Bölüm 121: Sonuçlandırma

avatar
296 2

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 121: Sonuçlandırma


Geri dönüş yolculuğu gayet de sakin geçmiş olmasına rağmen George, Blair’in durumu konusunda oldukça endişelenmiş ve onun bir sıkıntısının olmadığı konusunda kesin bir karara ulaşana dek oldukça uğraşmış, kendisini fazlasıyla incelemişti.

İlk başta dönüş yolculuklarını sabaha karşı yapmaları gerektiğini öne sürmüştü çünkü Blair’in aldığı yaralar ciddi sonuçlara sebep olabilecek derecelerde olabilirdi ve bu hem kendisini hem de efendisini fazlasıyla büyük bir sıkıntılı duruma sokabilirdi.

Bunu önlemeye çalışmıştı fakat başarısız olmuştu.

Alastair ne kadar gecikirlerse götürecekleri adamları baygın bir şekilde tutma olasılıklarının o kadar azalacağını ve kendilerini boşu boşuna gereksiz bir tehlikenin kucağına atmalarına neden olacağına dair fikrini öne sürmüştü.

Blair de elbette bunu onaylayarak kabul etmişti.

Sonrasında yola çıksalar bile Blair’in at sürmemesi gerektiğini ve ağaç dallarıyla yapraklarını kullanarak oturması rahat olan bir tür bir sedye yapmayı öne sürmüştü ama bu da Blair’in kendisi tarafından sert bir şekilde kesin olarak reddedilmişti.

George, endişesinden dolayı birkaç mazeret daha öne sürüp yolculuğu ertelemeyi denemiş oldu fakat hepsi şiddetli bir karşılıkla reddedilip nihayetinde yola koyulmuşlardı.

George bunun için Alastair’i suçladı.

Onun geldiği ilk dakikalardan itibaren Blair farklı bir şekilde davranmaya başlamıştı. Onun bu kadar kendisine güven kazanmış olmasını onaylıyor ve takdir ediyordu lakin böylesine gözü kara davranması gerektiği konusunda pek de onaylayan bir tavır sergileyemeyeceğinin farkındaydı, ne de olsa onun koruması olarak görev yapıyordu.

George bu düşüncelerini bir kenara itmiş ama bütün yolculuk boyunca gözlerini Alastair’den ayırmamıştı. Nereden geldiği bilinmeyen kibirli tavrının sonunda kesin bir şekilde yok olacağını biliyordu ve bunun daha da şiddetli olması için de elinden gelenin en iyisini yapacağına dair kendisine söz verdi.

Arka planı kasabalı bir yetimden ileri gidemeyen bu büyücü çocuğun haddini bilmesi gerekiyordu ve bunu öğretmekten zevk alacaktı.

Bunların dışında yolculuk boyunca suçlular birkaç kere rahatsızlık çıkarıp kaçmayı denemiş de olsa Alastair’in garip büyüleri sayesinde hepsi tamamen etkisiz hâle getirilerek stabil durumlarına geri döndürülmüşlerdi.

Blair bu konuda onu takdir etmiş ve birçok kez de bunu dile getirmişti ama George ise onun büyülerinin doğasından dolayı hep dikkatli olunması gerektiğini gizliden gizliye Blair’e öğütleyip durmuştu.

Sabah vaktinin taze ışıltılarıyla birlikte gelen serinletici hava, üçlünün yol boyunca uyanık kalmasını sağlarken kasabaya sağ salim varabilmişler ve suçluların hepsini zindana atıp düzenli olarak etkisiz hâle getirerek sıkıntı çıkarmaya çalışmadıklarından emin olmuşlardı.

---

“…ve işte bu kadar. Bu şekilde hepsi yakalandı ve zindanı boyladı,” diyerek Alastair açıklamasını bitirdi ve dumanı üstünde tüten sıcak kahvesinden bir yudum aldı.

“O zaman artık güvendeyiz!” deyip ayağa kalktı Khan ve yatak odasının ucundan hamile eşinin uyuyan yorgun görüntüsüne baktı bir süre.

Mavi gözleri sıcacıktı, insanın yüreğinin ısınmasını sağlayan kocaman bir şefkat ile yanıp tutuşuyordu.

“Şimdilik evet,” dedi Alastair ama içten içe böyle bir şeyin garantisinin kesinlik olmayacağının farkındaydı. “Belki bu Sarıparıltı için güvende demek doğru olabilir ama büyük ölçekten bakmak gerektiğinde başka kasabalar ve şehirlerde muhtemelen daha kötü şeyler dönüyor olabilir ya da bu aslında sadece bir başlangıçtır veya yanıltmaca.”

Alastair’in ağzından çıkanlarla birlikte Khan endişeli bir şekilde iç çekti.

Sarıparıltı’ya ilk adım attığından sonra yaşadığı ilk ayların mutluluğu, şu son ayda yaşanan olaylardan sonra silip süpürülmüş ve kendisinin tedirgin olmasına sebep olmuştu.

“Doğuma ne kadar kaldı?” diye sordu Alastair ayağa kalkıp yanında dururken.

An yatak başlığının üstünden Jade ve onun karnına bakıp duruyordu.

Alastair onun heyecanlı olduğunu söyleyebilirdi. İlk defa bir bebek görecek olmasının yanı sıra ilk defa insanlar ile bu kadar uzun süre yan yana kaldığı anlardı şu anlar. Akademideyken sadece kendisiyle duruyor ve olabildiğince diğer herkesten uzak duruyordu, Damasis de bunlardan biriydi.

“Başrahibe Ellien’in dediğine göre her an olabilir, bekleyip göreceğiz yani.”

Alastair onaylayarak başını salladı ve yerine geri döndü. Yüz ifadesi düşünceli bir hâl almıştı, kaşları çatık ve gözleri derindi.

Kendisinin doğacağı anda da böyle hissedilmiş miydi?

Babasının kendisi hakkında en ufak endişeyi dahi hissetmeyeceğinin farkındaydı ama peki ya annesi, büyükbabası ya da diğerleri?

‘Anne…’ diye düşündü ve hayal kırıklığıyla iç çekti.

Annesini düşünmeye çalışıyordu ama hatırlayamıyordu. Ne zaman onun hakkında bir şeyler düşünmeye kalksa aklına onun ile ilgili tek bir bilgi dahi gelmiyordu, sanki hayatında hiç var olmamış gibiydi. Yolda anlık olarak gördüğü bir yabancıdan farksız gibi hissediyordu.

Hasta oluşu ve ismi dışında herhangi bir bilgiye sahip değildi; ne dış görüntüsü hakkında bilgisi vardı ne de sevdiği veya sevmediği şeyler hakkında bilgisi bulunuyordu.

Jorah, annesi hakkında hiç konuşmazdı ve bütün odağını da oğlunu bir başka kullanılabilir piyon olarak yetiştirmeye adamıştı nihayetinde.

‘Acaba…’

Alastair ellerine baktı ve derin bir nefes aldı.

Bunu yapabilirdi, kendi anılarında dolaşabilir ve hatırlayabilirdi. Annesi hakkındaki bilgileri öğrenebilme imkânı bulunuyordu şu an elinde ve daha yeni aklına geliyordu bu.

Ebeveynleri tarafından şımartılan bir çocuk gibi sevinmeye ve gülümsemeye başladı.

Tak! Tak! Tak!

Seri ve sert bir şekilde vurulan kapı, Alastair’i düşüncelerinden ayırdı.

Alastair ayağa kalktı ve kapıyı açtı.

George yüzündeki uğursuz gülümsemesiyle kendisine bakıyordu.

Bu garip bir durumdu ve Alastair nasıl bir düşünce yolu izlemesi gerektiğini bilemedi. Üstündeki yeni takımıyla ve yüksekten bakışıyla tam bir üst tabaka havasını yaymasına rağmen Alastair onun ne tür bir adam olduğunu biliyordu ve bu görüntü de kendisinin gözünü boyamak için fazlasıyla yetersizdi.

“Yeraltı Çetesi’yle ilgili görev hakkında son bir görüşme yapılacak kilisede,” dedi George ve homurdanarak topuklarının üstünde zarif bir şekilde arkasını döndü.

Alastair böylesi bir hareketi, onun gibi kilolu bir heriften hiç beklemiyordu ve sessizce kıkırdamasına sebep oldu. Sonrasında da arkasını döndü, aklı adamın uğursuz gülümsemesiyle dolup taşmıştı. Khan’a haber verdikten sonra George’un arkasından takip ederek ilerlemeye başladı.

---

George’un arkasından kiliseye girdiğinde oldukça güçlü ve yıldırıcı bir hissiyat fırtınalı denizlerdeki dalgalar gibi anında kendisinin üstüne yüklendi ve bir tokat gibi ani bir şekilde kendisini acımasızca çarptı.

Hissiyat, Alastair’in olduğu yerde donakalmasına sebep oldu, hatta nefes alırken bile zorlanmaya başladığını hissedebiliyordu ve ciğerleri sanki patlayacakmış gibiydi.

Her bir nefes alışında ciğerlerine hava yerine iğneler giriyormuş gibi hissetmeye başladı, iğreneler ciğerlerini deliyor ve dayanılması güç bir acı yayıyordu vücuduna.

‘Bu da ne? 1. Seviye Büyücü mü? Damasis bile böyle hissettirmemişti!’

Alastair bin bir zorluğun arasında yutkundu ve acıya rağmen derin bir nefes aldı, bütün bedenine şiddetli bir acı dalgasının yayılmasına sebebiyet verdi.

Adım atmak istedi ama zorlandığından dolayı atamadı, sırtına bir dağ bağlanıp da yürümesi istenmiş gibi bir baskı vardı üstünde. Hareket edemiyordu ve sadece kilisenin oturaklarına çaresiz bakışlar atabiliyordu, bir nevi kapana kısılmış gibiydi.

Ancak ardından hissiyat değişmeye başladı. Yine güçlüydü ama bu sefer garip bir rahatlatıcılık da bulunuyordu. Ciğerlerine aldığı hava yavaşça düzeliyordu ve burnuna dolan koku hoş ve güzeldi. Rayihalı koku burnunu doldurdukça vücuduna yayılan acı azalıyor ve ciğerleri de rahatlıyor, aynı zamanda üstüne binen şiddetli ağırlık da gittikçe hafifliyordu.

Kendisi sonunda rahatlıkla nefes alabilmeye başladı.

‘Bu da ne böyle? 1. Seviye Büyücüler kesinlikle korkulası varlıklar!’

George onun kapıdaki duruşunu izlerken gülümsemeden edemedi, hatta fazlasıyla zevk almıştı bundan.

Acemi 3. Seviye olan bir büyücü elbette donup kalacak, hareket edemeyecekti. Eğer Çırak Seviye bir büyücü olsaydı belki hissettiği güç karşısında daha dayanıklı olabilir, hareket edebilirdi.

‘Bugün senin cezalandırılacağın gün!’ diye düşündü George birazdan yaşanacak olayları düşünürken.

Alastair, hissiyatın yarattığı şiddetli baskının üstünden tamamıyla kalkmasının ardından adımlarını atmaya başladı.

“O zaman artık başlayabiliriz,’ dedi ilk defa duyduğu bir ses, gayet nazikti ve garip bir şekilde de kalp atışlarının düzelmesine sebep oluyordu.

Alastair ilk defa duyduğu bu sesle birlikte kaşlarını çattı ama bir şey demedi sadece diğerleri gibi oturaklardan birine geçti ve kürsüdeki ilk defa gördüğü, yirmilerinin sonlarında olan adama dikti ela gözlerini.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr