Cilt 9 Bölüm 11: Meydan Okuma

avatar
8219 11

Coiling Dragon - Cilt 9 Bölüm 11: Meydan Okuma


 

Kitap 9 (Ünü Dünyayı Sarsıyor)  Bölüm 11  – Meydan Okuma

 

Çeviri: Gin Düzenleme: Dr. Hiluluk

 

Dövüşü durdurmak mı?

 

80000 seyirci Yekpare Kılıç Azizi Haydson’un sözlerinin ardından aynı anda söylenmeye başlamıştı. Bazıları sessizce küfretmeye başlamıştı.

 

Linley ve Oliver gerçekten de tüm Yulan Kıtası’ndaki en büyük iki dahiydi. Pek çok savaşçı iki dahi arasındaki böyle bir savaşı görebilmek için can vermeye bile razıydı.

 

Ancak tam dövüş en heyecan verici noktaya ulaştığı sırada Yekpare Kılıç Azizi, Haydson ortaya çıkmıştı!

 

Nasıl sinirlenmesinlerdi?

 

Ancak savaşı durduran Haydson’du, dünyanın bir numaralı Aziz seviyesi!

 

“En iyisi bu dövüşü şimdi, burada sonlardırmak.” Kahya Hiri’nin alnı ter damlalarıyla kaplanmıştı.

 

Yalnızca Kahya Hiri değil, Hillman, Wharton ve diğerleri de Linley için endişelenmişti. Oliver’ın performansı Linley’den hiç de aşağıda değildi. Ayrıca Obsidyan Kılıç tekniği de oldukça garip görünüyordu.

 

Linley’in Toprağın Engin Gerçekleri gerçekten de güçlüydü.

 

Ancak Oliver’ın Karanlığın Yasalarına dayanarak geliştirdiği saldırısı neden Linley’in Toprağın Engin Gerçeklerinden daha güçsüz olsundu ki? Oliver kendi ağzıyla saldırıdıktan sonra obsidyan kılıcın gücünü kontrol edemediğini itiraf etmemiş miydi?

 

Yekpare Kılıç Azizi Haydson’un ani müdahelesinden sonra Linley ve Oliver platformun farklı kenarlarında havada süzülüp, birbirlerine bakıyordu.

 

Üç aziz seviye uzman. İkisi tartışmasız dahiler, üçüncüsü ise dünyanın en güçlü aziz seviye uzmanı olmakla ünlüydü.

 

“Dövüşü durdurmak mı?” Oliver bakışlarını Haydson’a çevirdi.

 

Linley de Haydson’a bakıyordu.

 

“Bu Haydson’un gücü gerçekten de inanılmaz. Az önce kullandığı teknik kesinlikle saf savaş ki’sine dayalı değildi. Toprağın Yasaları üzerine geliştirilmiş bir savunma tekniği olmalıydı.”

 

Linley kesinlikle Haydson’un yaydığı toprak rengi dalgayı ve içerdiği dalgalar halindeki enerjiyi hissetmişti.

 

“Ancak bu benim ‘Toprağın Engin Gerçekleri’ne dayanan saldırıma dayanabileceği anlamına gelmiyor.” Linley hala en güçlü atağına sonuna kadar güveniyordu.

 

Gerçekte, Linley’de, Oliver’da birbirlerine doğru atıldıklarında güç toplama aşamasındalardı.

 

Linley ve Oliver’ın seviyesinde, en üst düzey aziz seviye uzmanlar olarak saldırırken enerji kaybetmezlerdi. Hem Toprağın Engin Gerçekleri hem de Oliver’ın saldırısı gücünü açığa çıkarmak için darbenin hedefi bulmasını bekleyip , tüm güçlerini temas anında patlayıcı bir şekilde açığa çıkarırlardı!

 

Toprağın Engin Gerçekleri’nin pek çok kurbanı; adamantin ağır kılıçtan ilk darbe aldıklarında hiçbir tehlike hissetmemişti. Ardından aniden..

 

Titreşen dalga saldırılarının katmanlar halinde iç organlarına etki ettiğini hissetmişlerdi.

 

Az önce Haydson, Linley ve Oliver’ı tek saldırıda geriye itmeyi başarmıştı. Ancak bunu nedeni ikisinin de en güçlü saldırılarıyla Haydson’u hedeflememiş olmalarıydı. Öteki türlü Haydson’un onları durdurması bu kadar kolay olmazdı. 

 

“Haha. Oliver, Linley.” İmparator Johann ayağa kalkmıştı. 80000 seyircinin bakışları altında, jüri platformundan çıkıp yüksek bir sesle,” Oliver, Linley, ikiniz arasındaki bu dövüş çoktan muazzam bir manzara oldu ve ufuklarımızı genişletti. Dahası ikiniz de birbirinize karşı, biriniz ölmediği sürece dinmeyecek bir kin beslemiyorsunuz.”

 

İmparator Johann ikiliden birinin ölmesini istemiyordu.

 

Eğer bu iki dahi de sağ kalırsa, O’Brien İmparatorluğu’nun Yulan Kıtasındaki etkisi daha da kuvvetli olurdu.

 

Linley ve Oliver birbirine baktı.

 

“Peki.” Oliver sakince gülerek başıyla onayladı. “Kardeş Linley ‘Işık Gölgesi Kılıcı’ma dayandığı anda, dövüşme isteğimi çoktan kaybetmiştim. Ancak bu olayda hatanın bir kısmı da bende..” Oliver Linley’e baktı.

 

“Kardeş Linley’in gücü beklentilerimin çok üstünde çıktı. Başta gösterdiği kılıç teknikleri, yeteneklerinin yalnızca yüzeyiymiş.” Oliver Linley’e doğru sırıtıp, “Kabul ediyorum ki Kardeş Linley’in gücü benimkinden az değil.”

 

Belli ki Oliver Linley’e karşı arkadaşça davranmaya çalışıyordu. Üstüne üstlük ona ‘Kardeş Linley’ diye hitap etmişti.

 

Obsidyan Kılıç Tekniği inanılmaz güçlü olsa da, Linley’in adamantin ağır kılıç tekniği de aynı derecede güçlüydü. İki dahi gerçekten her şeylerini ortaya koyup ölümüne dövüşselerdi, bu gerçekten değmeyecek bir kayıp olacaktı.

 

Oliver uzlaşmacı bir tavırla konuştuğuna göre, Linley de olayları üstelemeye gerek duymamıştı.

 

Ne de olsa O’Brien İmparatorluğuna yeni gelmişti. Çok fazla düşman edinmemek en iyisiydi.

 

“O zaman bu dövüşü sonlandıralım.” Linley’in sakin sesi arenada yankılandığında, 80000 izleyicinin hepsi bu iki dahi arasındaki dövüşün bu günlük sona erdiğini anlamıştı.

 

Ancak hemen ardından...

 

Kulak cırmalayan, patlayıcı bir alkış bütün arenayı doldurdu. Seyirciler ciğerleri patlarcasına tezahürat ediyordu. Dövüş sona ermiş olsa da hala inanılmaz heyecanlılardı.

 

“Oliver!”  “Oliver!”  “Oliver!”

 

“Linley!”  “Linley!”  “Linley!”  “Linley!”

 

Neşe dolu, patlayıcı tezahüratlar tüm herkesin kulaklarındaydı. Hepsi idolleri için tempo tutuyordu.

 

Bu anda, bu günün asıl düellosunun Wharton ve Blumer arasında yapıldığını çoktan unutmuşlardı.

 

Açıkça..

 

Wharton ve Blumer da çok yetenekli olsalar da, ağabeylerine kıyasla, aralarında her alanda büyük fark vardı. Linley ve Oliver’ın taşıdığı akıl almaz güç arenadaki her bir insanı derinden etkilemişti.

 

İkisinin dövüşü sonlardığını gören Yekpare Kılıç Azizi Haydson da oldukça memnundu. Ardından Linley  çabucak kendi tarafına doğru uçtu.

 

Arenadaki neşeli çığlıklar kesilmeden devam ediyordu. Şimdi kalabalığın gözünde Linley çoktan Oliver’la aynı seviyedeydi. Eğer Linley’in yaşı ve heykel konusundaki yetenekleri de hesaba katılırsa, Linley’in ‘dahi’ ünvanını Oliver’dan daha çok hak ettiği bile söylenebilirdi.

 

“Abi..” Oturduğu yerden Wharton Linley’in kendine doğru yaklaştığını gördü. Anında heyecanla seslenmişti.

 

“Efendi.” Barker ve kardeşleri de onu karşılamak için ayaklandılar. Jenne, Rebecca ve Leena, hepsi rahatlamışlardı. Onlar da heyecanla Linley’i karşıladılar.

 

Linley insan formuna dönüp, üzerine uzun bir cübbe geçirdi.

 

“Efendi, dövüşe devam edin! Şu Oliver kesinlikle size denk değil! Rüzgarın Engin Gerçekleri saldırınıza dayanabileceğine inanmıyorum.” Gates sessiz, mutsuz bir tonda söylendi.

 

Barker ve diğerleri saldırının ne kadar güçlü olduğuna tanık olmuşlardı. Hepsi Linley’in kazanabileceğine inanıyordu.

 

Ancak Linley başını sallayıp güldü, “Oliver’ı küçümsemeyin. O özel saldırıyı yaratabilmesi, Işık Gölgesi Kılıcını, obsidyan kılıcı saldırısının kesinlikle güçlü olacağının ispatıydı. Şunu göz önünde bulundurun: benim bazı engin gerçeklerde aydındanmam başkalarının yapamayacağı anlamına mı geliyor? Elemental yasalar okyanuslar gibi engin ve sınırsızdır, benim iç görülerim bunun yanında okyanusta tek bir damla.”

 

Barker ve diğerleri anladıklarını ifade etmek için başlarıyla onayladılar.

 

Ancak tam bu sırada arenanın ortasında bir ses yankılandı. “Haydson Bey, altı yıl önceki dövüşümüzü hala hatırlıyor musun?”

 

Linley başını aniden sesin kaynağına, göğe çevirdi. Sözlerin sahibi Dahi Kılıç Azizi Oliver’dan başkası değildi. Oliver, Haydson’a bakarken gözleri ışık saçıyordu. Haydson sözleri duyduğunda aşağı doğru uçmaya başlamıştı.

 

Haydson durup Oliver’a döndü. Başıyla onaylayarak “Altı yıl önce, bir dolunay gecesi. Elbette o dövüşü hatırlıyorum. Hızın bende derin bir etki bırakmıştı.”

 

Oliver Haydson’a bakıyordu. Ciddi bir sesle “Pek çok imparatorlukta dolaşıp, oradaki çeşitli uzmanlarla yaptığım dövüşlerin hepsini kazandım. Şu ana kadar yalnızca sana kaybettim. Altı sene.. altı koca sene. Bu altı sene boyunca, obsidyan kılıç tekniğimi sırf seninle başa çıkabilmek için geliştirdim.”

 

Arena anında sessizliğe gömülmüştü.

 

Bu iki aziz seviye uzmanın derin bir geçmişi var gibi görünüyordu.

 

“Oh, benimle baş etmek mi?” Haydson sakince güldü. “Obsidyan Kılıç tekniğinin savunmamı geçebileceğine inanıyor musun?”

 

Haydson’un Yekpare Kılıç Azizi olarak anılmasının en önemli nedeni, inanılmaz güçlü bir savunmaya sahip olmasıydı. Pek çok en üst düzey aziz seviye uzman bırakın onu yaralamayı, savunmasını bile aşamamıştı.

 

Oliver altı yıl önceki dövüşlerini düşündü. Tamemen ezici bir yenilgiydi!

 

Haydson’a ne şekilde saldırırsa saldırsın bir çizik bile bırakamamıştı. Aksine, her saldırısıyla kendini yaralamıştı. Üstüne Haydson kendinden yavaş değildi.

 

Mutlak hakimiyet!

 

Oliver da en üst düzey bir aziz seviye olsa da, Haydson’a kıyasla tamamen çaresiz kalmıştı. Sanki farklı seviyelerdeydiler. En güçlü aziz seviye savaşçı olarak ünü kesinlikle hak edilmişti.

 

“Denemezsek savunmanı aşıp aşamayacağımı bilemeyiz değil mi? Haydson Bey, bugün arenada, resmi olarak sana meydan okuyorum. Kabul edersen üç ay içerisinde, şehrin dışında düello yapacağız.” dedi Oliver.

 

Oliver bugünkü dövüşünde büyük miktarda savaş ki’si harcamıştı. Şu an formunun zirvesinde değildi.

 

“Meydan okuma?”

 

Haydson’un alnı kırışmıştı, ancak dudaklarında bir tebessüm vardı.

 

Arenada anında heyecan dolu çığlıklar başlamıştı. Dahi Kılıç Azizi Oliver, açık şekilde Yekpare Kılıç Azizi Haydson’a meydan okumuştu. Pek çokları o kadar heyecanlanmıştı ki yüzleri kıpkırmızıydı.

 

Herkes Yekpare Kılıç Azizi’nin vereceği cevaba odaklanmıştı.

 

“Tamam, kabul ediyorum.” Haydson gülümseyerek onayladı. “Üç ay sonra, son altı yılda geliştirdiğin obsidyan kılıç tekniğinin tadına bakacağım.”

 

“Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.” Oliver’ın yüzünde katıksız bir özgüven vardı.

 

Haydson’un yüzündeki gülümseme daha da büyümüştü.

 

Altı yıl önce, çaresizlik içinde bütün dövüşme isteğini yitirmiş Oliver, Haydson’un savunmasının ne kadar güçlü olduğunu görmüştü. Yine de Oliver kendine güveniyordu. Oliver aptal değildi. Açıkça belli ki güvendiği bir şeyler vardı.

 

“Beni hayal kırıklığına uğratmayacak mısın? Umarım gerçekten de söylediğin gibi olur.” Haydson beklentiyle dolmuştu.

 

Kendisine tehdit oluşturabilecek biriyle karşılaşmayalı çok uzun zaman olmuştu.

 

Üç kısa adımda Haydson, bir şekilde yine jüri koltuğundaki yerine varmıştı. Oliver’a gelince, kardeşinin yanına uçtu.

 

Tüm arena mırıltılarla dolmuştu.

 

Linley birden platforma çıkıp, Kenyon’u kolayca yenmişti. Ardından Oliver’la berabere kaldığı söylenebilirdi. Ve şimdi Oliver, Yekpare Kılıç Azizi Haydson’a meydan okumuştu.

 

Bu olaylar zincirinin insanları ne kadar heyecanlandırdığı aşikardı.

 

“Herkes dinlesin.” Gümüş saçlı yaşlı adam yeniden platforma dönmüştü. “Az önce düellonun sonuçlarını açıklamaya çıkmıştım. Ancak Efendi Oliver’ın geleceğini tahmin edemezdim.”

 

Gümüş saçlı yaşlı adamın yüzü gülücüklerle kaplıydı. “Bu beni bile aşırı heyecanlandırdı. Bu uzun yaşamımın en heyecan verici günüydü. Efendi Oliver’ın, efendi Linley ile olan dövüşü inanıyorum ki hiçbiriniz hayatınız boyunca unutamayacaksınız. Yalnızca platforma ve üzerinde oluşan deliklere bakın.”

 

Az önceki dövüş çoktan çatlamış olan platformun kocaman yarıklarla dolmasına neden olmuştu. Pek çok yırtık kıyafet parçası arenanın çeşitli köşelerine uçmuştu. Bir felaket tablosu gibiydi.

 

Ancak bu tablo 80000 kişinin gülmesine neden olmuştu.

 

“Haha.. Yeterince konuştuk. Herkes Wharton ve Blumer’ın düellosunun sonucunu biliyor. Blumer az bir farkla da olsa galip gelmeyi başardı.” Gümüş saçlı adam imparatora doğru dönüp gülümsedi. “Majestelerinin söyleyeceği birkaç şey var. Umarım herkes dikkatle dinler.”

 

Konuştuktan sonra gümüş saçlı adam platformu terk etti.

 

İmparator Johann, yavaşça ayağa kalktı. İzleyicilerden bazıları İmparator Johann’a bakarken, bazıları Linley, Oliver ve Haydson’a bakmaya devam ediyordu.

 

“Bugün yaşamımızın en heyecan verici günü oldu. Gerek Wharton ve Blumer’ın düellosu olsun gerek ağabeyleri Linley ve Oliver’ın, şahit olduğumuz inanılmaz heyecan vericiydi.”

 

İmparator Johann’ın yüzünde bir gülümseme vardı. “Herkes Wharton ve Blumer’ın kızımız yedinci prensesle evlenmek istediğini biliyor.  Bu iki inanılmaz genç adamın gücünü gördükten sonra, kararımızı verdik. Martın 15’inde, Askeri sarayda, kimin yedinci prenses ile evleneceğini açıklayacağız.”

---

Çevirmen Notu: İmparator Johann’cığımız statüsü gereği kendinden ‘biz’ diye bahsetmeye devam ediyor..

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr