Bölüm 25: 7 Başlı Altın Kurt’un Cazibesi!
“Karl!” Hactor öfkeyle onun yerini dolduran büyücüye bağırdı.
Kısıtlama Zincirleri’ni bıraksa da bir süreliğine durmaya devam edecekti. Kurt çok zorlamadığı sürece zincirleri kıramazdı. Kaldı ki kurdun kafası yerinde değildi. Hareket etmesi dahi imkansızdı!
Karl, diğerlerinden on metre ötede duruyordu. Ancak bir değişiklik vardı. Elleri öne doğru açılmış, bacakları da omuz genişliğindeydi. Bir büyü yapmak için mükemmel bir duruşa sahipti. Ancak bir şeyler çok yanlıştı.
Toprak büyücüleri doğa ve yaşam büyücülerinden sonra en çok yaşam gücüne sahipti. Bu yüzden gözleri yaşam enerjisi ile dolup taşması gerekiyordu. Ancak gözleri bunu aksi yönde söyler gibiydi. Boş ve cansız bir kukladan farksızdı.
“Karl?” Hactor parmağı ile onun alnına dokunduğunda bir tepkime aldı ve çevresi havaya uçtu. Yerden tozlar yükseldi ve patlamanın etkisi ile dumanlar yükseldi.
“Rahip Hactor! Karl!” Kutsal Büyücü, tedirgin bir şekilde kendisini ve Gümüş Öküz’ü bir bariyer içine aldı.
“Ben iyiyim, iyiyim. Ohho!” dedi Hactor, dumanların içinden zırhı ile birlikte çıkarken. Üzerindeki zırh olmasaydı kesinlikle ölümün kıyısına gelirdi. Ancak şuan yüzeysel yanıklar dışında başka bir şeyi yoktu. Can barı bile yerinden azıcık oynamıştı.
“Hactor.” Gümüş Öküz kafasını kurdun olduğu yerden çevirdi ve Hactor’a baktı. “Kurt… yok. Yardımcıları yok. Layern’lerin tuttuğu takım yok. Kimse yok?”
Hactor şaşırsa da Gümüş Öküz’ün ne kadar yıkıldığını görebiliyordu. Hızla etrafı araştırdığında gerçekten hiçbir yaşayan varlık bulamamıştı. Etrafta gözüken tek şey, kanların ve altın parıltıların oluşturduğu bir denizdi.
Bu parıltıların ne kadar gittiği bilinmezdi ama kesinlikle kısa değildi. Hactor bunun ne olduğunu anlayamadı ve kafası iyice karıştı. Normalde çok az tepki veren birisiydi. Sadece Gümüş Öküz ve ailesi için endişelenen orta yaşlı bir adamdı. Ama bu sefer gerçekten içini bir endişe kavuruyordu.
“Sen, onu dikkatli bir şekilde korumaya devam et. Ben biraz etrafı araştıracağım. En ufak bir yanlış sezdiğinde yüksek sesle bağır.” dedi Hactor. Ardından yürümeye başladı ve enerjisini çevreye yayarak dikkat kesildi.
Vadinin iki kenarı arasında elli metre var ya da yoktu. Ancak girişi ve çıkışı arasındaki mesafe yüzlerce metreyi kolaylıkla geride bırakıyordu. Çeşitli yerlerde ağaçlar var olsa da bunnlar çok azdı. Bir nevi kurak, garip bir vadiydi.
Hactor ilerledikçe ilerledi ve hislerini dinleyerek bir yöne saldırı gönderdi. Bir tank olarak saldırı gücü düşük olsa da Layern’in tam güçteki saldırısı bile bundan az bir şey güçlüydü.
Saldırı yirmi metre ileri gittikten sonra bir şeye çarptı ve dağıldı.
“Ağır sıçtık.” Hactor’un gözleri büyüdü. “Bir bossun bu kadar dikkat çekeceğini düşünmüyordum. Bir Usta’nın burada ne işi var?!”
Hızla Gümüş Öküz’ün yanına döndü ve durumu bildirdi.
“Ne?! Bir Usta tarafından mı hedef alındık?! Ama neden?” diye kükredi Gümüş Öküz. Bu baskın için yatırdığı para en azından on haneliydi. Böyle bir para dış dünya da üst bir gezegende, en iyi villalardan birisi ile eş değerdi.
“Maalesef. 7 Başlı Altın Kurt’un bu kadar dikkat çekeceğini düşünemezdik. Özel bir şeyler olmalı!” dedi Hactor, kaşlarını çatmış bir şekilde.
Durum gittikçe çığırından çıkıyordu. Cennet Yolu’nda her elli seviye de bir rank atlaması yaşardınız. 0-50 arasındaki seviyelere Alt Seviye denirdi. 50-100 arasında Orta Seviye, 100-150 arasındaki seviyelerde ise Üst Seviye denirdi. Bunun bir üstü Zirve Seviye olarak geçerdi. 150-200 arasındaki seviyelerdi yani. Böyle bir seviyeye erişen çok az kişi vardı. Dört basamaklı bir sayıyı geçmeyecekti kesinlikle! Ancak seviyeler bunlar ile sınırlı değildi.
Zirve’nin bir üstünde herkesin hayalini kurduğu bir seviye vardı ve bu inanılmaz bir güç veriyordu. Oyunda bu seviyeye erişen kişiler, dışarıda işe yaramaz olsalar dahi eşsiz bir şana kavuşurdu. Çünkü bir çok insan için Cennet Yolu ikinci bir diyardı.
Bu aleme ise; Usta Alemi denildi.
Usta Alemi’ni asıl özel kılan şey seviye aralığı ya da güç aralığı değildi; eşsiz alanlardı!
Buna örnek olarak bir Ateş Büyücüsü verilebilirdi. Bir ateş büyücüsü 200. Seviyeyi geçtikten sonra belirli şeyleri daha net olarak görür ve yıldız enerjisini yoğun bir şekilde hissederdi. Her zaman gözünün önündeki perde bir anda kalkar ve gerçek sırları görürdü.
Bu sırları anlar ve onları kendisinin yapardı. Bunun tezahürü ise herkesin kavuşmak ve görmek istediği; alanlardı!
“Hm… Bu kişi yeni usta olmuş birisi. 200. Seviyenin çok üzerine çıkmamıştır, büyük patron ile eş dahi olamaz.” Dedi Hactor. Başlarında Büyük Patron olduğu sürece Gümüş Öküz asla tam olarak yok olmayacaktı. Ölse bile yeniden kolayca gelişirdi. Ancak ne olursa olsun o bossu kesen kişi olmalı ve ödülü almalıydı.
“Bunu kıramaz mıyız?” Gümüş Öküz ayağa kalktı ve alanın duvarına kadar ilerledi. Elini duvara dokunduğu anda yıldız enerjisi patlak vererek elini uyuşturdu.
Hactor söze girdi. “Bu Usta yüksek ihtimalle kısıtlama tipinde uzmanlaşmış bir tank… Ancak kısıtlamak sadece belirli bir alana sıkıştırmak değildir. Tam anlamıyla kısıtlamak demektir. Bu kişi alanını tam olarak kavrayamamış.”
“7 Başlı Altın Kurt hakkında bilmediğimiz bir şeyler olmalı. Aksi takdirde bir Usta onun için kendisini yormazdı.” dedi Gümüş Öküz. 180 seviyelerindeki bir patron, bir ustanın dikkatini çekmek için yetersizdi. Bilmedikleri bir şey olmalıydı.
Kutsal büyücü onların ne hakkında konuştuğunu bilmiyordu. O sadece Gümüş Öküz çağırdığında bir nevi paralı asker olarak görevlendirilen birisiydi. İşini iyi yapardı ama Gümüş Öküz ile hiç yakınlaşmamıştı. Öyle ki onun gerçek ismini dahi bilmiyordu.
Hactor konuştu. “Haklı olabilirsiniz, ancak bir usta bizi vaz geçirmemeli. Hızla Acil Durum Kodu’nu girmelisiniz. Böyle bir kişiye ancak patron karşı koyabilir. Elimiz kolumuz bağlı.”
“Haklısın.” Gümüş Öküz kafasını salladı ve çıkardığı bir kağıda garip desenlerle birlikte bir şifre yazdı. Ardından kağıdı parçalara böldü. Bu basit bir mesajdı ve belirli bölgelerde çok fazla kullanılıyordu.
Yazdığı şey basitti. ‘Bizi kurtar.’ Sadece bu iki kelime bile büyük bir orduyu harekete geçirmelerine neden olacak kadar değerliydi. Kaldı ki yazdığı şifre ise durumun aciliyetini ve önemini gösteriyordu.
Gümüş Öküz görünmez duvarların olduğu yöne doğru baktı.
“İçimde çok kötü bir his var.”
* * *
Gümüş Öküz ve Hactor’dan çokta uzakta olmayan bir mesafede bir grup onları gülerek izliyordu. Maksimum yirmi kişi olsa da, her biri zirve seviyede ki güçlü uzmanlardan oluşuyordu. Bunlar da Kırmızı Kazıklı Kara Gölge’nin itibarını kullanarak üstlerini örten kişilerdendi. Özellikle bir kişi vardı ki aurası buradaki herkesin toplamını üçe katlıyordu. Ayrıca sakin tavırları ile göze çarpıyordu.
Yirmi kişinin önünde sarı saçlı, siyah gözlere sahip esmer ve uzun bir yapıya sahip Conner duruyordu. Üzerindeki hafif cüppesi ile bir bilgini andırıyordu. Uzun sarı saçları hafif esen rüzgarın etkisi ile dans ediyordu. Ancak cüppesi en ufak bir hareket sergilemiyordu.
“Lider Conner, 7 Başlı Altın Kurdu ve diğer iki kurdu güvenli bir bölgeye götürdük. Özellikle dikkat çekmesin diye aura kısıtlama gücüne sahip iki büyücüyü gönderdik.” Dedi bir savaşçı saygıyla. Bu savaşçının adı Hammer’dı ve özel bir yeteneğe sahipti.
“Anladım.” dedi Conner. “Ejder Kısıtlama Alanım hâlâ çok sığ bir anlayışın eseri… Ejder Rahibin mirasını aldığımda her şey duraklayacak ve benim yükselişim kesinleşecek.”
İsim: Conner (İsim etiketi kullanıldı.)
Seviye: 209 (3,000,050/10,000,000)
Sınıf: Ejder Rahibi (Miras)
İlerleme durumu: %78,2
Tip: Kontrol, Kısıtlama.
Kullanabileceği silahlar: Ağır balta, uzun kılıç, kalkan, çift taraflı balta, ağır kılıç.
Zırhlar: Ağır, Hafif.
Statlar:
Güç: 23,007
Zeka: 1,800
Can: 127,085
Çeviklik: 10,530
Dayanıklılık: 16,000
Savaş Büyüsü: Yok.
Miras yeteneği: Ejderha’nın Kutsaması!
Alan: Ejder Kısıtlama Alanı!
Anlayış: %1,02
Conner bu sınıfı çok zor bir şekilde elde etmişti. Burada ‘miras’ kelimesi geçse de aslında önceki ‘Ejder Rahibi’nin yeteneklerini görecek ve bilgi ve tekniklerini miras alacaktı. Dış dünyadaki ile alakası dahi yoktu.
Zaten onun kendi alanına bakarak da anlamak mümkündü. Bir ejderhayı kısıtlamak için oluşturulmuş bir alandı. Ancak bu alan hakkındaki kavrayış çok daha sığ olduğundan dolayı sadece bir bariyer görevi görüyordu.
“Kurdun çocuğunu doğurmasını sağlayın ve içinde mühürlenmiş olan asayı alın. Bu oldukça önemli bir şey. Kurdun kendi kendisine ölmesine izin vermeyi unutmayın. Aksi takdirde kendini imha ederek çevreyi patlatır.” dedi Conner. “Son derece dikkatli olmaları gerektiğini ilet. Çocuğa ve kurda bir zarar gelmesin.”
Kurdun kafaları kesilse de can barı sürekli dolduğu sürece ölmeyecekti. Gerçi hareket edemediğinden büyücüler eşlik ediyordu.
“Anlaşıldı.” Dedi Hammer ve oradan ayrıldı.
Hammer, Conner’in grubuna iki ay önce katılmış birisiydi. İlk geldiğinde zekası ile öne çıkmış ve Conner’in dikkatini anında çekmişti. Hammer mükemmel bir asker, yardımcı rolünü üstlenebilecek kapasitedeydi. Conner kendisi için meşgul olduğundan dolayı grubu yönetmekte zorlanıyordu.
‘Grup’ denmesine rağmen en azından iki yüz kişiydi ve bu Büyük Atış Klanı’nın elit kesimiydi. Elit kesim Hammer’in elindeydi. Diğer acemiler ve düşük seviyeli kesim ise başka bir figürün elindeydi. Onları geliştirmek ve elit kesime sokma görevi vardı.
Hammer yanından ayrıldıktan sonra Conner başka bir kişiye işaret verdi. Bu savaşçı dikkat çekmeyen bir bölgede duran biriydi. Conner işaret verdikten sonra Hammer’in peşinden gitmeye başladı.
“Bazı çöpleri temizleme zamanı geldi. Fırsat bu fırsat.”
***
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..