11.Bölüm: Yolculuk (2)

avatar
934 4

Göksel İblis Tekniği - 11.Bölüm: Yolculuk (2)


Sabah ikisi uyandığında dışarıda ki ateş sönmüştü. İkisi hızlıca çadırı topladı ve Huai Huangın depolama eşyasına koydular. 

 

Ardından yürümeye başladılar bu sırada Huai Huang, Huai Shene bir yüzük uzattı. 

 

"Bu bir depolama eşyasıdır. En düşük seviyede olmasına rağmen 3 metre karelik bir alana sahiptir. İleride sana öğrettiğimde ruhsal duyusu tekniğin içine aktarabileceksin ve içindekileri kulanabileceksin. 

 

Şimdilik bir işine yaramayacak sen yinede yanında bulundur. Ah... Bu arada şu yüzükte tuhaf birşeyler hissedebikiyor musun bi bak? Aynı içinde ki Qiyi hissettiğin gibi elini üzerine koy ve dene"

 

Huai Shen hemen elini gümüşrenkli yüzüğün üzerine koydu ve yürümeye devam ederken birşey olacak mı diye denemeye devam etti. 

 

İkisi yürümeye devam ederken Huai Shen yüzükten birşey hissedebilecek mi diye kontrol etmeye devam ediyordu. Birkaç sonra Huai Shen aniden birşey hissetti.

 

Yüzükten tuhaf bir hava çıkıyordu sanki. Hem sıcaktı hemde soğuk, hem yumuşaktır hemde keskin. Bu hissettiklerini hemen Huai Huanga söyledi ve oda dedi ki:

 

"Bu hissettiğin şeyler bir boyuttaki fırtınanın havasıdır. Her uzamsal eşya yapıldığında bu havaya maruz kalır ve ömrünün sonuna kadar bu hava onunla kalır. 

 

Senden bunu algılamanı istememin sebebi ileride birimi öldürdüğünde herhangi bir uzansam eşyası varsa onu tanıyıp alabilmenizdir. 

 

Uzansam eşyalar birçok şekilde olabilir ve yine birçok farklı türde vardır. En yaygın olanı benim ki ve sinin ki gibi depolama eşyalarının bu eşyalar sadece cansız varlıkları depolayabilir. 

 

Sonra yaşam halkaları gibi canlı varlıkları depolamak için kullanılan çeşitleride bulunmaktadır. Bunlardan başka ruhları depolamak için kullanılan, enerjiyi depolamak için kullanılan, büyük miktarda su depolamak için kullanılan vb. Gibi farklı kullanımları olan Uzansam eşyalar vardır. 

 

Bu eşyalar ise her türlü görünümde olabilir. Kemer, yüzük, kolye, ceket, küpe.... Bu yüzden bu havaya alışmalısın ve ilerde hazine eşyalarının nasıl ayırt edeceğinide anlatacağım ve şunu unutma her zaman hislerine güven ruhsal duyunla hiç birşey hissetmesen bile hislerin sana birşey söylüyorsa onu yap çünkü bir uygulayıcının en büyük koz kartı hisleridir. 

 

Eğer hislerine güvenmezsen da kalbin hasar görür ve bir daha gelişim yapamazsın. Yapsan bile bi işe yaramaz ve hep aynı alemde takılı kalırsın." 

 

Daha sonra ikisi birçok konudan konuşarak yolculuklarında devam etti. Huai Shen ise bu konuşmalardan birçok fayda elde etmişti. 

 

Mesela Huai bir mega klanın yan dalıymış zamanında ama zamanında ana klanla çözülemez bir anlaşmazlık yaşamış ve Huai klanının kurulmuş. Daha sonradan ana klandan uzaklaşarak bu ücra yüce kılıç imparatorluğuna gelerek buraya yerleşmişlerdir ve zamanla dallanıp budaklanmışlar. 

 

Yüce kılıç imparatorluğuysa bulundukları koyu-altın kıtasının kuzeyinde neredeyse barbar kıtasının sınırında bulunuyordu ve sürekli barbarların saldırılarına katlanmak zorunda kalıyordu. 

 

Aslında daha önceden böyle kıtalar bulunmazmış eskiden ,antik çağlarda, vahşi kalkan adlı tek bir kıtaymış ama daha sonra tanrılar ve şeytanların savaşında parçalanmış. 

 

Kıtanın adının vahşi kalkan olmasında ki sebep ise Kıtanın zamanında güvenli bir kalkana benzemesiymiş. Şimdi ise kıta 3 parçaya ayrılmış ve koyu-altın ile barbar kıtası yakın olan tek kıtalar olmuş kalan üçüncü kıta ise diğer ikisinden daha küçükmüş ve sonsuz okyanusta kaybolmuş. 

 

İki birşey daha dinlenmek için kamp kurduğunda uzakta bir orman görünmüştü. 

 

Huai Huang, ormanı göstererek 

"Bu kara ağaç ormanı, bu orman küçük bir orman olsada oldukça önemli olan kara ağaçları içeriyor. 

 

Kara ağaçlar birçok 1. ve 2. dereceden siyasal hapını temel malzemesidir.

(Yn: Buradan sonrasını 3. Defadır yazıyorum.)

Bu yüzden oldukça önemli bir malzemeydi. 

 

Bu ağacın özelliği ise gövdesinde çığlık atıyorlarmış gibi görünen yüzler bulunması ve bu yüzlerden akan kırmızı renkli öz süyüydu.  

 

İşte bu öz suyu bir çok siyasal hapın temel ve bazı haklarında yardımcı bileşeni idi. 

 

Tabi Huai Huang bunları Huai Shene anlatamadığı için Huai Shen bu konuda tamamen karanlıktaydı. 

 

Daha sonra Huai Shen Qiyi hissetmeye çalışmaya devam etti ama bu sefer kısa bir süre içinde vücudundaki 9 mühür ile birlikte dantianındaki kızıl-siyah Göksel İblis Tekniği Qisini hissetmişti. 

 

Bu haberi Huai Huanga vermekten ayağa kalktığında çevresini yine bulutlarla dolu olan o garip alan olarak buldu. 

 

Hızlıca kafasını çevirdi ve kara sütunun üzerindeki kara kitaba baktı. 

 

Kitap yeniden kendiliğinden açıldı ve altın rengi ışıltılar açılan sayfalarda toplanmaya başladı bu çok büyüleyici bir görüntü idi. Sanki gökten bir tanrı ölümlüler ile konuşmak için bu kitabı kullanmaya karar vermiş gibiydi. 

 

Ama bu Huai Shen için geçerli değildi.  O var gücü ile kaçmaya çalışıyordu çünkü yine o dayanılmaz acı ile yüzleşmek istemiyordu. 

 

Fakat ne kadar koşarsan koşsun yerinden bir adım kıpırdayamadı. 

 

Birden beyaz bulutlu alanı altın rengi ışık doldurdu. Artık beyaz  renginden oluşan bir alan değil altın renginden oluşan bir alana dönüşmüştü. 

 

Bunun sebebi ise kara kitapta oluşan altın mühürleri kitaptan fırlaması ve bir meteor gibi Huai Shene çarpması idi. 

 

Bu mühürler kendileri ile birlikte durdurulamaz bir irade taşıyordu ve tabi korkunç miktarda bilgi ama bu sefer bilgi aktarımı oldukça acısız geçmişti hatta hafif bir kaşıntıdan başka birşey hissetmemişti. 

 

Bunun sebebi ise belki Huai Shenin kan arıtma aşamasının zirvesinde olması belki de daha önceden böyle bir duruma maruz kalması olabilirdi. 

 

Daha sonra gözlerini açtığında Huai Shen hala aynı kamp alanındaydı önünde ateş sanki zaman geçmemiş gibi yanıyordu. Sanki bu olanlar hiç olmamıştı. 

 

Ama Huai Shen biliyordu ki onların hepsi gerçekti. Bunun kanıtı ise aklındaki bilgi yığınıydı. 

 

Aklında artık Qi kontrol etmek için her türlü teknik vardı ve formasyon ve demircilik hakkında bile bilgiler vardı. Gerisi ise çok fazla bir miktarda ve daha sonra kontrol edeceği bilgilerdir.  

 

Aklında ise çıkaramadığı bir cümle vardı. Bu cümle ise şuydu: 

'Cennetin silahları bile cehennemde dövüldü, formasyonlar ise şeytani yola aittir ve cennet tarafından hor hörülür' 

 

Bu kafasını katıştırmıştı. Cennet en kutsal yeridir ve tanrıların bizzat yaratığı bir yerdi fakat silahları cehennemden mi geliyordu? 

 

Tanrılar ve şeytanlar düşman değil miydi? Nasıl tanrıların silahları cehennemden gelebilirdi ki. İleride bununla ilgili daha fazla şey öğrenmesi gerekiyormuş gibiydi.  

 

Formasyonlara gelince ise Huai Shenin önceki hayatında okuduğu kitaplardaki kadar bilgisi vardı daha fazla yoktu ama şimdi bu konuda bir çok veri elde etmişti. 

 

Ayağa kalktı ve Huai Huangı aramaya başladı. Bunun sebebi hem Qiyi kontrol etmeyi öğrenmiş olmasıydı hemde Huai Tianyi ile birlikte seçtiği teknikleri almak istemesindendi. 

 

Şu ana kadar bildiği tek şey alevli kaplan yumruğu adlı dövüş sanatıydı. Gerçek bir savaşta bunu kullanması gücünün tamamen boşa harcanması anlamına geliyordu. 

 

Huai Shen o teknikleri aldıktan sonra gerçekten savaşmak için yeterli hazırlığı olacağını düşündü. 

 

Birkaç kez kampın etrafında dolandıktan ve Huai Huangın adını bağırdıktan sonra Huai Huangın kamptan uzaklaştığını düşündü ve kampa geri dönmek için hareket edecekti ki boğazına soğuk bir bıçak dayandı bıçak ay ışığının altında soğuk bir şekilde parlıyordu.  

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44360 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr