Huai Shen karşısındaki kişilere memnuniyetsizce baktı. Bu kişiler karşısında küçük çocuklar gibi bağırıp çağırıyor ve ağızlarından tükürükler saçıyordular.
Huai Shen bir süre daha sessizce bekledi ve bu kişilerin susmayacağını fark edince öfkelendi ve öldürme arzusu ile birlikte aurasını saldı.
Gurup ise üstlerine aniden binen öfkeli aura ve büyük bir öldürme arzusunu hissedince aniden bıçak kesmiş gibi sustu.
Huai Shen gurubun sustuğunu görünce rahat bir duruşla oturduğu tahtın koluna parmakları ile vurmaya başladı.
Bir süre daha kimse konuşmadı ve gurupta ki insanlar Huai Shene bakmaya devam etti. Huai Shenin sessizliği ve onlara bakışı içlerinde bir aşşağılık duygusu oluşturmuştu ve bu onların öfkelemelerine neden oldu ama yinede birşey yapamadılar.
Huai Shen bir süre daha sesizce bekledikten ve gurubun üzerinde baskısını kurduktan sonra konuşmaya başladı.
"Oyun oynamayı bitirdiyseniz medeni bir şekilde konuşabiliriz sanırım?"
Huai Shen bunları söyleyince gurubun içinden beyaz kıyafetler giymiş bir genç ileri çıktı ve bir yumruk selamı verdikten sonra kibar bir şekilde üç kodamana hitaben konuşmaya başladı ve Huai Sheni görmezden gelmişti.
Huai Shen bu duruma kızmak yerine yüzüne alaycı bir tavır takındı ve gencin söylediklerini dinlemeye başladı.
Genç konuşmasına bu sözlerle kendinden emin bir tavırla başlamıştı.
"Efendim bizim çağırıcı kulemiz tarafsız bir yapı olarak bu savaşa katılamayacağımız için şehirden ayrılmak istiyoruz umarım bize en erken zamanda izin verebilirsiniz."
Beyazlı genç oldukça kendinden emin bir tavırla hareket ediyordu. Ve sözleri her ne kadar kibarca ifade edilmiş olsada emir verircesineydi.
Huai Shen gözlerinin kenarından üç kodamana baktı var ifadelerini inceledi ama üç yaşlı da ifadesiz bir tavırla sanki birer heykelmişçesine orada oturuyorlardı. Belli ki gencin sözlerini dinlememişlerdi bile.
Huai bu duruma hafifçe güldü ve gencin ve odanın içindeki diğer çağırıcı kulesinden insanların dikkatini üzerinde topladı.
Ardından Huai Shen sağ elinin parmakları ile oturduğu tahtın kollarına vurmaya devam etti. Karşısındaki gence bakarken ise yüzünde yüzünde alaycı bir ifade vardı.
Bu yaptıklarının hepsinin sebebi ise karşı tarafın üzerinde bir baskı kurmaktı. Bu karşısındaki kişilere karşı tartışmada bir üst elinin olmasını sağlayacaktı.
Huai Shen kıkırdamayı bırakınca beyazlı gence baktı ve konuşmaya başladı:
"İlk olarak hitap etmen kişi onlar değil benim. İkinci olarak ise şu sikik ağzını topla ve haddini bil! Sen kimsin ki yaşlılarla bu şekilde konuşabiliyorusun ha? Sanırım burada kimin patron olduğunu unuttun?"
Huai Shenin sözleri ve kaba ifadeleri odadaki insanlardan farklı tepkiler toplamıştı. Şeytani yolun insanları bundan haz almaya başlarken çağırıcı kulesinden insanların yüzüne kararmıştı.
Beyazlı gençse tamamen morarmış ve utanmıştı ve şu an yer yanılsama içine girsem durumundayım ama kafasını yinede indiremiyordu çünkü bu onun bu durumda karşısındaki kişinin üstünlüğünü kabul ettiğini gösterirdi buda onun yüzünü kaybettirirdi.
"A..Ama..Ama ben...." Çocuk konuşmaya çalışıyordu ama utancından konuşamıyordu belkide öfkesindendi kim bilir?
"Daha konuşmayı bilmiyon pezevenk! Bide gelmiş bana karşı çağırıcı kulesini mi temsil ediyorsun? Sen bi sikimi temsil edemezsin! Git abini çağır!"
Huai Shen çocuğa acımamıştı şu an istediği şeyi başarabilmek için kaba ve saldırgan olmalıydı. Eğer aklındaki fikri gerçekleştirebilirse ileride şeytani yoldan bir ödül bekliyordu.
Huai Shen sözlerini bitirdikten sonra kısa bir süre sessizlik oluştu ardından salonun içinde bir gürültü koptu. Bu gürültünün kaynağı ise tabi ki de çağırıcı tarikatıydı.
Şu an birkaç tane xiantian alemi aurasını yayan yaşlı gürültüyle Huai Shenden şikayet ediyordu ama şeytani yol ise bu durum karşısında sessizdi herkes salonda ki üç yaşlıya bakıyordu ama yaşlılar ses çıkarmadan düz bir ifadeyle ileriye doğru bakıyordu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi!
Huai Shen bu insanların bir süre daha gürültü çıkarmasına izin verdikten sonra elini oturduğu tahtın koluna vurdu ve gözlerini saran soğuk öldürme arzusu ile çağırıcı kulesinin kabilesinin bakmaya başladı.
"Bir defa daha ses çıkarırsanız hepinizin dilini keserim! Siz önce ne tür bi durumda olduğunuzu anlayın. Sizi aptal herifler bana gelmiş tarafsız olduğunuzu mu söylüyorsunuz!"
Huai Shen bu sözleri sakin bir şekilde söylemişti ama karşı tarafı korkutmaya başlamıştı.
Çağırıcı Kulesinden gelen beyazlı genç sonunda kendine gelmişti ve bunun yüzünü toplamak için iyi bir fırsat olduğunu düşünüyordu. Sonuçta bu çocuk her ne derse desin o çağırıcı kulesinden gelen biriydi ve çağırıcı kulesi de 1.sınıf bir güçtü ona birşey yapmaya cürret edemezlerdi değil mi?
"Seni bozuk şeytan! Bizim kim olduğumuzu biliyor musun!? Biz çağırıcı kulesinden geliyoruz bu birinci sinir bir güç! Bizimle saygılı bir tavırla konuşacaksın!"
Beyazlı genç bunu söyleyince diğer çağırıcı kulesinden gelen insanlar sonunda üstlerinde ki baskıyı atmıştı ve tekrar kibirli bir tavır almaya başlamışlardı. Onlar çağırıcı kulesinden geliyordu ve çağırıcı kulesi de birinci sinir bir güçtü! Kimse onlara birşey yapmaya cürret edemezdi.
Gen adamsa bu durumdan keyif alıyordu ama aniden mor bir parıltı gördü ama ne olduğunu anlamadan bakış açısının değiştiğini fark etti.
Şu an kafası sarhoşmuş gibi dönüyordu ve herşey ondan uzaklaşıyordu. Gördüğü son şey ise boynundan kan fışkıran başsız bir ceset ve cesedin yanında elinde mor bir baltayla duran Huai Shendi.
Ölürken bile ne olduğunu anlayamamıştı!
Huai Shen bu çocuğu uzun zamandır öldürmek istiyordu bunun sebebi ise çocuktan rahatsız olması yada başka birşey değildi. Tamamen bir gövde gösterisi yapmaktı!
Bu hareketle hem çağırıcı kulesinden adamların içindeki güveni öldürmüştü hemde şeytani yola ne kadar acımasız ve otoriter biri olduğunu göstermişti. İleride herhangi bir tartışma olursa insanlar Huai Shenin ne kadar kararlı ve acımasız hareket edebileceğini hatırlayacaktı.
Huai Shen bir süre önündeki başsız cesede baktıktan sonra üzülmüş bir tonda konuştu.
"Tüh! Iskaladım amacım öldürmek değildi. Neyse bir şey olmaz!"
Ardından bir defa daha çağırıcı kulesinden insanlara baktı ve yerine oturduktan sonra konuşmaya başladı.
"Sizin gitmek istemenizi anlıyorum. Ama ne yazık ki şu an bir savaş içindeyiz ve elimizdeki tüm güçleri aktif olarak kullanmalıyız."
Huai Shenin sözlerinden sonra şeytani yolda ki bir kaç kişinin gözleri anlayışla parladı. Görünüşe göre Huai Shenin niyetlendiği şeyi anlamışlardı.
Çağırıcı kulesinin insanları ise korku içine düşmüştü. Karşılarında ki kişinin bu kadar cesur olmasını beklemiyorlardı.
Bir süre sonra içlerinden biri cesaretini toladı ve öne bir adım attı. Bu kişi xiantianın ortasında bir aura yayıyordu ve orta yaşlı biriydi görünüşe göre diğerlerinden daha yüksek potansiyele sahipti.
Bu adam ileri çıkar çıkmaz önce salonda ki üç kodamana ardından Huai Shene saygılı bir 90 derece eğilme selamı verdi.
Ardındansa çekingen bir tavır içinde konuştu:
"Genç efendi, ben çağırıcı kulesinden Hu Fei. Efendim sizin içinizde bulunduğunuz zor durumu anlıyoruz ama ne yazık ki çağırıcı kulesinin izlediği politika yüzünden size yardım edemeyiz yoksa kulenin tarafsız olmayı bıraktığı gibi bir söylenti ortaya çıkar ve biz bunun yükünü alamayız efendim o yüzden bizi bağışlayın."
Huai Shen tatmin olmuş bir şekilde karşısında ki adama baktı ve kafasını salladı.
"Zeki insanlarla konuşmayı severim bu insanlarla anlaşmak kolaydır ama bu durumda ne yazık ki gidemezsiniz ayrıca bunun sizin itibarınıza yada izlediğiniz politikaya bir etkisi olmayacak. Sonuçta tarafsızlık sadece kimseyi tutmamak değildir."
Huai Shen bunları söyleyince karşıda ki adam şaşırmıştı. Tarafsızlık nasıl sadece bunlar değildi? Eğer şeytani yolun bu şehri savunmasına yardım ederseler bu tarafsızlık ilkesine karşı çıkmaz mıydı?
Huai Shen adamın ifadesini görünce gülümsedi ve adam sormadan cümlesini açıklamaya başladı.
"Demek istediğim şey şu ki. Tarafsızlığın belli başlı kuralları vardır. Bu da onlardan biri siz burada bize yardım ediyorsunuz ama bu sadece bir iş. Siz sadece işinizi koruyorsunuz bize kişisel amaçlarla yada başka bir şeyle yardım etmiyorsunuz. Bi işin sonunda belirli bir ödül alacaksınız.
Yani bu tarafsızlığınızı bozmuyor yarın gidip doğru yola da yardım edebilirsiniz ki zaten çağırıcı kulesinden bir gurup insan şu an doğru yolun ordusunun içinde bulunuyor ve bana saldırarak bu durumu kanıtladı."
Huai Shen konuştuktan sonra karşısındaki çağırıcı kulesinden gelen adam şaşırdı.
"Efendim bu nasıl olur! Çağırıcı kulesiden kimse böyle bir şey yapamaz! Size saldıranların başka birileri olmadığından emin misiniz?"
Huai Shenin konuşmasında adamın en çok odaklandığı şey çağırıcı kulesinden gelen birilerinin Huai Shene saldırmasıydı. Üstelik bunu doğru yolla işbirliği içinde bulunarak yapmışlardı. Bu çağırıcı kulesinin başına bir iş açacaktır ki şimdiden Huai Shenin tavırlarından yola çıkarak iş açmaya başlamıştı.
Huai Shen ise adama soğukça baktı ve kibirli bir tavırla cevapladı.
"Tabi ki eminim. Nede olsa o piç doğru yoldan gelen xiantian piçini öldürdükten sonra ölmemek için çağırıcı kulesindenim diye af dileniyordu."
Huai Shenin sözleri salona bir bomba gibi düştü Huai Shenin yeteneklerini bilmeyen birçok kişi vardı ve çoğu bu pozisyona arkasında ki Huai klanının gücü ile geldiğini düşünüyordu.
Huai Shenin daha önce iki xiantian uzmanını öldürdüğünü duyanlar ise bunu gizli bir saldırı ile yada bir hazine ile yaptığını düşünüyorlardı.
Bu sırada ise Hu Fei solgunlaşmıştı. Artık bu konuyu engelleyemedi çünkü bu iş çoktan onun karar verebileceği boyutu aşmıştı.
Bir defa daha Huai Shenin karşısında eğildi ve konuşmaya başladı.
"Hemen efendi bu konuda kulemiz adına sizden özür diliyorum ama bu durumda ne yazık ki benim söz hakkım bulunmamakta izin verirseniz dışarıda bulunan kıdemlimizi çağıralım bu konuya o karar versin."
Huai Shen adama bir süre baktı ve birine emretmeden önce kısa bir süre düşündü.
"Kahya Lu, çağırıcı kulesinden gelen dostlarımızı konaklamak için güzel bir yere yerleştir ve şu Kıdemliler ile iletişime geçmelerini sağlayın."
Ardından ise çağırıcı kulesinden kişilere baktı ve "Kendinizi savaşa hazırlamamız iyi olur çünkü bundan kaçmanız imkansız. Siz simyacı değilsiniz ve şeytani yolun vazgeçemeyeceği bir oluşum da değilsiniz! Sizi sadece keyfi amaçlarla kullanıyoruz durumu çok zorlarsan sadece kafanızın içinden o çağırıcı bilgilerini söküp alırız ve şu çağırıcı kulesini ölü kulesine çeviririz. Bir birinci sınıf güç bizim şeytani yolumuzun süper güçlerine karşı çıkamaz! Bu toplantı bitmiştir dağılın!"
Huai Shen çağırıcı kulesine son bir ültimatom verdikten sonra toplantıyı bitirmiş ve insanları koru içinde bırakarak oradan ayrılmıştı.
Huai Shen tabiki söylediklerinin boş sözler olduğunu biliyordu ama yinede insanlar üzerinde büyük bir etki bırakabilmişti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..