Bölüm 14: Yenilgi

avatar
460 3

En Güçlü Olacağım! - Bölüm 14: Yenilgi


Bölüm 14: Yenilgi

 

“Neler oluyor burada?”

 

Yoban Soyu’na yardım etmek için gelmiş bir hizmetçi Şef Konağı’nın etrafında toplanan büyük kalabalığı görünce en yakındaki başka bir hizmetçiye sordu.

 

“Bende bilmiyorum ki… Sanırım bir dövüş var. Ne kadar dikkat çektiğine bakılırsa önemli olmalı.”

 

“Hm… İç çatışmalar mı var acaba? Yeni şefin çok genç olduğunu duydum.”

 

“Bilmiyorum.”

 

Şef binasının etrafındaki kalabalığın ortasında Gökalp ve Akhan karşı karşıyaydılar. Aralarında yedi metrelik bir mesafe vardı. Akhan’ın üzerinde siyah renkli basit bir cüppe vardı. Gökalp ise bunun zıttıymışcasına beyaz renkli bir cüppe girmişti. Herkes bu iki yakışıklı gencin neden karşı karşıya geldiğini merak ediyordu.

 

“Bunu yapmak istediğine emin misin? Her ne kadar savaşçı seviyem 1. Seviyenin ortasında olsa da ruhum ile aramdaki bağ çoktan ikinci seviyeye erişmek üzere…” diye uyarıda bulundu Gökalp.

 

“Sıkıntı yok.” dedi Akhan, “Bir savaşçı ile savaşmayı çok istiyorum zaten… Elinden hiçbir şey sakınmadan üzerime gel.”

 

Akhan bu garip dünyayı çok merak ediyordu. Çok garip manzaralar vardı ve savaşçılar çok garip bir şeydi. Bu içindeki kaşifi tetikliyor ve merakına yenik düşmesine neden oluyordu.

 

“Sen bilirsin. Geliyorum.” Gökalp pes etti ve vücudunu esneterek nefes tekniğini döndürmeye başladı. Nefes tekniğini çalıştırdığında vücudundaki buyan tüm patlayıcılığıyla dışarı çıktı. Uyandırdığı ateş iyesi gücünü Gökalp’le paylaştı.

 

Akhan’da bu sırada rakibini bekliyordu. Basit bir Wing Chun duruşu almış, zarif bir kuğuyu andırıyordu. Gökalp’in vücudunu kaplayan ateşlere gözlerini bile kırpmadı. Sadece Japonya’da öğrendiği bir nefes tekniğini kullanmaya başladı.

 

Bu ona eşi benzeri olmayan bir rahatlık ve güven vermişti. En başından beri durgun olan gözleri, eşsiz bir soğuk yaymaya başladı.

 

“Başlayın!”

 

İşaret verildiği anda Gökalp yerinden bir ateş topu gibi atıldı ve Akhan’ı yakmak için harekete geçti. Ellerini kaplayan ateşler bir pençe oluşturdu ve kaslarına sızan buyan vücudunu kuvvetlendirdi. O anda Akhan savaşçıların gücünü hissetti.

 

Çünkü bu hız bir insanın erişebileceği hızın üstündeydi. Ancak gene de paniklemeden Gökalp’e doğru adım attı.

 

Kesin yumruk!

 

Beyaz Turna Sanatı olarak anılan Wing Chun’a sonradan eklenmiş bir hareketti bu! Akhan Çin’de eğitim aldığı dojo da görmüştü bunu. Vücudun gücünün büyük kısmı bu yumruğa aktarılıyor ve olması gerekenden birkaç kat daha fazla güç birikiyordu. Haliyle rakip çok daha büyük bir hasar alıyordu.

 

Akhan ateşlerin oluşturduğu sıcak atmosferi hissetti ama geri çekilmedi. Sol elini geri çektiği anda sağ eli bir mermi andırırcasına ilerledi ve ateşlerin arasındaki küçük açıktan girerek Gökalp’in sağ memesinin altına sertçe indi.

 

Ting!

 

“Ting?”

 

Akhan bir metale vurmuş gibi hissettiğinde Gökalp çoktan pençesini savurmuştu. Ateşten oluşmuş bir pençe Akhan’ı biçmek için indiğinde Akhan tekrardan duruş değiştirdi ve yana doğru yıkılarak bu saldırıdan kurtuldu.

 

Taido’nun bir tekniğiydi bu; Tengi!

 

Yıkılarak kaçınmaya yarıyordu. Ungi ve Hengi ile bir bütün oluşturduğunda ise bir hareket zinciri oluyordu. Akhan’da bunu iyi şekilde bildiğinden dolayı yere yıkıldıktan sonra hareket etti ve ayağa fırlayarak mükemmel bir yer değiştirme uyguladı.

 

Gökalp ne olduğunu bile anlamadan Akhan Judo’ya geçti ve devirme hareketlerinden birisini onun üzerinde kullandı. Ancak Gökalp sandığından daha çok daha güçlüydü, Akhan’ın dört beş katı bir hızla arkasını döndü ve karnına sert bir yumruk geçirdi. Buyan enerjisi yumruğundan patladı ve Akhan’ı beş metre geriye fırlattı. Vücudundan sızan ateş onun etrafında bir halka oluşturdu.

 

“Bitti.” Gökay hakem misali olaya müdahil oldu. “Gökalp, Genç efendi Akhan’ı kesin bir şekilde mağlup etmiştir.”

 

Akhan ağzından kanlar sızdığını fark etti. Ne olduğunu bile anlamadan bu kadar hızlı yenildiğini anlamamıştı. Nasıl olurda bu kadar iyi bir performans sergilemesine bir yumruk da oyun dışı kalmıştı?

 

“Akhan, iyi misin canım?” Alçatun kalabalığın arasından sıyrıldı ve endişeyle Akhan’a yardıma geldi. Onun ağzından sızan kanların, beyaz tenini lekelediğini görünce sinir krizi geçirdi. Rüzgar İye’sinin gücü bir anda patlayarak ondan beş metre ötedeki Gökalp’e saldırdı. Rüzgar Zincirleri bir kırbaç misali gencin üzerine çakıldı.

 

Gökalp çok yetenekli olsa da Alçatun ondan da öndeydi. Ayrıca Akhan’la savaşırken enerji kaybetmişti. Bu yüzden bunu karşılayamadı. Zincirler vücudunu sardı ve onu yere çarptı.

 

“Alçatun! Bu hadsizliktir!” Gökay, Gökalp’e neler olduğunu görünce öfkeyle kükredi.

 

“Heh, acımasızca saldırırken bir şey olmuyor yani?” Alçatun dudaklarını büzdü ve vücudundaki enerjinin bir kısmını Akhan’a aktararak daha iyi hale gelmesini sağladı.  

 

“İyiyim abla… Endişelenmene gerek yok. Sadece birkaç kaburga kırığı…” Akhan yediği yumruktan dolayı güç farkını çözmüştü.

 

“Durumun hiç öyle göstermiyor ama! Sen daha birkaç gün önce uyanmış birisin! Gökalp ise on yıldır buyan enerjisi biriktiriyor, her ne kadar Ateş İyesi ile bir sene önce anlaşmış olsa da yeteneği sayesinde beş yıllık insanlara kafa tutabiliyor! Aynı seviyede bile değilsiniz.” Alçatun endişeyle Akhan’a bakmaya devam etti. Öfkeli bir sesi olsa da içindeki yumuşaklığı sezmişti, Akhan. İçinin ısınmasına engel olamadı.

 

“Hayır, bu haksızlıktır! Erkekler arasındaki bir savaşa-!” Gökay bırakmayacaktı bu işin peşini, bu yüzden olabildiğince yüksek bağırdı.

 

“Büyük Amca, bu kadarı yeterli. Merkez Akademisi’ne gidecek kişiler belli oldu. Daha fazla uğraşmanıza gerek kalmadı.” Dedi Alkan, Şef Konutu’nun çardağından. Her şeyi en başından beri izliyordu.

 

Alkan’ın dediklerini duyan Gökay’ın gözleri parladı. Ve hızla kafasını eğerek uzaklaştı. Giderken Gökalp’i almayı da unutmamaıştı.

 

Alkan yaşlı adama bir kez daha bakmadan Akhan ve Alçatun’a baktı. “Alçatun, kardeşimi içeriye götür ve basit iyileştirme haplarından bir tane ver. Bir süre dinlendikten sonra hazırlanmasına yardım et.”

 

“Anladım.” Alçatun kafasını sallayarak onayladı. Akhan’a yıllardır ablalık yapıyordu ve ilişkileri çok sağlamdı. Bu yüzden bunlarda bir sıkıntı görmüyordu.

 

O sırada Akhan gülümsedi ve ayağa kalktı. Birkaç kaburgası kırık olsa da bu acı onun için bir hiçti. Ağzından sızan kanları koluyla sildi ve abisine baktı.

 

“Ağabey, arkadaşım dışarıda bekliyor. Gitmem gerekli. Görüşürüz.” Dediği gibi ardını döndü ve kalabalığın arasından sıvıştı. Öyle hızlı hareket etmişti ki Alçatun bile tepki verememişti.

 

Alçatun tam hareket edecekti ki Alkan’ın sesini duydu.

 

“Bırak gitsin.”

 

“Anladım.”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46895 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr