Mezhep bölgesi her tarafı meyve ağaçlarıyla ve bakımsızlıktan büyümüş yabani bitkilerle süslenmiş büyükçe bir bahçe; bahçeye kıyasla daha küçük sayılan, saray benzeri mezhep binasına tek giriş noktası olan görkemli bir beyaz mermer avlu; her tarafı işlemelerle ve süslemelerle dolup taşmış, duvarlarını sarmaşıklar sarmış kızıl kiremitlerden meydana gelen; diğer mezheplere kıyasla kesinlikle mütevazı sayılan bir toprak parçasından oluşuyordu.
Mezhep binası kimi savaşlardan sağ çıkmış, bakımları kesinlikle atlatılmış hafif kırık dökük bir binaydı. Haşmetli duvarları aşınmış, kızıl rengi büyük oranda solmuş, yer yer de kiremitten duvarları yamulmuştu. Diğer mezheplerin aksine fazla da kullanılan bir alan değildi burası. O yüzden bu bakımsızlık normal sayılabilirdi. Enrir en azından ana yerleşkesinin böyle olmadığını ümit ediyordu.
On kişi, yüz kişi, bin kişi derken avlu dolup taşmış; bütün katılımcılar sırtlarında çantaları, ellerinde aşlarıyla mezhep liderlerinden birinin konuşmasını bekliyorlardı. Katılım saati olan güneşin doğuşu çoktan geçmişti. Katılımcılar heyecandan birbiriyle konuşmayı bile akıllarına getiremiyorlardı.
Sonunda beklenen an gelmiş, öğlene doğru üzerinde mavi ve beyaz karması bir cübbe taşıyan, uzun siyah saçlara ve kan kızılı gözlere sahip orta yaşlı sakalsız ve kesinlikle yakışıklı bir adam mermer avlunun mezhep binasına bağlandığı çıkıntının başına geçmişti. İlk önce bir çevresine göz attı. Ünlü ailelerden gelenler fazlasıyla azdı. Ayrıca bu sene hiç beklemediği bir kalabalıkta vardı. '' Görevliler işlerini iyi becerememiş. '' diye düşündü. İç çektikten sonra konuşmaya başladı. '' Ben yedinci büyüğün asistanı Fleir Deploft. Bu seneki sınavı düzenlemekle görevlendirildim. '' Sesi bütün avluda yankılanıyor, yakınında bulunanların kulağını sağır ediyordu. ''Baştan uyarımı yapayım diğer mezhepler gibi normal bir sınav yapmayacağız. Sizi gelişim tekniğinizi seçer seçmez seviye iki ormana bir aylığına yollayacağız, orada hayatta kalma veya hala isteyebilme durumlarınıza göre fahri üyeliğinizi dış mezhep öğrencisi olarak değiştireceğiz. Başlangıç tekniklerinizi dış mezhep öğrencisi olunca elde ediceksiniz. '' Kulağını karıştırırken devam etti. '' Ha birde bu bir ay içerisinde dışarıdan hiçbir yardım alamayacaksınız. '' Konuşanları susturmak için sesini yükselterek '' YANİ takım arkadaşlarınız en azından öldürdüğünüz hayvanları ayıklamayı bilsin. Ayrılmak isteyen varsa ayrılabilir kapı açık. '' diye ilave etti. Sesler daha da yükseldi, birçoğu kapıdan dışarı çıkıp gitti. Geriye kalan yaklaşık yedi yüz öğrencinin ise başka çaresi yoktu.
Fleir esnedi, hemen yanında bulunan üç kişiyi gösterdi. '' Bu yanımdaki kişiler sizin seçtiğiniz teknik üzerine kitabınızı verip çalışmanızı sağlayacak kişiler. Üzerlerinde zaten hangi gelişim tekniği öğrettikleri yazıyor. Ama buna geçmeden önce size kısa bir giriş yapayım. Bildiğiniz üzere öğrenebileceğiniz ve bükebileceğiniz her şey bir element. Su olur hava olur madenler olur farketmiyor. Bu elementleri bükmek için ise '' ki '' denilen bir enerji türüne ihtiyaç duyuyoruz. Bu enerji türü hem vücudu güçlendiriyor, hemde turnuvalarda görebileceğiniz o havalı sanatları kullanmanızı sağlıyor. Bu ki'yi toplamak içinde üç temel gelişim metodu bulunuyor. Ateş, yıldırım, ışık tarzı elementleri yoktan var etmeyi sağlayan element teknikleri; toprak, su ve bitkiler gibi yönlendirilebilecek elementleri yönlendirmenizi sağlayan yönlendirme teknikleri ve kan ile kılıç ki'si gibi kavramları kullanabilmenizi sağlayan vücut teknikleri. Eğer gelişime bir element tekniğiyle başlarsan sonrada vücut tekniğine çeviremezsin. Ya da bir vücut tekniğiyle başlarsan sonradan yönlendirme tekniklerini öğrenemezsin. O yüzden istediğinizi dikkatle seçin. Ayrıca buraya savaşçı olmak için değil de simyager, doktor veya akademisyen tarzı bir meslek üzerinden ilerlemeye gelenler varsa daha da dikkat etsinler seçecekleri tekniklere. Çünkü araştıracağınız teknikten tutun yapacağınız ürüne kadar her şey sizin seçeceğiniz teknikle alakalı olacak ve sizin ürettiğinizi karşı taraftaki kullanıcı farklı bir element tekniği kullanıyorsa kullanamayacak. ''
Enrir'in paçaları tutuşmuştu. Kimse ona bu durumdan bahsetmemişti. Acaba Ater hangi tekniği seçecekti?
'' Neyse işte durumlar böyle. Şimdi herkes istediği tekniğin önünde ikişerli sıra olsun. ''
Element teknikleri seçer miydi acaba? Kan ve ki ona yeteri kadar havalı gelmezdi aslında. Yönlendirme teknikleri de o kadar havalı sayılmazdı. O kesin element tekniklerini seçerdi. Evet kesin onu seçerdi.
'' Hadi biraz hızlı olun daha sizi ormana götüreceğiz. ''
Ya da görüşmeyeli havalı tekniklerden çok işine yarayacak teknikleri mi önemsemeye başlamıştı? Bu kesinlikle çok uğraştırıcı bir konuydu ve hemen karar vermesi gerekiyordu.
Biraz daha düşündükten sonra element tekniklerine yönelmeye karar verdi. O kesinlikle bir element tekniği seçerdi.
Herkes kendi tekniğine karar vermiş, ikişerli sıra olmuştu. Ne olduğu bilinmeyen bir kitapçığı alıp bir anda ışınlanıyordu. Enrir'de sıra ona geldiğinde sahneye çıktı, kitapçığı aldı, daha üzerinde yazanları okuyamadan bir anda etrafı karardı.
Enrir gözlerini yeniden açtığında aslında çok güzel bir ormanda olduklarını gördü, Her tarafı saran pembe kiraz çiçekleri, çevredeki tatlı yağmur kokusu...
'' Hey hazır daha kimseler grup kuramamışken benim grubuma katılmak ister misin? ''
Enrir sağ tarafından gelen ani ses karşısında irkildi, hemen sesin sahibine doğru bir göz attı. Kısa siyah saçlara, dipsiz siyah gözlere sahip yakışıklı bir çocuktu. Çocuk, Enrir'in sorgulayan bakışlarını farkedince bir açıklama gereği duydu, '' Ha doğru daha kendimi tanıtmadım. Bana Aller diyebilirsin. Qein oğlu Aller. '' diye ilave etti. Biraz bıkkın birazda gülerek '' Fazla hayatta kalma becerim yok ama çok güzel yol arkadaşı olurum. '' diye söylendi. Enrir karşısındaki bu çocuğa en azından şimdilik güvenme kararı verdi. ''Bende Enrir. Benimde fazla becerim yoktur ama köyüm sağolsun ölü hayvanlarla aram iyidir. '' Enrir çevresine baktı. herkesin aklı karışmış, sorgulayan bakışlarla ne yapmaları gerektiğini düşünüyorlardı. Büyük ihtimal sınav çoktan başlamıştı. Etrafında hiçbir büyülü yaratığın olmayışına bakılırsa herhalde burası da ormanın baya dışında, güvenli bir bölge sayılıyordu.
'' Güzel güzel aç kalmayacağız. Gerçi büyülü yaratıkları ki olmadan nasıl keseceğiz hiçbir fikrim yok. Bize bıçak falanda vermediler. '' Enrir bir anda elindeki kitapçığı farketti. Çantaları ve bıçağı kaybolmuştu ama elindeki kitapçık hala duruyordu. ''Bizi ışınlayan şey acaba hangi teknikti? '' diye düşünmeden edemedi. Ama herhalde savaşta kullanılamazdı.
Çevresindeki insanlar teker teker azalmaya başlamıştı. Enrir tanıştıklarından beri susmayan Aller'i susturdu, konuşmaya başladı.
'' Birkaç kişi daha bulup buradan ayrılalım. Yoksa çok geride kalacağız. '' Aller hak verdi. Akşam olmak üzereydi.
Birkaç dakika sonrasında beş kişilik ufak bir grup oluşturabilmişlerdi. Karizmasıyla Aller beyni bile kastan oluşan aptal bir savaş meraklısını, şımarık bir soylu kızını ve sessiz bir zanaatkarı kendisiyle takım olmaya ikna edebilmişti. Şu anki tek ihtiyaçları geceyi geçirecek bir yer ve birazda akşam yemeğiydi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..