139.Bölüm Bulunan Zayıflık

avatar
1472 11

İnatçı Yükselen - 139.Bölüm Bulunan Zayıflık


Son kalan Mızrak havada tiz sesler çıkararak Matsuzaki’ye doğru hücum etmeye devam etti.

Onun için ağlayan kadınlar ise tiz çığlıklar attılar.

Matsuzaki üstüne gelen öldürme niyetini ve ölüm hissini görünce dehşete düştü. Ancak buna rağmen diğerleri yerine bu saldırıyı göğüsleme konusunda kararlıydı.

Eğer Erthyo bu hareketini görürse kesinlikle bir aptal olduğunu söylerdi. Diğerleri ile daha şimdi tanışmıştı, ileride onun iyiliğini geri ödeyecekleri meçhuldü, belki de düşman olacaklardı fakat buna rağmen onlara yardım etmede, hayatını riske atmada kararlıydı.

Matsuzaki kılıcını önüne getirdi, düzensiz bir biçimde sallamaya başladı. Bu düzensizliğin içinde bir düzensizlik vardı, bu yüzden kimse onla dalga geçmemişti, çünkü saldırıları aslında bir tekniği takip ediyordu.

Düzensiz saldırılar bir yılan gibi Mızrağa hücum etmeye başladı.

Mızrak ise hiç durmadan bu saldırıları delip ilerlemeye devam etti.

Bunu gören seyirciler şaşkınlıktan dillerini yutmak üzereydi. Bu mızrağı durdurmak imkansız mıydı? Neden hiçbir saldırı ona değemiyordu, Bilge seviyesindeki Wiar bile onu durduramamıştı. Kalabalık yavaştan umutsuzluğa düşüyordu.

Mızrak hiç durmadan ilerlerken yandan gelen küçük güneş sonunda mızrağa ulaşmıştı.

Ding!!

Küçük güneş Mızrağa çarpmıştı, saldırısını mana bariyeri yüzünden hiç etki etmese de yörüngesini hafif oynatmıştı.

Bu hafif oynamada ilerleyişi büyük ölçüde etkilemişti. İvmesini durduramazdı, eğer durdursa insan kaçacaktı bu yüzden oynanmış yörüngeyle ilerlemeye devam etti. Kaderi kendi haline bıraktı.

Fiuuvvv! Pu çi!!

Yörünge oynaması yüzünden Mızrak Matsuzaki’nin omzunu deldi. İvme yüzünden ise bu delik boyutunun iki katına ulaşmış, altındaki damar, kas, kemik, meridyen hepsi yok olmuştu. Ancak kol hâlâ omuza bağlıydı.

Mızrak artık burada kalamazdı, Wiar’ın olduğu yerde biriken mana onu biraz tedirgin etmişti. Renkli mızrakları kendine çağırdı ve hızlıca alanı terk etti.

‘’Kahraman-sama.’’

‘’Matsuzaki-sama.’’

‘’Matsuzaki’’

Mızrağın alanı terk ettiğini gören, Sakura ve birkaç kız hızlıca Matsuzaki’nin yanına gitti.

‘’Ben iyiyi-Ughhhh…’’ Matsuzaki tam konuşacaktı ki omzundaki keskin acıyı hissetti ve bir ağız dolusu kan kustu.

Sakura depolama yüzüğünden bir hap çıkardı ve Matsuzaki’nin ağzına attı. Aynı anda kiraz yaprakları bedeninden çıktı ve yarayı sardı.

‘’Oh, hoho, ben çok üzgünüm. Yaptığım büyüye çok odaklanmıştım ve saldırısını durduracak zamanı bulamadım.’’ Wiar beceriksizce gülümserken kafasını kaşıdı.

Sakura onun bunu bilerek yaptığını bilse de konumsal olarak zayıftı. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki Matsuzaki ilk konuşan oldu.

‘’Önemli değil. Kahraman Wiar zaten elinden geleni yaptı. Ayrıca bu konumu ben kendim aldım yani yaralanmam normal.’’ Matsuzaki içten bir şekilde konuştu.

Sakura Matsuzakiyi çocukluktan beri tanıyordu, yani bu sözlerinin gerçek hisleri olduğunu biliyordu. Çocukluktan beri kendisi doğruluğu savunmuş ve zayıflara yardım etmişti, birçok sefer yardım ettiği kişiler onu arkadan bıçaklamıştı fakat o bunu hiç kafaya takmamış ve yaptıklarına devam etmiştİ. Bu nedenle Sakura Matsuzakiyi hep küçümserdi.

Homurdandı ve Matsuzakiye kaldırarak Dünya Krallığı grubuna döndü.

Wiar içinden gülümsese de, dışına yansıtmadı. Ciddi bir şekilde zeki kişileri tekrar topladı.

Bilgin kıyafetli adam hızlıca kalabalığa döndü. Kalabalığın güveni son savaşta büyük ölçüde kırılmıştı. Bilgin kıyafetli adamın bunu düzeltmesi gerekiyordu.

‘’Son savaşta Kahraman Wiar, çoğunuzun gördüğü üzere büyük bir büyü yapmaya hazırlanıyordu. Bu yüzden diğerlerine yardım edememişti, Tanrıçaya şükür ki hiçbir ölüm olmadı. Şimdi bulduğumuz bilgiler ile son bir saldırı daha yapacağız. Bu son saldırı ise Nihai saldırı olacak.’’

Bilgin bunu söylemesine rağmen hiç üzgün değildi. Nihai hedefe giderken kaç kişinin öldüğünü umursamıyordu, sadece Krallığı için hazineyi istiyordu.

Wiar memnun olmuş bir şekilde başını salladığını görünce daha da sevindi ve hızlıca gruba geri döndü.

Gözlüklü kadın da bir adım ileri çıktı.

‘’Benim gözlemlediğim kadarıyla bu mızrak çoklu saldırılar yapabiliyor fakat sınırı 7. 6 renk ve kendi ana mızrağı ile saldırabiliyor. Ayrıca çok önemli bir şey keşfettim ki bu bizim hazineyi ele geçirmemize yardımcı olabilir.’’

‘’Nedir?’’ Bilginde bir şeyler keşfetmişti fakat tam emin olamadığı için kendi teorisini sunmadı.

‘’6 Element. Bu mızrak 6 element kullanıyor, ayrıca 6 element ve türevlerine karşı mutlak bir üstünlüğü var. Bu yüzden benim teklifim 6 elementin engelleyemeyeceği elementler ile saldırmak. Uzay, Boşluk, Saf Niyet, Kişiye Özel yetenek saldırıları ile bu hazineyi ele geçirebiliriz.’’

Wiar bunu duyunca hızlıca Prenseslere döndü.

‘’Grubunuzda kaç tane bu kişiye özel yetenek kullanabilen kişi var? Benim 2’’

‘’2’’

‘’2’

‘’2’’

Tüm grupların sayısı eşitti. Bunu görünce Francesca Mingu’ya döndü. Şu an herkes eşitti ve bir fazla güç hazinede avantaj kazanmalarını sağlardı.

’Bay Mingu. Sizin yardımınıza ihtiyacımız var. Eğer bu mızrağı alabilirseniz birkaç isteğimizi kabul ettiğiniz sürece kimse sizin peşinizden gelmeyecek. Krallar bile bir şey yapmayacak.’’

‘’Pekala, Bende bu mızrağı istiyorum. Bu yüzden yardım edeceğim.’’ Mingu sırtındaki mızrağı eline aldı ve ilerlemeye başladı.

Prensesler, özel yetenek kullanıcıları ve Uzay, Boşluk, Saf Niyet kullanan kişiler öne çıktı.

Hızlıca bir kare formasyonu kurdular ve bu kare formasyonun tam ortasında Mingu vardı. Bu kare formasyon ise bir illüzyon bariyeri ile kapatılmıştı. Bu illüzyon bariyeri dışarıdakilerin içeridekileri görememesini sağlıyordu, tek görünen ortadaki Mingu idi.

Ming Mızrağını sıkarken, öldürme niyeti onu ve mızrağını sardı. Mızrağından feryat eden hayaletlerin sesleri çıkmaya başladı. Arkasında siyah bir şeytan silüeti belirdi.

‘’Hey Mızrak, Yeni sahibin ile tanış.’’ Mingu Mızrağını ileri sapladı.

Mızraktan kan dökülüyormuş gibi bir enerji dalgası fırladı. Enerji dalgası gittiği yerlerdeki havayı çarpıtıyor ve kirletiyordu. Ayrıca ortamda büyük miktarda hayalet çığlığı yankılanmaya başladı.

Mızrak niyeti ise ortamı doldurdu. Görenleri gözünde uzun iğne saplanması hissini veriyordu, ayrıca bir imparatorun saldırısını görmüş gibi hissediyorlardı.

Bammm:!!

Saldırı mızrağa çarpınca büyük bir patlama oldu. Ayrıca mızrak ilk defa geri uçtu.

Mızrak havada süzüldü, birkaç metre sonunda kendini dengelemeyi başardı.

Vzzzzzzzzzzz!!!!

Havada büyük bir çığlık duyuldu. Öldürme niyeti Mızraktan bir sel gibi yayıldı. Ardından hızlıca Minguya ilerledi.

‘’Biraz fazla küstah değil misin? Yeni sahibine saldırıyorsun.’’ Mingu dalga geçerken mızrağını saplamaya devam etti. Her saldırısı akışkan ve caniydi. Ayrıca her saldırıda daha fazla hayalet feryatları geliyordu.

Mızrak gözü dönmüş gibi Mingu’ya hücum etti. Kırmızı Ejderha’yı harekete geçirdi.

Güçlü turuncu alevler bütün mızrağı kapladı. Üstüne gelen hayaletler ise bu alevler yüzünden arındı ve yok oldu.

Belirtilmeliydi ki ışık elementi şeytanlar üzerinde en iyi ilaçtı fakat hayaletler o kadar fazla etkilenmezdi. Evet, canları yanardı fakat arınmak pek mümkün değildi. Çünkü onlar günahkar ya da yoldan çıkmış değildi, sadece başıboş ruhlardı.

Ancak Alevler en iyisi olmasa da onlar için çok iyi bir çözümdü.

Mingu havada ardıl görüntüler bırakan saldırılar yapmaya devam etti. Her bir saldırı sonrası yaydığı baskı daha da artıyor ve oradakileri baskılıyordu.

Mızrak sonunda kare formasyonuna girince ortam bir anda değişti.

Kare formasyonunda olan diğer kişiler bir anda belirerek Mızrağın etrafını kapatmışlardı.

Scarlett’ın üzerinde açık kırmızı bir aura belirdi. Bu aura yakındakilere hiddet ve şiddeti anımsatıyordu.

Francesca’nın etrafında ise sakin ve huzurlu bir aura yayıldı. Aura açık beyaz, süt rengindeydi.

Diana’nın etrafında sayılar belirdi, sürekli birleşiyor yeni sayılar oluşuyordu ve bu hiç durmuyordu.

Tina’nın etrafında çekiç sesleri gelmeye başladı. Kıvılcımlar ise arkasında belirdi.

Elizabeth’in arkasında ise bir tanrıça belirdi. Ellerini birleştirerek dua etmeye başladı. Bunu yaptıkça tanrıça silueti daha da belirgin oluyordu.

Kare formasyonundaki diğer kişilerde saldırıları yaparak Mızrağa saldırdı.

Pat!Pat!Bommmm!!

Büyük saldırılardan sonra bir patlama gerçekleşti, hangi saldırının tuttuğu belli değildi fakat büyük bir patlama gerçekleşti. Ardından Mızrak havada süzülerek yere düştü.

Fakat yerde bir saniye bile kalmadan geri kalktı ve saldırıya devam etti.

Bamm!!

Başka bir saldırı daha çarpmıştı, arından saniye bile geçmeden başka bir saldırı. Saldırılar sürekli devam ediyordu ancak Mızrağın çıkabileceği veya kaçabileceği bir yer yoktu. Bu yüzden sadece kendini korumaya mecbur bıraktılar.

Mızrak odadaki bütün manayı kendine çekti ve etrafını sardı. Yarı-katı bir bariyer etrafında belirdi.

‘’Haha, Cidden savunma yapıyorsun. Kibrin nereye gitti? ‘’ Altın-kahverengi enerji ile kaplı Wiar acımasızca saldırılar yapıyordu. Saldırıları gücünün %100’ünü içeriyordu. Saldırırken hiç acımıyordu.

Mızrak, 6 farklı mızrağa dönüştü. 6 Mızrak etrafa yayıldı ve altıgen bir şekil alarak koruma bariyerini büyüttü.

‘’İşe yarıyor, vurmaya devam edin. Ortamdaki mana incelince ne kadar dayanabileceğini merak ediyorum.’’ Mingu’nun saldırıları daha da şiddetli olmaya devam ediyordu. Her saldırı bir öncekinin iki katı daha acımasız ve güçlüydü.

Saldırı yaptıkça mana tüketimi daha da artıyordu. Kapalı ortamdaki mana Mızrak ve Mingu arasında gidip geliyordu. İki mana hortumu gökyüzünde oluştu, ikili bir balinanın su yutması gibi ikili tarafından açgözlüce emiliyordu.

Bu savaş tek taraflı katliamdan, yıpratma savaşına dönmüştü.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr