***
Akhan üzerine gelen gence bir bakış dahi atmadan yanındaki yaşlı adamdan bir meyve aldı. Bu meyve elmaya benziyordu, ancak üzerinde turuncu renkli çizgiler vardı. Akhan meyveyi aldığı gibi adama fırlattı ve ileri fırladı.
Üzerine gelen genç adam mı?
Normalde mükemmel bir takım çalışması olacağını düşünüyordu. Aklında Akhan’ı bir basamak olarak kullanıp, Ogün’e saldırmak vardı. Ancak…
Akhan yerinden fırlamasıyla bir bok çuvalı gibi çakıldı. Genç adam küfürler eşliğinde doğruldu ve Buyan Enerjisini vücudunda çevirerek kendini iyileştirdi.
“Son zamanlarda gençler çok haraketli… Onu tek başına yenebileceğini mi düşünüyor?”
Ancak Akhan’a baktığında konuşmayı unutacak kadar şaşırdı.
Ogün üzerine gelen meyveden kolayca kaçınmıştı. Ancak bunun için çok kısa bir süreliğine odağını oraya vermişti. Bu Akhan’ın istediği şeydi. Ogün meyveden kaçındığı gibi onun görüş açısını kullanarak dibine girmiş ve ağırlık merkezi olan sağ ayağına sağlam bir tekme geçirerek yere düşmesini sağlamıştı.
Hareketleri öyle kusursuzdu ki bu akışa Ogün bile tepki verememişti. Sadece bir tekme yere yapışmasına yetmişti.
Suratını kaplayan acıyla daha da çıldıran Ogün buyan enerjisini kullanarak Akhan’ı biçmek istedi. Lakin vücudunu kaldırdığı anda yüzüne zarif bir tekme indi ve bayılmasına neden oldu.
Bu tekmenin sahibi yakışıklı genç adamdı. Ogün’e bir bakış dahi atmadan Akhan’ı bileğinden tuttu ve insanların arasına karıştı. Öyle hızlıydı ki onları tutuklamak için insanların arasına karışmış muhafızlar dahi tepki verememişti.
“Tutuklayın şunu!”
“Açılın! Görülecek bir şey yok!”
“Burada ne olduğunu anlatabilecek misin?”
Muhafızlar Ogün’ün ellerini ve kollarını bağladıktan sonra onu kaldırdılar.
“Bu…”
Uzaktan onları yönlendiren Muhafız Kaptanı, Ogün’ün yüzünü görünce yüzünü ekşitti.
“Durun, onu bırakın!”
Muhafızlar Ogün’ü kaldırırken şaşkınlıkla bakakaldılar.
“Bir suçluyu neden bırakıyoruz?”
“Onun yüz hatlarına dikkatli bir şekilde bak.”
Muhafızlar, Ogün’e çok daha dikkatli bir şekilde baktılar. Ardından kim olduğunu anlayınca vücutlarını bir ürperti ele geçirdi.
“Onun kardeşi mi?”
“Asıl o sıkıntı değil, kadına bak.”
Muhafızlar, Çarşamba Karısını andıran kadına baktıklarında yüzleri karardı.
Tanrım nasip etme!
Bir muhafız onun kim olduğunu anlayınca titredi ve kaptana baktı.
“Kaptan bu kişi…”
“Evet, Baldaz’ın ablası… Ogün’ü kampa götürün. Genç hanıma da biriniz eşlik etsin.” Kaptan kafasını kaldırdı ve şanssız bir muhafızı görevlendirdi.
Bunun için üzgünüm asker…
***
Akhan ve genç adam karanlık bir ara sokağa girdikten sonra durakladılar ve nefeslendiler. Sokak karanlıktı ve yerler suyla hafif bir şekilde ıslanmıştı, saman balyaları iki yöne saçılmıştı.
Genç adam ellerini dizine dayadı ve derin nefesler aldı.
“Se…n… ne kadar ağırsın!”
Akhan ona bakmadı bile. Kafasını arkasına çevirdi ve dikkatle karanlık sokağın ilerisine baktı. Oradaki figürleri görünce Çorlu’daki dırzolar aklına geldi. Akhan onlara baktığında onlarda gence ve Akhan’a baktı ve gülümsediler. Toplam beş kişilerdi.
“Hey, cenabet falan mısın?”
“Cenabet?”
Genç adam derin bir nefes verdi ve kafasını arkaya attı.
“Kaç kişiler?”
“Beş.”
“Kaç kaç bölüşüyoruz?”
“...”
“Ha?”
Akhan iç çekti ve kafasını iki yana salladı. Ardından adamlara doğru döndü ve gülümsedi.
“Sizi annesizler. Abiniz biraz öfkeli… bu yüzden hepiniz aynı anda gelin.”
İğneleyici sesi adamları hızlıca alarma geçirmişti. Normalde fırsat kollayan bu kişiler, Akhan ve yakışıklı genci sonra kıstıracak ve paralarını alacaklardı. Ancak Akhan bunu erkene çekmişti. Bu kişiler deneyimliydi, bu yüzden hemen saldırmadılar. Yavaşça Akhan’a doğru yaklaştılar ve gülümsediler. Daha çok bir mahalle abisi gibi gözüküyorlardı.
“Bize mi dedin canım?”
Tam o anda en arkadaki adam ileri fırladı ve Akhan ve genç adamın üzerinden atlayarak girişi kapattı. Akhan arkasına baktığında uzun boylu bir adamın orayı tuttuğunu görünce daha da gülümsedi.
“Birer zorba olduğunuzdan cepleriniz doludur. Bu kadar parayla ne yapmak istiyorsunuz? Ev falan mı alacaksınız?”
Akhan ustaca gülümsedi ve ellerini havaya kaldırdı.
“Ahahaha! Aptal mısın? Bu parayla anneni bile satın alırız.” En öndeki adam bir bıçak çıkardı ve Akhan’ın birkaç ötesine geldiğinde durdu. Lakin bir saniye sonra Akhan aniden gözünün önünden kayboldu.
Bunu anladığında kendisini korumak için kollarını kullandı ve buyan enerjisini döndürerek derisini sertleştirdi. Amacı Akhan’dan korunmaktı. Ondan hissettiği enerji miktarı bir hayli azdı. Bir saniye geçmesine rağmen hiçbir şey olmayınca kafasını kollarının arasından kaldırıp baktı.
“!!!”
Normalde kapıyı koruması gereken adam boğuk bir şekilde inleyerek yerde yatıyordu. Genç adam, yerdeki adamı birkaç kez daha tekmeledikten sonra adamın ceplerini karıştırarak bir kese aradı.
“Bunda değil!”
Genç adam öfkeyle yerdeki adamı tekrar tekmeledi ve Akhan’ın olduğu yöne doğru baktı.
“Orada var mı?”
Adam kafasını arkasına çevirdiğinde çenesi yere düştü. Akhan üç adamı duvara yaslamış ve suratlarını yumrukluyordu. İşin garip yanı ise adamlar, Akhan’dan en az bir baş uzun olmasına rağmen Akhan çok direkt yumruk atarak dövüyordu. Adamların yüzü kırmızıya boyandı ve bilinçlerini kaybettiler.
Akhan bunu umursamadan adamların ceplerini karıştırıp bir kese çıkardı. Kese tüm avucunu kaplayacak kadar büyüktü. Ağırlığını tartıp kafasını salladı.
“Güzel.”
Akhan, keseyi çıkardığı anda adam saldırıya geçmiş ve Akhan’ı öldürmek için saldırmıştı. Öyle hızlıydı ki bu hız Mete ve Osman’dan aşağı değildi.
“Dikkat et!”
Zorbanın harekete geçmesi genç adamı telaşlandırmıştı. Hızlıca Akhan’a yardım etmek için ileri atıldı. Ancak bir el destek ayağını kavradı ve hareket etmesini zorlaştırdı. Genç adam hızlıca kurtulmak istese de bacağı yandı.
Gerçek burada kullanmaya cüret ettiler!
O da artık kendini tutamazdı. Buyan enerjisini vücudunda çevirdi ve eşlikçi ruhunu uyardı. Onun eşlikçi ruhu büyük bir yıldırım balinasıydı. Burası onu çağırmak için uygun olmadığından dolayı sadece gücünü vücuduna çağırdı. Yıldırım arkları yerdeki adamın vücuduna girdiler ve enerji merkezini parçalara ayırdılar.
“Ne yapıyorsun a*ına koyim?”
Akhan adamın saçlarından kaldırıp, genç adama doğru attı. Üstü başı kan içindeydi. Ancak bu kan onun değil, adamlarındı.
Genç adam gücünü geri çekti ve afallamış bir yüz ifadesiyle Akhan’a baktı.
“Sen nasıl?”
Akhan omuzlarını silkti. “Eğer her şey güce göre belirlenseydi, ormanın kralı Aslan olmazdı.” Ardından elini kaldırdı ve işaret parmağı ile beynini işaret etti. “Aslanın kral olmasını sağlayan şey kafasının içindeki düşünceler ve bilgelik. “
“Peki, nasıl bu kadar kolay kazandın?” genç adam Akhan’a dikkatli bir şekilde baktı ve onun vücudunu baştan aşağı süzdü.
“Üzgünüm ancak kızlardan hoşlanıyorum.”
“…”
Akhan soruyu cevaplamadan cebinden bir kese çıkardı. Bu dövdüğü adamdan aldığı keseden birisiydi. Ağırlığına bakılırsa içinde ondan fazla metal para vardı.
“Ceplerine bak.”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..