Bölüm 122: Rowan Richards

avatar
282 1

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 122: Rowan Richards


Rowan Richards, Blair Richards’ın abisi ve aynı zamanda Richards Ailesi’nin yönetiminde sözü geçecek olacağı kesinleşmiş bir sonraki kişiydi. Kendisi ne kadar yönetimde olmasa da sözü aile üyeleri arasında fazlasıyla geçen ve eylemleri sayesinde de ailesinin itibarını gayet de etkileyebiliyordu.

1. Seviye Büyücü kademesine 25 yaşında ulaşmış biri olarak krallığın en tepesindekilerin bulundukları konuma isminin yazılmasını sağlamış, ailesinin zaten yüksekteki statüsünü ve itibarını daha da arttırmıştı.

Buğday sarısı saçları özenle taranıp dikkatle şekillendirilmiş, örülmüştü. Belinin yarısına kadar uzanan saçlarını at kuyruğu şekilde bağlanmış, ön tarafında ise küçük tutamlar bırakarak sağ gözünün üstüne dökülmelerine de izin vermişti.

İnce kaşlarıysa adeta bir tüy kalemle çizilmiş gibi gözüküyordu.

Rowan nazikçe Alastair’e gülümsedi.

“Sen, Blair’in bahsedip durduğu Alastair adındaki kişi olmalısın. Duyduklarımdan anladığım kadarıyla kendisine yolculuğu esnasında ve bu görevinde oldukça yardımcı olmuşsun. Richards Ailesi adına teşekkür ediyorum.”

“Küçük iyiliklerden hiç de bahsetmeye gerek duyulduğunu zannetmiyorum efendim,” deyip nazikçe karşılık verdi Alastair, başını hafifçe öne eğmiş ve kibar, küçük bir şekilde gülümsemeyi de ihmal etmemişti. “Ayrıca kim olsa bu görevde yardım etmek isterdi. Nihayetinde yaşadığımız huzur dolu krallığımızı yok etmeye çalışan karanlık büyücüler söz konusu burada. Herkes krallığımızı korumak için elinden geleni yapar.”

“Dediklerine katılıyorum Alastair. Elbette herkes krallığımızı korumak için sapkın, yolları karanlıkla kaplanmış hainlerle savaşmayı kabul eder ama yine de bundan normal bir şeymiş gibi bahsedip küçültmek hiç de yakışık alacak bir şey değil.”

Alastair teşekkür etmiş ve tekrar başını hafifçe eğmişti.

Karşısındaki kişinin kim olduğunun farkındaydı ve en ufak hareketine dahi dikkat etmesi gerekiyordu. Özellikle de George’un yüzündeki ifadeyi gördüğü andan beri bundan daha da emin olmuştu.

“Pekâlâ, o zaman ana konumuz olan Yeraltı Çetesi’ne dönelim,” dedi Rowan ve önündeki oturan üç kişinin üzerinde kısa bir süre gezdirdi gözlerini.

Blair derin bir nefes aldı ve beceriksizce gülümsedi, “Şöyle ki kendilerinin amacı bir tür mutasyon yaratmak ama neden veya nasıl yapıldığında dair herhangi bir bilgiye sahip değiliz maalesef. Malum savaştan dolayı kendilerinin deney yapmakta olduğu yer havaya uçtu ve ateşler içinde kaldı.”

Sonlara doğru ses tonu düşmeye başlamış, gözlerinde de korku belirmeye başlamıştı.

Alastair bunu gördüğünde kaşlarını hafifçe çattı, ardından tek kaşını kaldırıp ifadesini düzelterek gözlemlemeye devam etti.

“Peki ya geldikleri yer? Kim görevlendirilmiş? Ne zamandan beri devam ediyorlar bu işlere? Bunlar hakkında herhangi bir bilginiz var mı?” diyerek sıraladı sorularını.

Ses tonundaki naziklik bir anda kaybolmuş, yerini ciddiyetin çelik gibi soğuk olan hissiyatına bırakmıştı.

Alastair derin bir nefes aldı ve konuşmayı devraldı, “Adadan altı ay kadar önce krallığa geçiş yapmışlar. Krallığa gelmelerinin hemen ardından tam olarak neresi olduğunu bilmesem de Ayana Şehri’nde birileriyle buluşmuşlar ve hazırlarını yapıp buraya kurulmuşlar.”

“Peki ya haberleşme? Herhangi bir görüşme yapılmış mı son zamanlarda?” diye sordu Rowan, kaşları hafiften ‘v’ şeklini almaya başlamıştı.

“En son iki hafta kadar önce bir iletişimde bulunulmuş ama iletişim içeriğine dair pek de bilgim bulunmamakta,” diyerek kısa bir şekilde yanıtladı.

Kaşları yavaşça düzeldi, yeşil gözleri avına kitlenmiş bir çita edasıyla Alastair’in üzerinde gezinmekteydi.

Alastair’in bu kadar ayrıntılı bilgi sahibi olması, kendisinin yavaşça şüphelenmeye başlamasına sebep oldu.

“Bu kadar bilgiye nasıl sahip olabiliyorsun? Blair’in onların konuşmama konusundaki direnişlerinden bahsettiğini hatırlıyorum da,” deyip gözlerini Blair’e, ardından da Alastair’e geri çekti.

Cümlelerin ağzından çıkmasının ardından aynı baskı ve rahatlatıcı kokuyu hissetti Alastair ama bu sefer zihnindeki tehlike çanları şiddetli bir şekilde çalıyor, adeta ölüm diye bağırıyordu.

Alastair zorlukla gülümsedi ama bir şey diyemedi.

Baskı gerçekten de neredeyse onu öldürecek gibiydi birazdan.

“Abi! Alastair’in kendince yöntemleri var. Ben bizzat gördüm ve şahidim!” diyerek ileri atladı Blair birazdan yaşanacak sahneyi zihninden geçirirken.

Rowan kardeşinin ileri atılması konusunda şaşırmış olsa da bu konu hakkında bir yorum yapmadı ama baskısını yine de geri çekti ve soğukluğunu koruyarak sordu, “Ne tür yöntemlermiş bu?”

“Efen---”

“Kendisi karanlık büyüler sayesinde yapıyor bunu!” diyerek bir hışımla atladı George.

Gözleri bir avcınınki gibi parıldıyor ve Alastair’i katletmeye hazır gibi görünüyorlardı.

Rowan’ın ilgisini çekince devam etti.

“Kendisinin sorgulama diye yaptığı şeyi ben de gördüm, ben de şahit oldum! Kendisi büyücülere acı çektiriyor, onlara işkence ediyor ve o şekilde konuşmalarını sağlıyor. Onların hayatlarını hiç göz önünde bulundurmadan yapıyor bunu hem de!”

Alastair sözünün kesilmesinden dolayı sinirlenmiş de olsa bir şey demedi, sakin duruşunu koruyup buz gibi olan ela gözleriyle George’un kendisi hakkında bulunduğu iftiraları dinlemeye devam etti.

“Kendisi bu görev için iki normal insan seçti bir de! Normal insan! Sonunda da onların ölümüne sebep oldu. Bir de pişkin pişkin onları kendisinin zorlamadığını söyleyerek işin içinden çıkmaya da çalıştı. Bizler sıradan halkı korumak için uğraşırken onları acımasızca, hiç umursamadan ölüme gönderdi!”

George’un suçlayıcı kelimeleri Rowan’ın ilgisini anında çekti, yeşil gözlerinin de Alastair’e çekilmesine sebep oldu. Kaşları, Alastair’in hazır duruşuna bakarken hafifçe kalktı.

Çocuğun gözlerindeki gizlemeye hiç uğraşmadığı soğukluğu fark etti ve kendisinin dahi içi titredi, kış mevsimim yürek yakan soğuklarını andırıyordu.

Alastair’in gözleri birer buz parçası gibi ışıldarken dudaklarıyla tiksintiyle büküldü.

George’un kendisin nefret ettiği gerçeğinin farkındaydı ancak buna pek dikkat etmemeyi tercih edip onu daima bir kenara savurarak yok saymıştı ve şimdi, kendisini Rowan Richards gibi ünlü birinin karşısında kötü gösteriyordu.”

Alastair derin bir nefes aldı, gözlerindeki soğuk ışıltıların gömülmesini sağladı ve dudakları düz bir hâl aldı.

Bir durgun su kadar sakin gözüküyordu.

“Yalnız ben sadece Başrahibe Ellien ve Blair’e teklifimi sundum, onlar da kabul etmeyi tercih etti ve kişi seçimini de sana bırakmışlardı. Ne de--”

“Burada bana iftira atmaya çalışma!” diye kükredi George karşı çıkma amacıyla.

Blair sadece kenardan izliyor ve atacağı doğru adım için doğru zamanı bekliyordu. George’un neden böyle davrandığını tam olarak anlamıyordu. Haksız olan kişinin farkındaydı ve bunun için elbette kendisi de bir şeyler diyecekti.

“George, bir daha lütfen sana izin verilmeden konuşma,” dedi ve keskin bir bakış attı Rowan.

Tehditkâr bakışları George’un dişlerini sıkarak başını öğe eğmesine yetmişti.

“Lütfen devam et Alastair.”

Alastair gülümseme istedi ama yapmadı.

“Teşekkürler. Daha demin de söylediğim gibi, kişi seçimi George’a verilmişti ve Blair de onun yanında yoldaş olarak gitmişti. Yaptığım büyü konusunda hem seçilen kişileri hem de kendilerini uyardım. Ben Acemi 2. Seviye bir büyücüyüm, yani büyülerimin Çırak Seviye olan birine etki etmesi pek de kolay bir şey değil.”

“Anladım. Peki ya bilgileri öğrenme konusunda?

“O konu…biraz karmaşık. Diyebileceğim tek şey, o spesifik büyü konusunda hâlâ geliştirmeye çalışıyor olmam. Geliştirmelerim konusunda sorunlar yaşadığımdan dolayı karşımdaki insana işkence edip onu acılar içinde bırakıyormuşum gibi gözüküyor. Kendi güçsüzlüğümden ve tecrübesizliğimden dolayı olduğunu kabul ediyorum bu durumu.

Rowan’ın yüz ifadesi merak duygusuyla bezendi.

Çocuğun bahsettiği büyüyü öğrenmek istiyordu ve sordu, “Büyüyü bizimle paylaşmanı istesem peki? Bu sayede bizim de işimiz kolaylaşır hem de büyük bir ödül alabilirsin.”

“Maalesef ki böyle bir şey yapamam,” diyerek saygıyla cevapladı Alastair, Rowan’ın gözlerindeki soğukluğu rahatça görebiliyordu.

“Nasıl paylaşmazsın? Sen kendini ne sanıyorsun da Bay Rowan’ın dediğini yerine getirmezsin? Seni küçük…” diyerek ilerlemeye başladı George ama Rowan’ın sert bakışları altında adımlarını durdurmak zorunda kaldı.

Rowan bıkkınlıkla derin bir nefes aldı, “George dışarı çık.”

“Ama…efendim, lütfen!”

George ne kadar denemeye çalışsa da Rowan Richards’a karşı gelecek güce sahip değildi.

Gözlerindeki nefret ile Alastair’e son bir bakış attı ve sessizce homurdanarak kiliseden çıktı. Adımları sert ve oldukça da sesliydi.

Blair onun durumuna bakarken kafasını iki yana salladı ancak böylesinin daha iyi olacağının farkına o da varmıştı.

“George’un kusuruna bakma. Kendisi biraz fazla…doğrucu biri ve Richards adını korumak için aşırı uğraşan bir…fanatik de diyebiliriz,” diyerek özür diledi Rowan.

George’un ilk defa bu kadar sinirlendiğine şahit olmuştu. Başka anlar da olmuştu ancak bu kadar şiddetli değildi.

“Her neyse,” deyip ellini salladı. “Gelelim neden böyle bir büyüyü paylaşamayacağına.”

Alastair mahcup bir gülümseme kondurdu yüzüne, “İstemediğinden değil. Aslında gerçekten paylaşıp herkesin işini kolaylaştırmak isterdim ama büyüyü paylaşma yetkisi benim üzerimde değil ve bir anlaşma ile bağlıyım. O yüzden… Umarım anlayış gösterirsiniz.”

“O zaman elden bir şey gelmez ama ileride belki seni rahatsız etmemiz gerekebilir. Umarım bizim yanımızda olursun,” deyip gülümsedi ve ardından kardeşine döndü. “İnanıyorum ki senin için oldukça yararlı bir görev olmuştur. Umarım bir şeyler öğrenebilmişsindir.”

Blair kendisiyle ilgilenen abisinin sözlerini duyunca gülümsedi, “Evet, bir şey öğrendim ve artık kendime daha çok güvenmem gerektiğinin farkına vardım,” dedi ve ardından da büyü tarafından vurulduğu anı hatırladı. “Ve daha da çok çalışmam gerektiğini.”

“Hepimizin daha da çok çalışması lazım,” dedi ve ardından tekrar Alastair’e çevirdi dikkatini. “Bu görevde ekstra yardımların için sana teşekkür ederim. Buraya George2un telaşla dolu göndermiş olduğu mektup üzerine gelmiştim ama gördüğüm kadarıyla tamamen boşuna telaş etmiş olduğumu anlayabiliyorum. Yardımların için her halükârda ödüllendirileceksin.”

“Teşekkürler, Bay Rowan,” deyip saygıyla başını eğdi.

“Hoot! Hoot! Hoot!”

Bir anda içeriye dalan baykuş türü canavar ile herkes şaşırıp gözlerini ona çevirdi.

Baykuş direkt Alastair’in omzuna kondu ve kanatlarını açarak dışarıyı işaret etmeye başladı.

“Bay Rowan… Eğer izin verirseniz…”

“Elbette gidebilirsin,” deyip iznini verdi Rowan telaşlı baykuşu incelerken, aynı zamanda kendisi de düşünceliydi.

Önündeki çocuk gerçekten de oldukça işe yarayan bir müttefik olacak gibi duruyordu.

Alastair tekrardan teşekkür etti ve hızlı adımlarla An’ı takip ederek kiliseden çıktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr