Kan bedenini ıslatıp, onun üstünden bir şelale gibi akarak yeri kırmızıya boyuyordu. Kırılmış kaburga kemikleri her hareketinde etine ve organlarına batıyor ve ona inanılmaz bir acı yaşatıyordu. Erthyo gibi acıya dayanıklı bir insan bile bu tür bir acıda çığlık atmamak için dudağını ısırıp kan çıkmasına neden oluyordu.
Çoktan birkaç kaburga kemiği parçası, hayati olmayan birkaç organına girmişti. Ağır yara olsa da, kalp, akciğer, böbrek gibi ölüm tehlikesi teşkil etmiyorlardı.
Ayrıca çoktan bedenindeki kanın %10'u bedeninden çıkmıştı. Gözlerinin odağı fazla kan kaybı yüzünden titreşmiş, görüşü kararmaya başlamıştı. Ancak dilini ısırarak, inatla ilerlemeye devam etti.
Arkasından gelen keskin ve hiddetli öldürme niyeti yüzünden hareket etmeye devam etmeliydi, arkasından gelen kişi çoktan etraftaki uzayı mühürlemiş, ayrıca patlamayı merkez alacak şekilde yarım daire biçimli bir sur çekmişti bile, eğer Erthyo bu surlardan birine değse bile arkasındaki kişinin haberi olacaktı.
Bu yüzden sadece ileriye doğru koşabilirdi.
Erthyo yaralarını umursamadan katı bir yüzle koşmaya devam etti. Acı çekecek zamana sahip değildi, arkasından gelen adam her saniye aralarındaki mesafeyi giderek kapatıyordu. Erthyo önündeki ağaçları kılıcıyla keserken, mızrağıyla önünden yol açtı. Rakibi uçabilse bile Erthyo'yu kaybetmemek için düşük bir irtifadan uçuyordu.
Erthyo bunu fırsat bilerek onun yolunu kapatmak için önündeki ağaçları keserek yolunu açtı. Aynı zamanda birkaç aldatıcı kanıt bırakmaya çalıştı. Ancak çok acemi olduğu için pek işe yaramadı.
Adam peşinden gelmeye devam ediyordu. Neyse ki onun yanındaki diğer Bilge seviyeli kişiler yaşayan ve ölen kişileri saymak için durmaya karar vermişlerdi. Eğer onlar da kovalasaydı çok zor bir durumda olacaktı.
Erthyo rahat nefes vermeye cüret edemedi. Dokunulmaz Bedeni sonuna kadar çalıştırdı, gardını indirmeden etrafı incelemeye ve ilerlemeye devam etti.
Mızrağını ve kılıcını bir saniye bile bırakmadı. Belki de bu kadar ihtiyatlı olmasına karşı aldığı bir ödül olarak solundan gelen saldırıya rahatlıkla karşılık verdi.
Roar!
Aslan kükremesi sol tarafından geldiğinde, bunu tüm hayvanların kralının yayabileceği haşmetli bir öldürme niyeti takip etti. Erthyo mızrak ve kılıcını sola doğru çaprazladı.
Dong!
Aslanın kafası çarptığında Erthyo'yu geri uçurdu. Erthyo'nun desteksiz kol kemikleri yavaşça çatırdamaya ve parçalanmaya başladı. Ağzından daha fazla kan gelirken birçok ağacı patlatırken anca durabildi.
Eğer bu kadar ağır yaralanmasaydı bu saldırı onu yerinden oynatamazdı bile. Ancak şu anda ağır yaralanmasına neden olmuştu. Ancak Erthyo önemsemedi, mızrak niyetini omurgası ve bacaklarından bir saniye olsun ayırmadı. Bedeni için kollarından daha önemli parçalardı. Burada hayatta kalması bu üç kemiğe bağlıydı.
Erthyo kendisine saldıran kişiye baktı. Geçen günlerde öldürdüğü aslan yeleli adam gibi aslan yeleli saçları vardı, saçlarının ucu turuncu ve kırmızıydı ve kafasına doğru daha koyu kırmızıya dönüyordu.
Yaşı küçük olsa da cüssesi kendi kadar büyüktü. Gözleri kıpkırmızıydı, öldürme niyeti, hiddet ve öfke ile kaplanmıştı.
''SENNN!!! SEENNN ABİMİ ÖLDÜRDÜN!!! ÖCÜNÜ ALACAĞIM! GEBER!!'' Her sözünü vurgulayarak konuştu. Kızgın alevler üstünde belirirken, arkasında kırmızı bir aslan imgesi belirdi.
Ancak Erthyo bunu kolaylıkla atlattı ve geri saldırı yaptı. Rakibi kendini kaybetmiş gibi görünse de gardını hâlâ indirmemişti. Erthyo'nun saldırısını geri sıçrayarak atlattı. Ardından aslan imgesini iki metal eldivenine akıttı.
Aslan dövmeleri iki eldivende belirdi. Küçük aslan kafaları ateş elementinden şekillenerek yumruklarını güçlendirdi.
''GEBER!!!''
İleri yumruk attı. Yumruğu şok dalgaları oluştururken, saçlarındaki alev elementi titredi. Devasa bir alev aslanı oluşturdu. Alev aslanı yumruk saldırısıyla hareketlendi ve Erthyo'ya doğru saldırdı.
Erthyo saldırıyı küçümsemeye cüret edemedi. Ağır yaralıydı ve yaralarının daha kötüleşmesine izin veremezdi.
''Ejderha Pençesine gerek yok. Birleşik saplama yeterli.'' Erthyo düşündü ve düşüncelerini yürürlüğe koydu.
Mızrağını ileri doğru sapladı. Fiziksel bedeniyle ulaşabileceği en yüksek hızla 5 defa sapladı. Saplamaların ardıl görüntüleri yavaşça birleşerek tek bir saplama haline geldi. Saplama sıradan görünebilirdi, ancak arkasındaki güç havayı ve manayı titreyecek kadar güçlüydü.
Mızrak aslan kafasına durmadan girdi ve aslan kafasını ikiye böldü. Onu takip eden farklı açılardan ve şekillerden ısıran aslanlar olsa da hepsini kolayca deldi. Ancak aslan yeleli gence ulaşamadan mızrağın arkasındaki güç bitti.
''AHHHHHH!! GEBER! GEBER! GEBER! GEBER! GEBER! GEBER! GEBER!''
Aslan yeleli adamın deliliği hat safhaya ulaştı. Erthyo sadece gözlerine bakarak akıl sağlığının kırılmaya yakın olduğunu görebiliyordu. Ancak umursamadı. Üstüne gelen onlarca saldırıyı atlattı ya da deldi.
'''Fuuuu...'' Küçük bir nefes alma molası veren Aslan yeleli genç bir saniyelik durdu. Erthyo bu fırsatı kullanmaya karar verdi ve ileri atıldı.
Kendine gelen saldırıları mızrağıyla delip yol açtı. Savaşın başlangıcından beri hareket ettirmediği mızrağı sonunda harekete geçmişti. Havada çizgiler bırakarak kendi yolunu açtı ve doğruca aslan yeleli gencin şah damarını kesti.
''Ughhh....''' Aslan yeleli genç tepki verme fırsatı olmadan mızrağın soğuk ve ölümcül parıltısı gözüne ilişti. Korku, deliliğe düşmüş gözlerinde ortaya çıktı.
Soğuk mızrak boğazını delip onu ölümle tanıştıracağı sırada, kulak delici bir kaplan kükreme ikilinin kafasına bir davul gibi vurdu. Bir silüet ışık hızıyla ikilinin arasına girerek Erthyo'nun koluna saldırdı.
Erthyo öldürme niyetini bastırmış ve algısından kaçmış figürü gördüğünde saldırısını durduramazdı. Eğer yaparsa kolu yarıda yakalanacaktı. Ya koparılacak ya da tuza dönüşecek şekilde kırılacaktı, bu olursa da mızrağı bırakmak zorunda kalacaktı. Erthyo biliyordu ki bu adam mızrağı alma fırsatı vermeyecekti. Giderek yaklaşan ve görüş alanına girmiş diğer düşmanda cabasıydı.
Erthyo anlık bir karar verdi ve sol elini, kılıç tutan elini, saldırıyı karşılaması için önüne getirdi.
Ding! Pu çi!
PAM!!!!!
Erthyo daha en olduğunu anlayamadan kılıcını tutan elindeki tüm kemikler paramparça oldu. Rakibi bununla da kalmadı, yasalarla sertleştirilmiş elini devam ettirerek Erthyo'nun kolunu bedeninden ayırdı.
''Ahhhhh!!!!'' İlk defa ağzından bir inilti çıkıyordu Erthyo'nun. Dişlerini sıkarak acıya dayandı ve kopan koluna son bir kere bakarak arkasını dönüp kaçtı. Kaçmadan önce ise mızrak niyetiyle küçük havayı aslan yeleli gencin boynuna üfledi.
Onu kovalamayı planlayan Tiger Titan, üflediği havanın ne kadar tehlikeli olduğunu tek bir bakışta anlamıştı. Kovalamayı bırakarak yasalarla güçlendirilmiş elini hava akışının önüne getirdi.
Ding!
Metalin metale çarpma sesi ve kıvılcımlar ortaya çıktı. Şaşırtıcı güçteki hava mızrağı Tiger Titanın elinde küçük bir yara oluşturmuştu.
''Böyle yetenekli bir genç.... ölmeli. Bu genç ölmeli, gelecekte bize çok sıkıntı olacaktır.'' Öldürme fikrini sıkılaştırırken Aslan yeleli gence baktı. Genç hâlâ deliliğin etkisindeydi ancak ölümün soğuk nefesi onu birkaç saniyeliğine kendine getirmişti.
Tiger Titan bu fırsatı kullandı ve elini öğrencisinin şah damarına bastırdı. Yasalarla desteklenmiş sarı alev ellerinde ortaya çıktı ve şah damarını iyileştirmeye başladı. Birkaç dakika sonunda yara tamamen yok olmuştu.
''Ben özür dilerim Titan amca... Ancak bu hiddeti tutamıyorum.'' Gözleri daha da kızarırken Titana baktı.
''Biliyorum, onu öldürmeden rahat etmeyeceksin.'' Titan anladığını belirtmek için kafasını salladı.
''Öldürmek istiyorum, onun ölmesini ve abimin intikamını almak istiyorum.'' Aslan yeleli genç deliliğin eline düşerken Tiget Titan çaresizce iç çekti. Bunun olmasının tek sebebi onları yalnız bırakmasıydı.
Titan arkasından gelen Bilgenin gelmesini bekledi. İkili buluşunca tek kelime etmediler ve birbirlerine kafalarını salladılar. Tiger Titan Aslan yeleli çocuğun giysisinden tutup onu kaldırdı ve uçarak Erthyo'yu takip etmeye başladı.
***
Erthyo kolundaki meridyenleri ve damarları mühürledi. Bedenini hareketlendi ve kaslarını kan çıkmayacak şekilde düz hale getirdi. Sol kolu artık işe yaramaz olsa da hâlâ geri gelme ihtimali vardı. Bu dünyada kopmuş uzuvları tedavi etmek çok kolaydı, BüyükBilge Erthyo için bu nefes almak kadar basit bir işlemdi. Bilge seviyesine girmediği için ilk defa mutluydu.
Eğer yasalarla birleşmiş bir kolu olsaydı ve tekrar çıkarması gerekseydi onu tekrar işlemesi gerekecek ve baştan eğitmesi gerekecekti. Bunun olması halinde çok fazla zaman kaybetmiş olacaktı. Ancak hâlâ yeni çıkmış kolu sağlamlaştırmak için yine de belirli bir süreye ihtiyacı olacaktı.
Ayrıca bu ölüm kalım anında kopmuş kol onun için ölümcül bir kusur olacaktı. Sol tarafı tamamen korumasızdı, tamamen açıkta olan bir kusur alanıydı. Dokunulmaz Bedeni kontrol etti ve sağ tarafını tamamen görmezden gelerek bedenini sol tarafına ''geri tepme'' etkisiyle kapladı.
Bu hâlâ açıklarla dolu olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Ancak en azından biraz koruma sağlıyordu. Buradan kaçma ihtimali hâlâ yüksekti.
Boğazından gelen kanı zorla geri yuttu. Derin bir nefes verdi ve garip bir şey keşfetti.
''Daha demin nemli buhar üflüyordum, neden şu anda buhar kayboldu?'' Erthyo nefeslenmek için durmadı fakat bedenini rahatlatmak ve kasılmış kasları ile vücudunu yayılmış adrenalini hafifletmek için Yokedilemez Bedeni hafifçe çalıştırdı.
''Huh? Ortamın derecesi yükselmiş ve yükselmeye devam ediyor?'' Yokedilemez bedeni çalıştırmayı durdurdu, bedenindeki acıyı unutmasını sağlayan ve devam etmesinin, inadı dışında, yegâne sebebi olan adrenalinin hareket etmesini istiyordu.
Etrafı incelediğinde ortamın ışığının giderek mavileştiğini gördü, gökyüzünden değil de ileriden geldiğini fark etti. Tüm fenomenleri bir araya getirince tek bir arazinin böyle olabileceğini fark etti.
Ateş Kun Peng Sahası!
''Burası sanırım Yılan Vadisine bağlanıyordu, Yılan Vadisine ulaşabilirsem oradan Sonsuz Labirente girersem bunların hiçbiri beni bulamayacaktır.'' Erthyo'nun gözleri umutla doldu. Ölmekten korkmuyordu ancak ölmekte istemiyordu. Eğer buradan kaçabilirse kesinlikle intikamını alacaktı.
Ancak önce toparlanması gerekiyordu.
Erthyo ilerlerken ortam değişmeye başladı. Etraftaki ağaçlar artık hem ateş hem doğa elementi içeren Göz Kamaştırıcı Ağaç, Retina Eriten Bitki, Nirvana Otu gibi çeşitli şeylere dönüştü. Biraz daha ilerlediğinde artık Mavi Kristal Alev Bitkisi, Kırmızı- Mavi Sumak Ağacı, Mavi Göz bitkisi gibi çeşitli mavi alevlerle yanan çeşitli bitkilerle kaplı bir alana dönüştü.
Ancak Erthyo'nun manzarayı izleyecek vakti yoktu. Arkasındaki düşmanlar giderek yaklaşıyordu, aralarında 1000 metre kalmıştı ve giderek azalıyordu. Onları atlatmak için bir plan düşünmesi gerekiyordu.
ung!
Erthyo düşüncelere dalmışken küçük bir kükreme duydu. Ses hem kuş çığlığına, hem de bir balinanın bağırışına benziyordu. Aynı anda hem ikisiydi, farklı bir anda tek biriydi, bazen de hiçbiri.
Erthyo bunun bir kun peng olduğunu anında anladı. Gözleri gizemli bir parıltıyla parlarken yönünü değiştirdi.
Erthyo'dan birkaç on metre ileride bir arazide küçük bir kun peng yavrusu vardı. Daha çok penge benzeyen bu yavru, sırtında Kun kanatlarını yeni oluşturmuş gibiydi. Kendi halinde eğlenirken ondan biraz uzakta iki Kun Peng 100 metre kanat çaplarıyla onu izliyorlardı.
Erthyo çalıların arasından bu olayları izlerken içinden küçük kun pengden özür diledi.
''Özür dilerim küçük dostum ancak bu hayatımı içeren bir konu.'' Erthyo mızrağına niyetini aktardı ve ileri sapladı. Mızrağından çıkan niyet ileri giderek havayı kesti, küçük peng kendini koruyacak içgüdüleri geliştirmemişti. Ailesi ise bu zararsız arazide onlara saldırabilecek birinin olabileceğini düşünmedikleri için savunmalarını indirmişlerdi.
İiununngggggg!!!
Küçük, şirin bir feryat pengin ağzından çıktı. Bedeni alevlerden oluşmuş olsa da, o bir alev ruhu değil gerçek bir canlıydı. Kan bedeniden akarken Küçük Peng güçsüzce yere yığıldı.
UNGGGGG!!
UNGGGG!!!
İki Kun Peng öfkeden deliye dönmüş gibiydi, öfkeyle ileri hücum ederken öncelikli hedefleri küçük pengi korumaktı.
Erthyo önündeki çalıları biraz bozdu, etraki çalılara kanından biraz serpti fakat içeri girmedi. Arkasındaki ağaçların birisinin arkasına geçti, ardından nefesini, kalp atışlarını, kan akışını bastırdı, hatta akan kanı bile yavaşlattı.
Erthyo bir süre sessiz kaldı, sonunda arkasından gelen kişiler belli oldu.
Belki de ilk defa şansı geri dönmüştü, ikili, taşıdıkları gençle beraber üç, fazla düşünmeden çalılıkları geçmeye karar verdiler. Erthyo bedeni üzerindeki kontrolü sınıra çekti, bedenindeki her duyguyu yavaşlattı, gözeneklerini kapattı, ağzından ve burnundan nefes almayı bıraktı.
UNGGGGG!!!!!!
Kun Pengin kinli feryadını duyduğu anda olduğu yerden ayrılarak kuzeye doğru koşmaya başladı. Arkasından gelen hiddetli kükreme ve feryatları umursamadan koşmaya devam etti.
***
Bu sırada Tiger Titan içinden Erthyo'nun tüm sülalesine üç kere sagılarını sunmuştu, hatta dokuzuncu sülalesini bile saymaya başlamıştı.
''Onu oyala!'' Tiger Titan, diğer kişiyi, kolu kaybolmuş Maceracı Loncası çalışanına söyledi ve geri çekildi. Adam ona kafasını salladı ve ileri atılarak baba Kun Pengle savaşmaya başladı.
Tiger Titan açık mavi bir tılsım çıkararak saygılı bir şekilde konuşmaya başladı.
''Operasyon başarısız, lütfen harekete geçin Usta. Bu öğrenciniz sizden rica ediyor.'' Saygıda kusur etmemek için kelimelerine ekstra özen gösterdi.
Bir süre bekledikten sonra Ustasının hayalkırıklığına uğramış sesini tılsımdan duydu.
''Ah, Tamam harekete geçeceğim. Siz de yakında burada olmaya çalışın. Sineği yeterince sakat bıraktıktan sonra öğrencine vermen iyi olur. Buradan bile kükremelerini duyabiliyorum.''
Ustasının sözlerinin duyduğunda Titan utançtan kızardı. Kenarda acıyla feryat eden ve ağaçları yok ederek Erthyo'yu arayan aslan yeleli gence baktıktan sonra saygıyla cevapladı.
''Anlaşıldı, Öğrenci hemen yanınızda olacak.''
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..