Güneş ufuktan doğmaya başladığında halk yavaşça uyanmaya başladı. Şövalyeler devriye geziyor, iş yeri sahipleri iş yerlerini açıyor, çocuklar okullarına gidiyordu.
Erthyo Ordu Boyutuna girdiği anda çocuklar için büyü eğitimi, savaş eğitimi, özel eğitim ve deneyimsel eğitim alabilecekleri bir okul açmaya karar vermişti. Böylelikle şehrin gelecek nesli sağlam bir temel üzerinde yükselecekti.
Son zamanlarda teknik, büyü gibi sıkıntılar çekseler de, Erthyo bunu en kısa zamanda halledecekti.
Şatonun içinde özel bir odada Erthyo sonunda gözlerini açmıştı.
Dün kazandığı deneyim miktarı çok fazlaydı, bu deneyimleri emmek için ise tüm gecesini deneyimleri emmeye harcamıştı, başarılıda olmuştu. Gücünde niteliksel bir artış olmasa da, Dünyalar Atlayan Adımın 5. adımı daha istikrarlı olmuş, vücut dayanıklılığı daha da artmış, elementleri daha kolay kontrol edebilir olmuştu.
En önemlisi de mızrak sanatıydı, şu an ki haliyle, bir aylık eğitimden çıkmış hali ile arasında hiçbir benzerlik yoktu. Eğer şu an Mingu ile savaşırsa onu bastırabileceğine %60 emindi.
‘’Deneyimsel eğitim çok yararlı. Boşuna sadece inziva eğitim gelişimde ana rol oynamaz demiyorlar.’’ Erthyo derin bir nefes verdi. Nefesi yakıcı alevler gibi havada cızırtılar oluşturdu, uzay nefesin ağırlığından hafifçe çarpıldı.
Erthyo memnun olmuş bir şekilde odayı terk etti. Şu an bunu kutlayamazdı. Üstlerinde büyük bir tehlike vardı, At Prensinin ustası her an şehirlerine canavar akını yaptırabilirdi, Erthyo bir planı olduğu için hiçbir önlem aldırmamıştı. Fakat geç kalırsa bu hatası yüzünden halkı defalarca ölecek, belki de puanları bittiği için onları canlandıramayacaktı.
Yıldırıma dönüştü ve kimsenin haberi olmadan şatoyu terk etti. Gittiği yön Kaoraların ormanıydı.
Ormana girdiğinde karşısına birkaç Kaora çıktı fakat onlar daha farkında olmadan yanlarından geçip gitmişti.
Erthyo bu ormanı avucunun içi gibi biliyordu. Bilge Seviye Kaora ile kapışmasından sonra buranın çok tehlikeli bir yer olduğunu anlamıştı. Bu yüzden maceracılara özel bir görev vermiş ve bütün ormanın bir haritasını çıkartmıştı. Haritayı maceracılar loncası, şövalye birliği ve Krallık personellerine dağıtmıştı. Ayrıca şehrin merkezindeki alanda asılı bir haritada vardı. Böylelikle buraya girmek isteyen kişiler ne kadar tehlikeli olduğunu bilecekti.
Bir ve İki haritayı dün, odasına çekilmeden önce kendine vermişti. Erthyo 5 dakikada bütün haritayı beynine aktarmıştı.
Ormanda toplam 4 bölge vardı. Birleştiğinde Büyük Usta-Orta seviyeye ulaşabilecek, dış bölge, Birleştiğinde Büyük Usta seviyesinin zirvesine ulaşabilecek, iç bölge, birleştiğinde Bilge Seviyeli olabilecek Derin bölge, birleştiğinde Büyük Bilge olabilecek Çekirdek bölge.
Erthyo’nun önceki sefer girdiği bölge derin bölgeydi.
Erthyo ağaç dallarından sıçrayarak bölgeleri hızlıca geçti. Yaklaşık bir saat sonunda Çekirdek bölgeye ulaşmıştı.
**
O sırada ormanın dışında bir adam vardı. Yapısal olarak insana benziyordu fakat gözleri bir Ejderha gibi sarıydı. Beden yapısı ince olsa da kollarındaki deri o kadar gergindi ki, üstüne gelen saldırılardan etkilenmeyecek bir görüntüsü vardı. Kırışık bir suratı olsa da simsiyah saçları vardı.
Havada her adım attığında atmosferdeki oksijen yanıyor, adımlarıyla beraber alevler fışkırıyordu. Bu adamın alev yasalarındaki kavrayışını gösteriyordu.
Adam arkasını döndü. Arkasında büyük bir şehir vardı, içinde fazla insan olmasa da, atmosfer canlıydı. Fakat bu adamın gözlerinde dondurucu soğuk ve öldürme niyetinden başka bir şey yoktu.
‘’Benim öğrencimi aşağılayacak ve ona hizmet etmeyecek bir krallık varmış demek ki, düşük güçleri ile hava atmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Krallıkları yıkıldığında krallarına bizzat işkence edeceğim.’’
Adam bunu söyledikten sonra hafifçe homurdandı. Homurtusundan sonra ağzından hafif alevler çıktı. Ejderha soy kanı çok yoğundu.
Bu adam At Prensinin ustası, Ejderha Kan soyuna sahip Won Ti idi.
At Prensinin geldiği yer, yarı insanların krallığıydı. Bu krallıkta yarı insanların soy kanı ne kadar asil ise o kadar yüksek konuma sahip oluyordu. Güçlü bir Ejderha kanına sahip Won Ti ise Krallarının bile kışkırtamayacağı biriydi.
Won Ti havada süzüldü ve Kaora ormanının Derin bölgesine doğru uçmaya başladı.
Won Ti tek başına iki Büyük Ustası yenebilirdi. Ancak At Prensi orada en azından bir yarım adım Bilge, 2 Büyük Usta Orta zirve, 1 Büyük Usta Düşük toplam 4 Lider varmış. Ayrıca daha görmediği bir kralları da varmış.
Won Ti bu kadar güce hükmettiğine göre krallarının en azından Bilge seviyesinde olmasın gerektiğini düşündü. Bu güçle üstüne gelirlerse kaçabilse bile, birkaç yıl iyileşmek zorunda olacak şekilde ağır yaralanırdı.
Won Ti bir süre düşündükten sonra yakınlardaki ormanda kargaşa çıkarmaya, bu kargaşayı da şehre sürüklemeye karar verdi. Çekirdek bölgeye girecek cesareti yoktu fakta Derin bölgede kargaşa çıkarmak onun için pek zor olmazdı.
Won Ti 20 dakika uçtuktan sonra güzel bir alan buldu.
Derin bölge 4’e ayrılıyordu. İçinde yaklaşık 400 Kaora vardı. Her bölge başına 100 Kaora düşüyordu ve bu Kaoralar birleştiğinde Bilge seviye oluyordu.
Şu an bulunduğu yer, 4 bölgeden 2’sinin kesiştiği bölgeydi, şu an burada toplam 200 Kaora vardı.
‘’Sanırım burada bir toplantı yapıyorlar. Sonuçta Kaoralarda birer canlı, onlarında zekâsı var. İttifak kurmaları normal.’’ Won Ti bir süre etrafı izledikten sonra toplantının yapıldığı alanı buldu.
Burası bir meteorun olduğu bölgeydi, meteor mor renkteydi ve metalik bir parlaklığı vardı. Ayrıca etrafa saf metal ve toprak elementi yayıyordu. İki 4 metre boyundaki Kaora karşı karşıya gelmiş bir şey hakkında konuşuyordu.
‘’Neden buraya geldikleri belli, Evrilmek için bu meteoru kullanmak istiyorlar.’’
Kaora Liderleri sadece birleşmelerinden dolayı Lider değillerdi. Liderlerin her parçası aynı yapıdaki özel bir Kaoradan oluşurdu. Bu yüzden sadece seviye olarak değil, beden gücü ve dayanıklılık olarak da farklı bir seviyede olurdu.
Eğer bu Kaoralar bu Meteoru özümser ise Kaora Kralına karşı çıkabilirlerdi.
‘’Buradaki işim bitince geri dönüp bu meteoru almalıyım. Kılıcımı bu meteor ile birleştirirsem, bir belki de iki seviye artış sağlar.’’
Won Ti bir Kaorayu nasıl kızdıracağını biliyordu. O da topraklarını yıkmaktı. Toprakları onun evi ve güç kaynağıydı, eğer burası zarar görürse ölümüne bir savaş bile verebilirlerdi.
Won Ti elinde bir ateş topu yoğunlaştırdı. Ateş turuncu renkliydi, içindeki yasalar etraftaki ateş elementini çekiyor, kendini güçlendiriyordu.
Won Ti ateşi dışarı çıkardığı anda iki elini de farklı bir bölgeye doğru salladı.
Boomm!
Alev toprağa değdiğinde topraktaki bütün bitkiler alevler tarafından silindi. Toprak bile alevler yüzünden kavruldu ve hiçliğe karıştı.
Puu!!
Oradaki 200 Kaora’nun hepsi aynı anda kan kustu. Bölgeleri Kaoralar ile bağlantılıydı, eğer bölgelerine zarar gelirse kendileri de yaralanırdı.
İki Kaora hiddetlendi. Bölgelerine saldıran saldırganı bulmak için etrafa baktılar. Won Ti’yi havada görünce kükrediler.
Bu kükreme hem bir savaş ilanı, hem de toplanma çağrısıydı. 198 Kaora hızlıca Liderlerinin yanına gitti. Liderleri ile birleşerek güçlerini aktardılar.
Won Ti’nin onların dönüşümünü bekleyecek zamanı yoktu. Aurasını yayarak alandan ayrıldı, böylelikle Kaoralar onu takip edebilecekti.
Üçüncü bölgeye vardığında, arkasından göklere doğru baskıcı bir kükreme duydu. Küçümseme dolu bir gülümsemeyle arkasına döndü.
‘’Beni yakalamak istiyorsan hızlı olman gerekiyor.’’
İleri atıldı, elini sallamasıyla alevler oradaki bölgeye de hükmetmeye başladı. Yoluna çıkan tüm canlı, cansız her şeyi küle çeviriyordu.
Gruuookk!!!
Derin kükremeyi duyunca Won Ti hızlıca alanı terk etti ve 4.bölgeye doğru uçmaya başladı.
4. Alanda çoktan Kaoralar toplanmaya başlamıştı.
Aptal olmayan bir canlı 3 alandan gelen kükremeleri duyunca bir sıkıntı olduğunu ve sıranın kendine geldiğini anlardı.
Bunu düşünen Lider rakip saldırmadan kendi dönüşmeye başladı.
Won Ti bunu görse de saldırdı. Rakibi onu düşman olarak görmüştü fakat bu onu kovalayacağı anlamına gelmiyordu. Ona kovalaması için bir sebep vermeliydi. Elindeki alevle son bölgeyi de yaktı.
Bölgesi yanınca son Kaorada bir ağız dolusu kan kustu. Sinirlenip Won Ti’ye saldırdı.
‘’Bu kadar kinle şehrin içine sığınırsam, bu 4 Kaora kesinlikle orada canlı birini bırakmaz.’’ Cani bir kahkaha patlattı ve şehre doğru hücum etmeye başladı.
İlk kükreme ormanı doldurduğunda Erthyo adamın harekete geçtiğini anlamıştı. Ruh gücüyle uzaktan adamı taradı ve beden yapısını aklına kazıdı.
‘’Demek benim şehrimi yok etmek için böyle bir yöntem kullanırsın. Bak bakalım sana uyku yüzü gösteriyor muyum?’’
Öldürme Niyeti Erthyo’dan fırladı.
‘’Onun alevlerini taklit edebilir misin?’’ Erthyo mızrağını çıkardı ve Alev Lung Ejderhasına sordu. Kendi alevleri Won Ti’nin alevleri ile kıyaslanamayacak kadar güçlüydü. Eğer alevler ile saldırırsa Kaora bir şeyin yanlış olduğunu anlardı.
‘’Evet.’’
‘’Hazırlan.’’
Erthyo gökyüzüne sıçradı. Manayla kendine bir zemin oluşturup yerden 300 metre yukarı çıktı ve orada durdu.
6 Renkli mızrağı çağırdı, kolundan destek alarak dik bir şekilde tuttu.
Erthyo’nun ruh gücü etrafı taradı. Birkaç saniye ardından güçlü bir canlı bulmuştu. Tüm bedeni siyah demir kayasından oluşmuş bir canlıydı, uykuda görünüyordu fakat her nefes verdiğinde küçük hortumlar oluşturuyordu. Bu canlı Kaora Kralıydı!
Yanında ise 4 Kaora daha vardı. Bu 4 Kaora ortada uyuyandan farklı olarak yumuşak kayalardan oluşuyordu. Bunların ortadaki Kaora’nun kadınları olduğunu söylemek için tek bakış yeterliydi.
Erthyo şeytani bir sırıtış ile mızrağını ileri salladı.
Roarrrrr!!
Yüksek bir Ejderha kükremesi ile mızrak saldırısı ileri hücum etti. Turuncu alevler havada süzüldü ve 5 Kaora’nun uyuduğu bölgeye doğru gitti. Geçtiği alandaki tüm ağaç ve bitkiler küle dönüyor, canlılar kavruluyordu.
Erthyo’nun saldırısı yüksek miktarda mızrak niyeti içeriyordu. Saldırısı durdurulamaz bir ivmeye sahipti. Minguyla yaptığı savaşta bu ivmeye sahip olmak için birleşen saldırıyı kullanıyordu fakat şimdi tek saldırısı bu ivme ve baskıyı ortaya çıkartmaya yetiyordu.
Pu çi!! Boooommm!!!
Mızrak saldırısı havada süzüldü. En kenardaki Kaoraya doğru uçtu ve bacağına girdiği gibi yok etti. Alevler etrafa yayıldı, tüm alanı kavurdu.
Erthyo Kaoralar uyanmadan görünüşünü değiştirdi. Saçları kısaldı ve siyahlaştı, derisi gerginleşti ve kırıştı. Won Ti burada olsa aynaya baktığını zannederdi.
Erthyo mızraktaki Ejderhaların auralarını kendi aurası ile karıştırdı, böylelikle Won Ti’nin yaydığı Ejderha soy aurası yayabilecekti. Kaora’nun dönüşmesini beklemeden arkasını döndü ve Won Ti’ye doğru koşmaya başladı.
GRRRUUOOO!!
Devasa bir kükreme etrafı sardı. Bu kükreme havayı titretti, koşan Erthyo’nun ayakta duramamasını sağladı.
Erthyo arkasını döndüğünde 120 metre boylu Kaorayu gördü. Baskın enerjisi etraftaki manayı titretiyor, baskısı Erthyo’nun neredeyse diz çökmesine neden oluyordu. Havadan gelen titreşim gözünün kararmasına neden oldu.
Erthyo dilini ısırdı ve kendini ileri itmeye zorladı. Hızını zirveye çıkararak Won Ti’nin olduğu yere koşmaya başladı.
Kaora tanıdık aurayı hissedince ileri bir adım attı. Boyuna ve kütlesine göre şaşırtıcı derecede hızlıydı.
Erthyo 100 metreyi 5 saniyede geçiyordu fakat Kaora 3 adımda 100 metreyi geçmişti bile. Erthyo hızını arttırdıkça Kaorada arttırıyordu.
Ancak Erthyo’nun kafası rahattı. Hızı açıkça Kaoradan fazlaydı, Kaora ne zaman hızını arttırsa onun hissedemeyeceği miktarda inat enerjisini ayaklarına gönderip, hız artışı yaşıyordu.
Önündeki, yere yatmış ağaç gövdesini bir basamak olarak kullandı ve havaya sıçradı. Havada arkasını döndü. Mızrağı ileri itti, turuncu alevler mızrak saldırısını destekleyerek Kaoranun birleşmemiş bölgesine kaçtı.
GRUUUOOO!!!
Kaora güçlü bir şekilde kükredi ve yeri tekmeledi. Yer dalgalandı, mızraklar etrafa hücum etti. Mana, toprak dalgasıyla Erthyo’ya hücum etti.
‘’Ne?’’ Erthyo ilk defa mananın böyle kullanabileceğini görüyordu. Mana resmen Kaora’nun dalgasını desteklerken ekstra bir saldırı oluşturmuştu.
Ne kadar şaşkın olsa da hızını düşürmeye cüret edemedi. Hızını bir kere daha arttırarak önünde doğru atıldı.
Erthyo önündeki mananın titrediğini görünce hiç düşünmeden ileri defalarca sapladı. Saplamalar birleşerek tek bir mızrak saldırısına dönüştü.
Boom!!
Önünde oluşmakta olan toprak duvar mızrak saldırısı ile yok oldu.
Erthyo Won Ti’ye doğru giderken arada arkasını dönüyor ve saldırılar yapıyordu.
Kaora ne kadar güçlü olsa da Erthyo’ya tüm gücüyle saldırı yapmadı. Bunun sebebi Erthyo’nun da tam gücünü kullanmaması ve tek başına gelmediğini düşünmesi. Rakibi çok gençti (kendisine göre), kemik yaşı altmışlara dayanıyordu, ayrıca çok kendisi ile karşılaştırılamayacak bir gücü vardı.
Arkasında kendisi ile eşit güce sahip birisi olduğunu düşündü.
Ancak giderek sabrı taşmaya başlıyordu. Erthyo her saldırısında birleşmemiş bölgelerine saldırıyor, ayrıca bacağı kopmuş olan kadını bu saldırıların odağı oluyordu.
Erthyo ileri tekrar sıçradı ve arkasına dönerek gücünün %50 ile bir saldırı yaptı.
Kaora hiç düşünmeden birleşmemiş bölgelerini korumak için tüm gücüyle bir kalkan oluşturdu. Fakat saldırı ona değmedi.
Booom!!!
Puu!
Mızrak saldırısı yanından geçti ve çekirdek bölgeye saplanarak havaya uçtu. Toprakta devasa yarıklar oluştu. Mızrak Niyeti kendini durduran bir güç bulamayınca agresifçe toprağı parçaladı ve derinlere gitmeye başladı.
Lider Kaora bir ağız dolusu kan kustu.
Kanı eliyle sildi, arkaya doğru güçlü bir büyü yaptı ve kükreyerek Erthyo’ya hücum etmeye başladı.
Büyü Mızrak Niyetine değdiği anda Mızrak niyeti kayboldu. Niyet sanki bu saldırıyı bekliyormuş gibi havaya karıştı.
Kaora mızrak niyetinin çok kolay dağıldığını görünce rakibinin bunu beklediğini ve kendi ile dalga geçtiğini anladı. Son mantık kırıntısı da bu hareketle uçtu.
Rakibi tarafından saldırıya uğramış, kadını yaralanmış, ona dokunamamış, ayrıca kendi bölgesine saldırılıp yaralanmış ve dalga geçer gibi niyeti dağıtmakta başarısız olmuştu.
Hızını maksimuma çekti. Vücudu havada dağıldı.
Bir saniye sonra Erthyo’nun üstünde belirdi. Elini toprak elementi ile güçlendirdi ve Erthyo’ya yumruk attı.
Erthyo yumruğu geldiğini görünce soğuk terler döktü. Eğer bu saldırı ona değerse kemikleri bile kalmazdı.
Kaora’nun mantığını kaybettiğini fark etti. İnat Enerjisini ayaklarına gönderdi, hızını son sınıra kadar arttırdı.
Ardıl görüntüler bırakarak Won Ti’ye atıldı. Aralarında sadece 600 metre kalmıştı.
BAMM!!
Yumruk yere çarptığında büyük bir krater oluştu. Yer titredi, mana dalgaları etrafa dağılmaya başladı. Şarapnel parçaları gibi taşlar her tarafa dağıldı.
Won Ti güçlü mana dalgalarını görünce arkasını döndü.
4 Kaorada onu görünce arkasına döndü. Liderlerinin çıldırmış gibi ormana saldırdığını ve kendilerine doğru geldiğini görünce korkudan titrediler. Won Ti’yi kovalamayı bıraktılar, sağ ve sola doğru koşuşarak Liderlerinin yolundan çekildiler.
Won Ti üstüne gelen dev Kaorayu görünce soğuk terler döktü. Gözlerindeki alaycı bakış, korkuya dönüştü.
Erthyo zamanın geldiğini görünce Mızrağını ters çevirdi ve iki eliyle yere sapladı.
Bu saldırı tüm gücünü içeriyordu, kasları dalgalandı gücüne güç kattı.
BOOOOOOM!!!
Büyük bir patlama ile kayalar havaya kalktı. Yerde devasa bir yarık oluştu, toz etrafı sardı.
Erthyo tozun içine girdiği gibi aurasını ve varlığını gizledi. Devasa bir ağaç kütüğünün arkasına geçti ve saklandı.
GRUUOO!!!!
Kaora devasa kükremesinin ses dalgaları tüm tozu dağıttı. Erthyo’da bunu beklediği için nefesini ve kalp atışlarını en düşüğe indirdi. Bedeni üzerinde mutlak kontrole sahip Erthyo için bu tip şeyler çok kolaydı.
Kaora tozu dağıtıp yere baktığında düşmanın kaçtığını gördü. Tam yumruğunu kaldırıp yere vuracaktı ki, ileride uçan bir adam gördü.
Bu adamın yapısı, aurası, yaydığı hava ve elindeki alev kendine saldıran ile aynıydı.
Eğer mantığı yerinde olsaydı, biraz düşünerek rakibini sürekli yerde kovaladığını ve aynı kişi olmadığını anlardı. Ancak Erthyo’nun amansız saldırıları yüzünden aklını yitirmişti çoktan. Won Ti’nin, kendine saldıran kişi ile aynı yapıya sahip olduğunu görünce toprak renkli alevler ile ileri yumruk attı.
‘’Siktir!!’’ Won Ti Kaora’nun kendine neden saldırdığını bilmiyordu, düşünecek vakti de yoktu. Yumruktan gelen gücü hissettiğinde onun rakibi olmadığını anlamıştı. Hiç düşünmeden kan özünü yaktı ve arkaya doğru uçmaya başladı.
‘’Yaşlı Eşek! Acın daha yeni başlıyor.’’ Erthyo şeytanice güldü ve hızlıca Won Ti’nin önüne geçti.
Won Ti ne kadar korkmuş olsa da Erthyo Kaora’nun ona saldırdığında gözlerinin derinlerindeki sevinci hissetmişti. Büyük ihtimalle Kaorayu şehrine karşı kullanmak istiyordu.
Ancak Erthyo buna izin veremezdi. Kendi planları yüzünden halkını feda etmek Erthyo’nun tarzı değildi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..