek bile Roan’ı bitkin hale getirmişti. 57 kere ok atması bile Roan için eşi benzeri olmayan büyük bir başarıydı. Kaslarının isyanlarını duyuyordu. Delirdiğini düşündü.

 

Acaba…

 

Roan bir süredir bir şeyler düşünüyordu. Ancak işe yaramazsa büyük ihtimalle Rowan tarafından tekmelenirdi. Ancak zaten böyle devam ederse başaramayacaktı. Tahminlerine göre görev başarısız olursa tekrardan aynı görev alınamazdı. Roan risk almayı düşündü.

 

“İstesem de yapamam. En azından aklı kullanmalıyım.”

 

İlk başta kirişe aynı anda iki ok yerleştirdi ve gerdi. Üç parmağı nazikçe okları kirişe dayamıştı. Kolları hafifçe titrese de aldığı derin nefes sayesinde dayanabiliyordu. Amacı boş ok atmak olmamıştı. İradesi ve gururu buna izin vermezdi, her ok bir düşman karşısındaymış gibi atılıyordu. Roan kendini geliştirmek için buradaydı. Bu bir eğitimdi.

 

Nefesini bıraktı ve gözüne giren ter damlalarını umursamadan iki oku bıraktı. İki okta yaydan ayrıldıktan sonra yirmi metre dahi ilerlemeden birbirinden on beş metre uzaklaşt ve elli metre sınırını aşamadan yere düştüler.

 

Roan oklara bir kez daha bakmadan görev ekranına baktı.

 

10,000 ok at. (59/10,000)

 

Bu sefer aynı anda beş tane ok yerleştirdi ve çok güç vermeden okları bıraktı.

 

10,000 ok at. (64/10,000)

 

“Hehe!” Roan’ın dudakları kıvrıldı ve yüzünü şerefsiz bir gülümseme esir aldı. Rowan’ın önceden ayırdığı iki yüz sadaktan birkaçını hemen yanına koydu ve tekrardan yayın başına geçti. Parmaklarında çıkan küçük kesikleri umursamıyordu, heyecanı acıyı çok önceden bastırmıştı.

 

Eğitimin amacını anlamıştı.

 

Yayını tekrardan kaldırdı ve okları rastgele fırlatmaya başladı. Her tekrarda yerleştirdiği ok sayısı artıyordu. Hiç dinlenmeden ok atmaya devam etti.

 

“O ne yapıyor öyle?”

 

“Aklı başında birisinin yapacağı bir şey değil. Fazla bulaşmayalım. Yürü hadi. Burada bir hayır yok.”

 

“Yalnız hareketleri çok pürüzsüz.”

 

Bu sırada hayal kırıklığı ile ayrılan üç okçu genç Roan’ı izlemeye başladı. Üçü de üzerinde büyük bir kazık amblemi bulunan deri zırh giyiyordu, sırtlarına asılmış sıradan yay ve bellerine asılı sıradan hançer ile ordudan olduklarını belli ediyorlardı.

 

“Yaşlı Rowan’ın eğitimini duymuştum. Nefes almadan dahi ok atsan gene de yetiştiremiyormuşsun.”

 

“Bende biliyorum onu. On iki büyük eğitmen arasından düşmüştü bu yüzden. Sadece bir oyun değil mi? Neden bu kadar ciddi NPC’ler var?”

 

“Teğmen bizi bekliyor. Çaylaklara önderlik edecek birisi ortaya çıkmış. Bizi deneyim için avlanmaya götürecek.”

 

“Oyunu çok ciddiye alıyorsun kanka. Bizim gibi asillerin görevi değil bunlar. Zevk almaya bak. Sadece bir oyun.”

 

Onlar konuşurken Roan’ın parmakları gergin kiriş yüzünden kesilmişti. Kiriş yaraya dokununca öyle büyük bir çığlık atmıştı ki, üç gencin ödü bokuna karıştı.

 

“Parmağını mı kesti o?”

 

“Böyle bağırdığına göre en azından kolu kopmuştur. Deli herhalde.”

 

“Yardım edelim mi? Belki gerçekten ciddi bir şeydir.”

 

“Bir oyunda ne kadar acı çekebilirsin? Acı Hissiyatı’nı %20 yapmak bile mazoşistlik bile görülüyor. Dokuz yaşlarındaki bir veledin %10 yapacağını bile sanmıyorum. Büyük ihtimalle ilgi isteyen bir velet. Boş verin.”

 

“Haklısın. Hpmh. Dokuz yaşlarındaki çocukları bile oyuna sokuyorlar. Güç hırsı gerçekten gözlerini karartıyor.”

 

Üç genç Roan’ı aşağıladıktan sonra umursamadan yollarına devam ettiler. Roan’ın bir kesik yüzünden bu kadar acı çekmesi imkansızdı. Cennet Yolu onlar için sadece bir oyundu. Bu yüzden acı hissiyatı en düşük seviyelerde olurdu. Normalde parmağının kesildiğini bile hissedemezdiniz. Çünkü acı seviyesi o kadar küçüktü parmak kesiklerinin. İlgi çekmek isteyen veletlerin sesi çok çıkardı. Bu yüzden umursamadılar.

 

Roan kırmızı gözlerinden düşen inci parçalarını dudaklarında bıraktığı tuzlu tadı hissetti. Sadece bir kesik olmasına rağmen neden bu kadar acı verici olduğunu bilmiyordu. Sanki kiriş parmağını hafifçe kanatmamış, aksine bir mızrak tüm benliğiyle midesini delmişti. Bir süre sonra salya sümük ağladı ama bir çelikten daha kırılmaz iradesi vücudunu topladı. Yaranın üstünü hafifçe üfledikten sonra elbisesinden yırttığı küçük kumaş parçası ile üzerini kapatıp, bağladı. Ardından ok atmak için kullandığı sağ eliyle sol elinin görevini değiştirdi. Artık yayı tutan eli sağ eliydi ve sol eli ise okları kirişe yerleştirme görevini almıştı.

 

Kirişe beceriksizce iki ok yerleştirdi ve güçten yoksun bir şekilde gitmesine neden oldu. İki ok on metre dahi ilerlemeden yere çakıldılar ve öyle kaldılar. 

 

10,000 ok at. (2472/10,000)

 

Kalan süre: 18 saat.

 

Roan yayı kullanırken zaman kavramını unuttu ve başarısız olan oklardan oluşan küçük denizin içinde yay kullanmaya devam etti.

 

Güneş battı ve yeniden doğdu.

 

Eğitim sahası tekrardan canlanırken, Roan hala ok atmaya devam ediyordu. Çevreden soyutlanmıştı adeta. Bin, iki bin, üç bin, dört bin, beş bin, altı bin demeden ve bir kez bile görev durumuna bakmadan ok atmaya devam etti. Sadece attı. Ta ki Rowan’ın o sesini duyana kadar.

 

“Hey, hey evlat. Yeterli! Öleceksin!”

 

Roan o anda kendine geldi. Yüzü kurumuş gözyaşları yüzünden parlıyordu. Vücudu bir göle girmiş gibi ıslaktı, terlerin esiri olmuştu. Beş parmağının beşi de sert kumaş parçaları ile sarılmıştı. Hareket ettirmek bile zordu ki, Roan bu parmaklar ile hassasiyet gerektiren bir iş yapıyordu. Etrafa bakındı ve yaptıkları karşısında şaşkına döndü.

 

Roan’ın önü oklardan oluşan bir denizdi ve arkası da kara parçasıydı. Çünkü okun inmediği yer, delmediği kukla kalmamıştı. Böyle bir şeyi istese ve kendini parçalasa dahi yapamazdı. Nasıl yaptığını ve bu kadar odaklandığını bilmiyordu.

 

Rowan onun elindeki oku aldı ve bir kenara attı. Yay artık kullanılamaz haldeydi. Bu kadar dayanması bile büyük bir mucizeydi.

 

“Görevi tamamladın, evlat. Bundan sonra benim gerçek öğrencimsin.”

 

10,000 ok at. (9,999/10,000)

 

Kalan süre: 1 dakika.

 

Roan kafasını salladı ve durumu anladı. Farkında dahi olmadan büyük bir iş yapmıştı. Gerçi ne kadar büyük bir iş başarmışsa? Ellerine baktı ve acısına direnmeye çalıştı. Gece boyunca birçok kez ağlamıştı. En ufak bir kesik bile uzuv kaybetmesi kadar acı veriyordu. Neden olduğunu bilmiyordu. Ama fazlasıyla odaklanmıştı.

 

“Anladım.”

 

[Tebrikler! Artık, Kartal Gözlü Okçu’nun gerçek öğrencisisin!]

 

Tamamlanan Görev: Kartal Gözlü Okçu’nun Öğrenci Testi!

 

Açıklama:

 

10,000 ok at. (9,999/10,000)

 

Görev penceresine bir kez bile bakmadı. Sadece ellerinin acısına odaklanıyordu. Roan daha önce böyle bir acı hissettiğini hatırlamıyordu. Bir kesik dahi böyle issettirirken, bir kırık ya da bıçaklanma ne kadar acı verirdi? Roan düşünmek bile istemedi. Bir anlığına dikkati dağıldı ve boş boş Rowan’ın yüzüne baktı.

 

Adam acımasız eğitimi ile biliniyordu.

 

“Ne oldu? Vaz mı geçeceksin?” Rowan gülümsedi ve Roan’ın parmaklarına baktı. Ona göre bu yaralar madalyaydı. Başarı acının ardından gelirdi.

 

Roan kafasını salladı. “Hayır, vaz geçmeyeceğim. Sadece bir gariplik var. Vücudum fazla hassas sanırım, acıyı çok fazla hissediyorum. Öyle ki daha önce hiç bıçaklanmama rağmen acısını hissediyorum. Çok sinir bozucu – kaldı ki bu acılar sadece birkaç kesikten doğanlar… bir ok saplanırsa ne olacak? Doğum sancısı mı?”

 

“Hahaha! Acı çekmek iyidir evlat! Sana çok şey öğretir.”  Rowan gülümsedi ve Roan’a nereden çıkardığı belli olmayan bir iksir uzattı. İksir sarı renkliydi. Şişenin boyutu yetişkin bir adamın avuç içi kadardı. Bir Sağlık İksiriydi.

 

Roan onun ne olduğunu bilmese de aldı ve kapağını açıp kafasına dikti. Soğuk iksir boğazından midesine indi ve vücudunu sıcak bir his sarmaladı. Kendini hiç olmadığı kadar rahat ve iyi hisseden Roan şaşkınlıkla parmaklarına baktı.

 

Rowan, Roan’ın şaşkınlığını görünce biraz şaşırsa da pek üstelemedi. “Bir Sağlık İksiri… 10 Bronza buralarda bulabilirsin. Pek dert etmene gerek yok.”

 

Roan durumunun iyileştiğini anlayınca hızlıca Rowan’a saygıyla eğildi.

 

“Öğrenci ustasını selamlıyor! Bundan sonra size emanetim.”

 

“Güzel çocuk! Hahaha! Bundan sonra çok çalışacaksın. Beklentilerimi yerine getiremezsen seni şutlarım! Ona göre! Hahaha!” Rowan kafasını geriye attı ve çılgınlar gibi gülmeye başladı. Roan’ın testi nasıl geçtiğini görebiliyordu. Kendisi de zamanında hocasının eğitimini böyle geçmişti.

 

Roan sadece ona baktı.

 

Nasıl çıkış yapacağım?

 

Rowan sırıttı. “Şimdi çıkış yapabilirsin. Cennet Yolu’nda fazla kalırsan gerçeklik algında sıkıntılar oluşabilir.” 

 

“Bir sıkıntımız var…” Roan hızlıca konuştu. “Ben nasıl çıkış yapacağımı bilmiyorum.”

 

“…”

 

“Ciddiyim.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46904 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr