Erthyo ortamdaki mana ile bedenini besledi. Kristallerdeki manayı da kullandığı için çok daha kolay manası yenileniyor, bedeni iyileşiyordu.
''Oh?'' Erthyo bedenini iyileştirirken, mananın geçtiği yerlerde hafif bir sıkışıklık olduğunu hissetti. Mana oradan geçse bile çok dar olduğu için çok seyrekti. Derisi bu mananın geçmesini sağlamak için her şeyi yapsa da, doğası bunun olmasına izin vermiyordu. Kemikleri ve kasları birbiriyle o kadar iç içeydi ki, mananın önünde duran bir duvar gibiydi, damarları ise meridyenleri gibi sistematik bir hale gelmiş, kan daha hızlı ve düzgün akmaya başlamıştı.
''Yok Edilemez bedenin, başlangıç aşamasının, orta seviyesine girme sınırındayım.'' Bu belirtiler kötü gibi gözükse de aslında çok iyi bir şeye işaret ediyordu. Bedeni, beden geliştirme tekniğinin diğer seviyesine ulaşacaktı. Bu olduğunda bedeni birkaç kat güçlenecek, bilmediği birkaç yarar elde edecekti.
Erthyo derin bir nefes verdi ve ayağa kalktı. Bunu şu anda düşünemezdi, savaş bittiğinde diğer seviyeye zorlamak için fırsatı olacaktı.
''Klara orada mısın?''
[Evet Buradayım... Ah bekleyin, Tek Astımla konuşmam gerekiyor... Evet ne vardı?]
''Kalabalık bir yerde gibisin.''
[Öyle diyebilirsin. Son zamanlarda yaptığın şeyler, Yöneticilerin çok hoşuna gittiği için bir anda popüler oldum. Şimdi bir partideyim. Önemli bir parti olduğu için son zamanlarda buna hazırlandığım için seninle konuşamadım üzgünüm.]
''Sıkıntı değil. Sosyalleşebilmene sevindim.' Erthyo havaya dokundu. Dokunduğu yerdeki hava dalgalandı. Eli ileri gitmek istese bile bir santim bile hareket etmiyordu.
[Sosyalleşmekmiş, peh. Onlar sadece benim biricik astımın gücü yüzünden bana yalakalık ediyorlar. Hmph, Peki neler oldu ben yokken?]
Klara'nın söylediğine göre, Wiar ile olan savaştan sonra gitmişti. Erthyo'da hiçbir ayrıntıyı atlamadan tüm detaylarıyla geçen zamanda neler olduğunu anlattı. Özellikle ruhundaki kaşıntıyı, Ölüm Büyücüsünü ve Kaplanı.
[Hm, Anlıyorum. Öncelikle Ölüm Büyücüsü hakkında konuşalım. Bildiğin gibi bir Ölüm Büyücüsü kendi seviyesinin üstünde bir Ölümsüz çağıramaz, Kükreyen Kaplan Bilge Seviyesinde, içinde hissettiğin büyük mana topunu işin içine koyarsak, muhtemelen sahip olduğu en güçlü ölümsüz o, yani Ölüm Büyücüsü en büyük ihtimalle Zirve Seviye Bilge olabilir]
[Ruhunda olan kaşıntıya gelince, bunun hakkında bir tahminim var fakat meteorun derinliklerine inerken anlattığın ortamlara bakarsak, o olma ihtimali yok ancak imkansız değil. Buradan çıkana kadar çok zor bir durumda kalmadıkça ruhunu kullanma ve ruhuna mana yollama.]
''Anladım.'' Erthyo önündeki duvarı sonunda çözmüştü. Bu Meteor tarafından buraya bırakılan bir gizleme bariyeriydi, aynı zamanda illüzyon bariyeri de içeriyordu. Bunun sayesinde kişi sürekli yürüyecek ve bir yere varamayacak, aynı zamanda şansla çıksa bile diğer tarafa geçemeyecekti.
Eğer zirve formunda olsa belki geçemezdi fakat Meteor kötü bir durumdaydı. Manasını buraya aktaramayacak kadar büyük bir savaşın içindeydi, Erthyo'nun buradan geçmesi pek sorun değildi.
[Girmeden önce bekle, sana yardım edeyim.]
Cümle bittiği anda Erthyo'nun önünde uzaysal bir yarık belirdi. Yarık beyaz renkliydi ve ortamdaki kaotik uzay gibi dengesiz değil, dünyayı tutan bir stun gibi sağlamdı.
Yarık açıldığında, nazik bir enerji havaya karıştı ve Erthyo'ya doğru gitmeye başladı. Erthyo içinde hiç öldürme niyeti ya da düşmanlık hissetmediği, hatta tanıdık bir aura hissettiği için karşı koymadı.
Nazik enerji Erthyo'nun göğsüne girdi ve kalbine hücum etti. Kalbine geldiğinde durdu ve kalbinin etrafını sardı.
Babump!
Kalp atışı sesi evreni doldurdu. Bu kalp atışı zamanın akışına müdahale etmiş gibiydi, Erthyo havadaki mananın kalp atış sesi gidene kadar durduğunu hissetti. Evrendeki zaman kalp atışının yok olmasıyla normal akışına devam etti.
[Düşündüğüm gibi, Zamanın Kalbine sahipsin. Anlattığına göre o kaplan çoğu kozunu görmüş ve intikam için kesinlikle hepsini Ölüm Büyücüsüne anlatacak, bu yüzden ekstra bir koz için sana yardım edeceğim. Zamanın Kalbini kullanmak için yeterli mana ve anlayışa sahip değilsin fakat sana verdiğim bu mana ile bir kereliğine de olsa onu kullanabilirsin.]
''Teşekkürler.'' Erthyo minnettarlıkla konuştu ve ileri bir adım attı.
Önündeki duvar titredi ve görüntü değişmeye başladı. Artık dar yolda değildi, kapkara bir koridordaydı, koridorun sonunda parlak bir ışık vardı. Parlak ışığın arkasında bulanık silüetler görünebiliyordu.
Erthyo ilerlemeden arkasını döndü.
''Siz dördünüz buraya gelin.''
Erthyo konuştuğu anda önünde 4 canlı belirdi. Bunlardan bir tanesi Element Çarkının ana ruhu, Yıldırım Esintisi Kuşu, diğeri Mor, siyah Yıldırımlar tarafından kaplanmış Bir Ejderha, diğeri mavi, beyaz yıldırımlardan oluşmuş kaplan olan üç köle ve İo idi.
'' İçeride kaç rakip olduğunu bilmiyorum fakat Eğer bilge seviyesinde ise, toplam 4 astı olduğunu tahmin ediyorum. Sizden elinizden geldiğince rakiplerinizi tutmanızı istiyorum.'' Erthyo üç köleye emrini verdikten sonra İo'ya döndü '' Sen ise o yaralı kedi ile oyna. Ona ne istiyorsan yapabilirsin.''
''Emredersiniz''
''Yaşasın'' (İo)
Erthyo üç köle ve İo'nun önüne geçti ve ilerlemeye başladı.
**
Meteorun çekirdeğinde, Ölüm Büyücüsü son hamlelerini yapıyordu. Acımasız ve güçlü saldırıları, çekirdeğe çarpıp, büyük titremeler yaratmasına sebep oluyordu.
Çekirdek her saldırıyı karşılasa da, giderek zayıflıyordu. Çünkü çekebileceği bir mana kaynağı yoktu. Ölüm Büyücüsü çok uzun bir süredir buradaydı, zamanla meteorun mana damarlarını ele geçirmiş ve tüm meteorun mana akışını dış dünyadan izole etmişti.
Kendisi dış ortamdan mana emebilir, Ölümsüz astlarının yeraltı dünyasından getirdiği şeylerle manasını yenileyebilirdi.
Zirve formunda olmasa da, o güce yakındı.
''Hm, demek ki Ölümün Gölgesinin İç Öğrencisi bir genç tarafından dayak yiyebiliyormuş, hem de bu kadar ciddi bir şekilde. hahaha.'' İğneleyici sesi ortamı doldurdu. Bir cevap gelmese de, sırtında hissetiği ürpertici soğuk bile keyfini yerine getiriyordu. Bu Kükreyen Kaplanı başarılı bir şekilde sinir ettiğini gösteriyordu.
Erthyo buraya geldiğini hissedince Kükreyen Kaplan küstahça bütün astlarını almış ve pusu kurmaya gitmişti, kendine bile karışmaması için emir vermişti. Bu yüzden onu sinir edebildiği için iyi bir ruh halindeydi.
Dalgalanma!
Bunları düşünürken bir uzaysal dalgalanma hissetti. Bu uzaysal dalgalanma Meteor tarafından konmuş, illüzyon ve sonsuz yürüyüş bariyeriydi.
Erthyo içeri girdiği anda 4 gölge, 4 farklı tarafa gitti. Her gölge, Ölüm Büyücüsünün bir astının bulunduğu bölgeye atılarak, büyük patlamalar yarattı.
Giyaa
Ahhh!!
Grrrr!!
Farklı feryat sesleri gelse de Erthyo fazla önemsemeden birkaç adım attığında durdu. Etrafına iyice bakındı.
Etraf parçalanmış taşlarla kaplıydı, bu taşlar, duvar taşlarından farklı olarak, parlak mor, pembe rengindeydi. Erthyo her taşın içinde yüksek miktarda mana olduğunu biliyordu. Ayrıca etrafta, siyah, gri kirli mana geziniyor, kirletmek için canlı birilerini arıyordu.
Ayrıca etrafta birkaç kemik parçası da vardı. Ancak normal insan kemiğinden farklı olarak, bu kemikler dağılıp, siyah manaya dönüşüyordu. Bir büyü yoluyla oluşturulmuş gibiydi.
''Biraz zor durumda gibisin. Yardım ister misin?''
Brrrrrr
Mağara güçlü bir şekilde titredi, bir sakinlik süresinden sonra tekrar titredi.
''Ne dediğini anlayamadım. Tekrar eder misin?''
[ ''Ne gibi bir... yardım? dedi.]
''Oh, Klara sen Meteor Dili biliyor muydun?'' Erthyo şaşkınca sordu.
[Bu mağara dili değil. Sadece titreşimin mana üzerindeki etkisinden, ne demek istediğini anladım. Biraz çalıştıktan sonra sende bunu yapabilirsin.]
''Tamam öyleyse.'' Erthyo boğazını temizledi. '' Gördüğüm kadarıyla zor bir durumdasın. Sana bu büyücüyü öldürmende yardım edeceğim. Karşılığında...'' Erthyo parmağını kaldırdı ve bir yönü gösterdi.
Gösterdiği yön, mağaradaki tek çiçeğin olduğu kısımdı.
''Onu bana vereceksin.''
BRRRRRR!!
[Asla!]
''Oh? Öyle mi, tamam o zaman.'' Erthyo hayal kırıklığına uğramış bir bakış attıktan sonra kenara geçti ve oturdu. Gözlerini kapatıp, kendini dünyadan ayırdı.
''Ne saçmalayacağını çok merak ediyordum. Ancak bu kadar aptalca şeyler söyleyeceğini hiç düşünmemiştim. Hahahaha...'' Tiz bir kahkaha ortamı doldurdu. Erthyo meraktan dolayı gözlerini açtı ve kahkahanın geldiği yere baktığında, soğuk gözlere sahip, öldürme niyeti yayan Ölüm Büyücüsünü gördü.
''Ne demek istiyorsun? Dediklerimin hepsi gerçek, sadece bu bitki karşılığında seni öldürebilirim.'' Erthyo bir gözünü açtı ve Ölüm Büyücüsüne baktı.
''Heheh, Gerçekten bunun olacağını düşünüyor musun? Tüm saldırılarını, gücünü ne kadar yükseltebildiğini ve tüm saldırı stillerini, Kükreyen Kaplandan aldım. Bana rakip değilsin, umarım kabul etmez yoksa ölümden daha kötü bir hayat yaşamanı sağlardım.'' Ölüm Büyücüsü kışkırtıcı bir ses tonuyla konuştu. Niyeti Erthyo'nun hiddetlenip saldırmasıydı, eğer böyle yaparsa onun için birkaç büyü yapmak için manasını harcayacak, onu öldürüp, işine devam edecekti.
''Hoo, Normalde ölü bir adamla konuşmak istemezdim fakat söylediklerin çok ilgimi çekti. Nasıl ölümden daha kötü bir hayat yaşatacaksın. Ruhumu sökerek mi? Normalde bir ölüm büyücüsünün bunu yapabilmesi için Kahraman seviyesinde olması gerekiyor ancak sen o seviyede değilsin.''
''Vay, Cidden bu kadar bilgilisin. Güzel, bu kadar bilgili olduğun ve ''ölü adam'' gibi ilgin şeyler söylediğin için sana açıklayacağım.'' Ölüm Büyücüsü elini çevirdi, boş elinde küçük bir tılsım vardı, üstünde kırmızı bir şekilde ''Ruhsal Eziyet Hapsi'' Yazıyordu.
''Bu Ruhsal Eziyet Hapsi adı verilen bir tılsım. İçinde bir şehir boyutunda uzay bulunuyor, düşmanlarıma saldırmada yardım edemese de, dağılan ruhlarını bunun içine koyarak istediğim gibi işkence edebiliyorum. İşkence metotları ise, hehehe...''
Ölüm Büyücüsü elini salladığında Ruhsal Eziyet Hapsi Tılsımı yok oldu, Erthyo'ya bakmadan saldırılarına devam etti. Erthyo'nun saldırması hakkında hiçbir endişesi yoktu. Eğer saldırırsa ilk önce onu engelleyecek, sonra onu acımadan öldürecekti.
Erthyo tekrar gözlerini kapattı ve ortamla arasındaki bağlantıyı kesti. Çiçeği alamama konusunda endişelenmiyordu, Meteor ölümüne karşılık bir hazineyi koruyacak kadar yüce bir canlı değil. Ölümünün yaklaştığını görünce hazineyi vermek için ayaklarına gelebilirdi. Eğer vermez ise öldükten sonrada alabilirdi, rakibini yenme konusunda kendine %60 oranında güveniyordu, Zamanın Kalbi ile bu oran %80 olduğunu düşünüyordu.
Yarım saat çok hızlı bir şekilde geçti fakat hiçbir ses yoktu. Bir yarım saat daha geçtiğinde meteor çekirdeğinden bir tireme geldi, önceki titremenin aksine bu titreme daha zayıf ve güçsüzdü.
[Sanırım senin hareket etmeyeceğini anlamış, 9:1 ayıralım diyor, 9 o, 1 sen]
''Hayatta olmaz.'' Erthyo tepki vermedi ve gözleri kapalı durmaya devam etti. Ölüm Büyücüsünü öldürmek için hayatını riske atacaktı, hayatı bu kadar değersiz değildi.
Bir saatin sonunda arkasından bir çığlık geldi, bu çığlığı bir örümcek hışırdaması takip etti. Erthyo bakmasa bile bunun Ölüm Büyücüsünün astlarından bir tanesi olan, Örümcek Kadın olduğunu biliyordu.
Örümcek Kadın öldüğünde, Ölüm Büyücüsünün ağzının kenarından kan çizgisi akmaya başladı. Kendisi ile bağlantılı olan bir astını kaybetmek içsel yara oluşturmuştu.
Dört saatin sonunda, çekirdek tekrar titredi.
[7:3]
''Eğer bir pazarlık yapmak istiyorsan 5:5 olmak zorunda, bir tık aşağı inmem fakat benim payımı arttırmana da bir şey demem.'' Bitkinin yarısı ona yeterdi, geri kalanı kendisinin hiçbir işine yaramazdı.
5.saatte 3 Ölümsüzde ölmüştü, ölümsüzlerin ölümünden dolayı oluşan içsel yaralanmalardan dolayı, Ölüm Büyücüsü biraz güçsüz düşmüş olsa da, Meteoru yenme ihtimali hâlâ vardı.
6. Saatte çaresiz bir titreme Erthyo'ya iletildi. Erthyo anlamasa da, cevabını tahmin etmişti.
[Kabul, yarı yarıya]
''Bizi tercih ettiğiniz için teşekkürler.'' Erthyo yeri tekmeledi ve ileri sıçradı. Havada süzülürken mızrağını eline aldı ve önüne doğru defalarca sapladı.
Mızraklar birleştiğinde tüm mızrağı turuncu İnat Enerjisi ile kapladı. İnat Enerjisi toplam gücü ikiye katlamıştı.
''Ölmeyi bu kadar istiyorsan, sana onu bahşedeceğim.'' Ölüm Büyücüsü, siyah manasını bedeninden çıkardı ve yarı çapı 5 metre olacak şekilde bir daire şekilli kalkanı önünde oluşturdu. Bu kalkan merkeze doğru geçtikçe daha da kararıyordu.
Bir mızrak saplamasını karşılamak için normal kalkanlar işe yaramazdı, merkez noktası özellikle güçlü olacak şekilde bir kalkan, mızrak saplamasını durdurabilirdi. Erthyo gibi güçlü fakat döndürülmesi çok zor saplamalar bu kategoriye giriyordu.
Eğer sadece mızrak kullansaydı, bu fikir başarılı olabilirdi.
Erthyo Cehennem Kılıcını çıkardı ve ileri doğru kesti. Ayıracak fazla manası kalmadığı için Kara Delik Kesiğini kullanmamıştı.
''Farklı bir silah mı kullanıyorsun? Önemli değil, ne ile gelirsen gel, seni tutacağım.'' Anlık şaşkınlıktan sonra kendini toplayan Ölüm Büyücüsü, Meteora gönderdiği manasının birazını geri çekti. Elini ileri doğru salladı ve önündeki uzayı dik bir şekilde keserek ileri itti.
Kesilen uzay, havada ilerleyerek, kılıç kesiğine doğru süzüldü.
''Bastır!'' Erthyo Meteora doğru bağırdığı anda ayakları bir yıldırıma dönüştü. Hızı çarpıcı bir şekilde artarak, kara kalkana doğru deldi.
Ugh
Ölüm Büyücüsü ayırdığı manadan dolayı, Meteorun üstündeki kontrolünü neredeyse kaybediyordu. Kafasını hızlıca topladı, manasını meteora göndererek savaşın kontrolünü geri aldı.
Peng!
Ding!
Uzaysal Kesik ve Kılıç Kesiği havada çarpıştı, küçük bir ''ding'' senin dışında başka bir ses çıkarmadan iki saldırısı sonsuz uzayda kayboldu.
Erthyo'nun mızrağı havada güçlü bir ivmeye sahipti, akıntıya ters yüzen bir balık gibi havada kara kalkana çarptı.
Yanan Kalp- Yan!
Erthyo manasını aktardı ve Yanan Kalbi devreye soktu. Kalbi adeta yanacak kadar sıcak bir hale geldiğinde manası kaotikleşti, güç tüm kaslarına yayıldı ve mızrağın ucunda toplandı.
Crack! Pat!
Mızrağın ucu duvara hafifçe girdiğinde bir kırık oluştu. Kırık yayılamadan tüm kara kalkan kırılmaya başladı. Erthyo gücü mızrağın ucuna gönderdi.
Mızrağın ucu kalkana girdi. Kırıklar bir örümcek ağı gibi tüm kalkana yayıldı.
Erthyo mızrağı ittikçe kalkan daha da kırılmaya başladı ve sonunda güce dayanamayarak kırıldı.
Pat!
Ancak Erthyo'nun tüm ivmesi ve gücü de bu kalkandan dolayı kaybolmuştu. Mızrak saldırısını yaptıktan sonra başka saldırı yapmadı.
''Beni bu kadar engelleyebildiğine göre gururla ölebilirsin. Kemik Ejderha Kükremesi.'' Ölüm Büyücüsü artık Erthyo ile uğraşmak istemiyordu. Birkaç ay daha burada kalmayı göze alarak manasının büyük bir kısmını bu saldırıya gönderdi.
Kemikten yapılmış bir Ejderha kafası ortaya çıktı. Gözleri iki derin girdap gibi karanlıktı, dişleri zehirli miyasma ile doluydu ve ağzında keskin bir kemik dil vardı.
Arrğğhhh!!
Güçlü siyah ses dalgaları havada süzüldü. Kükreyen Kaplan kadar güçlü olmasa da, bir BüyükUstayı öldürecek kadar güçlü bir büyüdü.
Erthyo bu büyü ile karşı karşıya kalınca paniklemedi, usulca kenara sıçradı ve ileri defalarca deldi.
''Yine aynı hareket. Ama işe yarmayacak.''
Ölüm Büyücüsü manasını bir kalkan yapmak için kullandı. Ardından, [Kemik Ejderhası Isırığı] Adı verilen güçlü bir büyüyü kullanmaya çalıştı. Mana hareket etti ve bir Ejderha başı oluşturmaya başladı.
Babump!
Ancak daha ne olduğunu anlayamadan ortamı bir kalp atışı doldurdu. Ölüm Büyücüsünün önündeki tüm hareketler, toz zerreleri bile dondu, havada oluşmaya başlayan Ejderha kafası oluşması bile durmuştu.
Erthyo'nun mızrak saldırısı daha ileri gitmedi. Havadaki ivmesi de kesildi, bir savaş tanrısı heykeli gibi donmuştu.
Babump!
İkinci kalp atışında Erthyo kendinden 15 metre uzakta belirmişti. Sanki ışınlanmış gibi bir anda ortaya çıkmıştı.
Babump!
Üçüncü kalp atışında Erthyo önünde belirdi. Gözleri buz nehri kadar soğuktu, öldürme niyeti yayıyor gibi gözükse de, Erthyo'dan ayrıldığı anda hissedilemez bir şekilde donuyordu.
Babump!
Dördüncü kalp atışında, Erthyo'nun bedeninden turuncu bir enerji çıkarak elinde birleşti. Turuncu Enerji yusufçuk kanadı kadar olmasa da, ince bir kılıca sahip bir katana olarak şekillendi. Enerjiden oluşsa bile, o kadar gerçek gözüküyordu ki, Ölüm Büyücüsü, Katanın demirindeki soğuk parıltıyı görebiliyordu.
Babump!
Shing!!
Beşinci kalp atışında, Erthyo elindeki katanayı salladı, katana havayı kesermişçesine bir anda başka bir yerde belirdi. Yüksek hız yüzünden, bir solda bir sağda belirmişti.
Babump!
Son kalp atışında Ölüm Büyücüsü bedenini gördü. Ters bir şekilde de olsa, bedenini, temiz kesilmiş boynunu, nefes ve yemek borusunu, hatta pembemsi etini bile görebiliyordu.
Fışşşşş!!
Olaylar o kadar hızlı gerçekleşmişti ki, Ölüm Büyücüsü, kafası bedeninden ayrılsa bile, Erthyo'nun eğilip depolama yüzüğünü aldığını ve boynundan kan aktığını görebiliyordu. Bunlar gördüğü son şeydi, gözü yavaşça kararırken, kulakları Erthyo'nun sesi ile doldu.
''Beni yenebileceğine verdiğim %20 oran, belki gücünden dolayı, tam kontrolüm olmayan Zaman Kalbinden fazla etkilenmezsin diyeydi. Ancak onu bile beceremedin.'' Erthyo elini salladı. İblis Alevleri, Ölüm Büyücüsünün bedenini kapladı ve onu küle dönüştürdü.
Ölüm Büyücüsü tamamen yok olmadan önce duyduğu son sözler şuydu.
''Ha bu arada, eğer reenkarne falan olursan hatırla. Çok boş konuşuyorsun.''
Erthyo Ölüm büyücüsünü küle çevirdikten sonra durmadı. Elindeki katana dağılmadan bitkiye doğru kesik attı.
Shing!
Bitki tam ortasından ikiye ayrılmıştı. İçindeki parlak sıvı bile tam ikiye bölünmüştü. Bölünen bitki, sıvıları boşa gitmeden havalandı ve Erthyo'nun eline indi.
''Anlaştığımız gibi yarısı benim.''
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..