137.Bölüm Mana Vaftizi

avatar
1503 10

İnatçı Yükselen - 137.Bölüm Mana Vaftizi


Çocuk adam Kimni ilerledi ve mızrağa 10 adım kala durdu. Mızrak sanki birinin geldiğini fark etmiş gibi hafifçe titredi.

‘’Ben Kimni, Tüccar Krallığı adına seni ele geçirmeye geldim.’’ Kimni kibirle konuştuktan sonra sırtındaki asaya uzandı.

Mızrağı hafifçe sallayarak ilahiler söylemeye başladı.

‘’Yüce Alevlerin İlahi Kâfiri. Yoldan sapmışlığını dünyaya yaymak için bana gücünü bahşet, temiz insanları kirletmek için yüce alevlerini kullanmama izin ver…’’ Sözleri resmen bir şeytan çağırıyormuş gibiydi. Ancak asanın üzerinde alev elementi birikiyordu.

Alev elementi, turuncu değil siyahdı. Sanki bir gaz bulutu toplanıyormuş gibi yavaşça asanın ucunda biriktiler.

Yeterli gaz bulutu biriktiğinde, bulutun içinde bir kıvılcım oluştu. Bu kıvılcım sanki bir tetikleyiciymiş gibiydi. Kıvılcım buluta değdiği anda siyah alevler ortaya çıktı.

Siyah alevler yavaşça yayılarak bütün siyah bulutu kapladı ve yok etti. Ardından dönüşmeye başladı.

Siyah alevler yavaşça pençeleri olan, zifiri siyah bir Şeytana dönüştü. Şeytanın göz bebekleri kırmızı bir parlaklık yayıyordu ve daha habis gözüküyordu. Ayrıca etraftaki hava, alevler ile çarpışınca cızırdamalar ortaya çıkıyor ve ortamdaki hava kalitesini düşürüyordu.

‘’Oh, Sen büyük Habis Alev Şeytanı, İlerle ve bu küstah mızrağı yok et.’’ Kimni son sözleri söyleyince asanın ucunu ileri eğdi.

Habis Alev Şeytanı bu hareketle tetiklendi ve ileri hücum etti. Kimni ise anında geri çekildi.

Planı, Habis Alev Şeytanını ileri fırlatırken güvenli bir bölgeye geçmekti. Eğer Habis Alev Şeytanı Mızrağı vurur ve onu alt ederse, Mızrak onun olurdu. Ancak vuramaz ve Mızrak onu yok ederse geri kaçtığı için pek bir tehlikede olmayacaktı.

‘’[Mızrak]’ın söylediğine göre kendisi bile oradan bir adım ileri gidemiyormuş, demek ki oturduğu yerden bir adım gerisi güvenli bölge, tam önünde durursam ve tehlike olduğunu görürsem hemen geri çekilip güvenli bölgeye geri dönebilirim. Hayatım bir hazineden daha önemli.’’

Böyle düşünürken geriye doğru koşmaya başladı, arada dönüp arkasına bakıyordu. Eğer tüm gücüyle koşarsa yarım saniyede sınıra varacaktı.

O sırada Mızrak tekrar titredi.

Mızrak olduğu yerden hareket ettiğinde kutsal ve güçlü bir aura yaydı. Uyuyan bir Tanrı gözlerini açmış gibiydi ve bu aura anında Kimniye çöktü ve hızını yavaşlattı.

‘’Ugh…Bu da ne?’’

Vızzzzzz

Aynı anda Mızrak hareket etti, nazik bir ışık etrafını sardı. Aynı anda Işık Tarafından kutsanıyormuş gibi görünen Işık Ejderhası mızrağın ucuna doğru süzülmeye başladı.

Vınnnn

Ucuna ulaştığı anda Mızrak harekete geçti. Kutsal ışık etrafı sardı ucunda birleşti.

Puha!!

Mızrak bir anda Habis Alev Şeytanı’nın önünde belirdi ve göğsünü deldi. Ardından durmadan Kimni’ye ilerlemeye devam etti.

Kimni soğuk terler dökmeye başladı. Mızrağı küçümsediğini yeni fark ediyordu. Mızrak onun düşüncelerindekinden katlarca fazla hıza sahipti. Ayrıca kendi hızı baskı yüzünden büyük bir düşüş yaşamıştı.

Ve Mızraktan gelen gücü hissedince Azrail’in Tırpanının boynunu okşadığını hissetti. Bu yüzden hiç düşünmeden havaya bir flüt attı ve üstüne bir ağız dolusu kan özü kustu.

Flüt eski ve gösterişsizdi. Zamanın geçişini izlemiş bir kıdemli gibi bir hava yayıyordu. Kan özü ile birleşince bu hava daha da belli oldu.

Flüt aniden çalınmaya başladı. Rüzgâr flütün ucundan girdikçe diğer ucundan notalar çıkıyor, her havada daha da hızlanıyordu. Müzik notalarının tek bir tanesi bile bir insanın yarı boyutundaydı.

Notalar hızlıca yan yana gelerek devasa bir duvar ördü ve Kimni’ye giden yolu kapadı.

Fakat bu hareketler Mızrağı yavaşlatmadı. Hızlıca yoluna devam etti ve 10 milisaniye sonra duvar ile çarpıştı.

Crack!!

Duvar bir tofuymuşçasına dağıldı. Flüt bunun ardından kralıyla karşılaşmış gibi titredi ve yere serildi.

Mızrak durmadan Kimni’ye hücum etti.

Kimni ölümün yaklaştığını hissedebiliyordu. Bu yüzden bildiği tüm savunma büyülerini yapmaya başladı.

‘’Toprak Deri, Kaplumbağa Kabuğu, Kristal Hava, Mana Savunması, Yarım Deliksiz Hapis.’’

Toprak bütün derisini kapladı, bir kaplumbağa kabuğu ise sırtında belirdi ve sırtındaki hiçbir noktayı açıkta bırakmadı. Hava kristalleşti, bir elmas kadar güçlendi. Mana Kimni’yi korumaya çalışıyormuş gibi büküldü. Metal elementi yerden yükseldi ve şekil almaya başladı, Yarım bir kare şeklini aldı.

Mızrak hızını arttırdı ve ilk engelle karşılaştı.

Giiiigggg

Metalin metale sürtme sesi odayı doldurdu. Mızrak duvarı 1 milisaniyede deldi ve Kristal hava ile çapıştı.

Crack!

Kristal Havada fazla dayanamadı. Ardından Kaplumbağa Kabuğuna çarptı.

Bam!Crack!

Kaplumbağa kabuğu onu 30 milisaniye korumuştu. Kimni bunu bir fırsat bildi ve bir ağız dolusu daha kan özü kustu. Ardından gelen gücün hepsini hızı artırmak için kullandı.

Fiyuvvv!!

Hızı bir anda arttı.

30 milisaniyelik bir durmayı da ekleyince sonunda güvenli yere yani [Mızrak]’ın yanına varmıştı.

‘’Fiyuvvv..!!’’ Derin bir nefes verdi. Ölüme hiç bu kadar yaklaşmamıştı, iki ağız dolusu kan özü kusmasına ve bunun gelecekteki potansiyelini etkileyecek olmasına rağmen pek kafasına takmadı. Kan özünü yenileyen değerli hazineler ile bu açıklığı kapatabilirdi.

Wiar’ın işine hâlâ yarıyor oluşu, kendine güven veriyordu.

Tam bunu düşünürken altından soğuk bir his verdi.

Kafasını eğdi ve altına baktı. Ancak bakmamayı dileyecek kadar şaşırtıcı bir şey görmüştü.

Mana Savunması kişinin ikinci bir derisi olmasını sağlayan bir yetenekti. Bu yetenek ise kişinin derisinin üstüne çıkardı ve mana ile oluştuğu için masmavi gözükürdü.

Şu an göğsünde kocaman bir delik ve bir mızrak ucu vardı. Arkasında olması gereken Mana Savunmasından oluşmuş ederi Mızrak ucuyla itilmiş ve ön tarafına zorla getirilmişti.

‘’Bu…. Nasıl…’’ Başka bir şey söyleyemeden gözleri karardı ve yere düştü.

’Cidden beni dinlemedin.’’ İç çekti ve arkasındakilere bağırdı.

‘’Benim olduğum yerin arkası güvenli bölge değil. Ben bu mesafede Mızrağın izni ile durabiliyorum. Eğer bir kere onu rahatsız ederseniz bu odadan çıkmadığınız sürece hayatta kalamazsınız.’’

Bunu duyan kalabalık soğukça terlemeye başladı. Mızrağa meydan okumak isteyenler bile tereddüt etmeye başlamışlardı. Hatta akıllarından vazgeçenler bile vardı. Bir hazine ne kadar cennetsel olursa olsun, kendi hayatları en değerli şeydi ve bir kez onu kaybettiklerinde hiçbir hazine onu geri getiremezdi.

Bu yüzden bu sözler kalabalığın hazineye karşı olan isteklerini kırmıştı.

Wiar bunu fark edince kalabalığa döndü ve konuştu.

’Merak etmeyin. Benim Krallığımdan olan kim olursa olsun. Eğer ölüm tehlikesi ile yüzleşirse, onu korumak için bizzat öne çıkacağım.’’

Bir Bilge’nin gücü burada ortaya çıkıyordu. Bu sözler kalabalıkta ki tereddüt edenler tereddütlerini bıraktı ve meydan okuma isteklerin alevlendi. Vazgeçenlerde, tekrar denemeye karar verdiler fakat ilk olmak istemediler.

O sırada kalabalıkta ki tereddüdü fark eden ve Wiar’ın gözüne girmek için mükemmel bir zaman olduğunu gören bir adam öne çıktı.

‘’Ben Kahraman Wiar’a inanıyorum. Hepinizin önünde öne çıkan ilk kişi olacağım. Umarım Kahraman Wiar bu âciz adamı korumak için enerjisini harcayabilir.’’

Bu sözleri duyunca Wiar adama döndü. Sıradan bir yapısı vardı ve sırtında bir mızrak taşıyordu. Belirgin özelliği ise bir cüppe giymesi, göğsünde ise Pylos Yükseliş Akademisini temsil eden yükselen bir ejderha arması vardı. Ancak diğerlerinden farklı olarak bu arma mor renkliydi. Bu da onun iç öğrenci olduğunu gösteriyordu.

‘’Peki, isminizi öğrenebilir miyim?’’ (Wiar)

‘’İsmin Louis.’’ (Louis)

‘’Bay Louis. Eğer bir sıkıntı olduğunu görürsem anında müdahale edeceğim.’’

Louis onayı alınca ilerlemeye başladı. Hiç tereddüt etmeden Kimni’nin önüne geçti. Mızrak Kimni’yi deldikten sonra bedeninden ayrılmıştı ve havada duruyordu.

Louis sırtındaki kılıcı aldı. Kılıcı aldığı anda havası değişti, daha keskin ve önlenemez bir hava yaymaya başladı.

Bu Kılıç Niyetinde belirli bir seviyeye gelen kişilerde olurdu. Erthyo bile bu seviyeye yeni gelmişti. Ancak adamın havası daha sağlamdı, bir süredir bu seviyede olduğu belliydi.

Adam Kılıcını çektiği gibi salladı. Toprak Elementi kılıç enerjisi ile birleşti ve sağlam, keskin bir his ile devam etti.

Mızrak hafifçe titredi. Işık Ejderhası geri yerine geçti, Su Ejderhası ise Mızrağın ucuna doğru hareket etti.

Bulunduğu bölge bir okyanusa dönüştü ve ileri hücum etti.

Dalgalar hareket ettiği yerde belirdi. Arkasından ilerleyerek onunla beraber hücum ediyorlardı.

Kılıç Enerjisi Mızrak ile çarpıştı. Kıvılcımlar etrafa yayıldı.

Kılıç Enerjisi mızrağı durdurabilmişti. İki güç bir süre cebelleştikten sonra elementsel üstünlükten ortaya çıkan fark ile Mızrak Kılıç Enerjisini kırdı ve ilerlemeye devam etti.

‘’Ne!?’’ Louis bunu görünce hızlıca Wiar’ın yanına geçti. Kılıç saldırısına güveni tamdı ve onu güçlendirmemişti. Ancak kılıç saldırısı yok olunca Mızraktan gelen baskıyı hissetti ve geri çekildi.

Wiar bir adım öne çıkarak elini salladı. Mana el sallamasıyla beraber titredi ve ikiliyi saran bir kalkan oluşturdu.

Mızrak ise saldırıyı durdurmadı ve devam etti fakat saldırısı Wiar’a değil. Arkasındaki Louis’e doğruydu.

‘’Beni görmezden gelmeye cüret mi ediyorsun? Bir hazine olsan bile yerini bilmelisin.’’ Wiar kaşlarını çattı ve kalkanı güçlendirdi. Manadan yapılmış kalkan cisimleşmeye ve gerçek yarım küresel bir bariyere dönüşmeye başladı.

Aynı anda Mızraktan bir mana dalgası yayıldı. Bu mana dalgası bariyer ile çarpışınca yankılanma olmuş gibi mana bariyeri titremeye başladı.

Mızrak bariyerle çarpıştığında hiç kimsenin düşünemeyeceği bir şey oldu.

Bariyerde mızrağın geçebileceği bir delik oluştu. Mızrak delikten girdi ve şaşkın Wiar’ın yanağında bir kesik izi bırakarak Louis’e devam etti.

Louis’e bunun olacağını beklemiyordu. Bu yüzden hiçbir koruma önlemi almamıştı.

Mızrak Louis’in kalbini deldi ve geldiği yerden dönerek kalkanı terk etti. Arkasında ise şaşkın bir kalabalık ve Wiar bıraktı.

Wiar hâlâ şaşkındı, gözleri yuvalarından çıkabilecek kadar açılmıştı. Yanağındaki yarayı bile fark etmemişti.

Sonunda hareket etti. Eli yavaşça yaraya gitti ve yarayı ovarak kanı sildi ancak kan yanağına yayılmadı ve parmağının geçtiği yerlerde kan yok oldu.

‘’Gerçekten Mana Vaftizinden geçmiş bir Hazine. Şimdi onu daha fazla istiyorum.’’ Gözleri soğudu ve içindeki açgözlülük alevleri yanmaya başladı.

Mana Vaftizi öyle basit bir şey değildi. Kişi mananın çok olduğu dünyalarda ki Manaları emerek, bedenini ve mana ruhunu vaftiz ederdi. Bunu yaparak manayı daha kolay kontrol eder, ilke ve yasaları daha kolay anlar, varoluşta bir iz bırakarak ölmesi daha zorlaşırdı. Ayrıca yetenekleri ve tekniklerinin gücü niteliksel bir artış yaşardı. Ayrıca eğer kontrolü rakibinin üstünde ise rakibinin manasını kontrol bile edebilirdi.

Ancak bu sadece Orta Seviyeli dünyaların üst seviyesindekilerin yapabileceği bir şeydi. Bunun sebebi ise Dünya Doğumu denen olaydı.

Bir Dünyanın Orta Dünya olabilmesi için 2 Dünyayı egemenliği altına alması gerekiyordu. Bunu yapınca boyutu büyür ve mana saflığı artardı, ayrıca mana yoğunluğu da büyürdü. Diğer iki dünyayı ise daha fazla Dünya oluşturmak için kullanırdı.

Daha fazla Dünya doğdukça buradaki gereksiz dünyalar önemli figürlere verildi. Bu Dünyalar ise Mana Vaftizi için kullanılırdı.

Bu yüzden Mana Vaftizi yaşamış hazineler normalden daha değerliydi, hatta şu an Mızrak haberleri ortaya çıksa, Üst Dünyalardan bile önemli kişiler buraya akın edebilirdi.

Ayrıca Mana Vaftizi geçirmiş hazine bulmak çok zordu. İnsanlar böyle bir fırsatı bulduğunda ya kendine alır ya da öğrencisi gibi kontrol edebileceği bir kişiye verirdi. Bu olaylardan da hazinelere fırsat kalmaz ya da verilmezdi.

Mana Vaftizine uğramış Mızrağı gören Usta Lan, öğrencisi Mingu, Prensesler, Kahramanlar hatta kalabalık arasındaki birkaç saklı canavarın gözlerinde açgözlülük ortaya çıktı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr