20.Bölüm | TATSIZ YOLCULUK

avatar
471 3

İlahi Dilek - 20.Bölüm | TATSIZ YOLCULUK


Oliva, adamın ona doğru nazikçe uzattığı eli tuttu ve adamdan yardım alarak ayağa kalktı. 

Adam, Oliva'nın ona çarpmasına rağmen hiç rahatsız olmamış gibi duruyordu. Gerçi adam çarpmanın etkisiyle bir santim bile yerinden oynamamıştı.

"Çok özür dilerim. Önüme bakmıyordum sizi fark edemedim." 

Oliva, mahcup gözlerle adamın yüzüne bakıyordu.

"Sorun yok genç hanım. Asıl siz iyi misiniz? Sert bir şekilde yere düştünüz."

Adamdan pozitif bir enerji yayılıyordu. Bu dönemde bu kadar nazik ve mutlu insanlar kalmış mıydı? Bu tarz durumlarda insanlar birbirlerine sinirle bağırıp kızardı.

"İyiyim. Çok sert düşmedim."

Adam, tamam dercesine kafasını salladı. Neşeli suratını hiç bozmadan yoluna devam etti. 

Oliva, önünden geçip giden adamın arkasından bakıyordu. Kafasını başka yöne çevirmeden arkasında duran Rayomi'ye gel işareti yaptı.

"Artık otele dönelim. Tüm iştahım kaçtı."

Oliva'nın sepetindeki yiyeceklerin parasını ödeyip marketten çıktılar. Etrafta kimse yoktu. Saat çok geç olduğu için herkes evine gitmişti.

Otele döndüklerinde, meleğin herkesi toplantıya çağıracağını ya da sıradaki toplantı tarihini söyleyeceğini düşünüyorlardı. Bir katılımcı öldüğünde toplantı olacak demişti ama bekledikleri gibi olmadı. Toplantı çağırısı ya da tarihinin duyurusu olmadı. 

'Bu seferlik toplantıyı pas geçeceğiz gibi duruyor.'

Sabah kahvaltıyı otelde yaptıktan sonra öğlene kadar eşyalarını toplayacak ve öğlen otelden ayrılmış olacaklardı. 

'Ahh. Yarın yorucu bir gün olacak. Yeniden yolculuk yapacağız.'

Rayomi, tüm vücudunu oksijenden patlatacakmış gibi bir iç geçirdi. Onun gözünde seyahat etmek çok yorucu ve pahalı bir işti.

Sabah planladıkları gibi kahvaltıyı yaptıktan sonra odalarına çıkıp eşyalarını topladılar. 

Öğlen otelden ayrıldıktan sonra trene binecekleri istasyona gittiler. İstasyona vardıklarında trenin kalkmasına yarım saatten fazla bir zaman vardı. Yolculukta üç saate yakın sürecekti.

Rayomi, dün gece yeterince uyuyamadığı için yol boyunca uyumak istiyordu. 

Tabi ki Oliva yüzünden uyuyamayacağı kesindi.

İstasyonda oturabilecekleri bir yer buldular ve trenin gelmesini beklediler. Oliva, dün gece aldıkları atıştırmalıklardan bir tanesini çıkardı ve yemeye başladı.

"Şimdiden acıktın mı? Daha yeni kahvaltı yaptık."

Oliva, Rayomi'nin söylediklerini duymamış gibi yaparak atıştırmalığı yemeye devam etti. Rayomi'ye bir tane bile vermiyordu.

'Parasını ben ödedim ama yememe izin yok.'

İstasyon çok kalabalıktı. Bu şehre gelirken bindikleri trene çok az kişi binmişti. Yanlarındaki koltuklar boş olduğu için çok rahat bir yolculuk geçirmişlerdi.

'Bu sefer çok kalabalık olacak gibi duruyor. Rahat rahat uyuyamayacağım.'

Uzun bir süre bekledikten sonra tren istasyona geldi. Oliva, atıştırmalık paketinin dibinde kalan son kırıntıları da büyük bir iştahla yedikten sonra trene binmek için oturdukları yerden kalktılar.

Trendeki bir sırada, sağ tarafta üç tane sol tarafta üç tane oturma yeri bulunuyordu. Rayomi ve Oliva, sol taraftaki en arka sıranın bir önünde oturuyorlardı.

Oturma yerlerine yerleştikten sonra yan taraflarında bulunan boş koltuğa kimin geleceğini merak ediyorlardı. 

'Umarım kimse gelmez. Lütfen boş koltuk olsun.'

Rayomi, Oliva çok ısrar ettiği için cam kenarını ona bırakmıştı. Bu yüzden, tam ortada oturuyordu ve yanına gelecek kişi ona sıkıntı yaratacak bir kişiyse rahatça uyuyamayacaktı.

Çantasından yastığını çıkardı ve en çok rahat ettiği pozisyona geçti. Hala yanına oturan yoktu. Rahatça dinlenebileceği umuduyla yastığını başının arkasına yerleştirdi ve gözlerini kapadı. Kısa bir süre sonra tanıdık bir sesi duydu ve gözünü açtı.

"AA! Küçük hanım sizde mi buradasınız? Şansa bak yeniden karşılaştık."

Bu sesin sahibi dün markette karşılaştıkları kişiydi. Adam, dün kendisine çarpan Oliva'ya "küçük hanım" diye sesleniyordu.

'Nasıl bir tesadüf bu? Tamda yanımdaki koltuğa oturuyor.'

Adam, etrafa yaydığı neşeli aurasıyla ortamın havasını değiştiriyordu. Sol kulağında değişik bir küpesi vardı. Diğer kulağına takmaması Rayomi'nin ilgisini çekmişti.

"Tesadüfe bak! Koltuklarımızda yan yanaymış."

Adam, onlara sanki daha önceden tanışıyorlarmış gibi davranıyordu. Rayomi'nin bu adamı sevmediği yüzündeki tepkiden anlaşılıyordu.

"Size kendimi tanıtmayı unuttum. Benim adım Hashida." 

Elini, Oliva ve Rayomi'ye doğru uzattı. Adamın yüzündeki ifade çok sevecen duruyordu.

"Bende Oliva. Bu yanımdaki arkadaşta Rayomi."

Oliva, adamın uzattığı eli tutup tokalaştı. 

"Memnun oldum. Yolculuk nereye? Ben trenin gideceği Wakayama şehrinde ineceğim."

Tren iki istasyonda duracaktı ve her durduğu istasyon farklı şehirlerde bulunuyordu. Rayomi'ler ilk istasyonun bulunduğu Osaka şehrinde ineceklerdi.

"Biz Osaka şehrinde ineceğiz. Bir kaç gün orada kaldıktan sonra sizin ineceğiniz şehre de uğrayacağız."

"Demek dolaşıyorsunuz. Geldiğinizde sizi misafirim olarak ağırlamayı çok isterim."

Rayomi konuşmaya katılmadan sadece onları dinliyordu. Kim daha yeni tanıştığı birisinin evinde misafir olurdu ki?

Adamın çenesi yolculuk boyunda susmadı. Oliva ile yolculuk boyunca konuştular. Oliva'da adamla konuşmaktan zevk alıyordu.

'Lanet olsun!! Beni uyutmamak için ellerinden geleni yapıyorlar.'

Yaklaşık üç saatlik yolculuğun sonunda inmeleri gereken istasyona vardılar. Tren istasyonun önünde durduğunda Oliva, yeni tanıştığı adam ile vedalaşıp daha yeni uykuya dalmış olan Rayomi'yi dürterek uyandırdı.

"Kalk artık. İstasyona geldik."

Rayomi, mutsuz bir yüz ifadesiyle eşyalarını aldı ve trenden indi. Büyük hayal kırıklığına uğramıştı.

Trenden indiklerinde güneş batmaya hazırlanıyordu. Hangi otelde kalacaklarını bilmiyorlardı. Daha doğrusu otellerin nerede olduğu konusunda da fikirleri yoktu.

Rayomi, yarı uyuşuk bir şekilde valizini taşıyordu. Otel arama işi tamamen Oliva'ya kalmıştı.

"Heyy! Kendine gel. Yakında hava kararacak. Hemen bir tane otel bulmalıyız."

Rayomi, hem uykusuzdu hem de acıkmıştı. Oliva'nında farklı bir durumu yoktu ama elinden geldiği kadar dayanmaya çalışıyordu.

**

Yaklaşık bir saat dolandıktan sonra iki tane otel bulabildiler ama üstlerindeki şansızlık onların peşini bırakmadı. İki otelde de boş oda kalmamıştı.

Güneş tamamen batmış ve hava kararmıştı. 

Oturacak bir yer bulduklarında dün aldıkları atıştırmalıkları yeme kararı aldılar. Yedikten sonra otel aramaya devam edeceklerdi.

Biraz ilerledikten sonra boş bir park ile karşılaştılar. Oturup yemeklerini yiyecekleri bir alan bu parkta bulunuyordu. 

Oliva, cebindeki aleti çıkartıp etrafı taradı. 

Yakınlarda canavar bulunmuyordu bu yüzden, rahatlıkla yemeklerini yiyebilirlerdi.

İkisi de yorgunluklarının verdiği iştahla yemeklerini yemeye başladı. Dışardan gören birisi onların aylardır yemek yemediğini düşünürdü. 

Rayomi, elindeki lezzetli atıştırmalıktan büyük bir ısırık aldığı sırada bedeninde bir titreme hissetti. Etraflarında bulunan bir şey onun içinin ürpermesine neden oldu. 

'Bu ürperti de ne? Etrafta hiç canavarda yok. Neden böyle hissediyorum?'

Rayomi, bir kez daha içinin ürperdiğini hissetti ve ayağa fırlayarak etrafına bakınmaya başladı.

Etrafına iyice göz gezdirmesine rağmen hiç bir garipliğe rastladı. 

Oliva, bir anda ayağa fırlayan Rayomi'ye şaşkınlıkla bakıyordu. Duruma anlam verememişti.

Kısa bir süre sonra ikisi birden bedenlerinde bir ürperti hissettiler. 

Ürpertiyi hissettikleri anda biraz ilerilerinde simsiyah bir bulut oluşmaya başladı.

"Rayomi! Bu kapkara bulutta ne?"

Simsiyah bulutların arasında bir şey belirmeye başladı. Bir canavar mı? İmkanı yoktu alet ile etrafı incelemişlerdi. Bu taraflarda canavarın olmaması gerekiyordu.

Karanlık bulutun içinden insana benzeyen bir şey belirmeye başladı.

Koyu gri saçları, kıpkırmızı gözleri, bir insanın bedeninden farksız kaslı bir beden ve koyu kırmızı bir ten rengi. Ten rengi kırmızı olmasaydı karşılarında duran şeyin insan olduğuna inanabilirlerdi.

"Bu şey... Geçen gece gördüğüm canavar değil mi? Ama o başka şehirdeydi. Nasıl?"

Karşılarında duran şeyin canavar olduğu besbelliydi. Sanki bir insan bedeninin canavara çevrilmiş hali gibi duruyordu.

Canavar sağ elini öne doğru uzattı. Sağ elinde mosmor parlayan bir mühür vardı. Katılımcıların sahip olduğu mührü andırıyordu ama aynısı değildi. Mührün ortasında sayı yerine B harfi bulunuyordu.

"Bu şey dereceli bir canavar falan mı? Neden bir canavarda katılımcı mührüne benzer bir mühür var?"

Canavarın öne uzattığı elinde kırmızı bir alev ortaya çıktı. Hayır bu alev gibi duran büyü enerjisiydi. Kırmızı büyü enerjisinin içinden uzun bir kılıç ortaya çıkmaya başlamıştı.

Rayomi ve Oliva silahlarını envanterlerinden çıkarttılar ve saldırı pozisyonuna geçtiler.

"Curtana!"

"Merlin'in Asası!"

İnsana benzeyen canavar, elindeki kılıcı Rayomi'ye doğrulttu. Canavar ile Rayomi'nin boyları neredeyse aynıydı ama yapı olarak canavar çok daha kaslı duruyordu. Rayomi ile yan yana gelseler Rayomi'nin iki katı genişlikte gözükürdü.

Canavarın etrafındaki siyah bulut yavaşça yok olmaya başladı. Canavar üstündeki yırtık kot ceketin düğmelerini tek eliyle açmaya başladı. Düğmelerin hepsini açtıktan sonra bakışlarını tekrardan Rayomi ve Oliva'ya doğru çevirdi.

Canavar konuşmaya başlasa ikisi de şaşırmazdı.

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46904 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr