Göğün Okyanusu Otelinde bugün hiç olmadığı kadar yoğundu, bunun sebebi çok fazla müşteri olması değildi. Çok fazla yüksek konumlu müşteri olmasıydı.
Göğün Okyanusu Otelinin sahibi bile bugün ortaya çıkmıştı.
Şu an toplam 4 S seviye, 15 A seviye ve 20 B seviye maceracı Otelin yemek salonunda yemek yiyordu. Ayrıca Prenses, arkadaşları ve Kahraman takımı da buradaydı.
Bu haberi duyunca Otel Sahibi ortaya çıkmadan edemedi, kendisi Usta Seviyesindeydi ve bu kadar yüksek konumlu kişileri rahatsız edemezdi.
Otel sahibi, özel bir masanın yanında ayakta durmuş, Mira’ya çay döküyordu.
Erthyo kapıdan girdiği gibi ortamı sessizlik sardı. Herkes Erthyo’nun Alvin’i nasıl dövdüğünü ve 1 ay boyunca nasıl yatağa mahkûm bıraktığını biliyordu.
İşin garibi de bu bir aydı, gerçekten Alvin bir ay boyunca hiç dışarıda görünmemiş, herkese hâlâ yatakta iyileştiği söylenmişti. Ancak bir ayın sonunda gerçekten de ayağa kalkmıştı. Ayrıca dayak yemeden önceki gibi sağlıklıydı.
Bu Erthyo’nun gücündeki kontrolünün ne kadar canavarca olduğunu gösteriyordu.
Takımdaki maceracılar artık Erthyo’ya saygı ve korkuyla yaklaşıyorlardı.
Erthyo bunları önemsemedi ve Ermy’nin yanına oturdu. Kendine bir bardak çay aldı.
‘’Bir şeyler yemeyecek misin?’’ (Mira)
‘’Pek bir şey yemek istemiyorum. Çay kâfi.’’ (Erthyo)
Erthyo çayın aromatik kokusunu içine çekti. Hafif tatlı, keskin bir kokusu vardı. İnsanın zihnini düzenliyordu. Akşamdan kalmalar için mükemmel bir çaydı.
Tadı ise daha güzeldi. Erthyo ağzında dolaşan çayın tatlı hissiyle hipnotize olmuştu.
‘’Her şey hazır mı?’’ Yemekleri bitince Mira sesini yükseltmeden konuştu fakat sesi tüm odada duyulmuş.
‘’Hazırız Prenses Mira.’’
‘’Gitmeye hazırız.’’
Maceracılar sırayla cevap vermeye başladı. Mira hepsinin hazır olduğunu görünce masaya döndü.
‘’Dostlar artık gidelim mi? 200.Kattaki kalenin önünde toplanmamız gerekiyor.’’
Masada oturan kişiler sırayla onaylayınca Mira önce ayağa kalktı ve kapıya yürümeye başladı.
O kalkınca sırayla S seviyeler, A seviyeler ve B seviyeler kalktı ve arkasına takıldı.
Erthyo A seviye olsa da yarışmayı 1.bitirdiği için S seviyeler ile aynı sırada yürümeye hak kazanmıştı.
Grup ne hızlı ne yavaş bir şekilde yürümeyle bir saat içinde 156.Kata yani Eğitim Evleri ile yaban araziyi birbirinden ayıran bariyerin önüne gelmişlerdi.
Ancak burası biraz farklıydı, Bariyerden çıkınca 2 yol ayrımı vardı. Sağ taraf yaban araziye gidiyor ve 157-199.Katları oluşturuyordu. Sol taraf ise 200.Katı temsil eden Kaleye gidiyordu.
O sırada Kalenin önünde çoktan bir kalabalık toplanmıştı. Her Krallığın arkasında maceracılar toplanmıştı ancak 2 sıralıydı.
Erthyo grupları ruhu ile arayınca hepsinin A ve B seviye olduğunu gördü. Tek S seviye bulunduran Krallık Kılıç Krallığıydı.
Mira elini çevirdi. Elinde kırmızı bir tılsım ortaya çıktı, tılsımdan gelen Mızrak Niyeti göğe yükseliyordu.
Mira tılsımı yavaşça ileri itti. Tılsım havada süzülüp bariyere değdi. Bariyer durgun göle taş atılmış gibi titredi ve açıldı.
Grup hızlıca ilerledi ve diğerler ile buluştu.
Wiar kendi grubundan ayrıldı ve Mira’yı karşılamaya gitti.
‘’Prenses Mira her zamanki kadar güzelsiniz. Bayan Ermy ve İreny sizde en son görüştüğümüz zaman ki kadar göz alıcısınız.’’ Wiar onları karşılarken anında övgüler yağdırmaya başladı.
Ermy ve İreny’nin gözlerinde öldürme niyeti parladı fakat kimse fark etmeden yüz ifadelerini yumuşattılar.
‘’Kahraman Wiar çok nazik. İltifatları için Bay Wiara teşekkürler.’’
Erthyo bu şovu izlerken Wiar’ın kendisine kitlendiğini hissetti. Hatta için bile aramıştı fakat fazla kafaya takmadı ve orada durmaya devam etti.
‘’Senin için çok güzel bir hediyem var. Sadece bekle.’’ Erthyo içinden konuştu.
Wiar bir süre daha konuştuktan sonra onları toplanmış insanların yanına davet etti.
Erthyo’da etrafı aradı fakat birkaç saniye sonra soğuk terler döktü. Öldürme Niyeti dolu bir ruh kendisine kitlenmişti ancak bu daha çok arama amaçlıydı.
Bu ruh ve algı çok tanıdıktı, Erthyo bir süre düşündükten sonra bunu Kütüphanede karşılaştığı Usta-Öğrenci ikilisinden Usta olduğunu anladı.
Vücudundaki Şeytan Büyü Kitabı Aurasını bastırdı ve içlere doğru gizledi. Ardından Kılık Değiştirme Tekniğini sonuna kadar kullandı ve sanki bu ruh taramasını fark etmemiş gibi etrafa bakmaya başladı.
30 Günlük inzivada Kılık Değiştirme Tekniğine biraz çalışmıştı ve şu an kendisi bile Drag kişiliğini Erthyo ile birleştiremiyordu.
Ruh bir süre daha üzerine odaklandı. Ardından ilgisini kaybetmiş gibi onu bıraktı ve başkalarını armaya başladı.
Erthyo derin bir nefes verdi ve daha dikkatli olmaya başladı.
Grup kapının önüne gelince Wiar gruptan ayrıldı ve Kale kapısının önünde kalabalığa bakarak konuştu.
‘’Buraya gelen herkese şimdiden geldikleri için teşekkür ederim. Bu seferde bize yardımcı olmaya çalışmanız benim, Wiar’ın saygısını kazandı. Ancak üzülerek söylemeliyim ki hepiniz içeri giremeyeceksiniz. Bu Buluşmayı ben düzenlemiyorum. Eğer ben düzenleseydim, sizin gibi cesur ve yüce gönüllü insanları içeri almak için elimden geleni yapardım.’’
Wiar konuşma sanatında çok iyiydi. Konuştuğu birkaç kelime ile suçu Ay Krallığına atmış, kalabalığın gözünde popülerliğini arttırmış ve herkesin giremeyeceğini nazikçe söylemişti.
‘’Burada gördüğünüz kapı, aslında gerçek kapı değil. 200.Katın Boss’u yani [Mızrak]’dan izin alarak kapıyı değiştirdik. Bu kapıdan geçmek için kemik yaşınızın 30’un altında olması gerekiyor. Yani 30’un altında olmayanlardan şimdiden özür diliyorum.’’
Gruptan itiraz sesleri yükseldi fakat kimse kaba sözler kullanmaya cüret edemedi.
Çünkü Wiar Tüccar Krallığının 1.Prensi, aynı zamanda Veliaht Prensiydi. Ayrıca kendisi bir Kahramandı. Konumlar arası fark devasaydı. Böyle birisine kaba sözler kullanmaya cesaretleri yoktu.
Wiar ortamın istediği kıvamda olduğunu görünce gülümsedi ve konuştu.
‘’Sizin mutsuz olduğunuzu biliyorum fakat hemen umutsuzluğa kapılmayın. Size bir fırsatım var.’’ (Wiar)
‘’Oh? Nedir Kahraman Wiar.’’
‘’Evet, Bay Wiar lütfen bizi fikirinizle onurlandırın.’’
Wiar mutsuzca arkasını döndü.
‘’Gördüğünüz gibi biz ve diğer Krallıklar 35 Kişi geldik ancak Kılıç Krallığı 40 kişiler. Buna bir şey yapamayız, çünkü onlar bizi düşünerek ve bizim kazanç sağlamamız için ekstra 4 S seviye getirdiler. Bu yüzden onlara müteşekkiriz. Bizde dedik ki, sizi düşünerek yanımıza ekstra 5 kişi alalım. Aranızdan 5 kişiyi seçeceğiz ve içeri gireceğiz.’’
Kalabalık bunu duyunca sevindi ve onu övmeye başladılar. Her övgü, içeri girme ihtimallerini arttırabilirdi. Bu yüzden övgüleri bol tuttular, sonuçta bedavaydı.
Erthyo Wiar’ın ne kadar sinsi olduğunu düşünüyordu. Adam konuşmada resmen ustaydı. Kılıç Krallığının herhangi bir hazine alamayacağını belirtmiş, ayrıyeten başıboş ustaların ve savaşçıların güvenini kazanma fırsatını kendine sunmuştu.
Aslında yaptıkları Kılıç Krallığına savaş açmakla aynı şeydi fakat Mira fazla kafasına takmadı. Kader onların 4 S seviyesini öldürmeyerek onlara güzel bir hediye vermiş fakat rakipleri bu hediyeyi bir bok parçasına dönüştürmüştü.
Wiar öne çıkarak başıboş 5 savaşçı seçmişti. Bunlar zorluklara karşı gelerek Usta-Orta seviye olan savaşçılardı. İçlerinden bir tanesi ise BüyükUsta seviyesine adım atmaya çok yakındı.
Diğer gruplarda benzer seviyelerde seçim yapmışlardı. Elizabeth hiç düşünmeden birkaç kişi seçmiş ve geri gitmişti.
Elizabeth’in şu anki görünüşü önceki ile apayrıydı. İncelmişti ve göz altı torbaları çıkmıştı. Saçı dağınık değildi fakat topluda denemezdi. Yeni uzun bir inzivadan çıktığı belliydi.
Sıra Ay Ülkesi Prensesine gelince arkasını döndü ve iki kişiyi saygıyla çağırdı.
Kırışıklıklarla dolu, yaşlı bir adam ve Siyah saçlı, kırmızı cüppeli bir adam grubun arasından çıktı. Yaşlı adam dokunsan ölecek gibiydi fakat adımlarında bir denge vardı.
Siyah saçlı adam onu arkasında takip ediyordu. Sırtında kan kırmızısı bir Mızrak vardı. Ona bakanlar Mızraktan kan akıyormuş gibi hissediyordu. Mızrağın ucu havayı kesiyor ve her saniye bir ruh çığlığı geliyordu.
‘’Usta Lan ve Öğrencisi Bay Mingu. Bizi şereflendirdiğiniz için teşekkürler.’’ Francesca saygıyla selam verdi.
‘’Önemli değil. Öğrencim için bir Mızrak arıyordum ve burada çok değerli bir mızrak buldum. Aslında onu kendime almak istemiyorum değil fakat nefsimi kontrol ettim ve onu öğrencime alma kararını verdim. Prenses Francesca’nın buna vesile olması beni çok mutlu etti.’’ (Lan)
Nazik konuşsa da sanki Mızrak ona aitmiş gibi konuşması ortamdaki ustaları rahatsız etti. Erthyo bile kaşlarını çatmıştı.
Ancak Usta Lan’ın gücü BüyükBilge-Üst seviyedeydi. En son karşılaşmalarından beri ilerleme kaydetmiş ve Kahraman seviyesine adım atmak üzereydi.
Öğrencisi ise BüyükUsta-Orta seviyenin sınırlarındaydı. Ancak bu güçlenmek istemediğinden değil, güçlenme şeklini Mızrağa göre yaptığından bu kadar az güçlenmişti.
Mızrak Niyeti insanların gözüne iğneler batıyormuş gibi hissetmesini sağlıyordu. Ancak Mızrak Kalbi oluşturmuş değildi. Yoksa insanların kalbine saldırı yapıyormuş gibi hissederler, ayrıca Mızrağıyla beraberken çok boğucu bir his yaşatmasını sağlardı.
Francesca mütevazı bir şekilde konuştuktan sonra ikiliyi kendi grubuna götürdü. Başka hiç kimseyi seçmedi.
Wiar kalabalığa döndü.
‘’Seçim işlemi bu kadardı. Bu seçtiklerimiz özellikle kemik yaşı 30’dan fazla olanlar içindi. Şimdi Lütfen kapıya girmek için beni takip edin.’’
Wiar tam arkasını dönecekti ki bir kadın sesi onu durdurdu.
‘’Bekleyin!’’
(Çok geç geldiği için Üzgünüm. Şimdiden Herkese iyi okumalar. Yarın ki bölüm bu kadar geç gelmeyecektir.)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..