Bölüm 15: Ormanda Eğitim
Kuçkar şehrinin çok uzağında olmayan canavar bölgesinde, Akhan elindeki demir sopayı bir tavşana öldürme niyetiyle savurdu. Gökalp ile yaptığı savaş ona bir şey öğretmişti; Buyan enerjisi her şeyden daha önemli!
Akın Melih buraya birkaç gün önce gelmiş olsa da Akhan on altı senedir bu dünyada yaşıyordu. Ancak onun anılarında da buyan enerjisi ile ilgili bir şey yoktu. Bildiği şeyler kısıtlıydı ve Akın Melih’in anıları tarafından bastırılmıştı.
Ama anıların derinliğinde Akın Melih için bir kapı vardı! Hızlanma güçlenmesini sağlayacak bir yol!
Canavarlar!
Tüm canavarların içinde bir yoğunlaşmış buyandan oluşan bir çekirdek vardı. Bu tıpkı savaşçılara benziyordu!
Akhan bunu özümseyebileceğini düşünüyordu.
Çünkü atmosferden aldığı enerji miktarı çoğunlukla bir damlayı geçmiyordu. Şehirden ayrıldıktan sonra bir saat boyunca meditasyon yapmıştı ama toplayabildiği enerji miktarı bir buçuk damlaydı! Önceki ile birleştirildiğindeyse iki buçuk damla ediyordu.
Akhan bunu görünce böyle yapmaya devam ederse Gökalp’in seviyesine on yıl sonra anca geleceğini anlamıştı. Çünkü Basit Nefes Tekniği’nin giriş sayfasında seviyeler için ne kadar enerji gerektiği yazıyordu.
Akhan’ın birinci seviyeye adım atması için gereken miktar 1,000’di!
Ve her gün en fazla bir buçuk damla kazanabildiğini fark etmişti. Bir yerden sonra meditasyonun faydası yoktu. Enerji toplayışı kesiliyor ve atmosfer ile olan bağlantı kesiliyordu. Bu da Akhan’a bir şeyi daha öğretmişti.
Meditasyon için enerji gerekliydi!
Meditasyon da toplanan buyan, beden de birikiyor ardından da tekrardan meditasyon yapmak için kullanılıyordu. Bu her ne kadar az miktarlarda olsa da zaten bir damla kadar olan enerji için fazlaydı.
Akhan düşüncelerinden arındı ve vurduğu tavşana baktı. Bu tavşanın ismi Demir Kemikli Tavşan’dı. Birinci seviyenin başında olan bir canavardı. Pek bir saldırı gücü olmasa da sinir bozucu derece de hızlıydı. Bu yüzden bu seviyedekiler için en tercih edilmeyen hayvandı. Çünkü yakalamak çok zordu.
Ama bunlar Akhan için geçerli değildi.
Yıllar boyunca bir çok gerçek ustadan eğitim almış birisiydi. Adım teknikleri konusunda kendi babasından bile daha iyiydi. Bunu ölmeden önce babası da söylemişti. Bir adımlık gücü, dört beş adımlık aktiviteye dağıtabilecek bir kontrolü vardı. Ayrıca dengeli zihni sayesinde tavşanı kaybetmiyordu.
Lakin Akhan’ın çok büyük bir sıkıntısı vardı. Bu Demir Kemikli Tavşan, Akhan’ın elindeki demir sopaya rağmen çok az hasar alıyordu. Akhan yarım saattir bu tavşanı öldürmeye çalışıyordu. Tavşan birinci seviyede olduğundan buyan kullanarak kendisini güçlendirebiliyordu. Ancak Akhan’da böyle bir imkan yoktu. Bu yüzden onu öldürmek çok zordu.
On dakika geçti ve Akhan tavşanın koşu yoluna fırlayıp, demir sopasıyla onu yere yapıştırmasıyla tavşanın boynu kırıldı.
“Sonunda!”
Akhan alnından akan terleri koluyla sildi. “Bir saatten uzun sürdü. Birinci seviyede ki bir canavar böyleyse, ikinci seviye canavarlar nasıl güçlüdür?”
Yerdeki tavşanı eline aldı ve kendisine belirlediği güvenli alana gitti. Burası büyük bir ağacın kovuğuydu. Bir sığınak olmak için harika bir yer olduğundan Akhan burayı seçmişti.
Yapraklardan yaptığı mindere kurulduktan sonra vücudunu esnetti ve gelirken şehirden satın aldığı av bıçağı ile tavşanın karnını deldi. Tavşan öldüğünden vücudunda enerji dolaşımı kesilmişti, bu yüzden Akhan’ın bıçağı deriyi kesebilmişti.
Akhan akan kanları dert etmeden yaratığın vücudunu eşelemeye başladı. Birkaç saniye sonra parlak bir misket buldu. Bu misket çok parlak değildi ama özel bir parıltısı vardı. Şeffaf renkli ve bir misket boyutundaydı; Akhan bunun ne olduğunu hemen anladı.
Canavar çekirdeği!
Akhan heyecanla miskete baktı. Tavşanı bir kenara fırlattıktan sonra bu parlak enerji deposuna baktı. İçinde yoğunlaşmış gücü hissedebiliyordu. Kendi enerji seviyesinin çok üzerindeydi.
Zaman kaybetmeden bağdaş kurdu ve Basit Nefes Tekniği’ni uygulamaya başladı. Bu sırada çekirdek sağ avucunda duruyordu.
Yavaştan alıştığı soğuk his vücudunu sardı. Atmosferdeki buyan kendisine çekilmeye başlasa da Akhan onları umursamadan çekirdeğe yöneldi.
Beklediği gibi çekirdekten enerji sızmaya ve Akhan’ın çağrısına kulak vermeye başlamıştı. Şeffaf enerji parçacıkları bir bir Akhan’ın vücuduna girdi ve enerji merkezinde durakladılar.
Akhan ne kadar enerji aldığını görünce heyecanlandı. Daha yeni başlamasına rağmen bir tane damla oluşmuştu bile. Ama bu heyecanı uzun sürmedi. Ne olduğunu bile anlamadan sağ elindeki misketin parıltısı söndü ve parçalara ayrıldı. İçindeki enerji bir anda yok olarak, Akhan’ın odağını bozdu.
Brugh!
Akhan bu odak bozulmasının oluşturduğu geri tepmeyle kan kustu. Elinde ufalanan misketin oluşturduğu şaşkınlık yüzünden ne yapacağını bilemedi.
“Görülüyor ki enerji çekmeye başladığımda çevreye de dağılıyor. İçindeki enerji gittikten sonra da yok oluyor.” Akhan şaşırdı. Bilimin dünyasından gelen Akın Melih, bu dünyada yaşamış Akhan’dan daha bilgiliydi bu konuda! Çünkü hayranı olduğu dövüş sanatları romanlarında sürekli değinilen bir konuydu.
Akhan durumu anlayınca kendini sakinleştirdi ve ayağa kalktı.
“Bu çekirdekten bir damla buyan kazandım. Üstelik bu birkaç dakika bile sürmedi! Ayrıca görülüyor ki meditasyon için enerjim olduğu sürece enerji çekimini başlatabilirim. Atmosferden çekmek yerine buradan çekmek çok daha sağlıklı. Ne yapacağım anlaşıldı.”
Akhan ne yapması gerektiğini anladıktan sonra yerdeki demir sopasını aldı ve avlanma için harekete geçti. İlk önce çevreye dair bilgisini artırdı. Burası bir orman olduğundan dolayı belirli kısımlara ayrılmış olmalıydı. Akhan şu anda kendisinin belirlediği bir sınır olan; Dış Kesim’de takılıyordu.
Araştırmalarına göre gördüğü tüm canavarların seviyeleri, birinci seviyeyi geçmiyordu. En yüksek seviyeli yaratık birinci seviyenin ortasındaydı. Bilgisi sığ olan Akhan onların özelliklerini anlamadı ama belirli tahminlerde bulundu.
Demir Kemikli Tavşan’ın kemikleri bir demiri andırırcasına çok sağlamdı. Bu canavar oldukça popüler bir canavardı ve her yerde kolaylıkla bulunuyordu. Bu yüzden Akhan bu canavar hakkında birçok şey biliyordu.
Bu canavar Kemikli Tavşan ailesinin en düşük seviyeli canavarlarından biriydi. Manevra kabiliyeti son derece gelişmişti. Dişleri ile bir kemiği kolaylıkla kırabilirdi. Görülebilen seviye aralığı çoğunlukla 1-2 arasındaydı. Akhan daha önce 2. Seviye bir Demir Kemikli Tavşan görmemişti.
Akhan’ın bu canavar hakkında bildiği en önemli şey, bunların belli bir bölgeye yuva kurmasıydı. Diğer tavşan tipi canavarların aksine, Kemikli Tavşan’lar belirli bir bölgeye kurulur ve oradan beslenirdi.
Bir Demir Kemikli Tavşan’ın yakınlarda bulunduğu gerçeği, yakınlarda bir Kemikli Tavşan yuvası ya da sürüsü bulunduğunu gösteriyordu. Akhan bunu bildiğinden dolayı tavşanı avladığı yerin tam tersi istikamette ilerledi.
Aradığı canavar türü çok basitti. Dayanıksız bir deriye sahip olanlardı! Dayanıksız derili canavar türü fazlasıyla mevcuttu. Bu canavarlar gücü ve hızı ile öne çıkar, hiç hasar yemeden rakiplerini alt ederlerdi. Lakin böyle bir şey Akhan’a karşı işe yaramazdı.
Akhan Wing Chun, Aikido, Jiu-Jutsu ve birçok dövüş sanatı ile gücü yönlendirmeyi ve kendi gücü ile rakibi alt etmeyi öğrenmişti. Aradaki fark çok büyük olmadığı sürece Akhan hiçbir güç tipi yaratıktan korkmuyordu.
Hız tipi ise Akhan için daha kolaydı. Hız ne işe yarardı? Rakibi aldatmaya ve saldırılardan kaçınmaya! Aynı şekilde saldırı hızınızı da büyük ölçüde artırırdı. Akhan uzun bir süre Taido ve Escrima çalışmıştı. Muay Thai’de yediği zincir saldırılar, Taekwando hocalarından yediği yıldırım hızındaki tekmeler sayesinde gözleri yıldırım gibiydi. Ayrıca yeterince odaklandıktan sonra canavarın hareket yönünü, saldırı yönünü, tepkilerini tahmin edebilir ve ondan önce davranarak hız farkını kapatabilirdi.
Ancak dayanıklılığı yüksek olan bir canavarı bunlarla yenemezdi. Fiziksel olarak Akhan, Akın Melih’in çok ama çok altındaydı. Akın Melih yıllarca kanla bilenmiş bir kılıçsa, Akhan yeni yapılmış bir tahta kılıçtı. Patlayıcı kuvveti son derece az olması bir kenara, bir süre koştuktan sonra çok yoruluyordu. Elinde bir kılıç olsa dahi yapabileceğini sanmıyordu. Bir dayanıklılık tipi canavara hasar veremezdi.
Akhan bir süre daha ilerledikten sonra bir derenin dibine geldi. Suyun hoş sesi kulaklarını doldurdu ve ormanın sesini örttü. Akhan susuzluğunu gidermek için eğildi ve bir avuç suyu doya doya içti. Akhan hâlâ insani sınırlar içindeydi. Bu yüzden temel ihtiyaçlarını belli aralıklarla gidermesi gerekiyordu. Haliyle bir akarsu bulduktan sonra su içmesi normaldi.
Akhan su içtikten sonra kanlı ellerini yıkadı ve yüzünü yıkayarak vücudunu uyardı. Doğrulduktan sonra aynadaki yansımasına bakarak güldü. Uzun gür saçları ve bir bebeği andıran narin bir yüzü vardı. Elleri çok küçük ve cildi çok temizdi. Çok yakışıklı birisi sayılmazdı ama eşsiz bir cazibesinin olduğunu kabul etmeliydi. Kendi yüzünü detayla inceliyordu. Öyle ki ilk defa parlak mavi gözlerinin olduğunu fark etti. Küçük yüzü, narin vücudu ve parlak mavi gözleri ile bir Çin’de gördüğü Şeker Erkek’lere benziyordu.
“Ah… Akhan, seni küçük piç. Ne kadar şanslısın.”
Akın Melih ve Akhan’ın anıları birleşmiş olsa da, Akhan değil tam aksine Akın Melih üstün gelmişti. Bundan dolayı Akın Melih kendi anıları ile Akhan’ın birleşmesi sonucunda, kendi kişiliğini öne çıkararak Akhan kimliğini benimsemişti. Ne derlerse desinler, o ne Akhan ne de Akın Melih’ti.
Sudaki yansımasına bakarken zamanı unuttu ve sadece yüzüne kilitlendi. Farkında olmadan on dakika geçti ve garip olaylar yaşandı. Küçük akarsunun yavaş akan suyu bir anda hızlandı ve Akhan’ın sudaki yansıması çarpıtıldı.
Sudaki yansıması yavaşça değişti ve yeşil yaşlı bir kadını andırmaya başladı. Yaşlı kadının yüzü o kadar çirkindi ki Ogün’ün sevgilisi bile Şeyma Subaşı kalırdı. Akhan ile çirkin kadının gözleri kesiştiğinde Akhan’ın başı dönmeye, midesi fena halde bulanmaya başladı. İçgüdüleri çığlıklar atmaya başladığında Akhan bacağına dayadığı demir sopayı kaptığı gibi sudaki yansımaya vurdu.
“KYAAAAA!!!”
Sudaki yansıma bozulduğunda Akhan’ın kulağını tırmalayan tiz bir çığlık yükseldi. Suyun içinden ağaç köklerini andıran bazı kökler çıktı ve Akhan’ı sarmaya çalıştı. Ancak Akhan sopayı ustalıkla kullandı ve sudan oluşmuş kökleri atlattı.
Dövüş ve av deneyimleri birbirini tamamladı. Akhan’ın anılarındaki bilgilerden birisi ortaya çıktı ve ne olduğu anlaşıldı.
“Siktir, bir Çay Ninesi neden burada?!”
****
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..