49.Bölüm: XXX

avatar
552 1

Göksel İblis Tekniği - 49.Bölüm: XXX


Huai Shen ışınlanma formasyonunu ve içindekileri yok edince hiçte mutlu olmadı. Bunun yerine daha fazla öfkelendi hala aklı almıyordu. Böyle bir pislik insanlara nereden bulaşmıştı. 

Huai Shen öfke içinde ne yapacağını bilmez halde orada dururken etrafını kan kızılı zırhlar giyen askerler çevreledi. 

Huai Shen bu duruma bakınca aklında ki tüm öfke birden buhar olup uçtu. Ne yapacağını düşünmeye başladı birden.

Tüm bunları yaparken ne olacağını düşünmemişti ama birden etrafı sarılınca ne yapacağını şaşırdı fakat yinede bozuntuya vermedi ve etrafında ki askerlere soğukça bakmaya başladı.

"Ne var? Ayı mı oynatıyoruz ibneler? Siktirin gidin!"

Askerler bu duruma şaşırmıştı çünkü ilk defa bu kadar kaba konuşan birini görmüşlerdi hatta buraya neden geldiklerini unutup Huai Shene saldırmak üzere olan bir gurupta vardı.

Kısa süre sonra askerlerin içinde kısmen daha kaliteli bir zırha sahip biri çıktı ve Huai Shene "Efendim şehir içinde savaşmak yasaklanmıştır. Üstelik bu zamanda cezası kesin ölümdür. Kendinizi savunmak için beni şehir lordunun yanına kadar takip edebilirmisiniz? " dedi.

Huai Shen askere baktı ve umursamadan konuştu. "Neden olmasın? Hadi gidelim de şu hainin sözünün neden dinlendiğini bi görelim."dedi.

Ama asker Huai Shenin sözleri üzerine biraz şaşırmıştı. "Hain mi? Efendim acaba kime hain dediğinizi öğrenebilir miyim?"dedi.

Huai Shen askere bir aptala bakar gibi baktı ve "Kime diyeceğim? Tabi ki o Huai Huang denen piçe diyorum!"dedi.

Asker bu konuda ne yapacağını şaşırdı ama daha sonra Huai Shenin önünde eğildi ve şu sözleri söyledi:

"Efendim ne yazık ki bu konuda söz hakkım bulunmuyor. Lütfen benim bu kabahatimi affedin ama bu konuyu detaylıca konuşmak için şehir lordu ile konuşmak için benimle gelin."

Huai Shen kafasını salladı ve "Yolda göster her şey çok geç olmadan önce."dedi otoriter bir şekilde.

Ardından ikili askerlerin eskortunda şehir duvarlarına doğru yürümeye başladı. Huai Shen bu durumu görünce gizlice kendini her duruma karşı hazırladı ve etrafında ki askerlere saldırmak için hazırlandı.

Huai Shenin bu durumunu fark eden komutan ortamda ki havayı hafifletmek için bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti.

"Efendim şehir lordu surlarda bekleyerek doğru yolun ordusunda ki güçlü insanlara bir baskı kuruyor ve şehre saldırmalarını olabildiğince geciktirmeye çalışıyor. Bu sayede şehirdeki önemli insanlar ışınlanma formasyonu ile kaçabilecekti."

Komutan 'kaçabilecekti' derken içinde buruk bir his oluştuğunu hissetti çünkü bu bahsedilen formasyon yanında ki kişi tarafından yok edilmişti.

Huai Shen yanında ki adama baktı ve "Üzülme ben onları öldürmeseydim muhtemelen ölümden daha kötü şeyler yaşayacaklardı."dedi.

Adam bunun nedenini sormak istese de Huai Shenin anlatmak istemediğini fark edince sormadı. Huai Shen ise bu arada ne yapacağını düşünürken neredeyse bir tarafını yırtıyordu ama bir süre sakin sakin düşündükten sonra aklına bir kaç fikir geldi.

Eğer durumlar müsait ise doğru yolu geri çekilmeye zorlayabilirdi. Bu durum karşısında ne yapacağını düşünürken artık kaçma düşüncesini tamamen kafasından çıkarmıştı.

Çünkü dışarıda ki orduyu ve ordunun büyüklüğünü görmüştü ve kaçma düşüncesinin imkansız olduğunu fark etmişti.

Tabi kaçmak için bir yolu daha vardı ama hala şeytani yolun kaynaklarını istediğinden bu seçeneği en son kullanmak istiyordu.

Bu sırada Huai Shen yapacağı adımları düşünürken farkında olmadan suçlara gelmişti. Kafasını kaldırıp suçlara bakınca devasa bir gözetleme kulesinin karşısında sanki bir şeytani bir silah gibi durduğunu gördü.

Huai Shen ve komutan kuleye yaklaşırken gözetleme kulesinin dibinde bekleyen iki asker onları durdurdu ve kimliklerini sordu.

Huai Shen bu duruma hiç kafa yormadı ve sadece yanında ki komutanın durumu halletmesini bekledi.

Huai Shenin onları hiç umursamadan etrafına dalgın dalgın baktığını gören askerler komutandan durumu öğrendiklerinde kibirli bir şekilde konuştular. 

"Komutan Fai, ne yazık ki şehir lordu şu an meşgul ve dikkatini dağıtmanıza izin veremeyiz!"

Huai Shen bu karşısında ki askerlere baktı ve kafasını iki yana baktı ve hayal kırıklığı içinde salladı ve konuştu.

"Askerlerin hepsi bu kadar saygsız çöpler mi? Eğer böyleyse bu şehrin bu kadar ayakta kalması bile bir mucize."

Huai Shen bunu diyince iki asker hemen kıp kırmızı oldu ve konuşmaya çalıştı "S-Sen...."

Huai Shen bu ikiliye baktı ve "Ne? Ben ne? Diyecek bir sözün mü var asker? Fark etmediysen diye tekrar edeyim:

Kimse sana fikrini sormadı, Bu bir emirdir. Git ve şehir lordununa yada konuşabileceğin en yüksek rütbeli kişi neyse ona durumu anlat. Ardından siktir git bir köşede acınası durumun için ağla."dedi.

Huai Shenin sözleri ile asker morarma başladı tam kılıcını çekecekti ki bir ses "Ne oluyor burda!?"diye bağırdı.

Huai Shen sesin sahibine bakmak için döndüğünde oradaki herkes ,komutan dahil, diz çöktü ve tüm güçleri ile "Şehir lordununu selamlarız!" Diye bağırdılar.

Huai Shen sonunda karşılaştığında en çok sorun oluşturacağını düşündüğü kişiyle karşılaşmıştı.

Huai Shen kafasını iki yana salladı ve aşşağılayan bir tonda konuşmaya başladı.

"Bu askerleri kim eğitti!? Emirleri dinlemek yerine kendi kararlarını alıyorlar! Sanırım bizim burda olmamızın bir anlamı yok! Bırakalım bunlar kendi kendilerini yönetsin!"

Şehir lordu Huai Shenin memnuniyetsiz tavırlarını görünce kaşlarını çattı ve rast gele bir askere bakmaya başladı. Bu asker olayları çarpıtmaya cürret edemeden olan her şeyi en ince detayına kadar anlattı.

Bu sırada Huai Shen şehir lordunu gözlemlenen başladı. Şehir lordu saçları bembeyaz yaşlanmış bir adamdı ama bedeni yaşlı olduğunu hiç söylemiyordu. Aksine vücudu kaslarla dolu her an patlayıcı bir güç çıkarmaya hazır bir aslan gibiydi.

Huai Shen şehir lordunu gözlemlenen şehir lordu da Huai Sheni gözlemliyordu. Huai Shen 12-13 yaşında ki çocuklara benzeyen 1.35 1.40 arası bir boya sahipti.

Burada ki insanların geri kalanından farklı olarak gözleri çekik değildi ve sert bir hava yayıyordu.

Esmer bir tene sahipti ve saçlarıda kumraldı. Aslında insanların gözüne oldukça hoş bir görüntü sergiliyordu.

Asker olayları anlatmayı bitirince şehir lordu Huai Shene baktı ve "Dedikleri doğru mu?"dedi.

Huai Shen de kafası ile onayladı ve "Evet!"diye yanıtladı.

Şehir lordu Huai Shene baktı ve "Ne için buradasın peki?"diye sordu.

Huai Shen etrafına baktı ve "Burası konuşmak için uygun değil."dedi.

Daha sonra şehir lordu bir süre Huai Shene baktı ve "Peki benimle gel!"dedi ve gözetleme kulesine doğru yürümeye başladı. Huai Shen de şehir lordunun takip etti.

Kısa süre sonra ikili gözetleme kulesinde bir odanın içine girdiler. Oda tamamen taştan yapılmıştı ve oldukça sadeydi.

Huai Shen de odaya girince şehir lordu bir sandalyeyi işaret etti ve Huai Shen ile karşılıklı oturdular.

Şehir lordu bir süre daha Huai Shene baktıktan sonra konuşmayı başlattı. "Artık konuşabilir miyiz?"dedi.

Huai Shen ise kafasını salladı ve onayladı. Huai Shenin onayladığını gören şehir lordu konuşmaya başladı.

"İlk olarak kendimi tanışalım. Benim adım Hu Chen ve sen....?"

"Shen, Huai Shen."

(Bond, James Bond.)

Şehir lordu bu duruma şaşırmıştı ve bu şaşkınlığını da belirtti "Sen Huai klanından biri misin?"

Huai Shen bu durumu kısaca özetledi ve konuşmaya başladı:

"Bak fazla vaktim yok. Beni buraya orduyu kontrol etmek ve yönetmek için gönderdiler ama hiçbir bilgi vermediler. Bu durumla nasıl başa çıkacağımı merak ediyorlar.

Ama ne hikmetse bir şekilde bu şehrin ışınlanma formasyonu engellenmişti ve bende oldukça pahalı bir tılsımı sırf buraya gelmek için kullanmak zorunda kaldım.

Ama buraya geldiğimde bir hainle karşılaştım ve beni öldürmek ve engellemek istedi.

Ne yazık ki onu öldüremedim şimdiyse bu zor durumdan kurtulmak için sadece sizin şehrinizin gücünü kullanmak zorundayım çünkü nedense bir şekilde ışınlanma formasyonunuz çalışmıyor ve bende kendime güçlü yardımcılar çağıramıyorum.   

Şimdilik bu kadar bilginin sizi tatmin edeceğini umuyorum çünkü fazla vaktimiz yok."

Şehir lordu bu konuşmanın üzerine aklında sorular olsada sadece kafasını salladı ve Huai Shene bakıp "Efendim neye ihtiyacınız var?" dedi.

Huai Shen güldü ve "Öncelikle bana bir harita getir ve orduda ve şehirde bulunan savaşabilecek herkesin sayısını ve yetişim seviyesini bir liste yapıp getirsinler. Ayrıca düşman ordusu hakkında bildiklerimizi de getirin: asker sayısı, komutanların kişisel bilgileri vb. ne varsa hepsini getirin!

Bana şehri iyi tanıyan birkaç askerde getirin ama yüksek rütbeli olmasınlar şehirin yeraltı dünyasını bilen kişiler olsun."dedi.

Şehir lordu kafasını salladı ve bir asker çağırıp Huai Shenin istediklerini getirmesi için birini görevlendirdi. 

Huai Shen ise bu sırada şehir lordunun sorularını cevaplamaya başladı. Ve ayrıca diğer yüksek rütbeli insanları bekledi.

Kısa süre sonra bir asker yanında iki askerle birlikte geldi. Huai Shen ve şehir lordunun önümde eğildi ve "Efendim istediğiniz eşyaları ve şehrin yeraltı dünyasını tanıyan kişileri getirdim!" dedi ve Huai Shene iki parşömen teslim etti. 

Huai Shen kafasını salladı ve ilk olarak şehir haritasının olduğu parşömeni açtı ve önünde ki büyük masaya yaydı ardından diğer parşömeni çıkardı ve onuda açıp içindekileri odada bulunan diğer yüksek rütbeli kişilerin görebileceği şekilde yaydı.

Ardından kıllarını sıvadı ve masanın üzerine yayıldı ve etrafında ki insanlara baktı ve gülümseyerek "Onu zaman başlayalım!"dedi.

Bölüm başlığı: komutan olmak (1)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr