201. Bölüm: Ölümün Kıyısında Kürek Çekmek

avatar
1077 8

İnatçı Yükselen - 201. Bölüm: Ölümün Kıyısında Kürek Çekmek


''Erthyo... Erthyo iyi misin? Hemen geliyorum.'' Erthyo'nun durumuna daha fazla dayanamayan Qian çıkmaya çalıştı. Kolundan damlayan her kan, onun acı çekmesine sebep oluyordu.


Erthyo etrafı iyice inceledi. Öldürme niyeti hissine değil, altıncı hissine güvenmeye karar verdi. Her kötü bir şey olacağı anda altıncı hissi onu uyarırdı. Erthyo düşmanlarının öldürme niyetlerini baskıladığını anladığında artık altıncı hissine güvenmeye karar verdi.


Etrafını bir süre inceledikten sonra kenarda bir ağacın köküne dayandı.


Puuuuu!!


İçinde tuttuğu tüm kanı kusmaya başladı. Kan çıkacak bir yer bulamadığı için ağzından çıkmaya karar vermişti, Erthyo sürekli kanı yutarak bastırmaya çalışsa da başarılı olamadı ve kan kustu.


6 ağız kan kustuktan sonra çarşaf kadar beyaz bir suratla ağaca dayandı. O sırada elindeki mızrak hafifçe titredi ve gözleri yaşlı Qian ortaya çıktı.


Ağlamak istiyordu fakat yapamadı. Erthyo'nun bu kadar zor durumda olduğu bir anda onu desteklemeli ve yanında durmalıydı, gözyaşı dökmek ona yardım etmeyecekti.


''Ko- Kocacım.... Kolunu iyileştirmemi ister misin?''


''Gerek yok.'' Kolunu iyileştirirse ona yararı olmayacaktı. Evet kolu yeniden çıkacaktı ancak normal bir insan kolu gibi narin ve dayanıksız olacaktı. Kendi kolunun Yokedilemez beden ile iyileştirilmesi ve bir süre eğitilmesi gerekiyordu.


''O zaman...'' Qian mızrağa elini uzattı, mızrak altın bir parıltıyla parladı ve kırmızı bir hap ortaya çıktı.


''İlk hap genelde özeldir, bedenin için en entili haptır. Fakat bu durumda bunu sürdüremezsin, yani lütfen bu hapı kullan.'' Qian yalvardı ve hapı uzattı.


Erthyo fazla düşünmeden kırmızı hapı ağzına attı. Bedeni, hap ve iksir kullanmadığı için tıbbi şeylerle çok az kirletilmişti, bu yüzden ilk hapı özellikle en etkili olacak haptı. Erthyo bu fırsatı Yokedilemez Bedeni geliştirecek olan hapa vermeyi planlıyordu, böylelikle normalinden daha etkili olacaktı.


Ancak şu anda ölüm-kalım anındaydı. İyileşebileceği her fırsatı kullanması gerekiyordu.


Hap ağzından girdiğinde boğazında çözülmeye başladı. Kan tadı boğazını doldurdu, ancak kan kusma olayından farklı olarak buna hap sebep olmuştu.


Kırmızı hap midesine ulaştığında tamamen çözüldü ve tüm tıbbi etkisini yaymaya başladı. Erthyo kan akışının hızlandığını, bedenindeki yaraların iyileştiğini hissedebiliyordu. Tuza dönmüş kemikleri yavaşça birleşmeye, kaslarının arasından hareketlenmeye başladı. Kanı bir çıkış aramak yerine Erthyo'nun yaralarını iyileştirmeye yardım etti. Delinmiş organlarındaki kemikler çıkınca onlar da yavaşça iyileşmeye başladı.


Yavaşça dense bile neredeyse gözler görülebilecek bir hızdaydı. Erthyo tıbbi etkiyi kontrol edemese de, sağ koluna yönlendirmek için elinden geleni yaptı. Böylelikle çatlamış ve kırılmış kol kemikleri iyileşebilecekti.


Ardından meridyenleri ve kan özüne sıra geldi. Küçük çatlaklar ve kopmalar anında iyileşti. Özellikle Erthyo onları koruduğu için çok bir sorun olmamıştı.


Yüzüne renk gelen Erthyo nazik bir gülümsemeyle Qian'a baktı.


''Teşekkürler.''


''Önemli değil.'' Qian rahat bir nefes verdi ve kafasını Erthyo'nun omzuna dayadı. Birkaç saniye anı yaşadıktan sonra Erthyo'ya döndü.


''Kalkabilir misin? Savaşlarının bittiğini hissedebiliyorum. Buradan gitmeliyiz.''


Erthyo kafasını salladı ve elini yere dayadı. Bedenini kaldırdı, yerdeki mızrağını aldıktan sonra cübbesini düzenledi. Gerçi cübbesinden geriye birkaç yırtılmış kumaş kaldığını görünce kumaşları söktü ve üst bedenini açığa çıkardı.


''Mızrağa geri dön.'' Qian Erthyo'nun sözünü ikiletmeden mızrağa döndü.


Erthyo yürüyecek kadar iyileştikten sonra yürümeye başladı. Gözleri soğuktu, sırtı dikti ve duruşu her zamanki gibiydi, yüzünde tek bir acı ifadesi yoktu.


Zayıflık yoktu, bükülme yoktu. Gökyüzünü delmeye çalışan bir mızrak gibiydi, silahların İmparatorunun haşmetini ve kana susamışlığını yayıyordu.


Burada ölebilirdi fakat bükülmeyecek ve eğilmeyecekti. Kolu kopmuş olabilirdi fakat bu onu yıldıramazdı, düşmanlarından kan almaya devam edecekti.


Kuyrukları savaşı tetikte bekliyordu, sarı yılan gözü parlıyor ve etrafı inceliyordu.


Erthyo sıçradı ve ağaçların arasından kayboldu.


...


..


.


Erthyo sonunda bir açıklığa ulaştı. Son 2 saattir koşuyordu ve bedeni bir yere kadar toparlamıştı, bedeninden tıbbi enerji fışkırıyor ve gittikçe artmasına rağmen hepsini emecek zamanı yoktu. Bedenindeki kemikler küçükte olsa toparlamış ve ona savaşacak forma getirmişti.


Erthyo açıklığa ulaştığında durmadı ve koşmaya başladı. Bu açıklıktan geçtikten sonra bir süre daha gidecekti ve Yılan Vadisine ulaşacaktı.


Ancak açılığın yarısına geldiğinde derin bir nefes verdi.


''Mikrop gibi çoğalıyorsunuz. Çık ortaya'' Sesi ortamda yankılandı. Çalıların hışırtısı ve geriden gelen patlama sesleri dışında ortamda hiç ses yoktu. Erthyo boşluğa konuşuyormuş gibiydi.


''Çık, orada olduğunu biliyorum.'' Erthyo'nun altıncı hissi alarm veriyordu, bu boş araziye girdiğinden beri bir kere bile susmamıştı. Savaş davulları gibi kafasını rahatsız ediyor ve tüylerini dikeltiyordu. Ölümün yaklaştığını bildiriyordu.


Ortam tekrar sessizleşti. Erthyo tekrar konuşmaya karar verdiğinde yüksek bir kahkaha duyuldu.


Erthyo'nun önündeki uzay hafifçe titreşti, küçük mavi bir alev belirdi. Mavi alev belirdikten bir saniye sonra ortaya orta yaşlı bir adam çıktı. Eğer Erthyo bu adamı bir şeye benzetmesi gerekseydi bir kaplan derdi. Gözleri, suratındaki vahşi ifade, yırtık ve yanmış giysileri ve kaslı bedeniyle tam bir vahşi kaplana benziyordu.


Düşmanı gördüğünde Erthyo'nun kaşları çatıldı. Rakibi göremediği bir seviyedeydi, yaydığı baskı ve bedenini saran saf mana onu tedirgin etmeye yetiyordu. Ayrıca Erthyo'nun hissedebildiği, evrenle bütünleşmiş gibi bir baskı yayıyordu. Sanki evrenin hakikatlerini anlamış gibiydi.


''Senin gibi bir böceğin beni fark etmesini hiç beklemiyordum. Şaşırdım.'' Adam Erthyo'nun sakat koluna baktı. Gülüşü olmayan kolunu görünce daha da büyüdü.


''Afedersin, Sakat Böcek demek istemiştim.'' Adam içten kahkahası Erthyo'nun kulaklarına çarptı, kulaklarından kan gelmeye başladı. Ancak Erthyo bunu önemsemedi ve adama bakmaya devam etti.


Sanki Erthyo'nun suskun tavırları canını sıkmış gibi hayal kırıklığıyla konuştu.


''Çok sıkıcısın bu kadar ciddi olmana gerek yok. Son anlarının tadını yaşamalısın. İstediğin kadar gül, bana küfret ya da istediğini yap. Sana izin veriyorum, hiç yapmadığım bir şeydir değerini bil.'' Büyük bir lütufmuşçasına konuşmuştu.


''Öleceğimi nereden çıkardın?'' Kafasını yana yatırdı ve dalga geçti. Ancak içinden buradan kaçmanın yollarını aramaya başlamıştı. Çünkü karşısındaki rakibi mühürleri devre dışı bıraksa bile yenemeyeceğini fark etmişti.


Bunun sebebi ortamdaki alevler adam ortaya çıktığı anda ona yönelmiş, sanki efendileriyle tanışmış gibi hareketlenmişlerdi. Giydiği kıyafetler havada durmasına rağmen tek bir santim bile oynamamıştı. Ayrıca yaydığı saf ve üstün mana gözle bile görülebiliyordu.


Ve içini yiyip bitiren altıncı hissi buradan kaçması için çığlık atıyordu. Rakibine karşı tek bir saniye bile duramayacağını söylüyordu.


''Oh? Cidden ilginç bir genç sakat böceksin. Merak ettim buradan nasıl çıkmayı düşünüyorsun.'' Konuşurken hafifçe mana sızdırdı, manasının ufak bir salışı olsa bile etraftaki çimenler ve ağaçlar tamamen temizlenmişti, ayrıca uzayı mühürlemiş ve ışınlanma ihtimalini devre dışı bırakmıştı.


Erthyo ve adam konuşurken arkasından çalı sesleri geldi. Dönüp baktığında onu kovalayan üç kişinin olduğunu gördü.


''SEN!!!!'''


''Ustaya selamlarımı sunarım.'' Tiger Titan ve aslan yeleli genç tamamen farklı tepkiler vermişti. Titan önceliğini ustasını selamlamak için kullanmışken, aslan yeleli genç tamamen delirmiş bir halde elinde kıpırdanmaya başladı.


Lonca çalışanı ise sessizce durdu. Ancak gözlerindeki habis öldürme niyetiyle Erthyo'dan gözünü bir saniye bile çekmemişti.


''Gelmişsiniz, bende bu sakat böcekle birkaç laf ediyordum. Sonuçta son anlarını yaşıyor.''


''Usta çok düşünceli. Bu genç kendisine böyle bir fırsat verdiğiniz için minnettar olmalı.'' Titan sanki Erthyo'nun kaderi kararlaştırılmış gibi onun buradan kaçacağını tek bir saniye düşünmeden ustasını övdü.


Erthyo birbirleriyle konuşmasına izin verdi. Sarı göz bebekleri ardıl görüntüler oluşturarak etrafındaki alanı hızlıca taradı, beyni normalden katlarca hızlı çalışarak durumu analiz ederek buradan kaçabileceği bir yol aramaya başladı.


''Sakat böcek istediğin kadar araştır. Buradan çıkman imkansız. Beni atlatsan bile, ki bu imkansız. O bedeninle benden çok fazla kaçamazsın. Ölümün benim elimden olması senin kaderin.''


''Bu kadar konuşma yeter. Seni hemen öldürüp eğitime dönmek istiyorum.'' Adam aniden aklına bir şey gelmiş gibi çenesini okşadı.


''Doğru sana ismimi söylemedim. İsimsiz biri tarafından öldürülürsen diğer tarafta rahat edemezsin. İsmim Maoi, Kun Peng anlamına gelen Maoi.''


''Erthyo, Kızıl anlamına gelir. ''Erthyo kendi ismini söyledi, öleceğini düşündüğü için değildi. Öylesine söylemişti.


''Güzel isim.''


Vhoşşş!!


Maoi konuşmasını bitirdiğinde elini salladı. Sallamadan dolayı oluşan rüzgâr hareketlendi ve Erthyo'ya uçmaya başladı. Erthyo saldırıdan mana hissedemese de, arkasındaki öldürme niyeti ve altıncı hissinin çılgınca çığlık atmasından dolayı yana sıçradı ve saldırıyı atlattı. En azından uğraştı.


Saldırının bir zekâsı varmış gibi onu takip etmeye başladı. Bir kısmı yere değdiğinde, yerde büyük bir yarık oluştu.


Erthyo ters takla attı ve yeri tekmeledi. Tekrar takla attı ve sola doğru mızrağından destek alarak sıçradı.


Ancak tek saniye bile saldırıdan kaçamadı.


''Kaçamıyorum, güdümlü füzeler gibi.'' Mızrağıyla yeri kesti ve kendine bir rampa oluşturdu. Rampanın ucundan destek alarak ileriye sıçradı. Ardından mızrağı ileriye fırlattı, yeri tekmeleyip üstüne bastı ve yukarı sıçradı. Havaya uçmadan önce mızrağı almayı ihmal etmedi.


Fakat ne kadar kaçarsa kaçsın saldırı onu takip etmeye devam etti. Sadece bu kadar da değildi, gücü düşmüyordu. Erthyo'nun sevinebileceği tek şey gücü artmıyordu da, demek ki rakibi o kadar hâkim değildi.


''Gücünü bir şekilde düşürmeliyim.'' Erthyo kafasını arkaya çevirdi ve üfledi. Ardından mızrak niyetiyle birkaç saldırı yolladı.


Ding! Ding! Ding! Dong!


Saldırılar ulaştığında duvara çarpan sinekler gibi etki yaratmıştı. Üflediği hava fazla mızrak niyeti içerdiğinden dolayı sadece ses olarak farklı bir etki ortaya çıkarmış, gücü diğerleri gibi etkisiz kalmıştı.


Ancak yeterince karınca olursa bir fili bile öldürebilirlerdi. Erthyo bir süre mızrak saplamalarından sonra hava akımı yavaşlamaya başladı.


''Demek bu kadar yeteneklisin. Hadi bunu da atlat.'' Maoi'nin elinde küçük, mavi bir alev belirdi. Alev tırnak boyutunu bile geçmiyordu, ancak ortaya çıktığı anda ortamdaki tüm alevler temizlendi ve boş, kurak bir arazi oluştu.


Maoi fiske atarak alevi Erthyo'ya gönderdi. Alev havada durmadan ilerledi fakat hızı, rüzgardan katlarca hızlıydı, bir anda Erthyo'nun arkasında belirmişti.


''Sıkıntı!' Erthyo tedirginleşti ve ani bir hareketle sağa atladı. Dünyalar Atlayan adımı kullandı ve hızını biraz daha arttırarak saldırıyı kıl payı atlatmıştı.


Ancak bunu yaptığında rüzgâr saldırısı burnunun dibine gelmiş ve boynuna atlamıştı. Erthyo'nun aklı bir anda parladı. Arkasındaki 6 kuyruk boyunu uzattı ve iki metreye çıktı, aynı anda Erthyo'nun ön bedenini kaplayarak saldırıları onun için karşıladılar.


Pu çi!


Pu çi! Pu çi! Kuyruklar teker teker kopmaya ve parçalanmaya başladı. Saldırının gücü giderek azalsa da, Erthyo'ya büyük bir acı yaşatıyordu. Bu acı kolunu kaybetmenin acısıyla rekabet edebilir ve kaybetmezdi.


5. Kuyruk parçalandığında Erthyo mızrağıyla rüzgar saldırısını ikiye böldü. Aynı zamanda Mızrak Kalbini tamamen aktif ederek bedenini sardı ve son kuyruğu korumaya başladı.


İçindeki tıbbi etki kuyruklarına hücum etti, tamamen parçalanmış kuyrukları kökünden yavaşça iyileşmeye başladı. Ancak bu kuyruklar bu savaşta daha fazla kullanılamazdı.


Erthyo son kuyruğuna baktı, bu kuyruk Koyu Kırmızı Sapkın kuyruktu. Zor bir durumda olsa bile cüretkârca dikilmiş ve onun etrafında gezinerek en küçük bir düşmana saldıracak şekilde beklemedeydi.


''Siz kenarda durun. Bunu sakatladığımda size vereceğim.'' Maoi yeni bir saldırı yaparken emir verdi.


''Emredersiniz.'' İkili ve delirmiş aslan yeleli genç kenara çekildi.


Yeni saldırı ve ateş saldırısının hızı kademeli olarak artmaya başladı. Maoi'nin artık Erthyo'yu ciddiye aldığı ve hızlıca öldürmek istediği belliydi.


Hızı artmış olan iki saldırıyla karşı karşıya kalan Erthyo derin bir nefes verdi. Artık kaçamazdı, saldırıların hızı onun kaçamayacağı kadar hızlıydı. Tek yapabileceği saldırılardan gelen ivmeyle kaçabilmeyi ummaktı. Ancak vazgeçmemişti, ölmeye isteksizdi.


Erthyo geri saldırı yapmaya karar verdi. Biraz geri çekildi ve gözüne alev saldırısını kestirdi.


Hızını aştı, tam 5 saplama yaptı ve saplamalar havada birleşerek tek bir saplama haline geldi. Mızrak Kalbi kükredi ve saldırısını güçlendirdi. Göğü kesmeye çalışan bir mızrak saldırısı gibi, kuyruklu yıldız gibi ateşle çarpıştı.


Aynı anda kırmızı kuyruk tereddüt etmeden rüzgarla çarpıştı, Erthyo'nun yönlendirdiği kan sayesinde fazlaca dayanıklılığı artmış kuyruk patlamadan önce şaşırtıcı biçimde saldırıyı da yanında götürebildi.


Erthyo alev saldırısıyla çarpıştığında geri uçmadı. Ağzından kanlar aksa, kolundaki kemikler yavaşça kırılsa da durmadı. Mızrağını alevi delmesi için itmeye devam etti.


''Qian bu savaşta oradan çıkmayı düşünme bile. Olaylar çok ciddileşecek, zarar görmeni istemiyorum.'' Kan kusmadan önce Qian'a bildirdi.


''A-Ama...''


''Bu kocandan gelen bir emirdir.'' Katı bir tonda konuştu. Bu savaşta Qian'ın zarar görmesini istemiyordu.


''Tamam.''


Erthyo Qian'a güvendiği için derin bir nefes verdi. İçindeki kanı daha fazla tutamadı ve önünde doğru püskürttü.


Fakat sonunda istediği olmuştu. Ateş saldırısı Erthyo'ya dayanamadığı için patlamış ve etrafa dağılmıştı. Ancak Erthyo bu kadar kolay gitmesine izin vermeyecekti. 1000 Sarmal Irmağı etrafında oluşturmaya başladı.


Irmaklar bu sefer dağıtma yerine toplamak amacıyla etrafında gezdi. Sadece alev değil, rüzgâr bile ona kapılarak ırmaklara karıştı.


Güç Serbest!


Erthyo yönünü değiştirdi ve Maoi'ye dönerek rakibini şaşırttı. Titreyen mızrağın ucu mavi alevler ve görünmez ve görünmez mızrak niyeti ile parlıyordu. Uzaydan metal sürtünme sesleri geldi, eğer güçlü bir mana kullanıcısı uzayı kilitlemeseydi uzay Erthyo tarafından yarılabilirdi.


Bam!


Saldırı Maoi'ye ulaştı fakat Maoi sanki bir çocuğun kolunu tutuyormuş gibi mızrağın ucunu tuttu. Mızrağın ucundaki güç ve ivme, mızrak niyeti tamamen silinmiş, geriye sadece büyük bir toz bulutu bırakmıştı.


''Beyhude çabalar, istesem bile bedenime zarar veremezsin.'' Maoi Kibirle kahkaha attı, mızrağın ucuna fiske attı ve geri saldırı yapmak için elini kaldırdı.


Fakat mızrağın ucu onun bile şaşıracağı hızda geri çekilmişti. Daha ne olduğunu anlayamadan toz delindi. Soğuk demirin parıltısı gözlerini kamaştırdı, arkasında hiç öldürme niyeti olmasa bile omurgası titredi. Ölüm kelimesi zihninde belirdi.


Mızrak tek başına gelmiyordu. Arkasında büyük bir Ejderha pençesi vardı. Pençe havada süzülürken çabasız bir şekilde havayı, tozu ve manayı keserek suratına doğru geldi. Ölüm artık düşünce değil gerçekliğe dönüşmek üzereydi.


Pu çi!! Fşşşşş!!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr