Bölüm 4: Misafir

avatar
957 8

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 4: Misafir


İçinde buz parçası attığı meyve suyunu içerken hissettiği rahatlıkla birlikte kısa bir süre gözlerini kapadı ve arabanın penceresinden dışarıyı izlemeye koyuldu. Düşünceli ifadesiyle derin bir nefes aldı.

''Pekâlâ, bugün geleceğinden bahsettiğin misafir aile kim?'' diyerek sordu Alastair içinde adım adım yükselen merakla birlikte.

Ephios vişne suyundaki buzları incelemek ve Alastair'in uyumsuz tavırlarını düşünmekle meşgulken kendisine soru sorulmasıyla anlık olarak bocalamış, tek kaşını kaldırarak Alastair’e bakmıştı.

Bardağını masaya koydu, düşüp yere dökülmesini umursamıyormuş gibi görünüyordu. Dikkatini Alastair’e çevirdi.

Bocalamıştı çünkü Alastiar’in merak edeceğini hiç göz önünde bulundurmamış, bu yüzden nasıl cevap vermesi gerektiğini düşünmemişti öncesinde.

Normalde bu tür konularda Alastair kendisini tamamen görmezden gelir, kendilerine ziyarete gelen hiçbir aile hakkında soru sormazdı. Sorduğu zamanlarda da burun kıvırır ve göz devirerek kendi işine geri dönerdi.

Ama bu sefer farklıydı ve ilgisini çekmişti. Kendisinin garip hissetmesine sebep oldu.

'10 aileden biri olması seni bile meraklandırıyor!' diye düşündü Ephios yüzünde oluşan şanlı gülümsemesiyle.

En azından kuzeni olan bu aşağılık varlığın içinde hâlâ statüsünün kendisine zorunlu kıldığı davranışları sergilemesini sağlayan bir tarafı bulunuyordu. Alastair’in bu davranışı takdir etmişti.

Onun tamamen sefil köle sınıfının insanları tarafından beyninin yıkandığını düşünmeye başlamıştı. Buna yakın bir durumdaydı ama en azından bu gece onlar gibi olmasını istemiyordu.

''Sonunda bu konulara olan ilgin olduğunu gösterebilmiş olmana sevindim. En azından senin köleler tarafından etkilenen o kalın kafana bir şeyler sokmak için dilimde tüy bitene kadar uğraşmamış olacağım. Bu yardımsever ve işbirlikçi tavrın için şimdiden teşekkürlerimi sunmama izin ver,'' dedi alayla abartarak.

Alastair onun bu davranışına karşı başını iki yana sallamış ve derin bir nefes almıştı. Yüzünde şimdiden yorulmuş olduğuna dair olan bir ifade vardı.

Ephios'un eline kendisiyle dalga geçmesini sağlayacak bir koz vermiş olduğu için kendisinden utanmıştı. Hayatında hiç yaşanmasını istemeyeceği şeylerin arasında en başta gelen şeylerden biriydi ve şimdi yaşanıyordu.

''Her neyse… Ana olayımıza dönelim, değil mi?'' dedi güleç bir tavırla. Alastair ile dalga geçebilme imkânını yakalamış olsa da devamını getirmedi. Daha sonra bolca vakte sahip olacaktı.

''Lütfen,'' diyerek sahte bir çaresizlikle cevapladı Alastair.

''Şunu sormama izin ver. Loer ailesini biliyorsun, değil mi?''

Sorusunun ardından sessizliğe gömülen Alastair’i inceledi. Kuzeninin toz içinde kıyafetlerine bakarken kusmak, onu arabadan atmak istiyordu. Kuzeni yerine kardeşi olsaydı neler olacağını düşündü bir an ve anında düşünceyi kafasından attı.

''Loer... Loer... Loer...'' diye tekrarladı sadece kendinin duyabileceğini düşündüğü bir fısıltıyla Alastair. Yüzü ciddi bir hal almış, hafızasında gezinip bilgilerini kurcalamaya başlamıştı.

Bir çağrışım yapması umuduyla isimlerini tekrar ve tekrar zihninde söylemiş olmasına rağmen hafızası bu sorunun cevabını aramaya harcadığı gayretini tamamen cevapsız bırakmıştı.

Beyninde bu konu veya benzerlerine dair olan bilgilerini pirinç ayıklarmış gibi ayıklamaya çalıştı.

Ephios onun odaklanmış ve düşünceye dalmış olan ifadesini izlerken kahkaha atmak ve onunla dalga geçerek küçük düşürmek istemişti ama sadece tepeden bakan yüz ifadesi ve gülümsemesiyle yetindi.

Alastair'in bir şey bilmiyor oluşu nadir rastlanan bir konuydu. Daima bilmişlik taslayan mükemmel çocuğun sonunda mağlubiyet ile ayrılıyor oluşu iyi hissettiriyordu kendisini.

''Kölelerle o kadar çok takıldın k, sonunda soylu statüsünü elinde bulunduran insanların kim olduğunu unutmaya başladın. Bizi de unutmadın, değil mi? Yoksa...'' diyerek kararını çiğnemiş ve Alastair ile alay etmişti. Sesindeki sahte şaşkınlık ve hayal kırıklığı oldukça belirgindi. ''Senin bir şeyleri unutuyor oluşun pek de hayra alamet değil. Kölelerin gram olmayan beyni seninkini de etkilemiş. Kiliseye gidip bir dua etsen iyi olur, rahiplerin seni affedeceğini de eminim yıllardır kapılarına dahi uğramıyor olsan bile.”

''Herkesin kötü günleri olabiliyor benim canım kuzenim,'' diyerek karşılık verdi iğneleyici bir tonda. Yüz ifadesi hiç de hayra alamet gözükmüyordu.

Alastair, Ephios'un ona olan alaycı tavırlarını umursamamaya çalıştı ama ona bir koz daha vermiş olması kendini hayal kırıklığına uğratıyordu.

Ephios'un bunları bütün gün, hatta belki de önlerindeki günler de dahil bütün bunları kendisine hatırlatıp duracağını ve kendisini delirtmeye çalışacağını biliyordu.

Bugün kesinlikle iyi gününde olmadığına kanaat getirmiş ve bunları düşünmemeye çalışıp tekrar hafızasını yoklamaya başlamıştı.

Düşünceli ifadesi tekrar yerini alırken hafızasında olan gezisi bu sefer sonuçlarını vermiş ve bölük pörçük birkaç bilgi kendisini Alastair'e göstermeye başlamıştı.

'Krallığın 10 büyük ailesinden üçüncüsü konumunda olan aile, Loer ailesi. Aile reisine gelince… Eğer hafızam bana bir oyun oynamıyorsa Brand Loer olmalı. İki oğlu ve bir de kız çocuğu sahibi. Eşi yaklaşık üç yıl önce şiddetli bir hastalık sonucu ölmüştü. Ek olarak Loer ailesi, krallığın doğu tarafının büyük bir çoğunluğunun da sahibi olarak biliniyor. Ticaret yollarından doğudaki madenlere…'

''Brandon Loer ve oğulları mı gelecek?'' diye sordu içinde

Alastair'in yarım da olsa doğru cevabının ardından, sıkılmış bir ifade ile derin bir iç çekti. Kuzeninin cahil durumu oldukça kısa sürmüş ve her şeyi bilmiş olan konumu gerisin geri hızlı bir şekilde geri dönmüştü.

Ephios kuzeninin sorduğu soruya küçümseyici bir gülümseme ile cevap vermeyi seçmişti ama küçük bir çocuğun başarısını alkışlayan bir ebeveyn sevgisini göstermek amacıyla da alkışlamayı eklemeyi de unutmamıştı.

''Cevabının kısmen doğru olduğunu ve bununla birlikte köleler yüzüden sadece yarım bir geri zekalıya dönüştüğünü kabul etmem gerekecek. Bu, yine de o sülüklerden bir şey kapmamış olduğun anlamına gelmiyor.”

Alastair, Ephios’un aşağılamalarına karşılık düz bir surat ifadesi oluşturmuştu ama susması için dua ediyordu.

Ephios onu aşağılamayı bitirdikten sonra gülümseyerek devam etti, “Brandon Loer'in kendisinin bizim evimize gelmesini beklemek bizim gibi bir aile için hayal edilmesi oldukça güç bir şey,'' demiş ve ardından iç çekerek devam etmişti.

Alastair ona hak verdi. Öyle biri kendi evlerine olağanüstü şartlar dışında gelmezdi.

''Brandon Loer'in oğullarının ikisinin de geleceğine dair bir bilgi aldım annemden. O ikisinin keyif aldığından ve o şekilde evimizden ayrıldığından emin olmalıyız. Eğer bu şekilde sonuçlanmazsa ve tam aksi bir hal alırsa büyükbaba ve babamların işleri tamamen biter. Bu da bizim sonumuz anlamına gelir, anlıyor musun? Umarım anlıyorsundur.''

Kendilerinden daha güçlü bir aileyle bağ kurmalarının önemini biliyordu. Özellikle de krallıkta sözü geçen sayılı ailelerden biriyle bağ kurulması tartışmasız bir şekil yapılması gereken bir şeydi.

Ama onların kendi ayaklarına kadar geliyor oluşu onun endişelendiği noktaydı. Bu sorunun cevabını bulamıyordu.

Yüzünde artık ciddi bir ifade vardı.

''Tam olarak onlarla neden iyi bir ilişki kurmaya çalışıyoruz ki? Büyükbabam ve amcam ne düşündüğünü hiç mi söylemedi? Loer ailesinin Fae ailesiyle ne gibi bir ortak amacı olabilir ki?'' diye ardı ardına sıraladı sorularını Alastair.

Ephios bir cevabı olmadığı için dudaklarını büzmüş, avuç içlerini kaldırarak cevabın kendinde olmadığını göstermişti. 

Ephios da bu soruları düşünmüş durmuş ama kendi başına bir cevap bulamamıştı.

Büyükbabası ve babasına sorma denemelerinin hepsi de geri çevrilmesiyle sonuçlanmıştı. Bu yüzden son denemesini de annesinden cevap almayı deneyerek kullanmış ve aynı şekilde bu deneme de başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Bunun nedeni de annesinin buluşmanın güzel ve sıkıntısız geçmesi için organizatörlüğü olağanüstü bir kusursuzlukla yapmaya çalışıyor oluşuydu.

Herkes meşguldü.

Ephios'un herhangi bir bilgiye sahip olmadığını öğrendiğinde ona kısa bir süre donuk bakışlar atmış ve düşünmeye başlamıştı. Beynindeki çarklar hızla dönmeye ve sahip olduğu bilgiyi işleyip bir teori üretmeye çalışıyordu.

Geçen belirsiz bir sürenin sonucunda Alastair'in kaşları çatıldı, gözleri kısıldı ve dudakları büzüldü. Yüzü şüpheci bir ifadeye bürünürken, beynindeki çarklar düşünce işleminin ardından yavaşça durulmaya başladı ve sonuç ortaya çıktı.

Alastair'in gözleri bir anda güneş gibi parlamaya başladı ve çatmış olduğu kaşlarını daha da çattı, V şekli almalarına sebep olup tek kaş gibi görünmesine sebep olmuştu.

Aklından geçen durumun gerçekleşme olasılığını tekrar tekrar düşünüyor ve bu olasılığın göstergesi olan ipuçlarını tekrar gözden geçirerek onaylamaya çalışıyordu.

Son günlerde büyükbabası ve amcası oldukça kaygılı, aceleci ve stres yapmış durumlardı. İşlerine olan odaklarının artışı, kendilerini tamamen görmezden görüyor oluşları, bu konu hakkındaki soruların tamamen cevapsız bırakılması ve sabah antrenmanlarının es geçilmesi aklından geçen fikrin gerçeklik olasılığını daha da arttırıyordu.

Ephios, Alastair'in düşünceli haline bakarken kaşlarını çatmış ve içten içe tedirgin olmaya başlamıştı. Oldukça korkutucu hissettiriyordu ama bunu belli etmemeye çalışarak yüz ifadesini hızla düzeltmişti.

Alastair'in düşünceli durumlarına birkaç kez şahit olmuştu ama hiç bu kadar ciddileştiğine şahit olamamıştı.

“Loer ailesi,'' diye söze başladı Alastair ve ela gözlerini Ephios'un mavi gözlerine dikti. “Bizim on aileden biri olmamıza yardımcı mı olacak? Son günlerdeki garip davranışları ve şimdi Loer ailesinden iki kişinin bize geliyor oluşu... Sence böyle bir şey planlıyor olabilir mi?''

''Son günlerdeki davranışları göz önüne alındığında...'' diyerek tekrar etti Ephios ve o da düşünceli bir hale büründü.

Düşüncelerinin ilerleyişinin doğru yöne oluşunu kabul etmekten nefret de etse Alastair haklıydı. Büyük bir şeyin planlanıyor oluşu kesin bir gerçekti.

Bu düşüncenin doğrultusunda Ephios şiddetli bir heyecan dalgasıyla çarpılmış ve titrek bir nefes almıştı.

Bütün vücudunu saran heyecanla aklında türlü türlü düşünceler ve kazanacakları avantajlar hakkında hayaller şekillenmeye başladı. Bu ihtimalin gerçekleşme ihtimali bile onun bu kadar heyecanlanmasına yetmişti.

''Eğer o ihtimal gerçekleşirse...'' diyerek konuşmaya başladı ama devam ettiremedi Ephios. Adeta dili tutulmuş, konuşmayı unutmuş gibiydi.

''Pekâlâ, bunu bir potansiyel gelecek yolu olarak ele alalım,'' dedi Alastair Ephios'un kafasında gezen düşünceleri yarıda kesmeye ve kendisine odaklanmasını sağlamak için.

''Bu gerçekleşmesini umduğun yolun gerçek hayatta uygulamaya koyulması için 10. ailenin yerinden edilmesi gerektiğinin farkındasın, değil mi? Onun dışında başkente gitmek tam anlamıyla kurtlar sofrasında hastalıklı bir köpek gibi görünmekten başka bir şey olmaz ve kendimizi küçük düşürmüş oluruz.”

Alastair karamsar bir ifade takındı.

“Onuncu aileyi yerinden edebilmemiz lazım bunun için. Sonuncu da olsalar bizden daha güçlüler ve bunu dikkate almak zorundayız,” demiş ve kollarını bağlamıştı.  “Demek istediğim şu; gerçekten böyle bir şey mi planlıyorlar? Böyle bir olasılık ne kadar doğru onu da bilmediğimiz için bu düşüncelerimiz boşa da çıkabilir.''

Alastair içindeki bir parça şüpheyi de dile getirmişti. İçinde oluşan bu şüpheyi hayallere dalmış olan Ephios'a anlatırken daha da büyümüş, karamsar bir düşünce yapısına sahip olmasına sebep olmuştu bir anlığına.

Büyükbabası ve amcasının Loer ailesiyle ne planladığını bilmek için can atıyor olsa da onlardan bir şey öğrenemiyor oluşları yüzünden spekülasyonlar yapmaktan başka şansı yoktu ve bundan pek de haz almıyordu.

'Bilgi güçtür, diye boşa dememişler,' diye düşündü acı bir tebessümle başını iki yana sallayıp bakışlarını pencereden dışarıya çevirirken.

Alastair'in anlattıklarının ardından arabadan dışarıya bakan figürüne çevirdi bakışlarını. Bakışlarında öfke, hayal kırıklığı ve korku yer alıyordu. Kaşları çatılmış, yumruğunu sıkmaya başlamıştı. Onu daldığı hayallerden sertçe çekip çıkarmış olması kalbindeki yükselen rahatsızlığın sebebi olmuştu.

''Ne diye böyle düşünüyorsun?'' diyer sordu bir anda yükselen sesiyle Ephios.

Alastair donuk bakışlarla kuzeninin kendisine öfkeyle ve bir parça da olsa korkuyla bakıyor olan figürünü izledi.

Ephios daldığı hayallerin etkisine o kadar kolay kapılacağını hiç düşünmemişti. Elbette başkentte bir arazi sahibi olup on aileden biri olarak nam salmak güzel bir şeydi ama yine de içindeki şüphe yüzünden rahatsız hissediyordu.

''Ephios gerçekler acıdır biliyorum ama biz krallığın doğu bölgesinde soylu statüsüyle küçük bir kasabada yaşayan biriyiz. Bizim gibi kasaba soylusunun on aileden biri olmasının kolay olacağını düşünmüyorsun, değil mi? Hadi bir şekilde bunun gerçekleştiğini savunalım; nasıl bu gücü koruyabileceğiz?'' dedi kuzeninin ayaklarını yere basmasını sağlamak için.

''Bizim onuncu aileden ne eksiğimiz varmış?'' dedi Ephios kendi ailesinin soylu statüsünün de önemli olduğunu vurgulamak için ama Alastair çoktan şüphe tohumlarını ekmişti bile.

Hayallerinin önüne taş konulup yarıda kesilmesi ihtimali her insanı sinirlendirirdi. Ephios da doğal olarak sinirlenmişti.

Bu olasılığın varlığına dair herhangi bir düşünce istemiyordu zihninde ama Alastair'in şüphe tohumları zalim bir hatırlatıcı olarak görevlerini yerine getiriyorlardı.

Tek istediği şey başkentteki on aileden biri olmanın kendilerine, özellikle kendisine, getireceği olan avantajlar ve zenginlikti. Kasabadan büyük bir şehre taşınmak ve lüks içinde yaşamak istiyordu.

''Bir şeyi unutmuyor musun?'' diye sordu Alastair şüphe tohumlarını sulayıp daha da büyümelerini sağlarken. ''Hem de büyük bir şey.''

''Açık açık söyle işte! Ne diye uzatıp duruyorsun?''

Ephios iyice sinirlenmeye başlamıştı.

Alastair hemen cevap vermedi, derin bir nefes aldı ve donuk gözlerle kuzenine bakmayı sürdürdü.

Ephios'un tozpembe hayallerini yok edince ortaya çıkan görüntüyü pek de beklediği söylenemezdi. Onun bu davranışını görünce içindeki korkuyu da anlamıştı. İçten içe ona karşı olan küçümse hissiyatı daha da büyümüştü.

'Geri zekalı! Bulunduğun konumun gerçekliğini algılamayı becerebilmen lazım ve zenginliğe olan bağımlılığını da azaltman lazım. Koruyabilecek güce sahip olamazsan ezilmeye mahkûm olacaksın ilerde.'

''Bizim ailede bir büyücü yok. Var da bana söylemiyorsan bozuşuruz ama,'' dedi alaylı bir tavırla.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr