Bölüm 147: Dönüş Yolunda (2)

avatar
400 3

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 147: Dönüş Yolunda (2)


Akademinin kapısından geçerken Alastair’in içini tarifsiz bir rahatlama kapladı.

Görevden dönerken dikkatli olması gereksinimi yüzünden her daim tetikte olması oldukça yorucuydu ve sinirlerinin gerilmesine sebep olmuştu. Bundan dolayı artık uzun mesafeli yolculuklara olan nefreti filizlerini vermeye başlamış, kendisinin daha hızlı ve aynı zamanda güvenli olan bir ulaşım yolu bulması ihtiyacıyla doldurmuştu.

‘Uçabilen ve beni taşıyabilecek kadar da güçlü, aynı zamanda eşyalarımı da unutmamak lazım. Böyle bir canavar bulup anlaşma imzalamak ve gerektiği gibi eğitene kadar böyle acı çekmeye devam,’ diye düşündü yüzündeki belirsiz gülümsemeyle. ‘Sadece kendi gücümle böyle bir şey bulabilmem imkânsıza yakın ama akademiyle birlikte kesinlikle imkânsız.’

“Yoldaşlık ettiğiniz için teşekkürler ancak buradan sonrasını kendim devam etsem daha iyi olur.”

“Sen bilirsin,” diye karşılık verdi Arashi.

“…”

Genç kız bir şey demedi, sessiz bir şekilde izledi ancak gözlerindeki öfke yeterince gürültülü bir şekilde çığlıklar atabiliyordu. Daha fazla ikilinin yanında vakit geçirip öfkeye kapılmak yerine başı dik bir şekilde aralarından geçip önde ilerledi ve ilk ayrılan oldu.

Arashi de arkasından kızı takip etti.

Alastair onların arkasından bakarken sadece omuz silkti, kızın davranışlarını umursayacak vakti yoktu ama kızın gururunun yerlere atılıp ayaklar altında ezilmiş olması onun yol boyunca suspus bir şekilde ilerlemesini sağlamış olduğu gerçeğinin farkındaydı ve Alastair bundan memnundu açıkçası.

O sırada kendisine dönmeye başlayan meraklı bakışların farkına vardı Alastair. Daha fazla ayakta dikilmemesi gerektiğinden yorgun bir şekilde görev binasına ilerledi.

Herkesin gözleri, onun getirdiği bu kadar eşyanın ne olduğunu çözmeye çalışmasını izlerken Alastair bunlar için harcadığı çabayı düşünüyordu.

Eşyaları alıp atları görevlilere teslim ettikten sonra resepsiyondaki yaşlı adamın yanına gitti. Buradaki kişilerin değişmiş olmasına ilk kez şahit oldu ancak kafasına takmadı, hızlıca işini bitirmek ve düzgünce dinlenmek istiyordu.

“Oh… Onlar…” diyerek konuşmaya başladı yaşlı adam lâkin ne demesi gerektiğini bilemedi. Görevlerde verilen elzem olmayan ekstraların farkındaydı ancak böylesine fazla bir ekstra hiç görmemişti. “Bunlar tam olarak nedir?”

“Aldığım görev ilk baştaki hâlinden daha farklı bir yola saptı ve daha da tehlikeli bir hâl aldı,” dedi ve yaşlı adama yaklaştı, sesini alçaltarak devam etti. “Bunlar o civardaki karanlık taraftan olan bir büyücünün mekânından aldığım eşyalar. Görevin zorlaşmasının sebebi de oydu, ben de her şeyini buraya getirdim.”

“Karanlık taraftan bir büyücü mü?” diye sordu aynı şekilde fısıltıyla fakat tereddüt yüzünden rahatça okunabiliyordu.

“Evet, öyle.”

Yaşlı adam resepsiyon bölümünden çıktı ve Alastair’in yanında getirdiği sandıklardan birine ilerledi, etrafına kısa bir bakış atıp ucundan sandıklardan birini açtı ve yüzü anında kararıp korkuyla dolarken anında geri kapattı sandığı.

Alastair kafasını iki yana sallamak istedi ama bu karşı geldi.

Yaşlı adam derin bir nefes aldı, gördüğü şeyler midesinin altüst olmasına sebep olmuştu. Bu yaşına rağmen böylesine iğrenç bir sahneye alışkın değildi ve böyle olduğu için de mutluydu ancak şu an durum tam tersini gerektiriyordu.

“Sen şunları doldur,” diyerek yaşlı adam resepsiyondan gerekli formları Alastair’e verdi ve ardından ayrıldı.

Sırada bekleyenler bu duruma sinirlendi ancak hiçbiri de ağzını açıp bir şey diyemedi.

Yaşlı adamın, akademinin üst düzey yetkililerine haber vermeye gittiğinden emin olan Alastair köşedeki masalardan birine geçti ve kendisine verilen formu olabildiğince detaylı ancak kısma tutmaya çalışarak doldurmaya çalıştı.

O iki kadın büyücüden bahsetmekten kaçındı, onun yerine büyücü inindeki her şeyi aldığından ve tamamen yok edip geriye bir şey bırakmadığından emin olduğunu yazdı.

Kırk beş dakikalık detaylı bir rapor yazma işleminin ardından Alastair gerindi, birçok aday hâlâ sırada bekliyordu ve yüzlerindeki bıkkınlık dolu ifadeler gayet belirgindi.

Alastair adamın neden bu kadar geciktiğini ve akademi yetkilileri olan profesörler arasındaki dönen konuşmanın nasıl olduğunu merak ediyordu.

Alastair bir daha gerindi ve derin bir nefes aldı, sanki yıllardır oradan oraya sürüklenen bir avareymiş gibi hissediyordu.

Grag’in köşkünde kaldığı vakitlerde hiç rahat hissedememişti, kendisine ilk başlardaki davranışları ve görevdeki yaklaşımı sinirinin anında bozulması için yeterli olmuştu. Köşkte ise hizmetçilerin kendisine yiyecekmiş ve bir talih kapısıymış gibi bakması da bir diğer sıkıntıydı.

Genç bir büyücü adayı, herkesin gözünde muhteşem bir potansiyel olarak görülüyordu. Ne de olsa gelecekleri birçok olasılıkla doluydu ve hepsi de genellikle muhteşemdi.

Alastair böyle düşünmüyordu.

‘Sonunda!’

Yaşlı adam sonunda gelebildi, elinde de görevin sonucunda kazandığı ödüllerinin bulunduğunu düşündüğü küçük de bir kutu taşımaktaydı.

Hafiften endişeli bir ifade olsa da Alastair bunu pek umursamadı, şu an ödülünü ve birazdan kavuşacağı rahatlığı düşünmekteydi.

“Yaptığın ekstra iş ve katkı da buna dahil,” dedi yaşlı adam ve kutuyu uzattı ancak Alastair’in uzanıp almasından hemen önce kulağına eğildi. “İçindekiler sadece belirtilen minik ekstra ile alakalı. Akademi yaptığın işlemin büyüklüğüne göre sana farklı bir ödül vermeyi planlıyor ama bunu burada vermeyecekler, odana özel olarak gönderilecek.”

Alastair yavaşça başını salladı ve veda edip kendi odasına doğru yol aldı.

O sırada An çoktan akademinin arkasında yer alan ormana ilerlemiş, kendisini arkada bırakarak tatiline başlamayı seçmişti.

Alastair de artık tatiline başlaması gerektiğini düşündü.

Kendi eşyalarını toparladı ve sırtlanarak odasına yöneldi.

Yaşlı adam ise kendisiyle birlikte gelenlere sandıkları taşıması için işaret etti, sonra da büyücü adaylarının görevlerini almak için kendi bölümüne geçti.

---

Odaya adımını attığı anda penceresini açtı, uzunca bir süredir odasında olmadığından dolayı içerisi oldukça kötü kokuyordu ve dayanılması güç bir ortam oluşturmuştu.

Etrafına kısa bir bakış attı, her şey gayet yerindeydi ve hiçbir şey değişmemiş gibi gözüküyordu. Odası eski düzenini aynı şekilde korumaya devam etmişti.

Çalışma masasının üstüne tekniğin bulunduğu minik kutuyu koydu, ardından da aldığı ödülün kutusunu koydu.

Görevin sonucunda elde ettiklerinin gayet de iyi olduğunun farkına vardı.

Hedeflediği tekniği almakla yetinmemiş, üstüne üstlük karanlık tarafın büyücüsü sayesinde runik büyü konusunda da ekstra bir şeyler öğrenebilme şansı yakalamıştı. Ek olarak bir de ekstra ödül alacaktı şimdi.

“Her şey çok güzel gidiyor,” diye düşünürken yüzü bir anda asıldı. “Akademiden ayrılmam lazım ama… Ama akademiden ayrılırsam da gerçek bir büyücü olamama şansım da çok fazla. Eğer akademide kalırsam da Çırak Alemine ulaşabilmek için onların iznini almam gerekecek ve bu da… Gerçekten…”

Alastair’in ruh hâli bir anda çöktü. Yapması gereken birçok şey vardı ve hepsi de zorluydu. Akademiden ayrılması düşündüğünden daha zor olacakmış gibi görünüyordu, anında başına ödül konması ve öldürülecek olmasını düşünmek bile istemiyordu.

Büyücü adayları kendisini avlamak için peşinden gelecekti.

“Sadece akademinin büyücüleriyle kalsa yine iyi”

Alastair yaşanacakları çok iyi biliyordu çünkü kendisinin akademide kaldığı sıralarda bir kişi akademiden kaçmayı denemişti ve onun da sonu hiç iyi bitmemişti.

Büyücü bir kızdı. Birkaç kere yemekhanede ve kendisinin de aldığı illüzyon derslerinde görmüştü ancak aralarında bir diyalog olmamıştı, sadece varlığının farkındaydı.

Kız bir gün tamamen ortadan kaybolmuştu ve iki hafta kadar bulunamamıştı lâkin sonradan kızın akademiden kaçtığı öğrenilmişti.

Kaçan kızın peşinden büyücü adayları gönderildi çünkü yakalayan kişiye yüz büyü kristali ödül olarak verilecekti. Oldukça cezbedici ve teşvik edici bir sayıydı ancak pek de kolay değildi çünkü kız, peşinden gönderilen on üç büyücü adayını kolaylıkla ortadan kaldırmış birsiydi.

Bundan sonra işler daha da kötüye gitmişti, artık ölü veya canlı fark etmiyordu ve ödülü de iki yüz büyü kristaline çıkmıştı. İlk başta sadece Acemi Alemi büyücüler katılırken bununla birlikte Çırak Alemi büyücüleri de dahil olmuş, işlerin daha da kanlı bitmesinde önemli bir rol oynamıştı.

Kız nihâyetinde yakalanmıştı ancak kendisiyle birlikte yirmi dört büyücü adayının da ölümüne sebep olmuştu ve bir o kadarının da yaralanmasına. Eğer bunu yapan gerçek bir büyücü adayı olmuş olsaydı o zaman sayı hiç de şaşırtıcı olmazdı çünkü gerçek büyücüler için kendi altında kalan seviyelerdeki büyücüler hiçbir şey ifade etmiyordu. O kadar güçlüydüler.

Ölen veya yaralanan büyücülerin hepsi bu akademiden de değildi, başka akademilerin adaylarından da vardı. Bu yüzden olay bu kadar hızlı bir şekilde yayılabilmişti.

Alastair bunu düşünürken yutkundu, aynı şekilde kovalamaca dolu bir hayat yaşamak gibi bir niyeti hiç yoktu ve bu anca kendisine engel olurdu. Bir büyücü olarak zaman oldukça değerli bir araçtı ve elde etmesi de kolay sayılmazdı.

“Ah… Gerçekten de sıkıntıdan başka bir şey yok önümde!”

Tak! Tak! Tak!

Alastair derin bir nefes alarak çalışma masasından kalktı ama bundan önce kutuları çekmecesine yerleştirdi. Kapıyı açtığında kendisini orta yaşlı bir adam karşıladı, düz bir surat ifadesi vardı ve kahverengi gözleri şüpheyle kendisini izliyordu.

“Alastair Abner,” dedi ve ardından elindeki kutuyu ona uzattı. “Profesörlerden gelen ekstran.”

“Teşekkürler.”

Adam arkasına hiç bakmadan ayrıldı.

Alastair de içindeki yükselen heyecanla elindeki hediye kutusundan farksız kutuya baktı. İçinde ne olduğunu merak ediyordu ve bu kadar büyük bir kutu gönderilmiş olması da kesinlikle değerli olduğunu düşünmesine sebep oluyordu.

Alastair büyük umutlarla yatağa koydu kutuyu ve açtı ancak yüzü gördükleriyle birlikte düştü, hatta sağ gözü öfkeden seğirmeye başladı.

Profesörlerin kendisiyle dalga geçtiğini düşündü, başka bir açıklama düşünemiyordu.

“Şerefsiz herifler! Çırak Alemi’ne geçemeyecek olduğum hâlde bana bunları mı gönderdiniz? Gerçekten de ne yapacaklarını iyi biliyorlar!” diye öfkeyle söylendi.

Kutunun içinde dört yüz büyü kristaline ek olarak beş tane iksir bulunmaktadır. İksirler büyücü adaylarının seviye olarak ilerlemesine yardımcı olan bir ekstra kaynaktı. Oldukça güçlü ve değerli bir iksirdi, şu anda Alastair’in elindeki sayısı sekize çıkmıştı.

“Kesinlikle akademiden kurtulmanın bir yolunu bulmam lazım!” dedi kendi kendine ve çalışma masasının başına geçti. “Ama ondan önce Sarıparıltı’ya mektup göndermem lazım.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr