Huai Huang ve Huai Shen ormana varlıklarına hava kararmak üzereydi.
Huai Huang, Huai Shene dönüp şöyle dedi:
"Ormana vardığımızdan sana şimdiden eğitimine başladığımızı bildirmek isterim. Burası xiantiana geçmeden önce uzun bir süre takılacağın yer.
Normalde Meridyen açılımının zirvesine geldiğinde bir Göksel açılış hapı alıp xiantiana geçerdin ,bu arada bu hap sadece dövüş teknikleri ile gelişim yapan insanların xiantiana geçmesini sağlayan hap, ama ne kadarda şanslısın ki benim halkından biri oldun ve bir yetişim tekniğine sahipsin.
Xiantiana geçmeden önce bizim gibi insanların ,yani şeytani yolun insanlarının, oldukça fazla katliamlar gerçekleştirmesi gerekir bunun nedeni biz xiantian alemine geçerken ufak bir Göksel vaftiz alırız ve bu vaftiz bizim şeytan tanrılarının onayını aldığımızı gösterir.
Bize her ne kadar şeytani yol densede biz Göksel daonun kurallarına uyarız. Hatta biz bu doğru yolun aptallarından daha çok Göksel daoya uyarız.
Etrafında ki ormana bak güçlü olan zayıfı yutuyor ve zayıf kendinden daha zayıf olanı yutuyor ama gereğinden fazla öldürmeyip ziyan etmiyorlar.
Bizde böyle gelişim yaparız kendimizden zayıfları yada güçlüleri öldürür ve onların kanlarını, ruhlarını yada her ne ise alıp kendi yetişimimiz için kullanırız ama bizden çok fazla zayıf olanları öldürmeyiz çünkü bu bizim daomuza aykırı olur ve bu ileride bizim ölmemize neden olur çünkü dao kalplerimiz bozulur ve sadece öldürmeyi bilen canavarlara dönüşürüz.
İleride bunları derinden anlayacaksın ama sana şunu söyleyeyim biz kendimizi uzun zamandır insan olarak görmüyoruz çünkü doğru yol aptalları kendilerine insan diyor ve her aptallığı yapıyor.
Yanlış bilmiyorsam insan ırkı bu aptallar yüzünden birkaç kez neredeyse yok oldu ve biz o zaman kendimizi bu aptallardan ayırdık."
Ardından Huai Shenin bunları düşünmesine izin verdikten sonra konuşmasına devam etti.
"Xiantian alemine geçerken ufakta olsa bizim için ölümcül bir tehdit olan göksel sıkıntıya karşı çıkabilmemiz için güçlenmeliyiz ve bunun en kolay yolu dövüş sanatlarını eğitmek.
Bu alemde bizim gibi gelişim tekniklerine sahip olan insanlar kendilerinin savaş gücünü arttırmak için gelişim tekniklerinde ilerleme elde etmeye çalışırlar.
Sıradan insanlarsa ,yani hap kullananlar, sıradan bir şekilde doğru yolun aptalları gibi seviye atlarlardı. Ondan sonra xiantian seviyesine geçtiklerinde ise onlara tarikatların tarafından düşük seviyeli bir yetişim tekniği verilir ve böyle gelişim yapmaya devam ederler. Xiantiana ulaşmayanlar için ise yetenekli değillerse hayatları boyunca sadece bir gelişim tekniğinin hayalini kurmaktan başka birşey yapamazlar.
Tabi bu bizim şeytani yolumuz için geçerli. Doğru yolda her türlü tekniği her yerden bulabilirsin çalışmaya hakkı olanlar ya zenginlerdir yada zenginlerin köpekleridir aslında doğru yolun tarikatlarından her hangi birine girdiğinde sana direkt olarak bir yetişim tekniği verirler.
Buda ortaya bir kaynak eksikliği çekmelerine sebep oluyor."
Dedikten sonra kısa bir süre dinlendi ardından devam etti.
"Ama bu bizim şeytani yolumuz için geçerli değil, biz kendi kaynaklarımızı kazanmak zorundayız kimse bize kaynak sağlamayacak belki bizi bir yetiştirme tekniğini geliştirmek için bile kullanabilirler.
Bu yüzden bizim şeytani yolumuzda bir tane bile güçsüz ve işe yaramaz birini bulamazsın. Ya biz onları ortadan kaldırırız yada gökler.
Bu yüzden doğru yolun insanları Her türlü güç seviyesine sahipken bizde sadece güçlü insanlar bulunur. Kaynaklar sadece güçlülere gider böylece güçlüler dahada güçlenirken zayıflar yok olur."
Huai Shen dinledikçe daha da mantıklı buldu. Herne kadar doğru yolu tanımasa da önceki hayatında okuduğu kitaplardan ne kadar pislik insanlarla dolu olduğunu tahmin ediyordu.
Huai Shenin başından beri doğru yol üzerinde iyi bir izlenimi yoktu. Bu yüzden teredütedecek biri değildi.
Önceki hayatında asosyal ve kendine güvenmeyen biriydi. Hiçbir zaman kendi başına birşey yapmamış ve birşey yapsa bile sürekli başka insanlardan destek almıştı.
Okula gitmeyi sevmezdi, zekiydi ama zeka kendi başına iş görmezdi çalışmalıydı ama tembellik ediyordu ve çalışmadığı için ortalama bir öğrenci hatta oryalamadan da düşük bir seviyeye iniyordu.
Ama o bunlardan hiç birini istemedi, lise bittikten sonra basit bir üniversite kazandı ve 2 yıllık eğitimi biter bitmez askere kaydoldu. Askerde daha az problem vardı daha az konuşur daha çok iş yapardı.
Hayatı 20 yıllık olsada ve askerde topu topuna birkaç ay kalsada kendini oldukça geliştirmişti ve birkaç teröristi öldürmüştü bu yüzden öldürmek onun için sıkıntı değildi.
Ama askerde birilerini öldürünce bayılan, psikolojik sorunlar yaşayan yada hayatı boyunca pişman olacak insanlar görmüştü ve bu insanlar ona çok tuhaf gelmişti.
Neden bu kadar düşünüyorlardı ki? Onları da aileleri olduğu için mi? Onların ailesi varsa ne olmuş senin ailen yokmuydu? Bu insanlar seni aileni öldürmek istiyordu.
Ve en komik bulduğu şey barış taraftarlarıydı. Barış ve iyilik hiçbir zaman uzun vadeli olmamıştı. Sen karşı tarafla güçlü olduğun bir savaşı bitirmek için barış yaparsın adamlar birkaç yıl yada onyıl sonra seni istila ederlerdi.
Osmanlı'nın yıkılmasına sebebi olan şey buydu. Eğer zamanında kendilerine karşı acımasız olsaydılar bu böyle olmazdı. Osmanlı eğitime önem vermemişler çok kibirliyidiler.
Herkes gelişirken osmanlı birkaç konuya takılmış ve insanları kendinden uzaklaştırmıştı. Bu konular ise kuruluş döneminden kalan ve değiştirilmesi gereken birkaç yasaydı.
Bu yasalar zamanında osmanlı kurulurken imparatorluk kurulurken temellerini güçlendirmek ve türkleştirmek, müslümanlaştırmak için yapılmıştı.
Ama daha sonra kendi öz yönetim biçimlerine göre terslik oluşturmaya başladığında değiştirilmeleri gerekiyordu. Yasaları temelde sadece şeriattı ama bu çok uluslu bir imparatorluk yönetmek için yeterli değildi. Kendi ekstra kanunları ve sürekli bu kanunlarla oynayan bu kanunları düzelten insanlara ihtiyaç vardı.
Belki osmanlı adaletsizlik evet ama çok geride kalmışlardı. Fethettiği yerlerde insanların istediği gibi yaşamasına izin veriyordur ve bu onların uzun ömürlü bir imparatorluk olmasını sağladı.
Ama onların adına çalışmak isteyenlerin öncelik olarak müslüman olmasını ve bir Türk adı edinmesini istiyorlardı. Kimse kolay kolay dinini ve adını değiştirmezdi ve bu osmanlının bazı dahiler gözden kaçırmasına sebep olmuş olabilir.*
(Bu kısım tamamen benim düşüncelerim. Bende Müslümanı yani şeriatı hor gördüğümü falan düşünmeyin.)
Bir bölgeyi yönetirken kanunlarını o bölgeye uydururdun. Kaynakların bol ama insanların az olduğu bir bölgede sen hırsızlık gibi bir suç için adamın elini kessen bu sana yeterince faydalı olmazdı. Belki insanlar korkar ve bir daha hırsızlık olmazdı evet ama sen bir köle kaybederdin.
Bedava insan gücü elde etmek varken sen onu boşa harcardın. Bu kişiyi belirli bir süre ücretsiz kimsenin yapmadığı ve çok tehlikeli işleri yapması için veya nerede daha fazla insan gücü gerekliyse orada çalışması için gönderebilirdin.
Bu insan tuz madenlerini çalıştıktan sonra bir daha hırsızlık yapmaya cüret edemezdi çünkü o madenlerde işkence gibi bir işi olacak ve o acıyı tekrar tatmak istemeyecektir.
Yani bir yandan sopayı gösterirken bir yandanda sopayı nasıl göstereceğini anlamalıydın. Dini kitaplar hiçbir zaman bilimsel kitaplar olmadı dini kitapların ve dinlerin temel amacı inandıkları tanrıya uygun insanlar yetiştirmektir.
Sen bu kitaplara bakıp ülke yönetiminin yönetirken hatta çok iyi bir ülke olursun ama bir süre sonra acayip bozulursun çünkü insanlar kusurludur dinler ve dini kitapların yetiştirmeye çalıştığı insanlarsa kusursuz.
Duruma uygun bir şekilde insanları yönetemeyen ülkeler yok olur bu doğanın kanunudur: Adaptasyon olmazsa yıkım olur.
İnsanlık sürekli bir savaş içinde olmalıdır hatta tüm evren bir savaş içinde olmalıdır.
Bu gün biri doğruysa biri ölmelidir çünkü zıtlıklar birbirini yok eder. Hiç yaşam olmazsa ölümde olmaz ve ölüm olmazsa yaşam olmaz.
İmparatorlukların yıkılmasından genellikle beceriksiz yöneticilerin olması sebep olsada bir diğer sebep buyurun artması ve toprakların aynı kalmasıdır.
Bir süre sonra topraklar halkı besleyemez ve halk isyan çıkarır ülke ikiye bölünür ve nüfuz azalır ve artık topraklar ikiye bölünmüş olsada herkes yeterince kaynak alabiliyorsun ve bu iki yeni ülke savaşarak birbirinin nüfusunu kontrol eder böylece asla insanlar aç kalmaz ve nüfuz kontrolsüz artmaz.
Bu yüzden savaşlar insan oğlunun vaz geçilemez bir parçasıdır çoğu bencillikten yapsana nihai sonuç aynıdır belkide yaratıcı bunu bilerek yapmıştır?
Sonuç olarak savaşmak insanlar için her yönden vazgeçilemez bir davranıştı ve insan haklarına geline.... bunlar sadece güçlülerin kendi aralarında sahip oldukları şeydi.
İnsanlar birer koyun gibiydi kim ne yöne çekerse o yöne giderlerdi sonuçta iş çakal olmada değil çakallarla dans etmeyi bilmekteydi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..