2:Emmy

avatar
159 0

Goldenlar - 2:Emmy


Golden köşkünün salonunda Emmy Golden kocası Roger Golden’nın her zamanki bitmek bilmeyen başarı hikayelerini dinliyordu. Roger heyecanlı bir şekilde Pariste nasıl binalar diktiğini, nasıl generallerle tanışıklığı olduğunu anlatıp duruyordu.

 

 Emmy her zamanki gibi kocasının yalan dolan başarı hikayelerini dinlemiyordu fakat dinlermiş taklidi yapıp arada ona sorular soruyordu. Emmy kocası ne kadar süslü yalanlarla başarılarını anlatırsa anlatsın ona olan inancını kaybetmişti .Kocası anlattığı kadar başarılı olsaydı ailesiyle birlikte hala  babasının evinde yaşamazdı.

 

 Andre ormanda baygınken size biraz Golden ailesini anlatayım. Golden ailesi uzun yıllar yaşamış köklü ve zengin bir ailedir. Üstüne üstlük ailenin şu anki reisi Abel Golden 1.dünya savaşında yaptığı ekonomik hamlelerle ailenin yüzyıllardan gelen zenginliğini ayrı bir seviyeye çıkardı. Savaş genelde kötü bir şey olarak bilinsede herkesi kötü etkilediği doğru değil. Golden ailesi gibi bazı aileler savaş ne kadar kanlı olursa olsun işin içinden parayla çıkmayı başarabiliyor. 

 

Abel Golden’nın beş tane çocuğu vardı. Babalarını hayal kırıklığına uğratmayacak yetenekte olan bu çocuklardan dördü aile mirasını daha da genişletmek için gece gündüz çalışıyordu. En küçük kardeş olan Roger ise otuz sekiz yaşında olmasına rağmen babasının özel adası olan Golden adasında yaşlı babasına yardım ediyordu. En azından dünyanın bildiği kısım böyleydi.

 

 Emmy Roger’ın eşi olarak adada kalmalarının gerçek sebebini biliyordu. Basitçe açıklamak gerekirse Roger salaktı. Dört kardeşinin aksine kafası para yapmaya basmıyordu. Sinirli bir adam olan Abel Golden oğlunun salaklığını tüm dünyadan saklamak için onu özel adasında saklıyordu.

 

 Mor gömleği ve gri eteğiyle salonda oturan Emmy kocasının bitmek bilmeyen muhabbetinden bıkıp camdan dışarı baktı. Gökyüzü tıpkı ana vatanındaki gibi masmaviydi. Normalde gri bulutlarla kaplı olan bu adada nadir görülen bir görüntüydü.

 

 Emmy çocukluğundan ergenliğine kadar hiçbir şeyi düşünmeyen bir kızdı. Siyah saçları, yeşil gözleri ve güzel yüzü onun için dünyadaki en önemli şeylerdi.Ne çabalar, ne ağlar, ne dertlenirdi. Geleceğin dertleri ve sorunları ona bir yabancıya ait gibi gelirdi. 

 

Emmy şu an geçmişe gidebilse aklı bir karış havada olan o kıza fena bir tokat atardı. Çünkü Emmy’nin ailesi kızlarının bu umursamaz halinin devam etmesine fazla izin vermedi. Emmy, Golden ailesi kadar olmasada soylu bir aileden geliyordu. 

 

Babası Emmyden bir şey olmayacağını anlar anlamaz onu evlendirmeye karar verdi fakat onun bu umursamaz salak kızını kim eş olarak alırdı ki? Tam o sırada da Abel Golden da salak oğluna bir eş arıyordu. 

 

Abelin bu acele gelin arayışı Emmy’nin evine adeta kaderde varmışçasına ulaştı. Emmy tanımadığı ve düğününde ilk kez gördüğü biriyle evlendirilmek zorunda kaldı. Her zamanki gibi ağlarsa, yalvarırsa, babasının ayaklarına kapanırsa onu bağışlarlar diye düşündü.

 

 Emmy babasının ayaklarına yapıştığı o günde ona söylenen o sözleri asla unutamadı. “Ya Golden ailesinin gelini olursun ya da bir ceset.” Sadece bu bir cümleyle Emmy adlı kızın tüm hayalleri yok olmuş ve Golden ailesinin gelini olmuştu. 

 

Kocası Roger ise bu evliliğe çok mutlu olmuştu. Hayatı boyunca hiç sevgilisi olmamış olan Roger Emmy’nin yüzüne düğün gecesi masumca gülümsediğinde Emmy onun salak olduğuna kanaat getirmişti. Kocasını bir gün dahi sevmemiş olan Emmy yıllar boyunca mutlu bir eş taklidi yaptı.

 

 Kocasının saçmalıklarını yeterli kadar dinlediğini düşünen Emmy her zamanki hareketleriyle ayağa kalktı:

-Başım ağrıyor tatlım. İzin verirsen biraz dinlenebilir miyim?

Roger ona has salaklığıyla eşinin bu sahte sorusuna içten bir cevap verdi:

-Son zamanlar oldukça başın ağrıyor Emmy. Seni bir ara doktora götürmeliyiz.

Emmy kocasına cevap vermeden kafasını sallayıp odadan çıktı. Odadan çıkar çıkmaz bu koca köşkte sevdiği tek şeye doğru koşmaya başladı. Tamda böyle bir anda adeta önünde  bir duvarmışçasına çocuklarıyla karşılaştı. Dokuz yaşındaki küçük oğlu hemen etrafında dönüp bağırmaya başladı:

-Anne bak!Anne bak! Görünmez oldum ANNE!

Çocuğunun hareketlerini anlayamayan Emmy konuşmadan gülümseyerek oğluna baktı.işte o anda yaramazlık konusunda oğlundan geri kalmayan on sekiz yaşındaki kızı Rosa bağırdı:

-Anne! Luke’a bakmaman gerekiyordu. Tüm şaka mahvoldu.

 

O anda dokuz dönüp duran Luke bir anda zıplayıp zor bir savaş kazanmış gibi bağırmaya başladı. “ZAFER YÜCE LUKE’UN!” Rosa dokuz yaşındaki çocukla bağırışıp hile yaptığını söylemeye başladı. Emmy yavaş yavaş çocuklarının oyununu anlamaya başladı.

 

 Büyük ihtimalle Rosa Luke’a ‘seni görünmez yapacağım’ dedi ve bu garip oyunu oynamaya başladılar. Emmy tıpkı kocasına benzeyen sarı saçlı , mavi gözlü çocuklarınıda hiç sevmiyordu. Tüm Golden ailesi aynı saç ve göz rengine mi sahip diye bir aile yemeği vermeyi bile düşünüyordu bir aralar. Gerçi bu ıssız adaya kendi ailesi dışında gelecek bir Golden tanımıyordu.

 

 Çocuklarını sevmeme nedeni sadece babalarına dıştan benzemeleri değildi. Bu çocuklar Roger’a has o salak , masum aptallığıda içlerinde taşıyordu. Emmy bu çocukları kendi çocuğu olarak değil Roger’ın çocukları olarak düşünüyordu ancak her zamanki sahte gülümsemesini takındı ve çocuklarına bir şey beli etmeden sahte anne rolüne başladı:

-Çocuklar biraz başım ağrıyorda başka yerde oynayabilir misiniz?

İki yaramaz çocuk anneleri cümlesine başlar başlamaz ne istediğini anlamış ve o sözünü bitiremeden başka bir oyuna başlamışlardı. Emmy koşar adımlarla çocuklarından uzaklaşıp köşkün deposuna geldi.

 

Köşkün en kötü odası olmasına rağmen bu kokuşmuş depo Emmy’nin Golden adasındaki en mutlu anlarını barındırıyordu. Gözleriyle bu köşkte gerçekten sevdiği kişiyi ararken bir anda yerinden hopladı. Arkasında Golden ailesinin deneyimli uşağı Nigel belirdi. 

 

Siyah saçlı ve kara gözlü Nigel iri yapılı, esmer bir adamdı. 22 yaşındaki genç oğlanın kollarına atlayan Emmy aralarındaki 12 yıl yaş farkına rağmen Roger’ın tamamen zıttı olan bu adama sevgiyle sarıldı. Nigel tam anlamıyla herkese güvenen, masum , dürüst Roger’ın zıttıydı. İnsanları kandıran , yalancı ve düzenbaz bu adam Emmy için köşkteki en yakın olduğu kişiydi. Emmy hızlıca Nigeli öpmeyi denedi ama Nigel kendini geri çekti:

-Geç kaldın? Beklerken ağaç oldum.

Emmy ailesine göstermediği tatlı bir yüz ifadesiyle Nigel’e cevap verdi:

-Şu salağın konuşmaları işte. Seni ne kadar özlediğimi bilemezsin.

 

Bu kelimelerden sonra kendinden uzun olan Nigelin boynuna sarılıp dudaklarına yapıştı. Emmy’nin bu adadaki tek mutlu anları bu kokuşmuş depoda kocasını aldattığı bu zamanlardı. Ne yazıkki adeta tanrının yargısı gibi aile reisinin getirdiği bir misafir bu huzurlu zamanı alt üst edecekti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44753 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr