- Dikkat... Dikkat etsene seni lanet çocuk! Mahvettin bütün deriyi!
Aspern sinirle parıldayan simsiyah gözlerini yanındaki kadına dikti. Kahverengi gözleri hafif bir keder ve umutsuzlukla bakıyor, Aspern'i daha da fazla çıldırtıyordu. Yaklaşık beş aydır bu kadının onaylamayan bakışlarıyla, sürekli değişen kararlarıyla, ona göre anlamsız gelen sözleriyle uğraşıyordu ve sabrı kesinlikle tükenmişti.
- Senin öğrettiğin gibi yapıyorum işte! İlk başta iğneyi ısıt, sonra zikzak şeklinde geçir ve kapanış.
Evern sıkkın bir şekilde Aspern ile göz göze geldi. O da bu durumdan bıkmıştı.
-Ulan yarım akıllı attığın dikişe dikkat etmiyorsun! Çok açık geçiriyorsun iğneyi. Sakinleş ve tekrar dene.
Evern hafifçe buruşmuş eliyle çocuğun elindeki deri parçalarını kavradı, üzerine geçirilen ipliği bir hareketle söktü.
- Bu kadar kolay sökülen bir düğümle zaten bir yere varamazdın. Anlaşıldı, en baştan başlayacağız.
Aspern öfke ve çaresizlikle onayladı. Dişleri birbirine sürtüyordu.
- Tamam doktor hanım, nasıl isterseniz.
Aspern oturuşunu düzeltti, Evern'in söktüğü ipliği yeniden eline aldı. Öğrettiği düğümü atmaya başladı.
Aspern'e ilk başta eğlenceli gelen bu basit "ilk yardım" işleri, çoktan bir azaba dönmüş, onu yiyip bitirmişti. Doktorluk kesinlikle uğraşmak istemediği bir iş haline gelmişti. Bunun en büyük sebeplerinden biri yanında duran huysuz kadının ta kendisiydi. Her yaptığında bir kusur buluyor, sürekli onu düzeltiyor ve anlamsız bir şekilde uğraştırıp duruyordu.
Evet, Aspern kesinlikle bıkmıştı. Bulundukları, ilaç ve tıbbi bitki kokan tahta barakadan, parmaklarını kesen ince iplikten, öğrendiği saçma bitki isimlerinden ve kadının yaptığı, her seferinde kaldığı zorlu sınavlardan...
Bir gün ağır bir şekilde isyan edecek, bu barakadan kurtulacaktı. Ve bunun yakın bir zamanda olacağı kesindi.
-İki gün boyunca boşuna uğraşmışız biz! Beyfendi çoktan düğüm atmayı da unutmuş.
Evern'in tiz sesini, balık kokan iğrenç ağzını kulaklarında hissetti. İğrendi. Tam düğümü yeniden deneyecekken iplik üzerine sarılmış deniz kabuklarından oluşan tül perde titreşti, içeri meraklı bir kafa girdi.
-Doktor hanım, rica etsem Aspern'i alabilir miyim?
Kahverengi, yağlı saçları aceleyle sağ tarafa yatırılmış, her tarafı kir pas içindeki atleti terden sırılsıklam olmuş, iki çift meraklı gözü heyecandan kızarmış ufak bir çocuktu karşısındaki.
Aspern'in en yakın arkadaşı(belki de tek arkadaşı) Gaga. Lakabını iddia sonucu ağzıyla yakalamak zorunda kaldığı bir kertenkeleden almıştı. Şimdi de her tarafa övgü dolu bir şekilde bu bilgiyi yaymakla meşguldü.
Aspern Gaga'ya hüzün dolu gözlerle baktı. Gaga'nın onu buradan kurtarmasını istiyordu. Gaga elbette bunu anlamadı.
-Niyeymiş o?
Aspern hemen söze girdi.
-Çünkü bugün çok özel bir toplantı yapacaktık.
Gaga kaşlarını çattı.
-Ne toplantısı?
Aspern sesini kapatmak istermişçesine elini alnına yapıştırdı. Düşündüğünden daha fazla ses çıkmıştı.
-Tabi ya nasıl unuttuk. Tam öğlendeydi. Umarım kaçırmamışızdır.
Evern elbette Aspern'in niyetini anlamıştı. Ama sadece sıkılmış bir bakışla yetindi.
-Yarın bu düğümü tam olarak öğrenip gelmeni istiyorum, yoksa seni yemin ediyorum bu sefer içeri almam. Kapının önünde uyursun.
Aspern gülümsedi. Bunu yapamayacağını biliyordu.
-Tamam tamam. Yarına kadar halledeceğim.
Daha fazla zaman kaybetmeden hemen dışarıya fırladı. Evern iç çekti.
Aspern dışarıya çıkar çıkmaz masmavi denize baktı, kokusunu içine çekti.
Bulunduğu kasabaya geleli altı ay olmuştu. İlk ayı ailesini aramakla geçmişti. Sonrada usta Agtre ile birlikte bu işten vazgeçmiş, kendine bir zanaat aramaya başlamıştı.
Kesinlikle verebileceği en kötü kararı vermişti.
-Ne toplantısı ya?
Aspern sorgulayan gözlerle Gaga'ya baktı.
-Cidden mi?
Ciddiye aldığını fark edince devam etti.
-Toplantı falan yok aptal. Oradan kurtulmak için dedim.
Gaga, ağzını sonuna kadar açarak güldü. Çürümüş ve dökülmüş dişleri, gayet net bir şekilde görülüyordu.
-Asıl aptal olan sensin. Desene çıkmak istiyorum çıkabilir miyim diye?
-Doktorda izin verecek yani?
-Elbet verecek! Bugüne bugünlük onun tek çırağısın. Vermeyipte ne yapacak.
Aspern'de güldü.
-Tek çırağız diye beni el üstünde tutuyor değil ya, neyse. Bir dahakine denerim.
Masmavi, bulutsuz gökyüzüne; bembeyaz güneşe bir göz attı. Öğleni çoktan geçmişlerdi.
-Acaba kilisedeki o tuhaf adam bugün geldi mi?
Gaga, yıkık dökük barakaların arasında koşturan, kendinden bile ufak çocuklara baktı.
-Sahi kaç gündür yok. Acaba sonunda Asmphelrosh onuda mı gördü?
-Hiç mi hiç sanmıyorum. Hoş, bugün gelseydi zaten kasabadakiler dalgasını geçiyor olurdu.
-Bence tatlı adamdı.
-Neresi tatlıydı be?! Kaç çocuğun kabusuna girmiştir o adam. Keçi sakalı, ortası kesilmiş kahverengi örme saçı, farklı tarafa bakan iki gözü, üzerindeki kurumuş kan desenli çuval elbisesi...
Aspern irkildi.
-Bide sürekli bağırıp duruyordu. Dediklerinin bir anlamı olsa tamam da...
Gaga hemen konuyu dağıtmak istedi. Bu konu onu rahatsız etmişti.
-Yarın erken çıkabilir misin? Bir balık avlamaya gidelim diyorum.
-Bakarız. Garanti olmuyor ki bizim huysuzun işleri.
Aniden ensesinde bir acı hissetti. Hızla dönüp baktı.
-Herbert abi, acıttın!
Herbert, kahverengi saçlarını eliyle sağa doğru attı. Soğuk gözlerle Aspern'e baktı.
-Hakettin! Doktorumuz hakkında doğru düzgün konuş.
Aspern çevresine bakındı. Ne ara pazara gelmişlerdi?
-Ama hakediyor! Huysuzun önde gideni işte.
-Boşver, uğraşma oğlum. Eşek yine eşek.
Aspern sıkılmış bir şekilde meyve tezgahının arkasındaki beyaz, kısa saçlı yaşlı adama baktı. Yaşlılıkla yoğurulmuş kırışık yüzü; koyu, yağlı teni ve incecik vücuduyla kasabadaki en yaşlılardan birisi, Herbert'in babasıydı. Ayrıca sakal ve bıyığını kesen tek adamda oydu.
-Benim yaşadıklarımı bilsen demezsin öyle.
Yaşlı adam alaycı bakışlarını gizlemiyordu.
-Tabi tabi.
Herbert üzerindeki beyaz atletle alnını sildi, söze girdi.
-Bir daha duyarsam ensene vurmaktan fazlasını yaparım ona göre.
Tam o sırada aklına usta Agtre geldi.
-Dur, gitmeden önce usta Agtre'ye uğra. Merak ediyordu seni.
-Niye?
Herbert tezgaha yaslandı. Sakalını okşadı.
-Niye diye sormaz mı bide? Git bul işte adamı. Bir haftadır görünmüyorsun hiç.
Gaga hemen atladı.
-Bugün gideriz. Bomboş dolanıyoruz zaten.
Aspern onayladı.
-İyi. Bugün balığa çıkmıştır. Tekne uzak değilse yormayın adamı yüzerek gidin.
-Tamam.
Aspern ve Gaga, pazardan aşağıya geldikleri yönden yürümeye başladı. Çeşit çeşit tahta barakaların, sinirli insanların arasından geçtiler, sahile vardılar. Büyüklü küçüklü yaklaşık elli tekne denize açılmıştı. Herkes balık derdine düşmüştü.
Aspern el salladı. Teknelerden birinden karşılık geldi. İkili hemen denize atladı, fazla uzakta olmayan tekneye doğru yüzmeye başladı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..