Bölüm 363

avatar
7490 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 363


Bölüm 363: Beş Elemente İlk Bakış


Zhou Dekun içten içe kime sövmesi gerektiğini tam olarak bilmese de sürekli sövüyordu. Korku ve pişmanlıkla doluydu.


Yan isimli adam kaşlarını çattı. Bu Kutsal Kar Şehrinin gerçekten de can sıkıcı olduğunu düşünmeye başlamıştı. Tek istediği o tıbbi hapa bir kere bakmaktı. Fakat bir türlü ona bir saniye bile bakmayı başaramamıştı.


Sert bir yüz ifadesiyle yavaşça genç adama doğru döndü.


Hanxue Zong tüm bu olup bitenleri izlemişti. Hafifçe gülümsedi ve ardından vücudu aniden titreşti; bir an sonra tam Zhou Dekun’un karşısında beliriverdi.


Birinci Kıdemli aniden konuştu, “Hanxue Zong, neden ölü olmadığını bilmiyorum, ama…


Ama ne?” Birinci Kıdemlinin sözünü kesti gülerek. “Benim ölü olmamamın nedeni o yaşlı adamın yumuşak kalpli olması. Fakat onun yumuşak kalpliliği benim gelişimimi etkilemedi. Şu an Soğuk Kar Klanıyla bir bağım yok. Ben Batı Çölünün Beş Ay Kabilesinin bir kölesiyim ve Kutsal Kar Şehrini yok etmekle görevlendirildim! Dahası, bu Büyük Usta Zhou’nun ismini duydum ve onun Simya Tao’sunu bizzat görmeyi istedim.


Çevredeki Gelişimciler arasında aniden bir karmaşa koptu. Dört Büyük Kıdemlinin yüzleri çirkindi. Ne de olsa onların yanındaki yaşlı adamın Gelişim merkezi Gelişen Ruh aşamasının büyük döngüsündeydi. Onun aurası son derece tehditkardı ve herkese büyük bir baskı oluşturuyordu.


Oh, endişelenmeyin.” dedi Hanxue Zong hafifçe gülümseyerek. “Kutsal Kar Şehrini ve onun kaynaklarını benden daha iyi bilen kimse yok. Ama bugün buraya dövüşmek için gelmedim. Sadece bu Büyük Usta Zhou’yu bir simya düellosunda görmek istedim! Bu düello üzerine oynanacak şeyler sizin için iyi talih olacak, daha doğrusu sizin için ölüm kalım meselesi olacak demek daha doğru olabilir. Kim kazanırsa, söz veriyorum Batı Çölü Gelişimcileri şehre üç ay boyunca saldırmayacaklar. Bu size hazırlık için büyük bir zaman kazandıracak. Fakat, eğer reddederseniz…” Tam o sırada şehir duvarlarının ötesinden aniden bağırma sesleri çınladı. Bir vahşi hayvan denizi ortaya çıkarken havada prizmatik ışık ışınları parladı.


Büyü formasyonu gökyüzünde pırıldadı, her şeyi şiddetli bir baskıyla çevreledi.


Bu görüntü meydandaki Gelişimcileri şok etti. Kutsal kar Şehrindeki herkes yukarı baktı, başları dönüyordu. Dört Büyük Kıdemlinin yüzleri son derece çirkindi.


Hanxue Zong’un ortaya çıkışı daha önceki bütün hazırlıkların şu an kusurlu olduğunu gösteriyordu. Gerçekten de ayarlamalar yapmak için zamana ihtiyaçları olacaktı. Onun neden üç aylık süre verdiğini bilmiyorlardı ama bu bir tuzak olsa da Soğuk Kar Klanının bunu kabul etmekten başka seçeneği yoktu. O üç aya ihtiyaçları vardı.


Soğuk Kar Klanı Büyük Kıdemlilerine bakan Hanxue Zong güldü. “Fakat, görünüşe göre şu an durum biraz farklı. Büyük Usta Zhou hapı çıkartmaya gönüllü değil. Eğer Bay Yan gönüllüyse, o zaman ilk önce bu genç ile bir yarışma yapsın. Bu yolla Büyük Usta Zhou Bay Yan’ın Simya Tao’sunun ciddiye alınacak seviyede olduğunu görebilir.


Birinci Kıdemli bir utanmış göründü ve çoktan Zhou Dekun’a karşı sinirlenmişti. İkinci Kıdemli de aynı şeyi düşünüyordu. Zhou Dekun’a çok değer vermişler ve onun gerçek bir Büyük Usta olduğu kanaatine varmışlardı. Ama şimdi, hiçbir yeteneğini göstermeye gönüllü gibi durmuyordu ve bunun yerine işi başkasının üstüne yıkmaya uğraşıyordu.


Onlar bu durumu nasıl halledeceklerini bilmiyorlardı.


Birinci Kıdemli durumu düşünürken kaşlarını çattı. En sonunda iç geçirdi ve Meng Hao’ya doğru baktı. “Genç dostum, senden bir hap yapmanı isteyeceğiz. Soğuk Kar Larvasını ise bu meselenin ardından tekrar görüşebiliriz. Ne dersin?


Meng Hao gülümsedi. Gerçekten de Zhou Dekun’un itibar kaybetmesini istemiyordu. Fakat eğer karşısında başka biri varsa Simya Tao’su konusunda onu aşağılamaktan çekinmeyecekti, özellikle Doğu Toprakları simyacısı olduğunu söyleyen birini.


Bu yüzden Birinci Kıdemliye başını aşağı yukarı sallayarak cevap verdi.


Meng Hao kafasını sallarken Yan’ın yüzünde bir sinir parlaması görüldü. Belli ki Büyük Usta Zhou’nun onun Simya Tao’sundan şüphe duyduğunu ve bu yöntemle onu test etmek istediğini düşünüyordu.


Soğukça homurdanan Yan Meng Hao’ya doğru baktı ve ardından bakışını tekrar Zhou Dekun’a çevirdi. Ellerini kenetleyerek konuştu, “Ben Doğu Topraklarının Simya Dağından Yan Song.” Bu tabii ki simya düellosundan önceki resmi bir tanıtımdı. Fakat rakibi Meng Hao olmasına rağmen, o bunu Zhou Dekun’a karşı bir düello gibi düşünüyordu.


Zhou Dekun kalbinden acı acı güldü. Şu an daha gergin ve kaygılıydı. Ona göre bugün yaşanan her şey büyük bir yanlış anlaşılmaydı. Fakat bu olayı çözmenin bir yolu yoktu.


Meng Hao’nun ifadesi her zamanki gibiydi. Bunun resmi bir simya düellosu olduğunu görünce derin bir nefes aldı ve tam kendini resmi bir şekilde tanıtacakken Yan Song’un geniş elbise kolu fiskelendi.


Konuşmana gerek yok.” dedi. “Senin isminle ya da nereden geldiğinle ilgilenmiyorum. Sadece yapabileceğin en iyi hapı yap, tamam mı?


Bu saygısızlık Meng Hao’nun kaşlarının çatılmasına neden oldu.


Yan Song elini kaldırdı, onun üzerinde bir hap ocağı süzülüyordu. Aniden avucundan bir alev çıktı. Bu sıradan bir alev değildi, Gelişen Ruh ateşiydi. Sadece Ateş-tipi Gelişen Ruha sahip Gelişen Ruh Gelişimcileri böyle bir alev üretebilirdi.


Alev kırmızı-turuncu renkteydi ve havaya dalgalar gönderiyordu. Avucunun üzerinde süzülen hap ocağının kırmızıya dönmesi çok sürmedi. Yang Song depolama çantasına vurarak her biri çeşitli tozlarla dolu olan bir çok küçük beyaz çanta çıkarttı.


Tozlardan çeşitli miktarlarda aldı ve daha sonra onları hap ocağına attı. Bu görüntü karşısında Meng Hao’nun gözleri kısıldı ve Zhou Dekun derin bir nefes aldı.


Hapı bitkilerle yapmıyor…


Doğu Topraklarının Simya Dağında, biz hapları bitkilerle yapmayız.” dedi Yan Song soğukkanlılıkla. “Biz temel olarak beş elementi kullanırız. Beş elemente uyan nesneleri tedarik edip ardından onları toza dönüştürerek beş elementin gücünü hap yapmak için kullanabiliriz. Bu, Simya Tao’sunun gerçek yüce yoludur!” Adamın hap ocağı şiddetli gümbürtü sesleri çıkartmaya başladı. Aniden gökyüzünde kara bulutlar toplanmaya ve gök gürültüsü sesleri ortalığı inletmeye başladı.


Zhou Dekun’un kalbi telaşla hızlanmaya başladı. Belli ki yukarıdaki bulutlar Hap Felaketiydi!


Çevredeki Gelişimciler şok olurken dört Büyük Kıdemlinin nefesleri hızlandı. Onlar Simya Tao’sunda çok anlamıyorlardı ama Hap Felaketini daha önce duymuşlardı. Bunu kendi gözleriyle görünce kalpleri titremişti.


Yan Song gururlu bir edayla Felakete baktı. “Doğu Topraklarında biz Hap Felaketinden endişe duymayız. Aslında Hap Felaketini kışkırtarak yıldırım gücünü dizginlemek beş elementin tam gücünü serbest bırakmamıza olanak sağlıyor!” Adam konuşurken hava gümbürtü sesleriyle doldu ve çok sayıda yıldırım hap ocağına doğru çaktı. Göz açıp kapayıncaya kadar yıldırımlar muazzam bir yıldırım katmanına dönüştü.


Yan Song kafasını kaldırarak kükredi. Sol eliyle hap ocağına vurarak kapağının açılmasını sağladı. İçeriden çıkan altı renkli bir tıbbi hap Yan Song’un eline geldi. Hemen yukarıdaki bulutlar dağıldı. Fakat yıldırımlar Yan Song’un etrafına sertçe düşmeye devam ederken ona şok edici bir hava veriyordu.


Ne yazık ki bu süreç biraz aceleye geldi.” dedi Yan Song Meng Hao’ya bakarak. “Sonuç olabileceğinin en iyisi değil.” Daha sonra parlak gözleriyle Zhou Dekun’a döndü, sanki meşhur düello eldivenini atıyordu.


Zhou Dekun asil simasını bozmadı, ama içten içe şiddetle titriyordu.


Meng Hao’nun gözleri bir an titreşti. Ardından sağ elini sallayarak bir hap ocağı çıkarttı.


Yan Song Meng Hao’nun hap ocağına baktı ve önceki dingin ifadesi gururlu bir aurayla dolmaya başladı. Bu onun Zhou Dekun’la etkileşim kurarken göstermediği bir bakıştı. Şu an Meng Hao ile mücadele ediyordu fakat doğal olarak farklı davranıyordu.


Fakat hap ocağına bir an baktıktan sonra Yan Song’un yüzünde anlık bir şaşırma bakışı gelip geçti. Bu Meng Hao’nun Siyah Elek Tarikatından aldığı On Bin Arıtım ocağıydı.


R.N: 257.bölümde almıştı.


Zhou Dekun o hap ocağını gördüğü anda kafası dönmeye başladı. Daha önce Meng Hao’nun şu an elinde tuttuğuna tıpa tıp benzeyen bir On Bin Arıtım ocağı görmüştü. Konu hap ocağı olunca, birbirine tıpa tıp benzeyen, özellikle bir On Bin Arıtım ocağı bulmak imkansız bir olay olmasa da sıradan bir olay da değildi.


Zhou Dekun bir an tereddüt etti ve ardından şüphelerini bastırdı.


O sırada Meng Hao sağ elindeki hap ocağını kaldırırken gözleri pırıldadı. Meng Hao’nun içindeki Doğu Hapın Sönmeyen Alevi uyandı ve ardından dışarı çıkarak avucunu doldurdu. Alevin kendisi görünmezdi ama Meng Hao’nun elinin etrafındaki hava bozuldu ve büküldü.


Bu görüntü Yan Song’un gözlerinin kısılmasına neden oldu. İlk defa bir şüphe belirtisi yüzünde kendini gösterdi.


Bir simyacının kaynatma tekniğine bakarak, o kişinin Simya Tao’su ile ilgili kaba taslak bir izlenim kazanmak mümkündü. Yan Song Meng Hao’nun tekniğinin sıradanın ötesinde olduğunu anında görmüştü. Bu özellikle Meng Hao’nun kullandığı soyut alev için geçerliydi. Adamın kalbi şaşkınlıkla doldu.


Bu alev…” diye düşündü. Kalbi tereddütle doldu.


Zhou Dekun onun görünmez alevine ilk defa şahit olmuyordu, ama bu sefer onu öncekinden daha dikkatli inceledi. Detaylı incelemenin ardından kalbi kıpırdanmaya başladı. Fakat, yüzünde hala aynı gizemli ifade duruyordu. Sanki küçük neslin hap yapma rekabetini mutlulukla izliyormuş gibi yüzüne hafif bir gülümseme ve övgü bakışı takındı.


Onun yüzünde bu bakış kalabalıktaki insanların, her şeyin aslında Zhou Dekun’un planı olduğunu ve gerçekten de Yan Song’un onun tıbbi hapına bakmasına izin vermesinin gurur kırıcı bir şey olacağını düşündüğünü farz etmesine neden oldu.


Zhou Dekun kalbinden iç geçirdi. Biraz gergin ve kötü hissediyordu fakat aynı zamanda biraz gururluydu. Onun fark edemediği şey ise Hanxue Zong’un ona şiddetli bir ilgiyle baktığıydı.


Bu sırada Meng Hao bir an düşündükten sonra depolama çantasına vurarak bir tıbbi bitki çıkarttı. Bitki ortaya çıktığı anda onu ezip toz haline getirdi ve hap ocağını içine attı.


Onun için tek bir tıbbi bitkiyle bir şey yapmak özel bir şey değildi. Fakat Meng Hao daha sonra başka tıbbi bitkiler de çıkartmaya başladı. Her birini toz haline getirdi ve hap ocağına attı. Bu, Yan Song’un kaşlarını çatmasına neden oldu ve ardından soğukça gülümsedi.


Demek benim beş element yöntemimi taklit ederek yapmak istiyorsun.” dedi soğukça. “Pekala, sanırım kendi yeteneğini oldukça abartıyorsun. Hap yapımında iyi olabilirsin, ama iş beş elementle kaynatma yöntemine gelince, Simya Tao’su yeteneğin benden daha iyi olsa bile asla başaramayacaksın!” Fakat Zhou Dekun’a baktığı anda kalbi güm güm atmaya başladı. Zhou Dekun’un ifadesi oldukça sakindi. Onun gizemli aurasının enginliği, Yan Song’un aniden biraz tereddüt hissetmesine neden oldu.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44351 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr