(Efsane)-Ha? S-sen bunu…
(Kuzgun)-Nereden mi biliyorum? Ejder’e kriz geçirten şeyin ne olduğunu sanıyorsun? Eliza’nın gerçek görünüşünü gördü. Ve çok sevdiği birini hatırlar gibi oldu. Bu da ona kriz geçirtti.
Kuzgun sakince açıklamasını yapmıştı. Ejder’e kriz geçirten şey buydu. Zaten Ejder Eliza’ya Elise diye seslenmişti. Yani o anda bir anlığına çok sevdiği o kişiyi hatırlar gibi olmuştu. Parçalanmış halde olan zihni zaten her şeyi unutmuş haldeyken birde üstüne hatırlamadığı şeylerin parçalarını birleştirmeye çalışmış ve işler iyice karışmıştı.
(Efsane)-Bekle biraz. Ejder’in, Eliza’nın gerçek görünüşünü gördüğünü mü söylüyorsun sen şimdi?
(Kuzgun)-Basitçe evet. Ejder her şeyi yapabilir. Hayal bile edemeyeceğin şeylerde dahil. Yani Ejder’i asla hafife almak gibi bir hata yapma. Mevcut zeka seviyeniz ne kadar yüksek olursa olsun ona akıl erdiremezsiniz. Yine de ben arka plandan olabildiğince yardım etmeye ve Ejder’in yeteneklerini kullanmasını önlemeye çalışacağım. Farkında olmadan kullandığı yetenekleri başınıza bela olabilir.
Ejder’in absürt yetenekleri her zaman bela olma özelliği taşıyordu. Özellikle de aklını kaybetmiş olduğu şu dönemde. O yüzden de Ejder’in hiçbir şey yapmadan oturması onun için daha iyiydi. Ne kadar güçlü olduğunu bilmediği için aşırı tehlikeli birisiydi. Şu anki güç seviyesiyle yanlışlıkla bile tüm varoluşu silme ihtimali vardı.
Evet.
Yanlışlıkla.
(Efsane)-Hala neden beni her konuda uyardığını anlamış değilim. Neden beni bu kadar çok korumaya çalışıyorsun?
(Kuzgun)-Çünkü her şeye rağmen Ejder korunması gereken bir çocuk. En azından anılarını geri kazanana kadar. Ejder her şeyi hatırlayana kadar ona bakmanı istiyorum. O yüzden de dikkatli olman gereken şeyleri söylüyorum ki kötü şeyler yaşanmasın. Yani temelde seni değil, yalnızca Ejder’i düşünüyorum.
(Efsane)-Şey, sanırım bu kadarını yapabilirim.
Efsane ne diyeceğini bilemediği için bunları söylemekle yetinmişti. Şu noktada ne söylemesi gerektiğini gerçekten bilmiyordu. Bir şeyler söylemek istiyordu ama dili buna izin vermiyor, kelimelerin çıkmasını zorlaştırıyordu.
(Kuzgun)-Neyse, soruma cevap vermesen de olur.
(Efsane)-Teşekkür ederim.
(Kuzgun)-İllaki bir gün öğreniriz nasıl olsa. Sanırım konuşmamız burada sona eriyor. Geri çekilme vaktim geldi çünkü Ejder tamamen sakinleşti.
Kuzgun Efsane’nin gözlerine baktı ve…
(Kuzgun)-Merak etme. Uykuya daldı.
Ejder’in uykuya daldığını duyan Efsane derin bir nefes aldı ve rahatladı. Bunca konuşmanın üzerine birde Ejder’le konuşabileceğinden emin değildi. O yüzden de Ejder’in uyuyor olması onun için çok iyiydi.
(Kuzgun)-Tekrar görüşünceye kadar kendine iyi bak. Efsane… Soykıran.
Kuzgun o anda yavaşça geri çekildi ve yerini Ejder’e bıraktı. Ejder oturur pozisyondayken geri çekildiği için Ejder dengesini kaybetmişti ve Efsane hemen onu tutarak yatırmıştı.
Yataktan kalkarken yüzünden korku ve endişe karışımı bir ifade vardı.
(Efsane)-O, benim soyadımı nereden biliyor?
***
(Pride)-Betty’nin neyi var? 3 gündür sürekli olarak çalışıyor.
Pride BloodWife. BloodWife İmparatorluğunun şu anki kralı ve Betty’nin babası. Diğer aile üyeleri gibi o da pembe saçlara ve gözlere sahip. Ancak yüzündeki sert ifade bu renklerin onu yumuşak göstermesini engelliyordu. Hele de sağ gözünün altındaki derin kesik. Onu ciddi anlamda korkulacak biri haline getiriyordu.
Oldukça kalıplıydı ve dağları bile devirebilecek kadar güçlü görünüyordu. Kudreti güneşle yarışacak seviyedeydi. Belki de güneşi bile aşardı.
Yanında ise hizmetçilerden birisi duruyordu. Son 3 gündür kızını gözlemliyordu ve ondaki bu değişikliğe neyin neden olduğunu merak ediyordu ancak belki anlık bir hevestir diyerek ses etmemişti. Fakat Betty çalışmaktan vazgeçmeyecek gibi göründüğü için en sonunda onu kontrole gelmişti.
(Hizmetçi)-Bilmiyoru Kralım. 3 gün önce bütün odası darmadağın haldeydi. Yardıma gittiğimizde bize bağırdı ve ona çalışması için bir alan hazırlamamızı istedi. Bizde bahçeyi hazırladık. Ama odasını o kadar dağıtmasına neyin sebep olduğunu bilmiyoruz. Bize de söylemiyor.
Hizmetçi durumu açıkladı ve bir adım geri çekildi.
(Pride)-Anladım. Bakalım bana bir açıklama yapar mı?
Pride kendi kendine konuştu ve bulunduğu balkondan aşağı atladı. Neredeyse 30 metreden atlamıştı ve tek dizinin üstüne inmişti. Sakince ayağa kalktı ve yaptığı tek şey dizini çırparak tozlardan temizlemek oldu.
(Betty)-Baba? Burada ne işin var?
Betty bir anda olan sarsıntıyla birlikte çalışmasını durdurdu ve sarsıntıya neden olan şeyi öğrenmek adına kafasını çevirdi. Karşısında babasını görmesiyle birlikte neye uğradığını şaşırarak afalladı.
(Pride)-Hiç. Yalnızca seni bu şekilde motive eden şeyin ne olduğunu öğrenmek istemiştim.
Pride oldukça sakin bir yapıya sahipti.
***
(Pride)-Anlıyorum. Demek o yüzden Wood’lar sürekli olarak Saint’i soruyorlardı. O patlamayı bende hissetmiştim ama pek önemli bir şey olduğunu düşünmemiştim. O patlama sırasında Saint’e bir şeyler olmuş olabilir. Ama, Jones’in ele geçirilmiş olması dikkatimi çekti. Bildiğim kadarıyla Soykıran’larda ya da başka ailelerde kontrol etme yeteneği olan kimse yok. Bugüne kadar saklamadılarsa tabii.
(Betty)-O kadarını bende bilmiyorum baba ama o şeref kadını paramparça edeceğim! Kardeşimi kaçırmak neymiş görecek!
Betty hem rol yapıyor hem de yapmıyordu. Gerçekten de Efsane’yi öldürmek istiyordu ancak kardeşini kurtarmayı önemsemiyordu. Hatta Efsane’yi öldürürken Eliza’yı da öldürecek ve suçu Efsane’nin üzerine atacaktı.
(Pride)-Madem bu konuda bu kadar isteklisin bırak da seni çalıştırayım.
(Betty)-Ha? Sen mi? Gerçekten mi? Harika olur baba.
Betty babasının onu çalıştıracağını duyunca çok heyecanlanmıştı. Ne de olsa babası BloodWife İmparatorluğunun imparatoruydu ve bütün imparatorluktaki en güçlü kişiydi. Dövüş sanatları konusunda aşırı bilgiliydi ve tam bir canavardı.
Çok fazla taktiğe ihtiyaç duymaz ve işleri saf gücüyle hallederdi. Zaten içinde yaşayan dinozor bilinen en güçlü dinozorlardan birisi olan T-Rex’ti. T-Rex’in fiziksel gücüyle Pride’nin fiziksel gücü birleşince ortaya aşırı bir güç çıkıyordu ve düşmanları korkuyla titriyordu.
(Pride)-O zaman hazırlan. Ya da bekle. Çevreyi mahvetmek istemiyorum. Balkonumun manzarası çok güzel. Tutun bana.
Betty hemen babasına tutundu. Babası kalıplı olduğu kadar uzundu da ve Betty 14 yaşında olmasına rağmen babasının bacağından yalnızca birkaç santim daha uzundu.
(Pride)-Böyle olmayacak gibi.
Pride eğildi ve Betty’i kucağına aldı.
(Pride)-Böylesi daha iyi.
Pride eğildi ve tüm gücüyle zıplayarak gökyüzünün derinliklerine kadar yükseldi ve havada ilerlemeye başladı. Birkaç saniye sonra da ormanlık bir alana iniş yaptı ve iniş yaptığı yerde devasa bir patlama oluştu.
Oluşan patlama yüzünden yer içine çöktü ve etraftaki ağaçların çoğu paramparça olarak etrafa saçıldı. Kendilerine yanlışlıkla bir alan açmıştı. Yanlışlıkla da olsa açtığı bu alan çok işlerine yarayacaktı. Alan ne kadar büyük olursa o kadar rahat dövüşebilirlerdi.
Her ne kadar 41 yaşında bir adamın 14 yaşında bir kızla dövüşecek olması tuhaf olacak olsa da her şey o kızın iyiliği içindi.
(Pride)-Hazır mısın?
(Betty)-Hazırım baba.
Etrafı bir anda temizlemiş oldukları için fazla hazırlık yapmalarına gerek yoktu. Yere indikleri anda Betty zıplayarak babasından biraz uzaklaşmış ve pozisyon almıştı.
(Pride)-Pekala. Geliyorum o zaman.
Pride bir anda ileri atılmış ve ağır bir yumrukla açılışı yapmıştı. Yumruğa çok güç vermemişti ve Betty’de yumruktan kaçınmak yerine karşılamayı seçmişti. Kendisini zorlamadan gelişebileceğini düşünmüyordu.
Babasının yumruğu siper ettiği kolunda patlarken ayakları yerden kesilmiş ve geriye uçmuştu. Babası gücünün yüzde 30’unu bile kullanmamıştı ama Betty’nin ayakları yerden kesilmişti. Üstelik şu anda Pride sadece saf gücünü kullanıyordu. İçindeki dinozorun gücünü kullanmıyordu.
Betty havada takla atıp ayaklarını yere koymasına rağmen sürüklenmeye devam etti. Birkaç metre o şekilde sürüklendikten sonra yavaşlamaya başladı ve gözlerini karşıya diktiği anda babasının yumruğunu gördü.
Son anda tekrar kollarını siper etmeyi başardı ancak henüz dengesini sağlamamış olduğu için bu sefer daha uzağa savruldu. Havaya yükselmişken kafasını bir ağaca çarptı ve istem dışı bir şekilde takla atmaya başladı.
Babası bir kez daha atıldı ve hemen tepesinde belirdi. Gerildi ve bir yumruk daha attı. Betty yumruğu yiyince kendisini bir anda yerde buldu. Yere çakıldığı anda da bir patlama oldu ve devasa bir rüzgar ortaya çıktı.
Rüzgar öylesine kuvvetliydi ki toprağı paramparça etti ve ağaçları birer kağıt gibi uçurdu.
Pride hala havadayken parçalanan ağaçlardan bir tanesini yakaladı ve doğrudan Betty’nin üzerine fırlattı. Gözünü korkutmak ya da onu harekete geçirmek için yan tarafına hedef almamıştı. Doğrudan üzerine atmıştı ve bir an sonra da gülümsemeye başlamıştı.
Çünkü ağaç daha yere bile değmeden parçalanmıştı. Ağacın parçalanışını da başka bir patlama takip etmişti ve o patlamayla birlikte Pride, karnında inanılmaz bir ağrı hissetti. Hemen ardından da sırtında bir ağrı başladı ve aniden yere itilerek parçalanmış toprağa kapaklandı.
Hemen yerden kalkıp havaya baktığında ise Betty’nin pembe olması gereken gözlerinin kahverengi bir şekilde parladığını gördü ve yüzündeki gülümseme biraz daha büyüdü.
Betty ise inanılmaz bir kararlılıkla Pride’nin üstüne düşüyordu ve yumruğunu germiş haldeydi.
(Pride)-İşte benim kızım.
Pride ayağını yere sağlamca bastı ve Betty’ye karşılık vermek için yumruğunu sıktı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..