158.Bölüm: Göklerden Akan 1000 Sarmal Irmak

avatar
1448 11

İnatçı Yükselen - 158.Bölüm: Göklerden Akan 1000 Sarmal Irmak


Yüzlerce defa çarpışmalarına rağmen kazanan ortaya çıkmıyordu, ikili acımasız ve ölümcül saldırılar yapmalarına rağmen iki tarafta üstün gelemiyordu.


Erthyo'nun mızrak saldırıları giderek daha pürüzsüz hale geliyordu, her mızrak saldırısı bir uzvu ile yapılmış gibiydi, doğal ve refleksif.


Ancak buna daha fazla devam edemezdi, çünkü üstüne gelen Siyah Avuç saldırısı vardı.


Siyah avuç sonunda iki saldırısını yok etmiş ve ilerlemeye devam etmişti. Üstüne gelirken, durduğu yerdeki sıcaklık giderek artıyordu, şu an ki sıcaklık, bir fırının içi kadardı. Bu sıcaklık sadece sıcak değildi, ayrıca içinde yıpratıcı bir ateş zehri de içeriyordu. 


Zehir her saniye bir açıklıktan içine girmeye çalışıyor, agresifçe saldırıyordu.


Ancak Erthyo'nun bedeninde Asura Alevleri vardı, tüm zehirleri emebilen bir alev bedeninde iken nasıl bir alev zehri onu etkileyebilirdi. 


Bu saldırının içindeki saf ateş zehriydi, alevlerin fazla bulunduğu yerlerde olurdu. Bu saldırı yüksek derece alev içerse de, alev yasaları bulunsa da, zehir yasaları, alevin zehir ilkeleri gibi şeyler içinde bulunmadığı için Erthyo'nun içine giren zehirler, Asura alevleri tarafından emildi.


Erthyo kaplanı ileri itti.


''Hey siz altılı. Şu kaplanı engelleyin, ben bu saldırıyı hallederim.'' Erthyo mızrağın içindeki ejderhalara emir verdikten sonra el saldırısına, mızrağı sapladı.


''Bize emir verme!''


''Humhp, sen söylemesen de biz yapacaktık, şu kaplan çok canımı sıkıyor.''


''Tamam, İşaretimi bekleyin.''


Ding! Ding!


Çarpışma sesleri ortamı doldurdu. Gri parıltılar ve ardıl görüntüler gökyüzünü sardı, ikili binlerce saldırı takası yapmışlardı, saniyeler içinde.


Ancak Kaplan artık tüm gücünü kullanmıyordu. Erthyo, onun tüm gücünü kullandığı tüm saldırılarını mızrağıyla atlatmıştı. 


Bu yüzden artık tek yaptığı, Erthyo'yu geri tutabilecek kadar güç kullanmaktı. Tüm bahsini ailesinin el sanatına yatırmıştı.


''Lanet olsun! Eğer insan formuna dönüşebilseydim. El Sanatını kendim kullanabilirdim. El sanatını %70 oranında geliştirme imkanım olsaydı, bu piçi tek saldırıda öldürebilirdim.'' Ailesinin dönüşüm tekniğini kullanabilmesi için Kahraman seviyesinde olması gerekiyordu. 


Yapabileceği bir şey olmadığı için tüm saldırıları atlatırken,  ruhuyla El Saldırısını kontrol etmekti. Ruhu ile el saldırısına baktığında, saldırının yumruk saldırılarını parçaladığını gördü, saldırı üstlerine doğru son sürat geliyordu, geçtiği bölgedeki uzay kırılıyor, parçaları ateş yasaları tarafından toza dönüşüyordu.


Roar!!!


Gökleri yaran kükreme tekrar ortaya çıktı ve ortamda yankılandı. Kükreme, arkasında büyük miktarda mana getirdi. Mana tüm kükremeyi kaplandı ve onu güçlendirdi.


''Kullanmalı mıyım? Hayır, Eğer elimden kaçarsa ya da o büyücü ile bir iletişim yolları var ise bunu öğrenebilir. Bu benim elimde kalan son koz.'' Erthyo aklına gelen fikri hızlıca attı. En azından şu anlık onu kullanmayacaktı.


Erthyo yüzlerce defa saldırdı. Her saldırı, acımasız ve öldürme niyetiyle yanıp tutuşuyordu. Can almak için yapılan saldırılar, farklı tür beş alev tarafından destekleniyordu. Her alev, mızrakla, Kaplanın canını almaya giden askerler gibi ucunda yanıyordu.


Erthyo saldırılarını yaparken, aynı zamanda ruhuyla, el saldırısına bakıyordu. El saldırısı, çok yıkıcı olsa da, güç desteği yoktu. Ortamdan mana çekemezdi, en azından sahibi o kadar güçlü değilse. Bu yüzden gücü, yumruk saldırılarını atlattığında %30 güç kaybetmişti. Yırttığı ve yaktığı her uzayda da bu güç düşmeye devam ediyordu.


''Bana ulaştığında %60 gücü bulunacak. Eğer rahatsız edilmezsem, onu engelleyebilirim.'' (Erthyo)


Erthyo kaplanı üstünden itti ve geri çekildi. Her adımı yerde iz bırakıyor, adım başına iz daha da derinleşiyordu.


20. Adımda durdu ve arkasını döndü.


Koca el ilerlediği her metre başına güçlü baskı Erthyo'nun üstüne biniyordu. Dağ kadar büyük baskı, ikinci dağ binmiş kadar artmıştı, ki bu sadece 400 metre yukarıda olduğu haliydi.


Erthyo ilk hareket eden olmalıydı. Çoktan Kaplanın sinsi hareketlerini fark etmiş, el saldırısı onu vurduğunda saldıracağını düşünüyordu. Bu yüzden avantajı eline almalı ve rakip saldırmalıydı.


İleri doğru defalarca sapladı, her mızrak ucunda farklı bir saldırı vardı. Saldırılar ortada birleşti ve tek bir saldırı haline geldi.


Bu Erthyo'nun birleşmiş saldırısı olsa da, öncekilerden farklı olarak, koyu tonlu turuncu rengi tüm mızrağı kaplamıştı. Koyu Turuncu renk dizginsiz bir şekilde mızraktan çıkıyor, mızraktaki tüm enerjiyi bastırıyordu.


Erthyo gücünü kolunda topladı ve mızrağı ileri itti.


Giiikk!! 


Uzayın, metalin yırtılma sesi ortamı doldurdu. 


Baskıdan dolayı, havadaki mana bile titremeye başladı. Mızrak göğe yükselen bir Ejderha gibi gözüküyordu. Ortamdaki uzay çoktan parçalanmıştı fakat baskı, dengesiz uzayı yararak uzaysal fırtınalar oluşturabilecek kadar büyüktü.


Beng!


İki saldırı çarpıştığında, şok dalgaları etrafa yayıldı. Duvara çarpan her şok dalgası derin kesik izleri bırakıyordu. İblis ve Ölüm alevleri yasa gücüne rağmen kara alevlerden düşük kalmamak için diğer alevlerden destek alarak savaşıyordu. Savaşlarından dolayı çıkan ısı o kadar fazlaydı ki, tünelin zemini bile çamura dönüşmüştü.


Fakat Yasa gücü o kadar kolay yenilebilecek bir şey değildi.


Vhoşşş!!


Kara Alevler yenildiğini anlayınca, sanki canlıymışçasına alevlendi ve gücünü arttırdı. Küçük runik yazılar alevlerde ortaya çıktı ve halka şeklinde tüm alevleri kaplamaya başladı. Alevlerin etrafında uçuşan sinekler gibi olsalar da, alevler runik yazılara değdiğinde boyun eğiyordu.


Kaplan Erthyo'nun, el saldırısına eşit bir şekilde karşı koyabildiğini görünce şaşırdı. Bu el saldırısını yapan kişiyi tanıyordu. Çok güçlü olmasa bile, güçsüz de değildi. Ailesinde önemli bir yeri vardı. 


Gücü düşmüş olsa da, onu yenmek için yeterli gücü olmalıydı. Sonuçta içinde yasalar vardı, kendisi bile ses yasalarına çalışsa bile, bunu saldırılarına ekleyememişti. Ancak güçlerini biliyordu.


Düşünmeye devam ettikçe, öldürme niyeti daha da büyüdü. 


''Ona saldıran bendim, eğer onu bugün öldürmezsem gelecekte intikam alması çok muhtemel. Bugün ölmeli!''


Kaplan gölgelere karıştı. Tek bir sıçramayla Erthyo ile aralarındaki mesafeyi giderek kapatıyordu.


Ağzının kenarlarından uğursuz ruh auraları çıkıyor, hayalet çığlıkları ağzının en derinliklerinden geliyordu. 


İleri sıçradı ve Erthyo'ya saldırdı. Kara Alevler tüm pençelerinde yandı. Ses dalgaları, yelesinin her hareketinde çıkarak onun gücünü arttırdı.


 Bu sefer saldırsa da, ilk saldırdığı gibi gardı düşük değildi, tüm ruhunu ve algısını etrafa yaydı ve Erthyo'nun her hamlesini izlemeye başladı.


Roar!!


Tam beklediği gibi bir ölüm hissi tüm benliğine hükmettiği anda geri sıçrayarak oradan uzaklaşmaya başladı. 


Altı Ejderha kükremesi mızraktan çıktı. Altı farklı renkteki Ejderhalar havada süzülerek Kaplana hücum ediyor, düşen 6 farklı renkli meteora benziyordu.


Erthyo kendi saldırısının işine yaradığını gördüğünde dudakları yukarı kıvrıldı.  Ancak onu izleyecek çok zamanı yoktu. Önündeki işe odaklanmalıydı. Ejderhalar güçlü olsa da, Mızrağın bir parçasıydılar. Mızrak artık onda olduğuna göre, Ejderhaların seviyesi de kendi seviyesine eşitti.


Onu bastırabilirlerdi. Fakat öldürmek farklı bir şeydi.


Erthyo mızrağını ileri iterken, saldırıdan geçen birkaç ateş topu bedenine çarpıyor, üstündeki cüppeyi küle çevirerek, tenini kömüre dönüştürüyordu.


Her ateş topu, bedeninde bir göçük oluşturuyordu. Göçüklerin tam ortasında farklı şekilli, anlaması zor alev rünleri vardı. Rünler Erthyo'nun bedenini yakmaya çalışıyor, yara açabilirse içeri girip bedenini tahrip ediyordu.


''Sıcak!'' Bedenine giren sıcak, el saldırısından katlarca fazlaydı. Bu bir mum ateşi ile bir güneşi karşılaştırmak gibi bir şeydi. O kadar sıcaktı ki, kanı bile çıkamadan buharlaşıyor, yaralarından sadece kırmızı buhar çıkıyordu.


''Tehlikeli Duruş enerjiyi emip yansıtsa da, çok fazla güç var. Çıkan enerji, rünlerden çıkan enerji ile çarpışıp havada kayboluyor. Saldırıları direkt alamam fakat...'' Erthyo düşündüğü anda harekete geçti.


Gelişmiş Temel Hareket- Göklerden Akan Bin Sarmal Irmak


Erthyo mızrağını tuttu ve süpürmeye başladı. Her süpürüş bir ırmak gibi şekilsiz ve belirsizdi, her süpürüşü, bir ırmağın başlangıcı ve sonunu temsil ediyordu. Irmak bittiği anda başka bir ırmak koluna düşüyor ve tekrar bu süreç tekrarlanıyordu. 


Her ırmak kolu bir öncekinden farklı idi. Tamamen değişken ve öngörülemezdi.


Tüm süpürüş yavaşça şekillendi. Erthyo'nun kafasının üstünde bulutlar oluştu ve aşağı akmaya başladı. Aşağı akan su kollara ayrıldı, toplam 1000 kol vardı, bu bin kol bittiğinde başka bin kola ayrılıyor ve böyle devam ediyordu. 


Eğer birisi uzaktan bakar ve hesaplarsa, bu bin ırmağın hiçbirinin aynı olmadığını anlayabilirdi.


Göklerden Akan Bin Sarmal Irmağın eşliğinde el yavaşça dağılmaya başladı. Tüm sarmal ırmaklar eldeki bir ateşi taşıyor, ateşi taşıyarak gücünü azaltıyordu. Tüm ırmaklar yavaşça birleşerek sarmal bir hal alarak birbirine yardım ediyordu.


Yasa işaretleri karşı koysa da, sürekli güçten yoksunlardı. Yavaşça dağılmaktan başka çareleri yoktu, yavaşça dağılarak ateş gücüne karıştılar.


Erthyo'nun alnı boncuk şekilli terler ile dolmuştu. Bu gelişmiş temel sanat düşündüğünden daha zordu, tüm kasları acıdan ağlıyordu. Mızrağı tutan elleri ise bırakmasını istiyordu. 


Erthyo dişini sıktı ve süpürmeye devam etti.


Her şeyin bir başlangıcı ve bir bitişi olurdu. Irmaklarda özellikle bu prensibi temsil ederdi. Erthyo'nun yaptığı tüm süpürmeler bitmemek için başka bir süpürmeye bağlansa da eninde sonunda bitmeliydi. Eğer bitmez ise güç sonunda içinde sıkışacak ve yok olacaktı.


Erthyo tüm ırmakların arasından bazılarının sonunu bedeni olacak şekilde bitirdi. 


Tssss!


Yasa gücüyle karışmış alevler usulca bedenine vurmaya başladı. Alevler bir desteğe sahip olmasalar da içinde engin bir mana ve güç bulunduruyordu. Özel alev olmasıyla beraber ısısı ve gücü farklı bir seviyeye çıkıyordu.


Erthyo'nun bedenine, Kara Alevin değdiği yer, alev kadar kararıyordu. Derisinin bazı yerlerinde ağır yaralar ortaya çıkmaya başlamıştı bile. 


Ancak sadece kötü bir olay değildi bu. Tehlikeli duruş, Erthyo'nun aldığı hasarı yansıtmaya çalışıyordu. Erthyo ise bunu bedeninde tutuyor ve biriktiriyordu.


Gittikçe daha fazla ırmak çıkışı ortaya çıkmaya başladı. Erthyo'nun bedeni giderek daha da kara hale geldi, bedenindeki kanda karışınca hoş olmayan bir görüntü ortaya çıktı.


Ancak Erthyo bunu kafasına takmadı. Zorda olsa, toplayabildiği yönlendirilmiş güç, çok fazlaydı. Eğer bunu tek bir saldırıda kullanabilirse, Kaplanı ağır yaralayabileceğini düşünüyordu.


''Bu savaşı daha fazla uzatamam. Ölüm Büyücüsü ile yapacağın savaş bundan daha şiddetli olacak.'' 


Erthyo son ırmakları da bedenine bağladı.


Tısss!


Hum!


Irmaktan akan son ateşte Erthyo'nun bedenine değdiği anda içinde biriktirmiş olduğu yansıtılmış enerji gürledi. İçindeki tüm organların titremesine neden olan bu gürleme yüzünden Erthyo neredeyse kan kusacaktı.


''Hemen bu saldırıyı yansıtmam gerekiyor.'' Erthyo hızlıca etrafına baktı ve Kaplanın konumunu buldu.


Kaplanın bedeninde küçük yaralar vardı, nefesi düzensizdi ve manası kaotikti ancak hâlâ savaşıyordu. Bilge bir canlı olarak gücünün hakkını verecek şekilde, rakipleri ağır yaralanmış haldeydi.


İki tarafın kilit savaşını bitirmek için bir itme hareketi gerekiyordu.


Erthyo'nun ayakları yıldırıma dönüştü ve ileri sıçradı. Tüm gücüyle koşuyordu çünkü içindeki bu gücü daha ne kadar tutabileceğini bilmiyordu.


Yere tekme attı ve havaya sıçradı. Bedenini düzeltti ve ileri doğru sapladı. Saplayış birleşmiş saplama tekniği ile birleşti ve güçlenerek kaplana doğru inmeye devam etti.


Kükreyen Kaplan zaten zor bir durumdaydı, Erthyo tekniği kullanmaktan dolayı fark etmese de çoktan bir saat geçmişti. Kaplan bir saattir çıkmaz bir savaşın içindeydi. Rakipleri hayatlarını önemsese de, hepsi ağır yaralar alsalar bile onu da yaralayacak bir şekilde saldırıyordu. Bu yüzden karşı saldırı yapması çok zordu.


Ağır yara almasa bile, yaraları hafifte değildi.


Ancak şimdi, rakipleri yetmezmiş gibi Erthyo'da saldırıyordu. El saldırısından nasıl kurtulduğunu görmemiş olsa bile, şu anda düşünecek vakti de yoktu.


''Bu saldırıyı daha önce gördüm! Beni bunla yenebileceğini zannediyorsan çok yanılıyorsun.'' Kaplan güçlü bir kükreme ile etrafındaki Ejderhaları dağıttı, dört ayağı ile yeri tekmeledi ve ileri hücum etti.


Artık bu kadar aşağılanmayı kaldıramamamıştı. O kendi ailesinde her zaman el üstünde tutulan ve her zaman başkalarının hayatına karar veren bir dahiydi. Erthyo gibi bir insanın onu bu kadar zorlaması bile kendine atılan büyük bir tokattı.


Erthyo'nun yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu. Anında içindeki tüm yansıtılmış enerjiyi mızrağın ucuna yolladı.


Vhoşş!!


Hum!!


Kara Alevler, iki ana alevin yanında belirdi. Gri mızrak ucu, kara alevler ile kaplandı, mızraktan yayılan büyük baskı iki katına çıktı. 


Ölüm!


Kükreyen Kaplanın tek hissettiği şey buydu. Eğer bu saldırı kendine isabet ederse öleceğini biliyordu ancak artık saldırısından dönemezdi.


Roar!!


Mana hareketlendi, tüm mana ses dalgalarına dolarak güçlendirdi. Etraftaki mana bile tepkimeye girerek değişik sesler oluşturdu ve Kükreme ile senkron olarak gücünü arttırmaya başladı.


Devamlı Artan Kükreme!


Kükreme dünyayı yıkacak kadar güçlü çıkıyordu. Erthyo bile kulaklarındaki duyma hissini birkaç saniyeliğine kaybetmişti.


İki saldırı havada süzüldü ve sonunda çarpıştı.


Böyle bir saldırı çarpışmasında çok büyük bir patlama olması gerekirdi fakat bu saldırı çarpışmasında olmadı. Çünkü Erthyo'nun saldırısı açık ara, kaplan saldırısını yarıp geçiyordu.


''Ne!?''


Daha ne olduğunu anlamadan, mızrak gözlerinin önüne gelmiş, mızrak ucunun soğuk ve parlak ucu gözlerini doldurmuş tam alnının ortasına süzülüyordu. Kaplan buna karşılık veremese de bedenini havada oynattı ve saldırının başka bir yerine gelmesini sağladı.


Pu çi!


Puuuuu!!


Saldırı göğüs kafesinden girdi ve bir ciğerini deldi. Kaplan bir ağız dolusu siyah kan kusarak geriye doğru uçtu. Yaralarındaki yarıktan 6 farklı ateş girerek içini kavuruyordu. Sırayla, yıkıcı, çürütücü, eritici, yüksek ısıya sahip, arındırıcı ve kara alevleri temsil eden ruhsal bir eritici özelliği vardı.


Kan yedi deliğinden akmaya başladı (burun, göz, burun, ağız). Zihni giderek karardı fakat dilini ısırarak kendini uyanık tuttu. Son gücüyle kendini düzeltti ve ileri itti.


Ancak ittiği yön Erthyo'nun yönü değil, boşluktu.


Havada süzüldü ve bir konuma geldiğinde yok oldu.  Arkasında sadece dalgalanan havayı bıraktı.


''Haaa...Fuuu...Haaa...Fuuu.'' Erthyo mızrağı yere sapladı, ciğerlerine çekebildiği kadar hava çekti.


Bu kadar derin nefes almasının sebebi, rakibinin çok güçlü olması ya da çetin bir savaş olmasından dolayı değildi. Göklerden Akan Bin Sarmal Irmak ve Tehlikeli Duruşun yansıtma özelliği düşündüğünden daha dayanıklılık harcayıcı bir şeydi.


Parmağını oynatacak kadar gücü bile kalmamıştı, eğer savaş devam etseydi ya da Kaplan kendine doğru son bir saldırı yapsaydı, büyük bir bedel ödemeden Erthyo bu savaşı kazanamazdı.


''Bu tekniklerin üzerinde çalışmam lazım. Özellikle yansıtmayı, son koz olarak kullanacağım.'' Erthyo derin bir nefes aldı ve olduğu yere oturdu.


''Siz mızrağın içine girip iyileşin. Sıkı çalışmanız için teşekkürler.'' Erthyo minnettarlık ile konuştu. Eğer bu Ejderhalar kendine yardım etmeseydi, zor bir duruma düşebilirdi.


''Hmhp, senin için yapmadık.'' Altın Ejderha homurdandı, altın ışığa dönüşerek mızrağın içine girdi. Diğer 5 ejderhada başka bir şey söylemeden mızrağın içine girdi.


Erthyo bu altı kişiyi öyle kolay ikna edebileceğini düşünmüyordu zaten. Buruk bir gülümseme ile başını salladı ve mana kristalleri ile manasını yenilemeye başladı.


Kaşıntı hissi en derinlerinde tekrar ortaya çıktı. Erthyo ne kadar araştırsa da, sanki bu kaşıntı hissi bulunmak istemiyormuş gibi kendini gizliyordu.


Tehlike hisleri de her kristalde ortaya çıkmaya devam ediyordu.


''Ahh, Daha fazla araştırmanın bir anlamı yok.'' Erthyo iç çekti. İki eline de birer kristal aldı, Obur özümseyiciyi çalıştırdı ve manayı, su çeken bir fil gibi emmeye başladı.


Manası ve dayanıklılığı her kristalle giderek düzeliyordu. 


Erthyo nefesini düzenledi ve atmosferden mana çekmeye başladı. Bedenine giren manayı kol kaslarına gönderdi. Yorgun kasları, çatlamış kemikleri bu mana akışı ile düzeldi ve eski haline geri döndü.


Arta kalan manayı boşa harcamadı, manayı arındırdı, en saf haline getirdi, bir damla gibi şekil verdi ve ruhuma damlattı.


Ding!


''Bu...'' Erthyo daha ne olduğunu anlayamadan, ruhuna giren damla hiç var olmamış gibi yok oldu. Geride tek büyüyen bir kaşıntı bıraktı, önceki kabuk tutmuş yarayı tüy ile gıdıklama hissi, yerini tırnağın ile kaşıma gibi, acılı bir hisse bıraktı.


''Garip, daha fazla denemesem iyi olacak. Ruhumda bir şey var.'' Erthyo kalan manasını yenilemek için 4 kristal daha kullandı.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr