Cilt 9 Bölüm 8: Dahi Kılıç Azizi

avatar
7961 11

Coiling Dragon - Cilt 9 Bölüm 8: Dahi Kılıç Azizi


 

Kitap 9 (Ünü Dünyayı Sarsıyor)  Bölüm 8  – Dahi Kılıç Azizi

 

Çeviri: Gin Düzenleme: Dr. Hiluluk

 

Linley tek bir darbede Savaş Tanrısı’nın Kişisel öğrencisi olan bir aziz seviye uzmanı yenmişti. Linley’in ejder formunu da ekleyince tüm bu sahne tanık olanları şok etmişti. 80000 seyircinin hiç biri çıt çıkarmaya bile cesaret edemiyordu.

 

Ölüm sessizliği! Korkutucu bir sessizlik!

 

Blumer ürkmüş bir şekilde hala havada süzülen Linley’e baktı. Tam bu anda, Linley’in soğuk, acımasız siyah – altın gözleri ona kilitlenmişti. Blumer her an ölebilirmiş gibi hissediyordu. Bu engin dehşet hissi, Yekpare Kılıç Azizi Haydson’a doğru daha da hızlanmasına neden oldu.

 

Sessizlik. Kimse bu sessizliği bozmaya cesaret edemiyordu.

 

“Şıp!” Tek bir parlak kırmızı kan damlası Kanlı Menekşe’den platforma düşüp dağıldı. Sessizlikte bu ses açıkça duyulmuştu.

 

Bu, Kenyon’un kanıydı.

 

Kenyon acınası bir halde platformun kenarındaydı. Kaslarını ve savaş ki’sini kullanarak yarasını kapatıp, kanı durdurmuştu. Ancak Linley’le tekrar karşılaşmaya cesareti yoktu.

 

Tamam bir aziz seviye uzmandı, ancak sadece orta düzey bir aziz uzman sayılırdı. İç görüleri bakımından karşılaştırılırlarsa, Linley’in karşısında bir hiçti.

 

“Üstat Linley.” Sonunda Johann sessizliği bozdu. Sesi arenada yankılandığında sanki kaynağı yokmuş gibi geliyordu. İnsanların yarısından fazlası ona doğru döndü. Yüzü hala gülücüklerle kaplı bir biçimde, “Güçlü bir savaşçı olduğunuzu bilsem de, bu alandaki yeteneğinizin heykeltıraşlık yeteneğinizden az olmadığını bilmiyordum.”

 

İmparator Johann’ın sözleri ortamdaki gerilimi gözle görülür bir biçimde azaltmıştı.

 

Linley’in az önceki acımasız hareketleri, 80000 izleyicinin nefes bile almamasına neden olmuştu. Ancak Johann’ın sözlerinin ardından tüm arena sayısız ses ve konuşmayla doldu.

 

“Üstat Linley? Ah! Bu tarihteki en genç heykel üstadı olabilir mi?”

 

“Üstat Linley Kutsal İttifak'ın bir üyesi. Kont Wharton’un da Kutsal İttifaktan geldiğini duymuştum. Ejderkanı  Savaşçıları gerçekten inanılmaz!”

 

“Üstat Linley ne kadar da genç! Yalnızca on altı yaşında ‘Rüyadan Uyanmak’ adlı eserini yarattı, üzerinden sadece on bir yıl geçti. Yirmi yedi yaşında bir aziz seviye uzman. Bu onu Efendi Oliver’dan daha da inanılmaz yapmıyor mu?”

 

---

 

Linley hakkında yapılan sayısız konuşma duyuluyordu. Linley birden bire ortaya çıkmıştı. Bir heykel üstadı olarak ünü pek çok heykeltıraş ve heykel hayranı tarafından tanınıyordu.

 

Bu Üstat Proulx’la neredeyse aynı seviyeye ulaşmış bir üstattı.

 

Ve şimdi, bu genç heykel üstadı, yalnızca yirmi yedi yaşında, Savaş Tanrısının Kişisel Öğrencisi olan aziz seviye bir uzmanı tek bir saldırıyla yenmişti!

 

Kaçınılmaz olarak insanlar onu Oliver’la kıyaslıyordu.

 

Oliver’a göre Linley çok daha gençti.

 

“Genç dostum Linley, az önce kullandığın teknik Rüzgar’ın Yasalarından edindiğin iç görülere dayanıyor değil mi?” Jürilere ayrılan alandan Yekpare Kılıç Azizi Haydson’un sesi yükselmişti.

 

Haydson konuştuğu anda arenadaki herkes susmuştu. Yekpare Kılıç Azizi,  dahi Linley’le ne konuşmak istiyordu?

 

“Gerçekten de öyle Haydson Bey.” Linley sakince cevap verdi.

 

“Bu tekniğin adını sorabilir miyim?” Yekpare Kılıç Azizi Haydson kendini eğitime ve ilah seviyeye ulaşmaya adamıştı. Diğer aziz seviye uzmanların derlediği sırlarla çokça ilgilenirdi. Belki de bu şekilde ani bir ilham anı yakalayıp, seviye atlayabilirdi.

 

“Bu tekniğin adı Dalgalanan Rüzgar.” Linley saklamaya çalışmadı.

 

Güçlü bir tekniği öğrenebilmek için, belirli bir elementin yasalarıyla ilgili belirli bir düzeyde iç görü sahibi olmalıydınız. Bu iç görü seviyesine ulaşmamış birisine tekniğini ne kadar detaylı açıklarsanız açıklayın, uygulayabilmesi imkansızdı.

 

Hala havada süzülürken Linley göz ucuyla Kenyon’a baktı. “Adın Kenyon’du değil mi?”

 

Önceleri Kenyon Linley’in aziz seviyede olduğunu bile anlayamamıştı. Doğal olarak Linley ona karşı çıkıp küfrettiğinde öfkelenmişti. Ancak şimdi Linley’in kendinden çok daha güçlü olduğunu biliyordu.

 

Hala öfkeli olsa da, kalbinde, Kenyon çoktan Linley’in kendi seviyesinde, hatta yükseğinde olduğunu kabullenmişti.

 

“Evet.” Kenyon başıyla hafifçe onayladı.

 

“Kenyon, gücünü göz önünde bulundurursak açıkça kardeşimin yarasının ciddiyetini görmüştün. Ne kadar ağır yaralanmış olduğunu göre göre o sözleri sarfetmemeliydin. Bir jüri olarak en azından tarafsız olman gerekiyordu. HATIRLADIN MI? Yenilgiyi kabul ettik sonuçta. Fazla ileri gittin!”

 

Bu sözleri soğuk bir tonda söyler söylemez Linley grubuna doğru uçtu. Hala kardeşinin yarasıyla ilgili endişeleniyordu.

 

Linley tarafından yeniden azarlanan Kenyon kendinden biraz utanmıştı.

 

Ancak yanlış davrandığının farkındaydı. Taraflardan biri yenilgiyi kabul etmişti. O şekilde davranarak sahiden fazla ileri gitmişti.

 

---

 

“Wharton iyi misin?” Linley endişeyle insan formuna geri dönüp kardeşinin yanı başına çöktü.

 

Şu an pek çok insan etraflarını sarmıştı. Nina bile hiç bir şeyi umursamayıp buraya koşmuştu.

 

“Efendi Linley.” Yanlarındaki Işık tipi büyücü hafifçe gülümsedi. “Meraklanmayın. Az önce ona bir şifa büyüsü uyguladım. Efendi Wharton’un yaraları çoktan yarı yarıya iyileşti sayılır. Efendi Wharton’un doğal iyileşme yeteneklerini de düşünürsek, on – on beş güne tamamen iyileşecektir.”

 

“Abi çok daha iyi hissediyorum.” Wharton şimdi daha rahat konuşabiliyordu.

 

Linley sonunda sakinleşebilmişti.

 

Aynı zamanda arenada yapılan hazırlıklardan fazlasıyla memnun olmuştu. Işık tipi büyücülerin yaralara müdahele konusunda ne kadar iyi olduklarını biliyordu. Genel olarak konuşmak gerekirse düşük seviye büyücüler sadece yüzeysel yaraları tedavi edebilirlerdi. Sadece güçlü ışık tipi büyücüler iç organları ya da kırık kemikleri onarabilirdi.

 

Aynı zamanda en güçlü ışık tipi büyücüler henüz ölmediği sürece birini formunun zirvesine gelecek kadar iyileştirebilirdi. Linley, Işık Kilisesinde Kutsal Lütuf’u aldığında, içerdiği kutsal güç az bir iyileştirici özellik taşısa da, Linley’i tamamen iyileştirip, kırık kemiklerini bile onarmıştı.

 

Böyle bir onarıcı etki inanılmazdı.

 

“Herkes dinlesin!”

 

Bu noktada düellonun sunucusu, gümüş saçlı yaşlı adam yeniden platformda belirdi. Yüzü gülücüklerle kaplıydı. “Eminim ki bugünkü dövüşü izleyen herkes inanılmaz vakit geçirmiştir. Haha. Platformumuz bile dövüşün gücüne karşı dayanamadı.”

 

80000 seyircinin hepsi parçalanmış, çukurlarla dolmuş platforma bakıp gülmeye başladılar.

 

Düello kesinlikle izlemeye değerdi.

 

İki tartışmasız dahi arasındaki düelloyu izlemekle kalmamış, Wharton’un abisi Linley’in korkutucu gücüne de tanık olma imkanı bulmuşlardı. Kenyon’u tek bir hamlede yenmişti.

 

Linley ve Kenyon arasındaki dövüş çok kısa sürse de, o kısa anı izlemenin değeri Wharton ve Blumer’ı dövüşürken izlemekten kat kat fazlaydı. Sonuçta bu aziz seviyeler arasındaki bir dövüştü. Pek çok insan hayat boyu böyle bir şeyi görme fırsatını bulamazdı.

 

“Bugünkü düellonun sonucuna gelince, herkesin de katılacağına eminim, tartışmasız bir şekilde.. Düellonun galibi…” Gümüş saçlı adam göğe doğru baktığında sözlerine devam edemedi.

 

Sadece o değil. On binlerce seyirci ve hatta jüri alanında oturanlar bile arenaya doğru son hız gelen parlak ışık huzmesine bakıyordu.

 

Göz açıp kapayıncaya kadar ışık arenaya ulaştı.

 

“Aziz seviye!”

 

Arena yeniden heyecanlı çığlıklarla dolmuştu. Bir başka aziz seviye daha ortaya çıkmıştı.

 

Adam sade, çuval bezinden kıyafetler giyiyordu ve çok sakin görünüyordu. Ancak gözleri yıldızların ışıkları kadar canlıydı. Saçları siyah ve beyaz bölümlerle kaplı olsa da, yüzünden anlaşılan bu adam açıkça yaşlı değil, hatta çok gençti.

 

“Bu da kim?”

 

“Tanımıyorum. Saçları beyazlamış. Hangi aziz seviye uzman bu?”

 

---

 

Sıralardan çeşitli konuşmalar yükseliyordu. Pek çok insan bu yeni gelen aziz seviye uzmanın kim olduğunu bilmiyordu. Sonuçta pek çoğu ünlü aziz seviye uzmanları görmüştü.

 

Genç adam Blumer’a doğru uçtu.

 

“Kardeşim, ne oldu? dedi adam.

 

“Abi!” Blumer heyecanlıydı. Sesi sevinçli çıkmıştı.

 

Bu konuşma arenada bir ateş başlatmış gibiydi. Bu siyah ve beyaz saçlı, basit giyimli adam Dahi Kılıç "Azizi Oliver’dan başkası değildi!

 

“Oliver. Ama olamaz. Oliver’ın saçları koyu kumraldı ve beyaz giysiler giyerdi.”

 

“Oliver. Görülesi bir adamdı. Nasıl bu hale geldi ki?”

 

“Bu adamın Oliver olduğuna eminim. Efendi Dillion’la yaptığı dövüştekine kıyasla görünüşü nerdeyse aynı. Sadece saçları farklı görünüyor ve anlaşılan aurası da eskisinden farklı.”

 

---

 

Doğru. Aurası tamamen farklıydı.

 

80000 seyircinin onu hemen tanıyamamasına şaşmamalıydı. Geçmişte, Oliver’ın aurası kınından çıkmış bir kılıç gibi inanılmaz keskindi. Aynı zamanda lekesiz, beyaz bir cübbe giyerdi.

 

Yakışıklı yüzü ve keskin aurası Oliver’ın tüm imparatorlukta ünlenmesini sağlamıştı.

 

Ancak şu anki Oliver geçmiştekine göre inanılmaz farklıydı.

 

Şu anki Oliver keskin bir aura yaymıyordu. Aynı zamanda kısmen beyazlamış saçları onu yaşlanmış göstermişti. Aynı zamanda daha önce hiç çuval bezi giyerken görülmemişti.

 

“Bu Oliver mı?” Linley de ona bakıyordu.

 

Linley’in yanındaki Yale başıyla onayladı. “Doğru. Ailemin bilgilendirme raporlarına göre aziz seviyeye ulaştıktan sonra Oliver çeşitli imparatorlukları dolanıp eğitime odaklanmış. Bilgilendirme grubumuzun tahminlerine göre pek çok aziz seviye uzmanı yenmiş olmalı.”

 

Linley sessizce onayladı.

 

Oliver’ı görür görmez, bu adamın inanılmaz güçlü bir uzman olduğu sezmişti. Işık Kilisesinin uzmanı Stehle’ye kıyasla çok daha güçlüydü.

 

“Küçük kardeşi adına dövüşü devam ettirmek için mi geldi?” Linley hemen sessizce, bir büyünün sözlerini mırıldanmaya başladı.

 

Oliver oldukça ünlüydü. Ününü göz önüne aldığında Linley onu kesinlikle küçümseyemez ya da dikkatsiz davranmayı göze alamazdı.

 

Aniden bir rüzgar Linley’in etrafını sardı.

 

Rüzgar Stili 9. Seviye Büyü – Rüzgarın Gölgesi Tekniği!

 

---

 

Oliver kardeşinin savaşın nasıl geliştiğini anlatışını dinledi. Blumer özellikle durumu daha kötü gibi göstermişti. “Abi, şu Linley gücünü kullanarak kabadayılık etti. Eğer kişisel öğrenci yoldaşımın çabaları olmasaydı, korkarım ki…”

 

Oliver kaşlarını çattı.

 

Akerlund ailesi normalde sıradan bir aileydi. Aileleri erken ölmüş, kardeşini koruyup kollamak ve büyütmek Oliver’a kalmıştı.

 

Blumer Oliver’ın tek ailesiydi. İki kardeş birbirleri için derin bir sevgi besliyordu.

 

“Kenyon.” Oliver ona doğru bir bakış attı. “Teşekkür ederim. Bugün bize verdiğin desteği kesinlikle hatırlayacağım.”

 

Kenyon aceleyle karşılık verdi. “Oliver, gerek yok. Blumer benim yoldaşım. Sadece oturup izleyemezdim.”

 

Oliver Kenyon’a gülümseyip soğuk bir bakışla kardeşine dönüp onu azarladı, “ Kardeşim sana uzun zaman önce söylemiştim, bir ölüm kalım meselesi olmadığı sürece o yasaklı tekniği kullanmamalıydın. Şu anki aydınlanma seviyeni düşünürsek onu doğru düzgün kullanabilmekten çok uzaksın. O saldırının sana ne kadar zarar verdiğini biliyor musun? Sana neden olduğu hasar kırık kolundan çok daha fazla!”

 

Blumer başını eğdi.

 

Wharton’u yenmek için sonunda yasaklı bir teknik kullanmıştı ve tekniğin neden olduğu hasar ışık büyüsüyle de tedavi edilemezdi. Oliver ona bu tekniği öğrettiğinde yalnızca ölüm kalım anında kullanmasını öğütlemişti.

 

“Abi. Özür dilerim.” Blumer, Oliver’ın kendi iyiliği için konuştuğunu biliyordu.

 

Oliver başını sallayıp iç çekerek, uzaktaki Linley’e baktı. Önceleri denizin dibi kadar sakin olan gözlerinde vahşi bir ifade belirdi. Doğruca o tarafa uçtu.

 

“Oliver, bekle!” Olayların çığırından çıkacağını sezen İmparator Johann aniden seslendi.

 

“Majesteleri, kardeşimi öldürmeye çalışan birini bağışlamayacağım. Majesteleri bu konuya müdahil olmazsanız iyi olur.” Oliver Johann’a hürmet bile göstermemişti.

 

Johann başka bir şey söylemedi. Oliver’ın kişiliğini biliyordu.

 

Ona göre Linley de, Oliver da imparatorluk için önemli kişilerdi. Bu iki dahinin birbirlerine düşmesini istemiyordu.

 

Oliver havada süzülürken, cübbesi etrafında dalgalanıyordu. Soğuk, keskin bakışları Linley’deydi.

 

“Linley, ortaya çık!” Bu ses tüm arenada bir şimşek gibi patlamış, arından durmadan yankılanmıştı.

 

“Ortaya çık!” “Ortaya çık!” “Ortaya çık!”

 

Arenadaki herkes nefeslerini tutmuştu. Yüce gökler. Aldıkları bile sonuna kadar her kuruşuna değmişti. Çoktan iki dövüş izlemişlerdi, ancak şimdi çok daha heyecan veriri bir dövüş onları bekliyor gibiydi.

 

Arenadaki 80000 çift göz Linley’e döndü..

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44533 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr