BÖLÜM 2 - YORU

avatar
149 0

İBLİS SAMURAYIN YOLU - BÖLÜM 2 - YORU


Beline inen düz siyah saçlarının yoğunluğu aslan yelesini andırıyordu. İyileşen gözleriyle etrafına baktığında kör olduğu zamankinden pek farklı olmayan bir karanlık görüyordu. Ancak içindeki enerjiyi gözlerine doğru aktardığındaysa karanlıkta saklanan, yüzen veya sabit duran kırmızı siluetleri gördü. Siluetler sanki kendilerinin fark edilmesinden rahatsız olmuşlar gibi delikanlıya doğru hareketlendiler ve gözleri olmayan, iri dişle dolu yatay ağızlı, bir metrelik bir sülüğe benzeyen yaratık yüzüne doğru uçtu.

Delikanlı yana doğru çekilip yaratığın başına yumruğunu patlatarak canavarı parçalarına ayrıldı. Fakat diğer saklanan, sabit ve karanlıkta yüzenler dalga dalga gence saldırdılar. 

Genç, önce ileriye doğru büyük bir adım atarak yumruğunu indirip havadan gelen siluete de doksan derecelik bir tekme geçirdi. Ardından aniden yerden saldıranın üzerine atlayarak gelen saldırıdan havada bedenini döndürerek kaşınıp siluetin üstüne bastı.

Etrafına bakınca hâlâ birçok siluet kendisini kolluyor ve saldırmak için bir an beklediklerini görüyordu. Lakin genç zıplayarak yumruğuyla birini daha indirince siluetlerde bu insanın beklemeyeceğini tamamen anladılar.


Geçen zamanın ne gün ne de saatle izah edilemeyeceği vakit boyunca savaştı, tek başına karanlıkta oturana kadar. Tek başına karanlıkta zamanını geçirmeye devam ederken aniden arkasından gelen tanıdık bir hırıltı duydu. Başını ağır ağır sol doğru çevirerek omzunun üstünden arkasına baktı ve kızıl gözlü, iri dişli, vahşi suratlı canlının burun deliklerinden gelen hava suratına esti. Ama bir şey yapmadan bekledi yaratıkla beraber. Delikanlı birkaç saniyelik amansız bekleyişin ardından hemen yumruğunu kaldırdı be yaratık tarafından yutuldu.

İstemsizce korkuyla kapanan gözleri açtığında buğday tarlasının bir köşesinde ayakta durduğunu anladı.

Genç, sargılı elini bu tuhaf sarı şeylere attığında kuru ve sert bir şey olması dışında hiçbir düşmancıl tavır sezemedi. 

Delikanlı uzun, kuru, sarı şeyi tutup yarısından kırarak dudaklar arasına yerleştidi. Tarlanın ilerisindeki patika yola çıktığı gibi yolun götürdüğü yere, gün batımına doğru yürüdü. 



Merkezinde su kuyusu bulunan eski ahşap evlerle sokakları oluşmuş fakir köy halkı tek bir bendenmiş gibi kendilerine ait işlerine yaparlarken evin çatısında bacak bacak üstüne atmış burnundan çenesine kadar inen siyah maskeli, sarı saçlı, dolgun vücut hatlara sahip kadın mini eteği ve çorapsız siyah topuklu ayakksbılarıyla gören her erkeğin içinde şehveti uyandırıyordu. Evin çatısından köylülere umursamaz bakışlar atarken köye doğru yaklaşan bir karanlığı onlarca metre öteden fark etti.


"Bu da kim acaba?" heyecan ve tutku sesine karakter kazandırdı.


Kadın, evin çatısından atlayarak uzun, ince siyah topukluların üzerinde durdu. Ardından yabancıya doğru podyumda yürüyen manken edasıyla yaklaşırken bele kadar inen siyah saçlı, kısa ama yapılı vücutlu delikanlıyı daha net görmeye başladı ve siyah göz bebeklerinin ortasında pembe kalpler belirdi.

Kadın sağ eliyle boşluğu kavrayarak siyah bir kırbaç oluşturdu.

"Buna ilk aşk derim işte."


Delikanlı, kendisine doğru yaklaşanın bir silah oluşturduğunu gördü ama adımlarını yavaşlatmadan yürümeye devam ederken aniden yerden uzanan bir gölge izi kadının arkasına vardı ve kadının sağ kolu omzundan itibaren koparken gencin elinde siyah, uzun ama bir o kadar da ince bir kılıçla yanından geçtiğini gördü.

Genç, kadının yanında geçerken son bir hamleyle boynunu hedefledi fakat kadın kırbacıyla saldırıyı engelledi.

Hızla gençle arasına mesafe koyarak ağzı çıktığınca bağırdı.


"Bebek 4, 5, 6 hemen gelin!"


Kadının önüne hışımla ikisi erkek üç kişi geçti. Erkeklerden biri ince uzun bir vücuda ve mavi büyücü pelerinine sahip sarışın biriyken diğer erkek cüsseli, esmer biriydi. Lakin gencin ilgisini çeken kendisi gibi kısa boylu, uzun siyah saçlı olan kızdı. Elinde siyah bir katana, belindeyse kırmızı bir kuşak bulunuyordu.


Genç elindeki kılıcı kızın katanasını benzeterek pozisyonunu alırken iri cüsseli devasa baştasını yukarıdan indirdi. Genç saldırıyı yan tarafa doğru saptırarak arkadan gelen ateş topunu boştaki elindeki çıkardığı karanlıkla emdi. Ardından arkasına geçen kızın saldırısını kılıcın yanıyla engelleyip iri cüsselinin yüzüne dirseğini patlatıp aniden sırtından çıkan siyah mızrsklarla kızın bedenini parçaladı. Sona kalan büyücünün arkasında birçok irili ufaklı büyü halkaları belirmiş, devasa bir saldırıya hazırlanıyordu. Genç ani bir hamleyle ileriye atılıp büyücü tam saldırıyı gerçekleştirirken kellesini aldı ama büyü patlayarak tüm köyü havaya uçuyordu.


Bedenini saran karanlık küre ortadan kalkınca daha yeni geldiği köyün bir çukura dönüştüğünü gördü. Üstelik kadının enerjisini hissedemiyordu. Genç etrafına bakınıp çukurdan dışarıya çıktığı anda iki kaşı arasına kılıcın sivri ucu değdi. Geniş alınlı, keskin yüz hatlarına sahip, ellisine merdiven dayamış yaşlı bir adamın soğuk mavi gözlerinin içine baktı. Adamın ağır, gümüş rengindeki zırhının göğüs kısmında bir kaplan motifi bulunuyordu.


Genç neler olduğunu anlamak için etrafına bakınmaya yeltenince hemen geriye doğru ani bir adım atarak çukurun diğer tarafına geçti. İki kaşı arasından akan kan burnunun ucundan yere damladığı sırada kendine sonuna kadar güvenen ihtiyardan bakışlarını bir an olsun ayırmadı.


"Beynini delip geçmek istemiştim oysa ki..."


Genç, "Sen de kimsin? Benden ne istiyorsun?" diye sorular sordu.


Yaşlı adam imalı bir gülümsemeyle, "Ne mi istiyorum?" dedi. "Buraya bir iblisi öldürmek için gelmiştim ama bir baktım ki köy yok olmuş ve burada bir iblis var. Sence ne yapıyorum?"


"O gitti. Ben, iblis değilim."



Yaşlı adam kılıcını iki eliyle kavrayıp anında gencin arkasında belirdi.

"Çok konuşuyorsun." Kılıcını savurdu ancak bakışları hemen arkasına kayarak parmak ucunda bedenini çevirdi ve gencin saldırı daha inmeden karşı saldırıyı gerçekleştirdi.

Gencin göğsünde ince bir çizik açılsada odağını bir an olsun kaybetmedi.


Yaşlı adam iç dünyasında, "Genç bir iblis," dedi. "Ama hızlı. Üstelik bir şeyler saklıyor gibi. Onu burada öldürmeliyim."


Genç elinde topladığı karanlık enerjiyle bir katana oluşturup ihtiyarın üstüne doğru bir hamle yaptı. İhtiyar rahatlıkla yana doğru attığı adımla gencin saldırısından kaçındı ama gencin sırtından çıkan dikenleri sol yüzük parmağında zümrüt yüzüğünün ışıldayarak oluşturduğu enerji kalanıyla engellemeyi başardı.

Yaşlı adam, bir tekmeyle düşmanını birkaç metre öteye savusa ds yüzük çoktan kırılmıştı.


"Harbiden tehlikelisin. O yüzden de.... Buradan çıkışın olmayacak."


Yaşlı adamın bedenini saran sert rüzgar akımı derisinden havaya süzülen buz mavisi enerjiyle karışarak yaşlı adamın ayakları altındaki yeri saniyeler içerisinde dondurdu. Hava akımı dağıldığı gibi kılıcı buzla kapandı, gözleri masmavi parıldadı.


Genç kılıcı bıraktığı anda kılıç biçimini kaybederek gencin bedenine girdi ve yaşlı adamın yerden çıkan buz sarkıtlarıdan kaçmaya başladı. Buz sarkıtları hızına yetişmese dahi her arkasını döndüğünde o kalbini donduran bakışları burnunun dibinde görüyordu. Karanlık enerjiyi kollarında toplayarak yaşlı adamın yüzüne doğru savurdu fakat ihtiyarın yüzüne gelen kolu kavrayarak gencin ayaklarını yerden kesip sırtını yere çaldı.

Delikanlı kolunu kurtaramazken göğsünde patlayan tekme birkaç kaburgasını kırıp anında iç organları donmaya başladı.

Genç dişlerini göstererek hırlarken bedeninden kontrolsüzce fışkıran karanlık güç yaşlı adamın sağ bacağını kavrayıp sıkmaya başladı.


İhtiyar, "Büyü gücümü emiyor," diyerek öfkeyle bacağını kurtarmaya çalışmadan kendi bacağını koparıp yerine buzdan bir bacak oluşturdu. Genç ise çoktan doğrulmuş iç organlarını karanlık enerjiyle eski haline getiriyordu.


"Biliyorum. Bu çocuk ileride insanlığın başına büyük dertler açmak. En iyisi yılanın başını küçükken kesmek ama..."


Genç bedeninden birçok gölgeyi etrafa fırlatıp kendisinden kolonlar oluşturarak yaşlı adamın üzerine çullanıncs yaşlı kurt, "Haddini aşıyorsun," deyip yerde devasa bir mavi büyü çemberi belirdi.




~DONUK ZAMAN ~



Tüm klonlar hatta çemberin içindeki hava dahi donmuştu. İhtiyar ağır adımlarla gerçek bedene doğru yürürken elinde buzdan bir kılıç oluşturdu ve kılıcı gencin bağrına sapladığı anda kılıçtan fışkıran güç tüm iö organları parçalarken zaman tekrar eski haline döndü ancak gölge klonlar hedeflerine ulaşamadan yok oldular.



Kuru kafalardan yükselen Kara tahtın sahibi tüm heybetiyle oturuyordu. Başında her bir ucu farklı bir enerjiye sahip gümüş bir taç, sırtındaysa kızıl bir pelerin bacakları arasından yere kadar uzanıyordu. Bedenini saran Kara zırhın elleri birer pençeyi andırırken miğferin yüz kısmındaki dikey ızgaralar suratını örtüyordu. Ancak ruhunun en derin noktasına kadar süzen kanlı gözleri varlıklarını hemen belli ediyorlardı.


Genç, aniden varlığının farkına vardığında dizleri üstüne oturduğunu ve belden aşağısını hissetmediğini anladı. Duruma anlama veremeyen bakışlarla kızıl gözlerin içine baktığı zaman kudretli bir ses odanın her noktasından yankılanarak, "Hızlıydı," dedi. Sesin tahtta oturana ait olduğuna emin olsa da ses sanki bedenden gelmiyordu.


"Ben... Neden buradayım?"


Kara zırh, "Çünkü öldün," dedi. "Karşındaki engeli aşamadan öldün. Benimle aynı kanı taşıyan gözlere sahip olmana rağmen hem de."


Genç kaşlarını çatarak, "Gözler," diye mırıldandı. "Bunlar benim gözlerim değil. Benden uzun zaman önce alınmışlardı."


"Biliyorum. Bunu ben vasiyet etmiştim. Tek istediğim diğerlerinin önüne geçmendi."


Genç, "Geleceği falan mı görüyorsun?" diyerek, "Benim yerine geleceğimi sana düşündüren ne?" diye başka bir soru ekledi.


"Benim geçmişten bir varlık olduğumu anladın. Gözleri istemsizce kullanıyorsun anlaşılan. Neyse genç evlat. Güçlü bir savaşçının güçlü bir amacı olur ama görünen o ki senin kendi varlığın hakkında bile bir bilgin yok. Sana her şeyi özet geçeceğim ama önce şu adı unutma. Grou Powa Xlan Dress. Bu ad senin diğerlerine karşı kullanacağın kimlik olacak. Şimdi beni iyi dinle. Dünya üzerine dağılmış iblis toplulukları vardır ve bunlar da iblis krallara hizmet eder. Takıntı, korku, aşk, kibir, delilik, aç gözlülük... Bunların altında krala hizmet eden irili ufaklı iblisler olsa da illa bunlara hizmet eden iblisler bu duygulara sahiptir demek değil bu. Sadece krallar o duygulara sahiptir. Sense benim, yani bencillik iblisinin yerini alacaksın. "


Genç öfkeyle, "Niye?" diye bağırarak karşı çıktı. "Sırf biri istiyor diye mi?"


Kızıl gözler küçümseyen bir bakış atarak, "Yakında nedenini anlarsın," dedi. "Kaderinden kaçtığın sürece sadece daha fazlasının ölümüne sebep olursun Yoru."


"Yoru?"


Gencin dünyası dönüp, şekiller birbirine girmeye ve gördükleri gerçekliğini yitirmeye başladı.


"Evet, Yoru." 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46886 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr