47.Bölüm: xxxx

avatar
664 1

Göksel İblis Tekniği - 47.Bölüm: xxxx


El Huai Sheni içeriye çektiği gibi şehir kağıdı tekrar sımsıkı kapatıldı.

Huai Shen el tarafından aniden içeriye çekilince ne yapacağını şaşırdı. Daha sonra elin sahibini görünce yüzünde bir tanıdıkla karşılaştığı için beliren bir gülümseme oluştu.

Elin sahibi uzun süredir görüşmediğim Huai Huangdı. Huai Huangın yüzünde şu an mutlu bir ifade vardı ve Huai Shenle neşeyle dolu bir sesle konuştu:

"Huai Shen! Hala yaşıyorsun demek! Senin öldüğünü düşünmüştüm. Seni beklemediğim için üzgünüm ama Göksel ayrılık Sıradağları nda olan değişimi görünce seni bekleyemedim."

Huai Shen bu duruma hiç bozulmamıştı. Çünkü oda böyle bir durumun yaşanacağını bilmiyordu. Ayrıca zaten yolculuğu o kadar da tehlikeli geçmemişti.

Huai Shen yolculuğunu düşününce bedenine giren yeşil sisi hatırladı.
Hemen Huai Huanga sordu:

"Huai Huang sana birşey soracağım. Ben buraya gelirken doğru yoldan birini öldürdüm ve o kişi benim bedenime yeşil bir duman püskürttü.

Bana bunun bir işaret olduğunu söylediler ama bu işareti nasıl çıkaracağımız bilmiyorum ve hala üzerimde mi bunuda bilmiyorum.

Acaba sen biliyor musun? Çünkü bu işaretle hayatım boyunca dolaşmak istemem."

Huai Shen tek seferde hızlı ama anlaşılır bir şekilde derdini anlatmıştı. Huai Huang ise bu duruma gülümsemişti ve Huai Shenin hala aynı meraklı ve gereksiz konuşmadan kaçan kişiliğini koruduğunu fark etti.

Huai Shen artık ilk halinden çok farklı bir hava yaysada hala aynı kişiliğe sahipti ve bu Huai Huangın mutlu olmasına sebep oldu. Çünkü bu Huai Shenin iradesinin çok güçlü olduğunu gösterirdi.

Sıradan insanlar en ufak bir olayda hem auralarını hemde kişiliklerini değiştirirdi. Ama Huai Shen bu durumdan hiç etkilenmemişti.

Huai Huang kendi gençliğini düşünmeden edemedi. Kendiside bir zamanlar böyle sıcak kanlı ve neşeliyim ama daha sonra yazdıkları onu daha içine kapalı bir hale getirmişti. Huai Shenin yanında bu durum biraz daha gevşiyordu ama asıl hali soğuk ve merhametsizdi.

Daha sonra kafasındaki düşünceleri bir kenara attı ve Huai Shenin sorularını yanıtlamaya başladı:

"Şimdi, muhtemelen sana temas eden sis 'nebula köşkünün' bir öğrencisi tarafından atıldı. Çünkü sadece nebula köşkü yeşil sis benzeri bir hedef işaretleme yöntemine sahip.

Ama merak etme bu yöntemin güçlü yanı işaretlemek; bu işaretin uzun sürmesi değil. Nebula köşkü bu yöntem ile bize bir çok sorun çıkarmıştır.

Bu sisin kullanma yöntemleri aşırı çeşitli. Sis duvarlardan ve diğer engellerden geçebildiği için suikast yapılacak hedefleri belirlemek için sık sık kullanılır.

Ama bu sisin süresi en fazla bir haftadır bu yüzden kısa süre sonra üzerindeki işaret kaybolacaktır.

Şimdi Huai Shen mükemmel zamanda geldin kısa süre sonra ışınlanma düzeni ile buradan ana klana ışınlanacağız. Eğer daha geç gelmiş olsaydın bu şehirle birlikte yok olurdun."

Huai Shen Huai Huangın sözlerini ile sorularına cevap bulmuştu ama bu konuşmanın sonunu dinlediğinde kaşlarını çatmıştı.

"Peki ya diğer insanlar. Onları taierk mi edeceğiz?"

Huai Huang kafasını iki yana salladı ve üzgün bir sesle

"Ne yazık ki her şey çok ani oldu. Bu insanları kurtarmak için hiçbir yolumuz yok.

Biz yanımıza şehirde ki yüksek statüsü insanlarla yetenekli insanları yanımıza alacak ve ana klana ışınlanacağız.

Geride kalanlar ise doğru yola büyük bir darbe indirmek için burada kalacak ve hayatlarını ortaya koyacaklar."dedi.

Huai Huang sözlerinin üzerine Huai Shenin kaşlarını çatısını görünce buruk bir şekilde gülümsedi ve elini Huai Shenin omuzuna koyarken "Bizim bu konuda yapacağımız bir şey gerçekten yok. Sen bilmiyorsun ama dışarıda ki orduda alan genişleme uzmanları var. Bu şehirde ise en fazla xiantian aleminin zirvesinde insanlar var.

Bu insanlar zaten hayatlarını feda ederek doğru yolun bu bölgesinde bulunan tarikatlarını büyük ölçüde zayıflatarak bize büyük yardımda bulunuyorlar. Biz ise daha sonra bu fırsattan yararlanacak ve bu tarikatların yok edeceğiz. Bunun için endişelenme."dedi ve huai shen ile birlikte oradan ayrılmaya başladı.

Huai Shen ise kaşlarını çatık bir şekilde Huai Huangı takip ediyordu. Kafasını salladı ve aklında ki düşünceleri bir köşeye attı ve Huai Huanga dönüp "Huai Huang, bana meridyen açılımı ve üstü kan özleri lazım. Xiantian alemine geçeceğim."dedi.

Huai Huang aniden Huai Shene döndü ve hayret içinde konuşmaya başladı. "Şimdiden mi? Huai Shen bak bu duruma üzülmüş olabilirsin ama bunu yapmana hiç gerek yok.

İstersen bir kaç yıl sonra tekrar buraya gelebilir ve bu ibnelere intikamını alabilirsin ama şimdi hiç zorlama ve xiantiana geçmeden önce temelini sağlamlaştır."

Huai Shen Huai Huangın bunları söylerken ki amacını tahmin etmişti ama kafasını iki yana salladı ve "Ben temelini çoktan sağlamlaştırdım. Şimdiden xiantianın başlangıcında ki insanları öldürebilirim."dedi.

Huai Huang bu sözlere şaşırmıştı. Şimdiden xiantian alemindekileri öldürebilir muydu?

Huai Huang bir süre daha Huai Shene baktıktan sonra kafasını salladı ve "Ne yazık ki bu olamaz çünkü iki gün içinde ışınlanma formasyonu ile gideceğiz ama sana bu kanları verebilirim ve sen ana klanda kullanabilirsin. Olur mu?"dedi.

Huai Shen kafasını salladı ve kabul etti. Ardından huzurlu. Bir şekilde yetişim yapmak için kendine verilen konağa gitti.

Konak o kadar da büyük değildi ama kendi bahçesi ve yetişim için kullanılan bir avlusu vardı. Huai Shen bu avluya geldi ve avluda bulunan meditasyon minderinin üzerine oturdu.

Mindere oturunca Huai Shen sonunda rahatlamak için bir fırsat buldukça ve yavaşça uykunun kollarına düştü. Böylece sesiz bir avluda lotus(çanak) pozisyonunda oturdu ve uyudu.

Sabah olunca Huai Shen dinlenmiş ve dinç bir şekilde uyandı.... şaka şaka, öyle bir uyandı ki sanki bir ordu inan üzerinden geçmiş ve sanki rahat edemeyip dövmüşler gibi hissediyordu.

Her yeri tutulmuştur ve boynu kopmuşçasına ağrıyordu. Huai Shen yerde kıvrılıp yatsa daha az ağrıyacağını bile düşündü.

Daha sonra kalkıp acılar içinde sıcak bir duş almak için malikanede hizmetçilere emir verdi.

Huai Shenin bulunduğu bölge sanki hiç kuşatılmamış gibi bir hava yayıyordu ama kimsede bunu sorun etmiyordu çünkü bu bölgede bulunan insanlar ışınlanma formasyonu ile buradan kaçacak olanlardı.

Geride kalanlar ise ölümlüler oldukları için doğru yol onlara bir şey yapmayacaktı. Çünkü doğru yolun inançları yüzünden Göksel dao hareket edecek ve doğru yoldan birinin ölümlüleri öldürmesi durumunda kötü karma bırakacaktı.

Bu şeytani yol içinde geçerliydi ama bu kendilerinden iki alem aşşağıda bulunan insanlar ve belirli bir seviyeye geldiklerinden sonra tüm ölümlüleri kapsıyordu.

Yani şeytani yolda ki bir insan yetişime yeni başlamışsa ve henüz xiantian alemine geçmediyse ölümlüleri öldürdüklerinde fazla kötü karma almazdı ama xiantian alemine geçtiyse ve ölümlüleri öldürdüyseler şeytani Göksel dao bu insanları zayıf olarak görecek ve yok edecekti.

(Yn:
Şeytani Göksel dao= şeytani yolun inançları.

Göksel dao= doğru yolun inançları.)

Bir bakımdan doğru yol daha nazikti çünkü doğru yolun inançları yüzünden işledikleri kötülük çok fazla olmadıkları sürece kısa sürede ölme şansları azdı.

Ama şeytani yolun Göksel daosu çok daha acımasızdı. Zayıflık göstereni eliyordu. Bu yüzden doğru yol şeytani yola göre daha fazla insan içermesi ve şeytani yol daha az insan içermesine rağmen şeytani yol doğru yolla eşit ölçüde savaşabiliyor hatta doğru yolu baskılayabiliyordu.

Çünkü bünyesinde zayıf insanlar yoktu. Zayıflar yetişim yoluna tam anlamı ile başlamadan Göksel dao tarafından yok ediliyor ve geride sadece güçlülere kalıyordu. Tabi bazı istisnalar da vardı ama bunlar önemsemeyerek kadar azdı.

Huai Shen sıcak suyla banyosunda yaptıktan sonra aklında ki tüm olumsuz düşünceleri aklından atmıştı. Bir kez daha yetişim için ayrılmış avlusuna geldi ve tekrar meditasyon minderinin oturdu.

Gözlerini kapadı ve tam aklındaki sanatları çalışmaya başlayacakken birden avlunun kapısı açıldı ve içeriye Huai Huang girdi.

İçeriye girince Huai Sheni gördü ve "Rahatsız etmemişimdir umarım. Sana istediğin kanları getirdim."dedi.

Huai Shen kafasını iki yana salladı ve "Sorun değil bende zaten başlamamıştım daha. Gel otur şöyle."dedi.

Huai Huang ise Huai Shen daha sözlerini bitirmemişken hareket etmeye başlamıştı bile. Hızlı adımlarla geldi ve Huai Shenin önüne oturdu. Ardından kendi boyutsal yüzüğünden iki şişe çıkardı.

Bu şişeler daha önce Huai Shene verdiği boyutsal eşyalardandı.

"Bu iki şişede istediğin kan özleri var. İlkinde meridyen açılımı aşaması diğerinde ise xiantian alemi kan özü bulunmakta. Bu arada yarın sabah erkenden ışınlanma formasyonu ile buradan ayrılacağız.

Bunun için meditasyon falan dalma yoksa zamanı kaçırırsan seni burada bırakmak zorunda kalırız. Şimdi başka konulardan konuşmaya ne dersin?" Dedi Huai Huang daha sonra ikisi bir çok konudan konuşmaya başlarken Huai Huangın çıkardığı şarabı içmeye başladılar.

Huai Shen daha önce bu bedende alkol tüketmemiş olsada yinede oldukça dayanıklıydı bunun sebebi ise tabiki yetiştirdiği sanatlardı. Her biri dayanıklı ve fizisel güç üzerine kurulu olduğundan Huai Shen dayanıklıydı.

Ama birkaç sürahi serap içtikten sonra Huai Shen de artık dayanamayıp sızdı. Ve istemsizce diğer dünyasında neler olduğunu merak etti.

Huai Shen biraz asosyal olsada sevdiği insanlar vardi. Ailesi ve arkadaşları.

Bunları merak ederek gece gökyüzüne baktı. Bu dünyada geceleri çok fazla ılık olmazdı en azından önceki dünyası kadar bu yüzden kafasını kaldırıp gökyüzüne baktığında gökteki ihtişamlı ve gizemli manzarayı görebiliyordu.

Bu manzaraya bakarken aniden Huai Shenin aklında bir görüntü belirdi. Bu görüntüde Huai Shen yavaşça yerden yükseliyor ve yıldızların arasında dolaşmaya başlıyordu.

Bazen gökte süzülen o devasa yıldızlardan birinin yanına gider ve tuhaf bir el hareketi ile yıldızı küçültür ve kafasında bir taç oluşturmak için yanyana dizerdi.

Huai Shen bu sırada uzayda her türlü kozmik olayı görüyor ve deneyimliyordu. Kara deliklerin korkunç enişte gücü ve nebulaların oluşturduğu çeşitli harika manzara.

Huai Shen ne kadar sürdüğünü bilmiyordu ama sabah uyanınca sanki etrafında yıldız tozları varmış gibi hissediyordu. Ve etrafında aniden yerdeki mi kısa süreliğine değişti ama Huai Shen hem yeni uyandığından hemde büyük bir değişiklik olmadığından bu olayı fark edemedi.

Huai Shen uyanınca yavaşça gerindi ve bir yatakta uyuduğunu gördü. Etrafına bakınca kendi konağında ki yatak odasında olduğunu fark etti.

Yavaşça esneyerek kapıya doğru gitti ve elini uzatıp kapının kolunu çevirdi ve kapıyı itti. Ama kapı hareket etmedi. Daha güçlü denedi ve tekrar açamadı. Sonra kafasını çevirip etrafına bakınca yatağının yanında bir kağıt gördü.

Yanına gidip kağıdı okunduktan sonra kağıt aniden toza döndü ve bu olurken Huai Shen öfke ile kapıya saldırmaya başlamıştı bile.

Baltası ile kapatiyorum saldırdı ama kapı biraz bile hareket etmedi. Huai Shen hemen kapıdan vazgeçti ve odadaki pencereye koştu ama onunda hiçbir saldırısını getirmediğini anlaması uzun sürmedi ardından kalkıp duvarlara saldırmayı denedi ama hiçbir şekilde olmadı.

Huai Shen her seferinde daha da öfkeleniyordu. En sonunda tavanına denedi ve iyice vazgeçti ama kısa süre sonra bakışlarını ayaklarının altına çevirdi.

Tüm gücünü topladı ve dağ yarma baltasının kullandı. Baltası altın ışıklar saçmaya başladı ve arkasında bir balta gölgesi oluştu.

Balta yere değince toprak patladı ve o an tüm konak yere çöktü. Bu etki insanların buraya bakmasına sebep oldu.

Bu sırada konaktan uzak bir alanda yerde karmaşık bir büyülü diyafram olduğu beyaz bir platform vardı. Bu platform ışınlanma formasyonuydu.

Birkaç kişi sürekli üzerlerine doğru yol cübbeleri olan insanları bu platformun merkezine getiriyor ve kafalarını vuruyorlardı.

Kafaları kopan insanların kanı sanki bir vakumlu çekilmiş gibi kısa sürede platformun üzerinde bulunan diyagrama emiliyordu ve diyagramın kızarmasına sebep oluyordu.

Konak patlamadan önce tam olarak bu platformdan biraz uzak gölgede bir yerde insanlar oturmuş ve önlerinde ki meyvelerden yiyip bir bardaktan bir şeyler içiyordu.

Bu insanlar arasında bir kişi vardı ki bu kişi oldukça keyifli bir şekilde önündeki şarabı içiyor ve yanında bulunan güzel hizmetçiler ile vakit geçiriyordu.

Bu kişi Huai Huangdı!

Huai Shenin bulunduğu konak patlayınca aniden kucağındaki hizmetçiyi bir köşeye attı ve ayağa kalkıp Huai Shenin yönüne baktı.

'Sana yaşamak için bir şans vermiştim ama sen benim için çok tehlikeli sin. Eğer kontrol edebileceğim bir ast olsaydın buradan güvenli bir şekilde kaçabilirdin ama şimdi burada öleceksin. Ya benim elinde yada doğru yolun elinde.'

İçinden bu sözleri geçirdikten sonra arkasını döndü ve doğru yoldan insanları öldüren adama bakıp "Acele edin doğru yol şehire sızmış!"dedi.

Ve son bir defa daha Huai Shenin yönüne baktı ve kafasını çevirmeden yerine tekrar oturdu. Yüzünde hala kendinden emin bir ifade vardı.

Bu sırada Huai Shen baltası ile konağının yıkıntılardından çıkıyordu. Bedeninde Qiyi döndürmek istediğinde metal Qisinin dantianına mühürlenmiş olduğunu gördü ve Göksel İblis Qisi ise çok yavaş hareket ediyordu.

Bunu görünce aklında okuduğu mektup içinde öfkeden oluşan bir petrol kuyusuna ateş atıldığını hissetti.

Mektupta şunlar yazıyordu:
"Huai Shen, sen büyük bir dahisini hatta çok büyük bir dahisini. Benim kontrol edemeyeceğim kadar büyük ve beni gölgede bırakacak kadar büyük bir dahi.

Senden bu yaptıklarım için özür dilemeyeceğim çünkü bu dünyanın kuralı böyle. Sana tavsiyem bu şehirde öl ve bir sonra ki hayatında alttan almaya çalış yoksa tekrar bu yaşadıkların gerçekleşir.

Sana be olduğuna gelince ise: Senin tüm Qini içine hapseden ve kullanmanı önleyen bir zehir olan 'peri bakiresinin tükürüğünü' içerdim ve bunu dün içtiğimiz şarapla yaptım. Söylemeliyim ki bu yaşında bile iyi bir içicisin seninle bir kadeh içmek oldukça eğlenceliydi.

İçtiğin zehir iki gün sonra etkisini kaybedecek. Eğer doğru yol saldırmazsa iki gün sonra savaşmak için bir şansın olucak.

-Huai Huang"

Huai Shen mektubu hatırlayınca bir kez daha öfkenin gözlerini yaktığını hissetti. Ardından daha önce öğrendiği ışınlanma formasyonu nun yönüne baktı ve kısa süre dinlendikten sonra harekete geçti.

Gittiği yön ise tabi ki ışınlanma formasyonu nun olduğu yerdi.

BÖLÜM BAŞLIĞI: İHANET






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr